HSG VE LAPAROSKOPİDE TUBAL
DEĞERLENDİRME
Prof.Dr. Hikmet HASSA, Doç.Dr. Başar TEKİN, Prof.Dr. Atilla YILDIRIM, Yard.Doç.Dr.
Ömer YALÇIN
Hassa H, Tekin B, Yıldırım A, Yalçın Ö: HSG ve laparoskopide tubal değerlendirme.
End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:6-8, 1999
Amaç: İnfertilite nedenlerinin araştırılmasında laparoskopinin ve
histerosalpingografinin (HSG) yerinin değerlendirilmesi.
Yöntem: 1995-1997 yılları arasında infertilite nedeniyle operatif
laparaskopik yapılan ve değerlendirmeleri içinde yapılmış HSG'leri olan 151 olgu
karşılaştırıldı.
Bulgular: Olguların 128'inde tubal geçirgenlik her iki yöntemle uyumlu (%
84.7) iken, 23 olguda (% 15.3) uyumsuzluk saptandı. HSG'nin tubal geçirgenliği
göstermede sensitivitesi % 95.6, spesifitesi % 50.0, PPD % 85.9, NPD % 78.2 olarak
belirlendi. İntraluminal değerlendirmede HSG'nin, peritubal değerlendirmede
laparoskopik önemi gözlendi.
Sonuç: HSG ve laparoskopik değerlendirmenin her ikisi de tubaları
inceliyorsa da bunlar birbirine alternatif değil birbirini tamamlayan yöntemlerdir.
Anahtar kelimeler: HSG, laparoskopi, infertilite, tubal faktör
ANTİSPERM ANTİKOR OLUŞUMU ÜZERİNE İNGUİNAL HERNİORAFİLERİN ETKİSİ
Dr. Metin AYDIN, Dr. Osman GÜLER, Dr. Mustafa BEKTAŞ
Aydın M, Güler O, Bektaş M: Antisperm antikor oluşumu üzerine inguinal
herniorafilerin etkisi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:9-12, 1999
Amaç: Bu çalışmada herniorafi türü ile antisperm antikor (ASA)
oluşumu arasındaki etkileşimini araştırdık.
Yöntem: Çalışmayı unilateral inguinal hernisi olan 45 erişkin hastada
yaptık. Hastaların 20'sine Bassini, 13'üne laparoskopik ekstraperitoneal herniorafi
(TEP) ve 12'sine laparoskopik transabdominal herniorafi (TAPP) uygulandı. ASA tespitinde
immünofluoresein testi kullanıldı.
Bulgular: Postoperatif dönemde, Bassini yapılan hastalarda % 30, TEP
uygulananlarda % 23.1, TAPP uygulananlarda % 8.3 oranında ASA pozitifliği tespit edildi.
Sonuç: Herniorafi türlerinin ASA üretimi üzerine değişik etkileri
olduğu saptandı. TAPP tekniğinin spermatik kord üzerine en az travmatik etkiye neden
olduğu sonucuna varıldı.
Anahtar kelimeler: Antisperm antikor, herniorafi
AKUT KARIN TANISI DÜŞÜNÜLEN HASTALARDA RUTİN ACİL LAPAROSKOPİNİN ROLÜ VE
ETKİNLİĞİ: 33 HASTAYA AİT SONUÇLAR VE LİTERATÜR İNCELEMESİ
Yard.Doç.Dr. Emin ERSOY, Uz.Dr. Mustafa CÖMERT, Yard.Doç.Dr. Ferit TANERİ, Uz.Dr.
Ercüment H. TEKİN
Ersoy E, Cömert M, Taneri F, Tekin E.H: Akut karın tanısı düşünülen hastalarda
rutin acil laparoskopinin rolü ve etkinliği: 33 hastaya ait sonuçlar ve literatür
incelemesi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:13-18, 1999
Amaç: Akut karın tanısı düşünülen hasta grubunda rutin acil
laparoskopinin yeri ve etkinliğinin araştırılması.
Yöntem: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servisine Ocak 1997-Şubat
1998 tarihleri arasında akut karın ağrısı şikayeti ile başvuran,klinik, fizik
muayene ve laboratuar bulguları ile akut karın tanısı düşünülen toplam 33 hasta
çalışmaya dahil edildi. Hastalara rutin acil tanısal laparoskopi yapılarak akut
karın bulgularına yolaçan patoloji mevcudiyeti araştırıldı. Tanısı konulan
vakalarda, laparoskopik olarak tedavi tamamlanmaya çalışıldı. Laparoskopik yöntemle
tamamlanamayan vakalarda tedavi için laparotomiye geçildi.
Bulgular: Hikaye, fizik muayene ve laboratuar bulguları doğrultusunda
"akut karın" tanısı düşünülen, 13 kadın (% 29.4) ve 20 erkek (% 60.6),
toplam 33 hastaya "acil laparoskopi" uygulandı. Yirmibir (% 63.4) hastada akut
karın nedeni olarak akut apandisit, 6 (% 18.4) hastada duodenal ülser perforasyonu, 3 (%
9.2) hastada jinekolojik patoloji ve 1 (% 3) hastada brid ileus saptandı. İki (% 6)
künt karın travması olan hastaya da acil laparoskopi uygulandı. Otuzüç hastanın
tümünde akut karın nedeni doğru olarak saptanabildi. Yirmiyedi (% 81.8) hastada tedavi
laparoskopik olarak tamamlandı. Laparotomiye dönme oranı % 18.2, postoperatif dönemde
laparoskopiye başlanabilecek komplikasyon oranı % 11.1 olarak gerçekleşti. Ayrıca,
ortalama ameliyat süreleri ve hastanede kalış süreleri açısından da incelendi.
Sonuç: Akut karın düşünülen hastalarda, laparoskopinin sağladığı
yüksek doğru tanı oranı, negatif laparotomiyi önlemesi ve birçok akut karın nedeni
olan hastalıkta tedavinin laparoskopik olarak tamamlanabilmesi nedeniyle, rutin tanısal
ve /veya tedavi amaçlı "acil laparoskopi" güvenilir ve etkin bir yöntemdir.
Anahtar kelimeler: Akut karın, peritonit, genel cerrahi, tanısal, acil
laparoskopi, peritonoskopi
PENETRAN ABDOMİNAL YARALANMALARDA DİAGNOSTİK LAPAROSKOPİ
Uz.Dr. Nihat YAVUZ, Uz.Dr. Melih PAKSOY, Uz.Dr. Ediz ALTINLI, Doç.Dr. Tayfun
KARAHASANOĞLU, Prof.Dr. Feridun ŞİRİN
Yavuz N, Paksoy M, Altınlı E, Karahasanoğlu T, Şirin F: Penetran abdominal
yaralanmalarda diagnostik laparoskopi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:19-23,
1999
Amaç: Penetran abdominal yaralanmalarda diagnostik laparoskopinin yeri ve
önemini incelemek.
Yöntem: Ocak 1998-1999 döneminde altı (beş kesici delici alet, bir
ateşli silah yaralanması) penetran abdominal yaralanma olgusuna diagnostik laparoskopi
uygulandı. Elde edilen tanı ve tedavi sonuçları incelendi.
Bulgular: Olguların hepsi erkek olup ortalama yaş 23 (16-33) idi. Penetran
yaralanmaların beşinde delici kesici alet yaralanması (DKAY), birinde ise ateşli silah
yaralanması (ASY) söz konusu idi. Yaralanmalar üç olguda abdomende, üç olguda ise
toraksta idi. Tüm olgulara diagnostik laparoskopi uygulandı. Üç olguda karaciğer, bir
olguda diafragma, bir olguda kolon ve mide yaralanması saptandı. Bir olguda ise hiçbir
patoloji saptanmadı. İki olguda laparoskopik tedavi (hepatorafi ve frenorafi), bir
olguda sadece diagnostik laparoskopi, iki olguda laparotomi (hepatorafi,
kolorafi+gastrorafi+tüp çekostomi) ve bir olguda da torakotomi (pulmerorafi) uygulandı.
Postoperatif dönemde komplikasyon görülmedi.
Sonuç: Hemodinamik olarak stabil olan penetran abdominal travmalı
hastalarda laparoskopi, tanı koymada önemli bir rol oynar. Gereksiz laparotomilerin
sayısını azaltarak bunlara bağlı olarak oluşacak morbidite ve mortalite oranlarını
düşürür. Seçilmiş olgularda terapötik laparoskopi minimal invaziv cerrahinin
avantajlarının yanısıra pratik ve uygun bir yöntem olarak kabul edilebilir.
Anahtar kelimeler: Penetran abdominal yaralanmalar, diagnostik laparoskopi
LAPAROSKOPİK İNGUİNOFEMORAL HERNİORAFİLERDEKİ ERKEN SONUÇLARIMIZ
Yard.Doç.Dr. Emin ERSOY, Yard.Doç.Dr. Bülent MENTEŞ, Uz.Dr. Selçuk ÖKTEMER,
Prof.Dr. Erhan TATLICIOĞLU, Prof.Dr. Atilla ENGİN
Ersoy E, Menteş B, Öktemer S, Tatlıcıoğlu E, Engin A: Laparoskopik inguinofemoral
herniorafilerdeki erken sonuçlarımız. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg.
6:24-29, 1999
Amaç: Kliniğimizde uygulanan ilk 41 laparoskopik inguinofemoral herniorafi
olgusunun retrospektif olarak değerlendirilmesi ve sonuçların literatür ile
karşılaştırılması.
Yöntem: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda
Aralık 1996-Aralık 1997 tarihleri arasında 35 hastaya toplam 41 laparoskopik
inguinofemoral herni onarımı yapıldı. Transabdominal preperitoneal herniorafi grubunda
hastaların 3'ü kadın (% 16.6), 15'i erkek (% 83.4) idi, ortalama yaş 50.1 idi
(genişlik 18-66). total ekstraperitoneal herniorafi grubundaki hastaların tamamı
erkekti ve ortalama yaş 47.5 idi (genişlik 20-60). 18 hastadaki 22 herniye
transabdominal preperitoneal laparoskopik inguinofemoral herniorafi gerçekleştirildi.
Bulgular: Hastaların ortalama takip süreleri 10 ay idi. Transabdominal
preperitoneal iguinofemoral herniorafi grubunda 1 üriner retansiyon (% 4.5), 1 seroma (%
4.5), 1 pnömoskrotum (% 4.5) görülürken, total ekstraperitoneal inguinofemoral
herniorafi grubunda 1 üriner retansiyon (% 5.25), 1 seroma (% 5.25), 1 parestezi (% 5.25)
tespit edildi. Transabdominal preperitoneal inguinofemoral herniorafi grubunda 2 adet
nüks (% 9), total ekstraperitoneal inguinofemoral herniorafi grubunda 2 (% 10.5) nüks
görüldü.
Sonuç: Nüks oranlarımızın literatürden yüksek olması, öğrenme
eğrisi içinde bulunmamızdan kaynaklandığını düşünüyoruz. Laparoskopik
inguinofemoral herniorafilerin, özellikle bilateral ve nüks hernilerde daha etkili
olduğu inancındayız.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, inguinal herni onarımı, TAPP, TEP
İNSİZYONEL VE VENTRAL HERNİLERDE LAPAROSKOPİK ONARIM
Uz.Dr. Nihat YAVUZ, Uz.Dr. İsmail HAMZAOĞLU, Doç.Dr. Metin ERTEM, Doç.Dr. Rafet
YİĞİTBAŞI, Prof.Dr. Osman TORTUM, Doç.Dr. Deniz ERTEM
Yavuz N, Hamzaoğlu İ, Ertem M, Yiğitbaşı R, Tortum O, Ertem D: İnsizyonel ve
ventral hernilerde laparoskopik onarım. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg.
6:30-33, 1999
Amaç: İnsizyonel ve ventral fıtıkların tamirinde laparoskopik yöntemin
teknik özelliklerini anlatmak ve elde ettiğimiz sonuçları göstermek.
Yöntem: Ocak 1998-Aralık 1998 tarihleri arasında 12 insizyonel ve ventral
fıtık olgusuna laparoskopik tamiri uyguladık. Olguların 8'inde umblikal, 4'ünde
insizyonel fıtık mevcuttu. 9 olguda polypropilen mesh SPPM, 3 olguda ise PTFE (Gore-tex)
dual mesh kullanıldı.
Bulgular: Hastaların 11'i kadın, 1'i erkekti, Yaş ortalaması 38 (25-60)
idi. Takip süreleri 2 ile 14 ay arasında değişti. Umblikal fıtıklı bir hastada
göbekte seroma, insizyonel fıtıklı bir hastada da insizyon altında hematom gelişti.
Her ikisi de, ponksiyonla boşaltıldı. Takip süresi içinde nüks görülmedi.
Sonuç: İnsizyonel ve ventral fıtıkların laparoskopik yöntemle tamiri,
laparoskopinin avantajlarına ilaveten, uygulanması kolay güvenilir bir yöntemdir.
Yalnız yöntemin standardizasyonu için uzak ve açık teknikle randomize
karşılaştırmalı sonuçların beklenmesi kanısındayız.
Anahtar kelimeler: İnsizyonel fıtık, ventral fıtık, laparoskopi
GASTROÖZOFAGEAL REFLÜ HASTALIĞINDA LAPAROSKOPİK POSTERİOR PARSİYEL
FUNDOPLİKASYON: (TOUPET İŞLEMİ)
Uz.Dr. Nihat YAVUZ, Uz.Dr. Salih PEKMEZCİ, Doç.Dr. Metin ERTEM, Prof.Dr. Sabri
ERGÜNEY, Prof.Dr. Hasan TAŞÇI
Yavuz N, Pekmezci S, Ertem M, Ergüney S, Taşçı H: Gastroözofageal reflü
hastalığında laparoskopik posterior parsiyel fundoplikasyon: (Toupet işlemi). End-Lap.
ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6: 34-37, 1999
Amaç: Gastroözofageal reflü hastalığının (GERD) cerrahi tedavisinde
laparoskopik parsiyel fundoplikasyon (Toupet) yönteminin etkisini ve teknik
özelliklerini incelemek.
Yöntem: Gastroözofageal reflü hastalığına yol açmış üç hiatal
herni olgusu çalışma kapsamına alındı. Preoperatif değerlendirmede bir olguya
endoskopi, bir olguya endoskopi+baryumlu grafi, bir olguya ise endoskopi+baryumlu
grafi+manometrik inceleme yapılmıştı.Bu değerlendirmeler sonucunda üç olguda da
sliding tipte hiatal herni ve iki olguda ikinci, bir olguda birinci dereced özofajit
saptanmıştı. Olgulara laparoskopik Toupet işlemi uygulandı. Yöntemin teknik
özelliklerine değinilerek elde edilen sonuçlar değerlendirildi.
Bulgular: Olguların ikisi erkek, birisi kadın olup yaşları sırasıyla
43, 64 ve 29 idi. Operasyon süresi ortalama 100 (90-120) dakikadır. Hastanede kalıs
süresi ortalama 2.3(2-3) gündür. Olguların hiçbirinde komplikasyon görülmedi.
Hastaların izlem süresi ortalama 12 (10-16) aydır. Bu süre içinde hastaların
semptomlarında tekrarlama olmadı.
Sonuç: Toupet işlemi gastroözofageal reflü hastalığının kontrolünde
total fundoplikasyon (Nissen) kadar etkili olup postoperatif komplikasyonlar (disfaji, Gas
Bloat sendromu) daha az görülmektedir. Laparoskopik fundoplikasyon işlemlerinin,
konvansiyonel cerrahi yöntemlere göre; hiatal bölge anatomisinin daha iyi görülmesi,
yeterli diseksiyon yapılması, tam onarım sağlanması, postoperatif ağrının daha az
olması, hastanede kalış süresinin kısalması ve daha erken günlük normal aktiviteye
dönülmesi şeklinde belirgin üstünlükleri vardır.
Anahtar kelimeler: Gastroözofageal reflü hastalığı (GERD), fundoplikasyon
LAPAROSKOPİK VE AÇIK KOLESİSTEKTOMİNİN METABOLİK VE İNFLAMATUAR CEVAPLAR
AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Yard.Doç.Dr. Hakan UNCU, Prof.Dr. Yalçın AKER, Doç.Dr. Ramazan YİĞİTOĞLU,
Uz.Dr. Yavuz KAYA, Yard.Doç.Dr. Aslan SAKARYA, Araş.Gör. Osman YURTTAŞ
Uncu H, Aker Y, Yiğitoğlu R, Kaya Y, Sakarya A, Yurttaş O: Laparoskopik ve açık
kolesistektominin metabolik ve inflamatuar cevaplar açısından karşılaştırılması.
End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6: 38-43, 1999
Amaç: Cerrahi travma yaralanmanın derecesine göre vücutta metabolik ve
inflamatuar cevaba yol açar. Bu çalışmanın amacı, laparosokpik kolesistekotmi (16
hasta) ve açık kolesistektomiyi (12 hasta) bu cevaplar açısından
karşılaştırmaktır.
Yöntem: İki grupta ameliyat öncesi ve ameliyattan sonra 1., 6., 24. ve
48. saatlerde ACTH, kortizol, glukoz, CRP seviyelerine bakıldı, lökositleri sayıldı.
İki grubun sonucu istatistiksel olarak karşılaştırıldı.
Bulgular: Her ne kadar iki grupta kortizol, glukoz, seviyeleri lökositoz
açısından anlamlı fark yoksa da, açık kolesistektomi yapılan gruptaki CRP
artışı, laparoskopik kolesistektomi geçiren hastalara oranla belirgin olarak fazladır
(p<0.05). Gruplar arasında ACTH farklılığı da sadece ameliyat sonrası 24'ncü
saatte anlamlıdır.
Sonuç: Endokrin ve metabolik cevaplar açısından bakıldığında,
laparoskopik kolesistektominin açık kolesistektomiye bir üstünlüğü görülmemekle
birlikte, vücutta daha az şiddetle inflamatuar cevap oluşturmaktadır.
Anahtar kelimeler: Kolesistektomi, inflamasyon, metabolik cevap, C reaktif protein
(CRP)
LAPAROSKOPİK VE AÇIK ABDOMİNAL OPERASYONLARDA TRAVMAYA METABOLİK VE ENDOKRİN
YANIT
Yard.Doç.Dr. Ali UZUNKÖY, Yard.Doç.Dr. Ömer F. AKINCI, Yard.Doç.Dr. Ali COŞKUN,
Yard.Doç.Dr. Abdurrahim KOÇYİĞİT, Yard.Doç.Dr. Süleyman GANİDAĞLI
Uzunköy A, Akıncı Ö.F, Coşkun A, Koçyiğit A, Ganidağlı S: Laparoskopik ve açık
abdominal operasyonlarda travmaya metabolik ve endokrin yanıt. End.-Lap. ve Minimal
İnvaziv Cerrahi Derg. 6: 44-50, 1999
Amaç: Bu çalışma, laparoskopik ve açık abdominal operasyonlarda
travmaya karşı oluşan metabolik ve endokrin yanıtı değerlendirmek ve
karşılaştırmak amacı ile planlandı.
Yöntem: 44'ü laparoskopik (1. grup), 28'i açık yöntemle (2. grup) opere
edilen 72 olgu çalışmaya alındı. Olgulardan preoperatif dönemde, peroperatif 45.
dakika, postoperatif 2. ve 24. saatlerde venöz kan alınarak, kan şekeri,kortizol, CRP,
malonyldialdehit (MDA), LDH, SGOT, SGPT, CPK,total bilirubin,direkt bilirübin, üre ve
kreatinin çalışıldı.
Bulgular: Her iki grupta da kortizol ve kan şekeri, operasyonun 45.
dakikasında, postoperatif 2. ve 24. saatlerde anlamlı derecede yüksekti (p<0.05).
Yükselme 2. grupta 1. gruba göre daha anlamlı idi (pj0.05). CRP, her iki grupta da
postoperatif 24. saatte anlamlı olarak yüksek bulundu (pj0.05). Yükseklik, 2. grupta 1.
gruba göre daha anlamlı idi (p<0.05). Oksidatif travmanın bir göstergesi olan MDA,
1. grupta postoperatif 2. saatte, 2. grupta postoperatif 2. ve 24. saattlerde anlamlı
olarak yüksek bulundu. Yükseklikler, 2. grupta 1. gruba göre daha anlamlı idi
(p<0.05)
Sonuç: Metabolik ve endokrin yanıtın birer göstergesi olan kortizol, kan
şekeri, CRP ve MDA değerlerinde gözlenen değişikliklerin laparoskopik girişimlerde
açık girişimlere göre daha az olması, bu operasyonların daha az travmatik olduğunu
düşündürmektedir.
Anahtar kelimeler: Cerrahi travma, metabolik yanıt, endokrin yanıt, laparoskopi,
abdominal cerrahi
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ YAPILAN HASTALARDA İNTRAPERİTONEAL BUPİVAKAİN
KULLANIMININ POSTOPERATİF AĞRIYA ETKİSİ
Yard.Doç.Dr. Emir ERSOY, Yard.Doç.Dr. Ercüment H. TEKİN, Yard.Doç.Dr. Ferit
TANERİ
Ersoy E, Tekin E.H, Taneri F: Laparosokpik kolesistekotmi yapılan hastalarda
intraperitoneal bupivakain kullanımının postoperatif ağrıya etkisi. End-Lap. ve
Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6: 51-53, 1999
Amaç: Laparoskopik kolesistektomi yapılan hastalarda intraperitoneal
bupivakain uygulamasının postoperatif ağrıya olan etkilerini araştırmaktadır.
Yöntem: Randomize olarak seçilmiş, 20'şer hasta içeren iki çalışma
grubuna standart laparoskopik kolesistektomi ameliyatı uygulanmıştır. Kontrol gurubunu
oluşturan 20 hastaya 22 cc serum fizyolojik (SF), çalışma gurubundaki 20 hastaya ise
10 cc bupivakain+10 cc SF karışımı, hastaların subdiafragmatik ve safra kesesi
lojlarına eşit miktarda olacak şekilde intraperitoneal olarak ve operasyonun bitimini
takiben enjekte edilmiştir. Postoperatif ağrı ameliyat ekibi dışındaki bir hekim
tarafından hastalarla yüzyüze konuşularak, verbal scala ile değerlendirilmiştir.
Ağrı hafif yada yok ise analjezik verilmemiş, orta şiddette ağrılı metamizol,
şiddetli ağrılara ise pethidine Hcl verilmiştir.
Bulgular: Kontrol grubunda postoperatif dönemde analjezik olarak
hastaların % 25 (n=5)'de metamizol, % 75'de (n=15) pethidine Hcl kullanılırken,
intraperitoneal bupivakain uygulanan hata grubunun % 35 (n=7)'de metamizol, % 25 (n=5)'de
pethidine Hcl kullanılmış bu gruptaki hastaların % 40 (n=8)'da analjezik gereksinimi
olmamıştır. İstatistiksel değerlendirmeler Mann Whitney U testi ile yapılmıştır.
Sonuç: Laparoskopik kolesistektomi yapılan hastalarda intraperitoneal
bupivakain kullanımı postoperatif dönemde ağrıyı ve buna bağlı olarak analjezik
kullanımını azaltacak hastanın konforunu artıracaktır.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, ağrı, analjezi
SİTUS İNVERSUSLU BİR HASTADA LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ
Uz.Dr. Nejdet BİLDİK,Uz.Dr. Necmi KURT, Uz.Dr. Zeki MEMİŞ, Uz.Dr. Mehmet YILDIRIM,
Prof.Dr. Mustafa GÜLMEN
Bildik N, Kurt N, Memiş Z, Yıldırım M, Gülmen M: Situs inversuslu bir hastada
laparoskopik kolesistektomi. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6: 54-56, 1999
Amaç: Situs inversus otozomal resesif genetik predispozisyona sahip nadir
bir durumdur. Burada, laparoskopik kolesistektomiyle başarılı olarak tedavi edilmiş,
situs inversuslu ve semptomatik kolelitiazisli bir hastayı sunduk.
Yöntem: Klasik laparoskopik teknikte olduğu gibi, 10'luk iki trokar normal
yerlerinden konuldu. Fakat 5'lik iki trokar ise, normal yerlerinin düz ayna görüntüsü
olarak, batın sol tarafından yerleştirildi.
Bulgular: İç taşlarla dolu bir safra kesesi çıkarıldı.
Sonuç: Laparoskopik teknik, semptomatik kolelitiazisli situs inversus
varlığında güvenle uygulanabilir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi ve situs inversus