JİNEKOLOJİK HASTALIKLARDA TANISAL
LAPAROSKOPİ SONUÇLARI
Yard.Doç.Dr. Birol VURAL, Yard.Doç.Dr. Gülseren YÜCESOY, Yard.Doç.Dr. Aydın
ÇORAKÇI, Doç.Dr. İzzet YÜCESOY, Doç.Dr. Ahmet ERK, Prof.Dr. Onur KARABACAK
Vural B, Yücesoy G, Çorakçı A, Yücesoy İ, Erk A, Karabacak O: Jinekolojik
hastalıklarda tanısal laparoskopi sonuçları. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi
Derg. 6:5-9, 1999
Amaç: Kliniğimizde yapılan diagnostik laparoskopilerin sonuçlarını
değerlendirmek.
Yöntem: Bu çalışmada 9.7.1997-17.8.1998 tarihleri arasında
kliniğimizde yapılan 72 diagnostik laparoskopi vakası incelenmiştir.
Bulgular: İnfertilite (% 76.39) ve kronik pelvik ağrı (% 12.5) ile
başvuran hastaların diagnostik laparoskopi endikasyonlarının büyük çoğunluğunu
oluşturduğu saptandı. 46 primer infertil vakanın 28'inde ve 9 sekonder infertil
vakanın 7'sinde, pelvik patoloji tesbit edildi. İnfertil vakaların % 38.1'inde tubal
faktör saptandı. Kronik pelvik ağrı vakalarının ise 4'ünde endometriosis ve 3'ünde
adezyon bulundu. Diagnostik laparoskopi yapılan tüm vakaları inceledeiğmizde; % 25
(n=18)'inde adezyon ve % 12.5 (n=9)'unda ise endometriozis saptandı.
Sonuç: Tanısal laparoskopi infertilite ve kronik pelvik ağrı gibi
jinekolojik hastalıkların etyolojilerinin tesbitinde standart bir yöntemdir.
Endometriozis ve adezyon tanısında ise kullanılan en kesin yöntemdir.
Anahtar kelimeler: Tanısal laparoskopi, infertilite, kronik pelvik ağrı,
adezyon, endometriozis
LAPAROSKOPİK TUBAL STERİLİZASYON VAKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yard.Doç.Dr. Birol VURAL, Yard.Doç.Dr. Gülseren YÜCESOY, Doç.Dr. İzzet YÜCESOY,
Yard.Doç.Dr. Aydın ÇORAKÇI, Araş.Gör.Dr. Fisun VURAL, Prof.Dr. Onur KARABACAK
Vural B, Yücesoy G, Yücesoy İ, Çorakçı A, Vural F, Karabacak O: Laparoskopik tubal
sterilizasyon vakalarının değerlendirilmesi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg.
6:10-13, 1999
Amaç: Kliniğimizde laparoskopik yöntemle gerçekleştirilen tubal
ligasyon vakalarını incelemek.
Yöntem: 1996-1998 yılları arasında, Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı'nda yapılan 38 laparoskopik
tubal ligasyon vakası değerlendirilmiştir.
Bulgular: 98 tubal ligasyon vakasından 38 (% 38.78)'i laparoskopik yolla
yapılmıştır. Laparoskopik tubal sterilizasyon yapılan 38 vakanın yaş ortalaması
36.7±4.65 idi. Hastanemize laparoskopik tubal sterilizasyon için başvuran kadınların
% 34.21'inde en az bir tane D&C öyküsü vardı ve bunların çoğunluğu etkili bir
kontraseptif metod kullanmamaktaydı. Laparoskopik tubal sterilizasyon için, bipolar
elektrokoterizasyon (% 60.53), unipolar elektrokoterizasyon (% 34.21) ve endoklip (% 5.26)
yöntemleri kullanmıştı.
Sonuç: Laparoskopik tubal sterilizasyon, insizyonun küçük olması, kısa
operasyon ve hastanede kalma süresi, aynı zamanda pelvik organların gözlenebilmesi ve
eğitimli kişiler tarafından yapıldığında komplikasyonların az olması sebebiyle,
diğer cerrahi sterilizasyon metodlarına göre daha avantajlıdır.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, tubal sterilizasyon, kontrasepsiyon
RİJİD ÜRETEROSKOPİK GİRİŞİMLERDE BAŞARISIZLIK NEDENLERİ, KOMPLİKASYONLAR
VE ÇÖZÜM YOLLARI
Yard.Doç.Dr. İsa ÖZBEY, Yard.Doç.Dr. Yılmaz AKSOY, Dr. Okan BİÇGİ,
Yard.Doç.Dr. Özkan POLAT, Doç.Dr. Azam DEMİREL, Prof.Dr. Güray OKYAR
Özbey İ, Aksoy Y, Biçgi O, Polat Ö, Demirel A, Okyar G: Rijid üreteroskopik
girişimlerde başarısızlık nedenleri komplikasyonlar ve çözüm yolları. End-Lap. ve
Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:14-17, 1999
Amaç: Tanı ve tedavi amacıyla uygulanan rijid üreteroskopik (URS)
girişimlerde başarısızlık nedenlerini ve meydana gelen komplikasyonları
araştırmaktadır.
Yöntem: Yüzyetmişaltı hastada, toplam 184 üreteroskopik girişim
yapıldı. Hastaların 116'sı erkek, 60'ı kadındı. Yaş ortalaması 39.8 yılı (2-69)
idi. URS endikasyonlarını 175 girişimde üreter taşı, 9 girişimde ise üreter
darlığı, Double J (DJ) kateter migrasyonu ve üreterde dolma defekti gibi patolojiler
oluşturmuştur.
Bulgular: Girişimlerin % 82.44'ünde (152/184) başarılı olunurken, %
17.56'sında (32/184) başarısız kalınmıştır. En sık başarısızlık nedenleri,
taşın böbreğe kaçması, ödem kanama, üreterde kinkleşme ve elektrohidrolik
litotripsi (EHL) ile taşın kırılmaması şeklinde idi. Minör komplikasyon olarak %
24.4 mukozal laserasyon, % 7.6 infeksiyon ve % 2.17 kanama görülürken, majör
komplikasyonlardan üreter perforasyonu yalnızca 1 vakada (% 0.54) görüldü. Uzun
dönemde hiçbir vakada üreter darlığı gözlenmedi.
Sonuç: Sonuç olarak, rijid URS, özellikle üreter alt kısım
patolojilerinin tanısında ve tedavisinde en kullanışlı yöntemdir. Ancak başarısız
kaldığı durumların olduğu ve üreter perforasyonu gibi ciddi komplikasyonlara da yol
açabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Anahtar kelimeler: Rijid üreteroskopi, başarızlık, komplikasyon
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ ÖNCESİ VE SONRASI SAFRA DİNAMİĞİNİN
KANTİTATİF SİNTİGRAFİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ
Yard.Doç.Dr. Ali SARIKAYA, Doç.Dr. İrfan COŞKUN, Uz.Dr. Meryem KAYA, Yard.Doç.Dr.
Ahmet HATİPOĞLU, Prof.Dr. Şakir BERKARDA
Sarıkaya A, Coşkun İ, Kaya M, Hatipoğlu A, Berkarda Ş: Laparoskopik kolesistektomi
öncesi ve sonrası safra dinamiğinini kantitatif sintigrafi ile değerlendirilmesi.
End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:18-21, 1999
Amaç: Kantitatif hepatobiliyer dinamik sintigrafi kullanarak laparoskopik
kolesistektomi (LK) öncesi ve sonrası safra akış dinamiğinin saptanması.
Yöntem: Çalışmaya 18 erkek, 38 kadın toplam 56 hasta alındı.
İntravenöz 99mTc-BromHIDA verilerek dinamik sintigrafi çekildi ve safra akım
dinamiğiyle ilgili altı parametre hesaplanarak skorlama yapıldı. LK öncesi ve
sonrası elde edilen skorlar istatistiksel olarak karşılaştırıldı.
Bulgular: LK sonrası karaciğer pik zamanı, karaciğer içi biliyer
kanalların belirginliği ve toplam sintigrafi skoru LK öncesine göre istatistiksel
olarak anlamlı derecede düşüktü. Barsak görülme zamanı, koledok boşalma oranı,
koledok-karaciğer oranında da LK sonrası düşüklükler saptanmasına rağmen
istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı.
Sonuç: Kantitatif hepatobiliyer sintigrafisinin LK öncesi ve sonrası
safra dinamiğinin karşılaştırılması ve LK sonrası oluşabilen sifinkter Oddi
disfonksiyonunun gösterilmesinde yararlı noninvaziv bir yöntem olarak
kullanılabileceğini düşünmekteyiz.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, hepatobiliyer sintigrafi
LAPAROSKOPİK KOLESİSTOKOLANJİOGRAFİ
Uz.Dr. Neşet KÖKSAL, Uz.Dr. Mehmet URAL, Doç.Dr. M. İzzet TİTİZ
Köksal N, Ural M, Titiz M.İ: Laparoskopik kolesistokolanjiografi. End.-Lap. ve Minimal
İnvaziv Cerrahi Derg. 6:22-25, 1999
Amaç: Laparoskopik kolanjiografi tekniği ile ilgili olarak pekçok yöntem
mevcuttur ve tanımlanan yöntemlerin hemen hemen hepsinde sistik kanalın kanülasyonu
gerekir. Özel kateter ve aletlere geresinim gösteren bir işlem zor, zaman alıcı ve
özel bir eğitim gerektirir. Bu çalışmanın amacı safra kesesi yoluyla yapılacak
laparoskopik kolesistokalonjiyografinin uygulama ve görüntülemedeki başarı oranı,
yaratacağı problemleri değerlendirmektir.
Yöntem: Kronik taşlı kolesistitli 5 hastaya (4 kadın, 1 erkek) santral
ven kateteri kullanılarak laparoskopik kolesistektomi öncesi kolesistokolanjiyografi
uygulandı. Safra yollarının radyografik görüntülenmesi tatmin edici ise laparoskopik
kolesistokolanjiyografi başarılı olarak kabul edildi.
Bulgular: Bilier sistem anatomisi 4 hastada başarılı olarak
görüntülendi. İşlemle ilgili bir komplikasyon gözlenmedi.
Sonuç: Bu teknikle ilgili ön çalışmamızdaki ilk sonuçlarımız
laparoskopik kolesistokolanjiyografinin eğitim gerektirmeyen, basit, hızlı ve
güvenilir bir yöntem olduğu göstermiştir.
Anahtar kelimeler: Kolesistokolanjiyografi, laparoskopik kolesistektomi
OTOİMMÜN HEMOLİTİK ANEMİ NEDENİ İLE LAPAROSKOPİK SPLENEKTOMİ:OLGU SUNUMU
Op.Dr. Mehmet TEKİNEL, Op.Dr. Hamdi KOÇER, Op.Dr. Asım CİNGİ, Dr. Bülent KOÇ,
Dr. İsmet AKKAYA
Tekinel M, Koçer H, Cingi A, Koç B, Akkaya İ: Otoimmün hemolitik anemi nedeni ile
laparoskopik splenektomi: olgu sunumu. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:26-31,
1999
Amaç: Elektif splenektomi, değişik nedenlerle sıkça yapılmaktadır
ancak açık yöntem tercih edilmektedir. Seçilmiş hastaların, uygun koşullarda
laparoskopik olarak ameliyat edilmesi güvenlidir ve bu konuda deneyim arttıkça, daha
çok hastanın laparoskopinin avantajlarından faydalanması sağlanabilir.
Yöntem: 43 yaşında erkek hasta, otoimmün hemolitik anemi nedeni ile 2
yıldır takip edilmekteymiş. Kullandığı yüksek doz kortizona bağlı osteoporoz
bulguları gelişmesi üzerine splenektomiye karar verilmiş. Florence Nightingale
Metropolitan Hastanesi'nde, Şubat 1998 tarihinde laparoskopik olarak splenektomi
yapıldı.
Bulgular: Hasta postop. 2. gün şifa ile taburcu edildi. Taburcu olduktan
15 gün sonra yapılan tetkiklerde hemoglobin değeri ve trombosit sayısı normal
sınırlara yükseldi.
Sonuç: Laparoskopik splenektomi, ileri laparoskopi teknikleri konusunda
deneyimli ekipler tarafından, gerekli önlemler alındıktan sonra güvenle
uygulanabilir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, splenektomi, laparoskopik splenektomi, otoimmün
hemolitik anemi
İNGUİNAL FITIKLARDA LAPAROSKOPİK VE AÇIK ONARIM TEKNİKLERİNİN KAN KORTİZOL
DÜZEYLERİNE ETKİSİ
Uz.Dr. Ömer GÜNAY, Doç.Dr. Yusuf PEKER, Dr. Veysel KARA, Dr. Rüştü BOLLAR
Günay Ö, Peker Y, Kara V, Bollar R: İnguinal fıtıklarda laparoskopik ve açık
onarım tekniklerinin kan kortizol düzeylerine etkisi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv
Cerrahi Derg. 6: 32-35, 1999
Amaç: Laparoskopik ve açık teknikler ile kasık fıtıklarının
onarımında kan kortizol düzeylerinin bilinmesi cerrahi stresi belirlemede önem
taşır. Çalışmamızda, laparoskopik ve açık fıtık onarımı yapılan hastalarda
belirli zamanlarda ölçülen kortizol miktarları karşılaştırılarak bu konuda elde
edilen sonuçların aktarılması amaçlanmıştır.
Yöntem: 1 Ocak-31 Aralık 1997 tarihleri arasında fıtık onarımı
planlanan 29 hasta prospektif ve randomize olarak iki gruba ayrıldı. 1. gruba (n=10)
laparoskopik transabdominal preperitoneal (TAPP), 2. gruba (n=19) ise açık preperitoneal
(PP) fıtık onarımı uygulandı. Hastaların demografik bulguları, operasyon süreleri,
ayağa kalkma süreleri, preoperatif, intübasyon anı, peroperatif, postoperatif 1., 6.
ve 12. saat kan kortizol düzeyleri ölçülerek hem saatler arası hem de gruplar arası
karşılaştırıldı.
Bulgular: 1. grupta operasyon süresi anlamlı uzun (107.5±4.9 dk ve
38.6±5.4 dk) ve kortizol düzeyleri 2. gruba göre peroperatif anlamlı yüksek
(28.4±2.6 µg/dl ve 21.5±1.6 µg/dl) idi. Ayrıca her iki grubun peroperatif ve
postoperatif 1. saatte yüksek olan kortizol düzeyleri 6. saatte normale gelmiş ve 12.
saatte aynı düzeylerde kalmıştır.
Sonuç: Laparoskopik TAPP onarım, açık PP onarıma göre peroperatif kan
kortizol düzeylerini daha fazla yükseltmektedir. Gerek kapalı, gerekse açık fıtık
onarımında yükselen kan kortizol düzeyleri postoperatif 6. saat ve sonrasında
peroperatif değerlerde seyretmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik, transabdominal preperitoneal, posterior
yaklaşım, inguinal fıtık onarımı, kortizol
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ SONRASI DEĞİŞİKLİKLERİN ULTRASONOGRAFİK
DEĞERLENDİRİLMESİ
Yard.Doç.Dr. Ali UZUNKÖY, Yard.Doç.Dr. Mustafa KARAOĞLANOĞLU, Yard.Doç.Dr. Adil
ÖZTÜRK, Yard.Doç.Dr. Ali COŞKUN, Yard.Doç.Dr. Ömer F. AKINCI
Uzunköy A, Karaoğlanoğlu M, Öztürk A, Coşkun A, Akıncı Ö.F: Laparoskopik
kolesistektomi sonrası değişikliklerin ultrasonografik değerlendirilmesi. End-Lap. ve
Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6: 36-39, 1999
Amaç: Bu çalışma, laparoskopik kolesistektomi sonrası oluşan sıvı
koleksiyonlarını ve ana safra yollarını değerlendirmek amacıyla planlandı.
Yöntem: Laparoskopik kolesistektomi operasyonu geçiren 54 olgu
çalışmaya alındı. Tüm olgular, preoperatif ultrasonografi ile değerlendirildi.
Postoperatif birinci gün ultrasonografi incelemeleri tekrarlandı. Karın içi sıvı ve
ana safra yollarında patoloji tesbit edilen olgular, klinik, laboratuar ve ultrasonografi
ile takibe alındı.
Bulgular: Postoperatif ultrasonografik incelemelerde, olguların 12'sinde
safra kesesi yatağında koleksiyon, 5 olguda koledokta genişleme, 2 olguda karında
serbest sıvı, 1 olguda plevral sıvı ve 1 olguda kese yatağında hematom izlendi. Bir
hafta aralarla yapılan ultrasonografi kontrollerinde, üç hafta sonra tüm olgularda
sıvıların resorbe olduğu gözlendi. Koledokta genişleme gözlenen 5 olgunun 4'ünde 4
haftanın sonunda koledoğun normal genişliğine döndüğü gözlendi.
Sonuç: Laparoskopik kolesistektomi sonrası gözlenen karın içi sıvı
kolleksiyonları hiçbir müdahale gerektirmeden resorbe olduğu ve postoperatif dönemde
zor kolesistektomiler dışında rutin ultrasonografi takibinin gereksiz olduğu sonucuna
varıldı.
Anahtar kelimeler: Laparoskopik kolesistektomi, sıvı koleksiyonu, ultrasonografi
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİLERDE ARTERİYEL KAN GAZI DEĞİŞİKLİKLERİ
Uz.Dr. Banu ÇEVİK, Dr. Melek OTUZBİR, Doç.Dr. Melek ÇELİK, Dr. Engin ÇELİK,
Uz.Dr. Zuhal ARIKAN
Çevik B, Otuzbir M, Çelik M, Çelik E, Arıkan Z: Laparoskopik kolesistektomilerde
arteriyel kan gazı değişiklikleri. End.-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi Derg. 6:
40-42, 1999
Amaç: Laparoskopik kolesistektomilerde uygulanan intraabdominal CO2
insuflasonunun arteriyel kan gazları üzerinde meydana getirdiği değişikliklerin
incelenmesi.
Yöntem: Laparoskopik kolesistektomi yapılması planlanan ASA I ve II
grubunda 75 hastaya radyal arter kanülasyonu yapılarak kan gazı örnekleri alındı.
Bulgular: Hastaların CO2 insuflasyonu öncesi, insuflasyonun 30.
dakikasında ve postoperatif 1. saatte alınan arteriyel kan gazı örneklerinde pH ve
HCO3 değerlerindeki fark anlamlı bulunmazken, PaCO2 ve baz açığında arta ile PaO2 ve
SaO2 değerlerinde azalma kaydedildi.
Sonuç: Laparoskopik girişimlerde oluşabilecek hiperkapni ve asidozun
önlenmesi için end-tital CO2(ETCO2) takibinin yapılması, özellikle yaşlı ve riskli
hastaların arter kan gazlarının incelenmesi ve komplikasyonların en aza indirilmesi
için intraabdominal basıncın çok yüksek tutulmaması (12-14 mmHg) gerekmektedir.
Anahtar kelimeler: Laparoskopi, arteriyel kan gazları
SİTUS İNVERSUS TOTALİSLİ BİR HASTADA TAŞLI KOLESİSTİT NEDENİYLE
LAPAROSKOPİK KOLESİSTEKTOMİ
Op.Dr. Ömer ÖZGÜL, Op.Dr. Mustafa ÖZDEMİR, Op.Dr. Hakan ÇEVİKEL
Özgül Ö, Özdemir M, Çevikel H: Situs inversus totalisli bir hastada taşlı
kolesistit nedeniyle laparoskopik kolesistektomi. End-Lap. ve Minimal İnvaziv Cerrahi
Derg. 6: 42-45, 1999
Amaç: Bir olgu nedeni ile situs inversuslu hastalarda laparoskopik
kolesistektomi tekniğinin değerlendirilmesi.
Yöntem: Hastanemizde laparoskopik olarak tedavi ettiğimiz beraberinde
taşlı kolesisti bulunan situs inversus totalisli bir hasta sunulmaktadır.
Bulgular: Sol üst kadran ağrısı ile başvuran hastada yapılan batın
ultrasonografisinde kolelithiasis ve situs inversus totalis saptandı ve laparoskopik
girişim trokarlar simetrik olarak yerleştirilerek aynı şekilde uygulandı. Teknik
olarak herhangi bir zorluk veya komplikasyonla karşılaşılmadı.
Sonuç: Taşlı kolesistiti olan situs inversus totalisli hastalarda
laparoskopik kolesistektomi güvenle uygulanabilen bir tedavi yöntemidir.
Anahtar kelimeler: Situs inversus totalis, laparoskopik kolesistektomi