Yazılar
 

Sayı:26
30 Ocak 2002

BAŞYAZI
e-mail

BORSA-EKONOMİ
Serdar Düzenli

DENGE
Av. Recai Yıldırım

YAZDI
Recai Şahin

TARİHİN SÜZGECİNDEN
Av. Ömer Karayumak

BİRİKİM
Ünal Şöhret Dirlik

TARIM DÜNYASI
Atilla Büyükpapuşçu

VERGİ DÜNYASI
Erden Özkan

TANSİYON
Uz. Dr. Mustafa Ulusoy

HOŞ SEDA

DİYALOG
Ufuk Emek

TURİZM
Dilek Dinçer

SPORTMENCE
Erol Dolu

 

 


BAŞYAZI
Gazeteci Olmak

Bir ülkenin demokratik olup olmadığını; ülke de yaşayan halkın ortak değerleri eşitçe paylaşılıp, paylaşılmadığını, hak ve özgürlüklerin yönetenler ve yönetilenlerce adil kullanılıp, kullanılmadığını görebilmek, anlayabilmek için, o ülkenin veya sözedilen yerleşim biriminin yazılı ve görsel basınına bakmak gerekir.
Basın, ne kadar özgür, tarafsız ve halkın menfaatleri konusunda ne kadar cesaretli, halkın sorunları karşısında dördüncü güç olarak sorumluluğunu ne kadar iyi biliyorsa, o ülkede veya o yerleşim yerlerinde haksızlıklar, eşitsizlikler azalır. Halkın ortak menfaatleri konusunda basının ortak hareket etmeleri sonucunda da tüm olumsuzluklar ortadan kalkar. Basın taraflı olursa özgürlüğü kısıtlanır, çeteler, mafyalar oluşur. Baskı unsurları artar ve sonunda kamunun bile görev yapma gücü ortadan kalkabilir.
***
Geçtiğimiz günlerde güzel ülkemizin şirin mi şirin İTFAİYE İlçesi'nin bağrından çıkmış bir vekilin, 8 TRİLYON'luk turizm teşvik kredisi aldığını öğrendik. Yine aynı vekilin, ilçenin yüksekçe bir yerindeki gecekondu bölgesini 49 seneliğine kapattığını duyduk. Söz konusu yer daha bir sene önce dozerlerle yıkılıp, halkın geceyi sokakta geçirmeye mahkum edildiği yermiş. Bütün bunlar maalesef günümüzde sıkça yaşanan olaylar. İşin en çirkin yanı devletin 8 Trilyonunu hortumlayan, ilçenin en merkezi yerini kapatan vekil, geçen hafta yine o ilçeye gelmiş. Doğal afetler sebebiyle tarladaki ürününü, serasını kaybeden, yoksulluğa itilen değerli çiftçimin eline 100 milyon gibi zararını karşılamaktan çok uzak sus payı dağıtmış.
Devletin 8 Trilyonunu hortumlayan vekil, afetzedeleri ziyaret etti. Taraflı basın ise her zaman ki yerinde. Vekil konuşuyor, taraflı basın çekiyor, vekil köylülere timsah gözyaşları döküyor, taraflı basın kaydediyor, vekil, "devlette para yok" diyor, bütün imkanları zorluyoruz sizlere yardım etmek için diyor, taraflı basın çekmeye devam ediyor. Vekil asıp kesiyor, koyunlar dinliyor, içlerinden bir koyun bile, "yahu vekilim, şu hıortumladığın 8 Trilyonun bir Trilyonunu bize ver" demeyi aklından geçirmiyor. Aklı fikri vekille beraber taraflı basının kaydettiği görüntülerde yan yana görünmek, vekili karşılarken ve uğurlarken elleri kızarana kadar alkışlayabilmek.
Söz uçar, yazı kalır. Basın dünyasında yazılı basının önemi hiç bir zaman kaybolmaz.
Bir gazeteci sabah çocuğunu uykuda öper ve evden çıkar, gün içinde neleri yaşayacağını, gün sonunda neler olacağını bilmeden. Bu ülkede hele kalemi biraz sivri ise, hortumculara karşı, karanlık güçlere karşı mücadelesinde, sözüm ona demokrat geçinen aydın sayılan, fakat kabuğuna çekilen cesaretsiz kişilerin olması gereken desteklerinden yoksun bir şekilde mücadelesine devam etmişti, ediyor ve edeceklerdir.
Karanlık güçlerce gerek, gazeteciler yıldırılmaya çalışılsa, gazetelerin kapatılması senaryoları yapılsa bile, bu ülke için, bu halk için bir şeyler yapılmalıdır.
Adnan Kahveciler gibi, Eşref Bitlisler gibi, Hıfzı Velidedeoğlular gibi, Hasan Ali Yüceller gibi değerlerin yanı sıra Uğur Mumcular gibi insanlara ihtiyacımız var.
Uğur'lar olsun...

Başa Dön

BORSA-EKONOMİ-Serdar Düzenli
BORSADA GEÇEN HAFTA
Geçen hafta boyunca Cumhurbaşkanının bankacılık yasasını veto edeceği beklentileri piyasalara hakimdi. Nitekim hafta sonunda Cumhurbaşkanı Sezer Bankacılık yasasının 3 maddesini veto ederek meclise geri gönderdi. Ayrıca Ecevit'in Amerika'ya yapmış olduğu seyahatten somut sonuçların çıkmaması da borsada beklentisiz seansların yaşanmasına neden oldu.
Diğer mali piyasalar sakinliğini sürdürürken talepsizlik nedeniyle düşüşüne devam eden Amerikan Dolarına Merkez Bankası müdahale etti.


BORSA ve PARA PİYASALARINDA GEÇEN HAFTA

 
18.01.2002
25.01.2002
% DEĞİŞİM
BORSA
13.012
12.871
-1.08
DOLAR
1.348.000
1.333.000
-1.11
EURO
1.186.000
1.152.000
-2.86
MARK
607.000
590.000
-2.80
ALTIN
86.000.000
82.000.000
-4.65

BORSA OKULU - BÖLÜM 10
Halka açılmak üzere hisse senedi arz edecek ortaklıklar hangi satış yöntemlerini kullanabilirler?
Halka açılmak üzere hisse senedi satışı yapacak ortaklıklar, SPK'nın "Sermaye Piyasası Araçlarının Halka Arzında Satış Yöntemlerine İlişkin Esaslar Tebliği" başlıklı Seri : VIII, No : 22 Tebliği' ne göre, " Talep Toplama", " Talep Toplanmaksızın Satış" veya " Borsa' da satış" yöntemlerinden birini kullanmak zorundadırlar.
Halka arz edilen bir hisse senedinin satış fiyatı nasıl belirlenmektedir?
Bir hisse senedinin satış fiyatı, Borsa' da hisse senetleri işlem gören aynı sektöre ait şirketlerin fiyat kazanç oranları esas alınarak, ayrıca indirgenmiş nakit akım analizleri gibi yöntemler kullanılarak ve geçmiş yıllara ilişkin finansal göstergeler, karlılık oranları ve geleceğe yönelik projeksiyonlara da bakılarak, aracı kuruluş ile ortaklık tarafından belirlenmektedir.
Sermaye Piyasası Kurulu'nun kaydına alınan hisse senetlerinin hepsi satılmazsa ne olur?
Kayıtlı sermaye sistemindeki ortaklıklar, satın alma taahhütnamesi bulunmaması halinde, satış süresinin sona ermesini takiben satılamayan hisse senetlerini 6 iş günü içinde iptal ettirirler.
Esas sermaye sistemindeki ortaklıklar ise süresi içinde satılamayan hisse senetleri için satış süresinin bitiminden itibaren 3 iş günü içinde satın alma taahhüdünde bulunanlara müracaat ederler.

ŞİRKET HABERLERİ:
BAGFAŞ: Trakya Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği tarafından ilkbahar dönemi alımları için açılan toplam 4.285.150 USD+KDV tutarında 32.500 ton kompoze gübre siparişi aldı.
BURSA ÇİMENTO: 2001 yılı nakit kar payının brüt %63,11 oranında net %60 oranında olduğu bildirilmiştir.
GLOBAL MENKUL DEĞERLER: Arttırılan 2.5 trilyon tutarındaki hisseleri Templeton Strategic Emerging Markets Fund'a beheri 1.850 TL.dan satma kararı aldı.
BEŞİKTAŞ: Halka açılıyor. Beşiktaş Futbol takımının tüm haklarına sahip olan Beşiktaş Futbol Yatırımları A.Ş. hisselerinin yüzde 15'lik bölümü halka arz ediliyor.
YAPI KREDİ YAT. ORT. : 2001 yılı kar dağıtım önerisinin %140 oranında nakit dağıtılması şeklinde değiştirildiği bildirilmiştir.
ŞİŞE CAM: Sermayesinin %78,342 bedelli, %160,516 bedelsiz arttırılması işlemlerinin 04.02.2002-18.02.2002 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
SINAİ YATIRIM BANKASI: TSKB'ye devri için BDDK'na başvurdu.
YAPI KREDİ YATIRIM ORTAKLIĞI: % 100 Bedelli sermaye arttırımına 28.01.2002 tarihinden itibaren başlayacak.
NETAŞ: Bangladesh Telegraph and Telephone Board (BTTB) ile 15,5 Milyon ABD doları değerinde Sayısal Telefon Santrali sözleşmesi imzalandı.
GLOBAL MENKUL DEĞERLER: Toprakbank A.Ş.'nin Templeton Strategic Emerging Markets Fund LDC ve Avrasya Yatırım Holding A.S. konsorsiyumu tarafından satın alınmasına yönelik olarak hukuki ve mali on incelemelerde bulunulmasına karar verdi.

Başa Dön

DENGE-Av. Recai Yıldırım
Son Değişiklikler Üstüne

Son birkaç aydır,Terörle Mücadele Yasası,Devlet Güvenlik Mahkemeleri Yasası ve en son Türk Ceza Yasasının 312 ve 159. Maddelerinin değiştirilmesi çalışmaları ile gündem karışacak gibi gözüküyor.
Toplum yaşamını ilgilendiren önemli değişikliklerin enikonu kamu oyunda tartışılarak yasal düzenlemeler haline getirilmesi Demokratik,Hukuk Devleti denilen sistemin ilkelerindendir.
Bu güne dek çeşitli alanlarda uygulanan yasalarda yapılan değişiklikler ,yaşamımızı derinden ilgilendirse de,ilgilendirmese de kamu oyunda tartışılarak yapılmadı.
Gözlediğim,liderlerin bir araya gelerek değişiklikler üzerinde uzlaşmaya varıp,genel kurulda tüm milletvekillerine istenilen doğrultuda oy kullandırmaları. Burada,kanımca dikkat edilmesi gereken olgu,liderlerin kendi düşüncelerine koşut sonuçları elde etmeleri.
Görüldüğü kadarıyla, lidere tam anlamıyla bağlılık var. O, ne derse o.
***
Geçtiğimiz hafta içinde Türk Ceza Yasasının 312. Ve 159. Maddelerinde yapılacak değişiklikler konusunda liderler bir araya geldiler. 1999 yılından bu yana yapıla gelindiği gibi, değişiklikler için, Üniversiteler, Uzmanlar, Sivil Toplum Örgütleri gibi demokrasinin var geçilmez oluşumlarının görüşlerine başvurulmadı. Enine boyuna tartışılmadan düzenleme yapılması, gelecek günlerde herkes için sıkıntı yaratır.
Yasa metinlerinde kullanılacak olan kavram ve sözcüklerin,genel,objektif olması ve o hükümleri uygulayacak kişilerin ilkelerine,inançlarına bağlı hale getirilmemesi gerekir. Aksi,aynı eylemlere verilecek olan cezaların farklı olması sonucunu doğurur. Bu da,bir anlamda insanların vicdanlı yada vicdansız uygulayıcıların ellerine bırakılmasıdır. Adaletten uzaklaşmadır.
***
Yasaların günün koşullarına uymadığı ve toplumun gerisinde kaldığı doğru. Böyle olması bence doğaldır. İnsanların bu günden bir yıl sonra on gün sonra kırk yıl sonra nasıl davranacaklarını ve hangi suçları işleyeceklerini kestiremeyiz. Bu nedenle hukuk kurallarının genel,soyut,objektif olmaları gereklidir. Hukuk kuralları kişiye,yere ve zamana göre düzenlenmezler.
Bu yüzdendir ki,toplumun tümünü ilgilendiren,toplumsal yaşamı etkileyen yeni düzenlemeler yada değişiklikler yapılırken, elverdiğince toplumu oluşturan tüm kesimlerin konuya ilişkin görüş ve düşüncelerinin alınması zorunluluğu vardır.
Yakınmamız siyasilerimizin olması gerektiği gibi değil,olmaması gerektiği gibi davranmalarındandır.
***
08.09.1999 tarihinde yürürlüğe giren 4447 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilişinin nedeni,yukarıda anlatmaya çalıştığım "BEN YAPTIM OLDU" mantığıdır.
Buradan siyasilerimizden isteğimiz, DEMOKRASİNİN tüm kurum ve kurallarıyla işletilmesi. Öncelikle kendi içlerinde.
Sağlıkla kalın.

Başa Dön

YAZDI-Recai Şahin
Karın Ağrısı
Karnı tok olana, karnı zil çalmayana, bu sözlere karnım tok demeyene, karnı burnunda olsa bile okuyabilene ne mutlu. Eğer birazcık karnınız ağrıyorsa biliniz ki, ya yediğinizdendir, ya da dediğinizdendir.
Karın ağrısının nışadırla tedavi edildiği günlerde Fethiye'de lise yoktu. Ellili yılların sonları, altmışlı yılların başları. Fethiye'deki tek ortaokulu bitiren lise okumak için daha çok Muğla, Aydın ya da hali vakti yerinde ise İzmir'e gidiyordu. Ben de o zaman Muğla'daki meşhur Turgutreis Lisesi'nde okuyacaktım.
Daha burunsuz otobüs bile icat edilmemişti. Fethiye'den Muğla'ya gidecek otobüs sabah sekizde kalkar, Muğla'ya varıncaya kadar kaç tane postane varsa hepsine tek tek uğrar, muşambadan yapılmış posta çuvallarını alır verirdi. Benim anımsadığım kadarıyla Göcek, Dalaman, Ortaca, Dalyan, Köyceğiz, Karaböğürtlen, Ula postanelerine mutlaka uğranırdı. Sabah Fethiye'den çıkılır, öğle yemeği ya Ortaca'da garajın yanındaki Ali Dayı'nın lokantasında, ya da Köyceğiz'deki Garaj Lokantası'nda yenirdi. Dalaman Çayı üzerindeki incecik köprüden geçerken tüylerimiz ürperirdi. Hani Karaböğürtlen'in de ekmeğiyle karpuzu çok meşhurdu.
O zamanlar yol Köyceğiz'in biraz ilerisinden Karaböğürtlen'e sapar, Çiçekli Bel ve Ula'dan geçerdi. Karaböğürtlen'deki dereyi yağmur varsa da sel azalıncaya kadar derenin başında beklerdik. Otobüslerde de mutlaka kazma kürek bulunurdu, gereğinde yol yapmak için.
Taş döşeme yollardan, Çiçekli Bel'in başına çıktığımızda, oradaki çardakta ayran içerken, herkes birbirine gülerdi. Çünkü herkesin yüzü gözü yolun tozuyla bembeyaz olurdu.
Muğla'ya akşamüstü vardığımızda parası daha çokça olan ya Şükran Oteli'ne gider ya da Cumhuriyet Oteli'ne. Parası az olan da doğruca Yağcılar Hanı'na. Hani Yağcılar Hanı'nın tabanı tahta döşeme, tavanı da tahta tavandı. Dünyanın tüm pire ve tahtakuruları bu handa kamp kurarlar, kampları da hiç bitmezdi.
Kaşınmaktan uyumaya fırsat bulamadığımız gecenin sabahında, hanın tahta merdivenlerinden inerken daha doymamış pire ve tahtakurularınız Düğerek süpürgesiyle süpürseniz gitmezlerdi üstünüzden. Hele yavru pireler sizi çok sever üstünüzden ayrılmak istemezlerdi. Bu pire ve tahtakurularının bir iyi tarafları vardı, hepsi de görgülü yaratıklardı. Adamın kanını emmek için birden hücum etmezler, sıraya hatta kuyruğa girerlerdi. Pirece bilmediğim için "Haydi kan emme sırası sende" dediklerini de anlayamazdım. Hem o zamanların pireleri birer yüksek ve uzun atlama şampiyonlarıydılar.
Aşçı Ömer'in kuru fasulye pilavı ile, Çınaraltı'ndaki İrbem (İbrahim) in içi bol ekmekli köfteleri de meşhurdu.
Muğla'da yurt yoktu, ilçelerden gelip lise okuyacak öğrenciler evlerde kalırlardı. Yeme, içme, yatma, kalkma, yüme, yıkama hepsi dahil yüzyirmibeş liraydı.
Ben de Şadi Camii'nin yanında Topaltı Sokak'ta bir ailenin yanında kalıyordum. Ev sahibim Hamdi Efe, ama sahici efe. Gözünün biri sakat, viking reisi gibi. Bakışlar sert, yürürken kullandığı asa otururken de hep yanında dururdu. Şöyle bir seslice konuştuğunda tavandaki ampul sallanıyor gibi olurdu. "Çalış ülen, benim gibi olma, bela bulduğum adamları başbaşa ulasan Gülağzı'na kadar varır, mapus damını en iyi ben bilirim bu dünyada" derdi. Sıkıysa çalışma.
Kahveye sabah çıkar, akşam dönerdi.
Hamdi Efe'm bir gün sabah erkenden kahveye iner, meşhur sade kahvesini söyler, onun masası ayrı gibidir. Her ne kadar elden ayaktan düşse de gelenler biraz çekinirler ondan. Masasına herkes oturamaz.
Biraz sonra merhaba ettiği arkadaşlarından birisi gelir, Hamdi Efe'nin yanındaki masaya oturur. Kahveci ne içeceğini sorduğunda adam "içmeyeceğim, karnım ağrıyor" der. Hamdi Efe akıdişine (arkadaşına) "geçmiş olsun" dedikten sonra:
-Bak akıdiş, ben senin karnının ağrısını geçiririm, beş kuruş para pul da istemem. Akşam eve vardığında popona biraz nişadır koy, bak birşeylerin kalıyor mu? Bu iyiliği de herkese yapmam haaa.
Adam akşam eve vardığında iki lokma birşeyler yer, başlar karnı ağrımaya. Hamdi Efe'nin dediğini yapar. Yapar da başlar altı cayır cayır yanmaya. Bir eli karnında, bir eli arkasında bir aşağı bir yukarı. Hanımı su kaynatıp bir leğene koyar, adam da poposunu bu leğendeki suya ıslayarak rahatlar. Sudan kalkıverir, feryat figan, yandım anam da yandım. Poposu suyun içinde sabahı eder. Giyindiği gibi doğruca Hamdi Efe'yi kesmeye.
Hamdi Efe kahveye erkenden varır oturur. Az sonra da karnı ağrıyan adam iki eli de arkada girer kahveye, girmesiyle bıçağını çekmesi bir olur. Oturanlar oyunu bildikleri için hemen adamın elindeki bıçağı alıp onu bir sandalyeye oturturlar. Adam bağırır:
-Ülen seni öldüreceğim, ülen senin yüzünden kıçım leğenin içinde sabahı ettim, of, oy... Bu kez Hamdi Efe:
-Bak akidişim şu anda senin karnın ağrıyor mu? Hadi onu söyle bana. Adam altının acısıyla bağırır:
-Ülen ben altımın acısından karnımın ağrısını unuttum bile... Hamdi Efe de:
-Ben senin şeyinin acısına karışmam, sen söyle bana şu anda karnın ağrıyor mu?
-Ülen senin...
Akıllı insan işin başında, akılsız insan da işin sonunda düşünürmüş.
Ne dersiniz?

Başa Dön


TARİHİN SÜZGECİNDEN-Av. Ömer Karayumak

Mezarlıklara Gömülen Fethiye (Meğri) Tarihi-III

Ovacık Mezarlığı
Geçen haftaki yazımızda Ocak Köy sapağındaki mezarlığı incelemiş ve burada bulduğumuz mezar taşlarını gelecek kuşaklara aktarmak üzere ilk defa olarak bilim dünyasına sunmuştuk.
Bu yazımızda Ovacık Mezarlığını dolayısıyla Ovacık Köyü'nün tarihine ışık tutmaya çalışacağız.
Osmanlı Arşiv belgelerinde Ovacık Köyü'nde bir çok camii, zaviye, türbe,mescid ve namazgahın adı geçmektedir.
Birkaç örnek vermek gerekirse;
"vakf-ı camii Ahi oğlu der karye-i Ovacık
(Ovacık köyünde Ahi oğlu camii vakfı)
"vakf-ı zaviye-i Şeyh Zekeriyya der karye-i Ovacık der nefsi Meğri"
(Meğri'ye tabii Ovacık köyünde şeyh zekariyya zaviuyesi vakfı
"vakf-ı zaviye-i Ahi Süleyman der nahiye-i Ovacık der karye-i hasnete"
(Ovacık nahiyesinde Hasnete (?) mevkiinde Ahi Süleyman zaviyesi vakfı
"harim-i muntasık der karye-i Ovacık"
(Ovacık köyünde muntasık konağı)
Bilindiği üzere Zaviye; Tekkelerin küçüğüne verilen isimdir. Şehir, kasaba ve köylerin ekseriya en ücra yerlerinde bulunan zaviyeler bazı lügatlarda hücre, küçük oda anlamlarında da kullanılmıştır. Kiliselerin küçüğüne "şapel" denildiği gibi "Tekkelerin küçüğüne de"zaviye" denilmiştir.
Yukarıdaki örnekler araştırmalarımızda bulabildiğimiz pek çok vesikadan sadece bir kaçıdır. Görülüyor ki Ovacık başlı başına bir vakıf alanıdır. Pek çok camiinin, zaviyenin, vakfı olarak tescil edilmiştir. Hatta şu anda Ovacık İlkokulu'nun bulunduğu yer dahi Mihrişah Sultan vakfının arazisidir.
Bazı arşiv belgelerinde Ovacık'da bir dar-uş şıfa'dan bahsedilmektedir. Ancak biz böyle bir dar-uş şıfanın kalıntılarına hiçbir yerde rastlayamadık. En eski Ovacık Köylüleri dahi böyle bir yeri bilmediklerini söylüyorlar. Ne var ki bugün Ovacık'da hala bir Hastane mevkii veya mahallesinden bahsedilmektedir. Demek ki Ovacık halkı bilmese de 15.yy da burada bir dar-uş şıfa 'nın (hastane) var olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim Ovacık Mezarlığı'nda bulabildiğimiz en eski mezartaşlarında bu bölgede çok miktarda Müslüman halkın yaşamakta olduğu anlaşılmaktadır. Ocak Köy Mezarlığı'nda bulduğumuz en eski mezartaşının 1190 H. (M.1774) tarihini taşıması da bu tezimizi desteklemektedir.
Bir başka önemli nokta da 19.yüzyılda Ovacık'ta bir askeri redif taburunun konuşlandırılmış olmasıdır. Neden ve hangi amaçla konuşlandırılmış olduğunu bilmiyoruz ama Ovacık ve Hisarönü bölgesi o zamanlar bir askeri bölge olarak kullanılmıştır.
Bunu nereden mi biliyoruz?
İşte belgesi:
Ovacık Mezarlığı'nın hemen bitişiğinde caminin tam karşısında küçük bir toprak yol çıkar ormana doğru. Geçen sene bir fırın vardı orada. Şimdi yıkılmış durumda. Ana mezarlıktan ayrılmış tek başına duran bir mezar var. Taşı yıkılmak üzere iken bizzat bu satırların yazarının gerek belediye gerekse kaymakamlığa hatta müze müdürlüğüne yaptığım müracaata rağmen hiçbir sonuç alınamayınca bari taşı sağlam kalsın diyerek küçük çaplı bir onarım yaptırtmıştım. Bu güne kadar bu sayede ayakta kalabilmişti. Bundan sonra ne olur bilemem. Belki diğer mezarlarda olduğu gibi bu mezarda bir gün kepçeyle alaşağı edilir ve bir tarih böylece yok olur gider. Tıpkı Fethiye'nin taşlarda yansıyan gerçek tarihinin yok edildiği gibi...
Mezar taşını okuduğumuz zaman aynen şu ifadeler yer almaktadır:
"Hüvel Hallak-_ul Baki
Bizi kıl mağfiret ya Rabb-i Yezdan
Hakk-ı arş-ı a'zam nur-u Yezdan
Gelip kabrimi ziyaret eden ıhvan
İde ruhuma bir fatiha ihsan
Meğri taburu 2. Bölük yüzbaşısı Alaiye'li Hacı Hüseyin efendinin mahdumu
Mekteb-i Harbiye-i şahane şakirdanından Muhammed Muhyiddin efendinin
Ruhu içün
El fatiha. Sene 19 CA 1366"

Bir askeri mezarlık olduğu anlaşılan bu bölümde toprak altında kalmış ya da kepçelerin yol açmak için kürüyüp götürerek yok ettikleri pek çok mezar taşının ne yazık ki artık yerinde yeller estiğini görüyoruz.
Bu bilinçsizce yapılan işler Ovacık köyünün yerleşim tarihini de silip süpürmüştür.
Haftaya KAYAKÖY MEZARLIĞI'nı inceleyeceğiz


Başa Dön

BİRİKİM-Ünal Şöhret Dirlik
Aksu'nun Sevilen Matematik Öğretmeni Merhum
Hasan Atalay'dan İki Şiir

Sevgili öğretmenlerim Hasan ve Perihan Atalay çifti ile 1957'den bu yana haberleşmeyi hiç kesmedik. Üç yıl önce Hasan Atalay rahmete kavuştuğunda geç haberim oldu. Bir avuç toprağım bile nasip olmadı diye hep üzülürüm.
Geçen yıl değerli fizik öğretmenimiz Perihan Atalay, Hasan Bey'in şiirlerinden iki tanesini kendi el yazısı ile yazıp gönderdi. Şimdi bu değerli gazetenin bana ayrılan köşesinde bu üst yazım ile birlikte yayınlıyorum. Rahmetli, bayram tebriklerime yazdığı karşılıklarda, bir-iki dörtlükle süslerdi kartları. Allah rahmet eylesin. Bana bu iki şiiri gönderen sevgili öğretmenimiz Perihan Hanım'a çok çok teşekkür eder, ellerinden öperim. Keşke diyorum, Hasan Atalay'ın şiirlerini bir kitapta toplama imkanı olsaydı. Perihan Hanım'a Allah'tan sağlıklar dilerim.

Neme Gerek
Tutunacak dal mı kaldı?
Güvenecek mal mı kaldı?
Sevinecek hal mı kaldı?
Bayram benim neme gerek.

Siyaset hep yalan dolan
Yaya kalır doğru olan
Başa geçmiş falan filan
Bayram benim neme gerek.

Belli değil yakan yıkan
El üstünde çalan çırpan
Bir sofrada kurtla çoban
Bayram benim neme gerek.

Herkes kürke rağbet eder
Cehil kalır, bilim gider
İlim, irfan olur heder
Bayram benim neme gerek.

Toprak kuru, çiçek solmuş
Arılar bal yapmaz olmuş
Hasan gönül gamla dolmuş
Bayram benim neme gerek.

Dünya
Bu bir konuk uğrağıdır
Bir dem olur gelen gider
Doğanların durağıdır
Sıra gelir, ölen gider.

Bir TANRI'sal yasadır bu
Varsıl gider, yoksul gider
Fanilere tasadır bu
Baba gider, oğul gider

Dünya güzel, çirkin değil
Her haliyle hoşa gider
Fakat etme fazla meyil
Hayaller boşa gider.

Dertli Hasan bu dünyaya
Galip geldi garip gider
Anlamakta yaya kaldı
Ne olduğun sorup gider.
Hasan Atalay
(Aksu'nun Merhum Matematik Öğretmeni)


Başa Dön

TARIM DÜNYASI-Atila Büyükpapuşçu
Gıda Maddelerinin Muhafazası
İnsanın yaşamasında hava ve suyun yanında besin maddelerinin de olduğu, Yaşamın hemen her aşamasında önemli bir yer teşkil eden gıda maddeleri bitkisel ve hayvansal olmak üzere iki grupta toplanmaktadır.
Çağdaş kültürel tekniklerin tarıma uygulanması meyve ve sebze üretimini, avlanma ve yetiştirme tekniklerinin hayvansal üretimin kalite ve miktarının artması, üretim dönemlerinde tüketilemeyen ürün fazlalığını sonraki dönemler için saklama olanağı kısıtlı ise ve bu ürünler hassas dokulu ise kısa sürede elden çıkarılamaması üreticiyi zor durumda bırakır. Ülkemizde üretilen ürünün yaklaşık üçte birine yakın bir bölümü hasattan tüketiciye ulaşıncaya kadar geçen süre içinde bozulduğu bilinmekte, tüketiciye ulaşıncaya kadar kalite ve besin değeri kaybolmaktadır. Bütün bu etmenler ve artan dünya nüfusunun beslenmesi çabaları soğuk koşullarda saklama ve nakletmeyi zorunlu hale getirmiştir.
Biz tüketiciler taze gıda maddelerini tüketmeyi tercih etmekteyiz. Ancak Bazı gıda maddelerini de evlerde dondurucularda saklamaya ve sonra tüketmeye alışmaktayız. Dondurulmuş gıda maddelerinin kalite ve besleyicilik yönünde taze ile arasında fazla bir farklılık olmadığı yapılan araştırmalardan anlaşılmaktadır.
Ülkemizde ve dünyada işlenmek ve tüketilmek üzere hazırlanan besin maddelerinin dondurulması veya soğukta bekletilmesinde dikkat edilecek hususlar şunlardır:
· *Dondurularak depolanacak et ve su ürünlerinin taze olmasına özen göstermek,
· *Etin veya su ürünleri ile bitkisel ürünlerin yaklaşık depolama ömrünü bilmek,
· *Dondurma ve soğukta saklama öncesi gerekli hijyenikliğin sağlanması,
· *Dondurulacak ürünün sıcaklığı bir ön soğutucuda 0 0C ye düşürüldükten sonra dondurucuya koymak,
· *Dondurucuda kullanılacak ambalaj maddesinin dondurma süresini ve hızını etkilemeyecek türden seçilmesi,
· *Dondurucunun dondurma hızının yüksek olması,
· *Et ve su ürünlerinin nem ve oksijen geçirme düzeyi düşük plastik ambalaj maddesi içersinde vakumlu olarak ambalajlamak,
· *Saklama dolabının depo sıcaklığının -18 0C veya daha düşük olmasını sağlamak,
Bu şartlara uyulduğu zaman gıda maddeleri mevsim sonlarında istenildiği zaman tüketilmeleri veya işlenmeleri beslenme açısından önemli yer teşkil eder.
Sağlıklı, mutlu ve bol kazançlı bir yaşam dileği ile saygı ve sevgiler.


Başa Dön

VERGİ DÜNYASI-S. Muhasebeci Erden Özkan
İşsizlik Ödeneğinden Yararlanma
4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu'na göre işsizlik sigortası prim oranı %7 olup,%2 si sigortalı, %3 ü işveren, %2 si de Devlet payından oluşmaktadır.B u oranlar 2002 yılı için işsizlik sigortası prim oranı %4 olup, %1 i sigortalı, %2 si işveren, %1 i Devlet payından oluşacaktır. İşverenlerin, işsizlik sigortasına ilişkin %3 oranındaki yükümlülükleri nedeniyle sigortalıların ücretlerinden herhangi bir indirim veya kesinti yapamayacakları da 4447 sayılı yasanın emredici hükümlerindendir.
Sigortalıların ücretlerinde indirim veya kesinti yapan işverenlere, ücretinden kesinti yada indirim yaptığı her bir işçi için 16 yaşından büyük işçilere uygulanan aylık asgari ücret tutarında idari para cezası uygulaması mevcuttur.(222,750,000,- TL.sı).
Bahse konu yasa 01 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe girmekle, sigortalıların işsizlik ödeneğinden yararlanabilmeleri için gerekli olan asgari 600 gün prim ödeme koşulu,yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kesintisiz olarak prim ödeyenler açısından 31 ocak 2002 tarihinde dolmaktadır.
4447 sayılı yasanın 48. maddesi hükmüne göre işverenler,Hizmet sözleşmesi yasasının 51. maddesinde belirtilen hallerden birisine istinaden iş akdi sona ermiş sigortalılar için örneği İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğünce hazırlanan işten ayrılma bildirgesinden üç nüsha düzenleyip 15 gün zarfında bir nüshasını İş ve İşçi Bulma Kurumuna, bir nüshasını sigortalı işçiye ve diğer nüshasını da işyerindeki dosyasında saklamak zorundadır.
Buna göre 31 ocak 2002 tarihinden sonra işten ayrılanlarla ilgili işten ayrılma bildirgesini İş ve İşçi Bulma Kurumuna göndermeyen işverenlere her bir fiil için ayrı ayrı olmak üzere,16 yaşından büyükler için uygulanan aylık asgari ücretin 2 katı tutarında İdari para cezası uygulanacaktır.
Okurlarımdan işveren konumunda olanların bu konuda muhasebecilerinin uyarılarına dikkatle uymaları, uyarı almayanların ise muhasebecileri ile diyaloga girmelerini salık veririm.


Başa Dön

TANSİYON-Uz. Dr. Mustafa Ulusoy
Mini Demokrasi
Ülkemizde politikacılar zaman zaman içinden çıkamadıkları problemlerle ilgili olarak sanki çok önemli bir iş yapıyormuşçasına "Paket" hazırlayıp bu paketi de medya önünde şaşaalı basın toplantıları ile açıklarlar. Bu paket; bazen ekonomik olaylar, bazen de siyasi olaylarla ilgilidir. Her paket açılışında vatandaş umutla dertlerine çare bulunduğunu düşünerek merakla paketin içeriğini saygın politikacılarımızdan dinler ve her seferinde de hayal kırıklığı yaşar, çünkü paketten hep yeni vergi çıkar. Bugünlerde de yeni bir paket daha hazırlandı ve aynı senaryo ile vatandaşın önüne kondu. Bu kez paketin adı "Mini Demokrasi paketi"idi. Amaç Anayasa ve yasalarımızdaki antidemokratik maddeler Avrupa Birliği'ne uyum amacı ile değiştirilecek, daha özgürlükçü, daha demokratik ve insan hak ve özgürlüklerine daha yatkın yasalar çıkarılacaktı. Amaç buydu ama çıkan, asla amaçlanan değildi. Dağ yine fare doğurdu! "Paket" beklenenden uzak olduğu yetmiyormuş gibi hukukçulara göre daha da kısıtlayıcı idi. Özgürlükleri genişletmek yerine daha da daraltıyor ve en azından şu ana kadar okuduğunuz yazıdan dolayı bu satırların yazarı "Kamu düzenini sarsma OLASILIĞI" nedeniyle çoktan savcılıkta idi.
Beyler, sayın politikacılar; içerde bizi kandırabilirsiniz, biz zaten alıştık, tepki de vermiyoruz ancak Avrupa Birliğini nasıl kandıracaksınız? Bu demokrasi paketini mini de olsa zaten bizim için değil AB için çıkarıyorsunuz, bari onların isteğini tam yapın. Hayır Türk halkına bu kadar demokrasi, hak ve özgürlük fazla, siz mevcudu da kaldırın ki, padişahlığı mumla arayalım! İnsaf beyler! İnsan hak ve özgürlüklerini daha da geliştireceğinize geriletmek, 40 yıl önceki Anayasamızın bile çok gerilerine götürmek ancak sizden beklenebilirdi. Bunu da yaparak beni mahcup etmediniz. Size bu nedenle teşekkürlerimi sunarım.


Başa Dön

HOŞ SEDA
Bu sayımızda Hoş Seda köşesi yayınlanmamıştır.

Başa Dön

DİYALOG-Ufuk Emek
Yaşlılara Yaşam Hakkı
Bu yazımın amacı, sizden yaşlılara karşı iyi davranmanızı rica etmektir.Sakın beni yanlış anlamayın! Sizden , yaşlıların yataklarını su torbalarıyla ısıtmanızı, onlara rahat koltuklar hazırlamanızı, bir dediklerini iki etmemenizi, onlara aşırı nezaket göstermenizi istemiyorum.
Kusurlarını örtbas etmenizi, onları gürültüden patırtıdan uzak tutmanızı, onlardan kötü haberleri saklamanızı, eski anıları canlandırarak onları eğlendirmeye çalışmanızı, onları gittiğiniz her yere valiz gibi taşımanızı da istemiyorum.
Ben, sizden başka şeyler istiyorum. Sizden yaşlılara yaşam hakkı vermenizi istiyorum.Onları daha ölmeden gömmemenizi istiyorum. Size yararlı olmayı, hareket etmeyi isteyen yaşlıları , bu isteklerinden yoksun bırakmak büyük bir yanlıştır. Yaşlılara, onları sevdiğinizi ve onlara gereksiniminiz olduğunu hissettirin.
Bırakın, yaşlılar da yaşamınıza ve uğraşlarınıza katılsınlar.Onları aşırı saygı ve rahat ettirme düşüncesiyle bunaltmayın. Onlar da gençliğin karşılaştığı sorunlarla uğraşsınlar. Onlarla, sanki yaşıtınızmış gibi söyleşin ve tartışın. Emin olun istisnalar hariç çoğunun aklı en az sizin ki kadar iyi çalışır ve sizden çok daha büyük bir şeye sahipler "Deneyim". Yaşadığınıza benzer sorunlarla daha önce karşılaştılar ve sonuçlarını biliyorlar.
Bırakın, yaşlılar da gençler gibi canlı olsunlar. Yaşama katılsınlar.Onlarla birlikte gülün, eğlenin. Onlarla arkadaşlık yapın. Onları gerektiğinde eleştirmekten çekinmeyin. Kendiniz ve ailenizle ilgili sorumluluklar verin. Başarılarıyla gurur duyduğunuzu belirtin "Aynen size yapılmasını istediğiniz gibi."
Bir insanın ancak vücudu yaşlanır. Yaşlı insanların ruhu, eğer siz isterseniz, en azından sizinki kadar genç olabilir. Gözlerindeki gençlik fışkıran bakışı, ateşi görünce, onlara yaşlı dediğinize siz de şaşacaksınız.

Pasta
Fırına geldiğimde, ortalıkta ekmek görünmüyordu. Fırıncı "Biraz bekleyeceksin hocam" dedi. "Ekmekler 2-3 dakikaya kadar çıkar."
Kenardaki tabureye oturup beklemeye başladım.İçeriye yaşlı bir adam girdi. Eskimiş ceketinin sol yakası altında bir madalya parıldıyordu. n sol yakası altında bir madalya parıldıyordu. Aşlı adam yürürken hafifçe topallıyordu. Bize selam verdikten sonra "Ekmeklerimi alayım" dedi. "Benim ikizler çok acıktı."
Fırıncı, adamın uzattığı torbayı alarak tezgahın altına eğildi ve bir gün öncesine ait olduğu anlaşılan ekmeklerden dört. Beş tane koydu. Ekmeklerden kiminin altı yanmış, kiminin de biçimi değişmişti.
Fırıncıya sessizce "Neden taze ekmek vermiyorsun" diye sordum. "Biraz sonra taze ekmekler çıkacak ya".
Fırıncı, "Bozuk ekmekleri kendisi istiyor" dedi. "Çok yoksul olduğundan ona yarı fiyatına bayat ekmek veriyorum"
"Kim bu adam" diye sordum.
"Kore gazilerinden" dedi. "Oğluyla gelinini bir trafik kazasında kaybedince ikiz torunlarını yanına aldı. Yıllardır onlara, o bakıyor, hem de çok az bir maaşla."
Fırıncının anlattıkları karşısında içimin yandığını hissettim ve küçük de olsa bir şeyler yapmak istedim. "Aradaki farkı ben vereyim" dedim. "Hiç olmazsa bugün taze ekmek yesinler."
Fırıncı, önerimi kabul etti ve biraz sonra çıkan sıcak ekmekleri büyük bir umursamazlıkla yaşlı adamın torbasına doldururken "Çok şanslısın Gazi amca " dedi. "Çocuklar için bugün sana pasta gibi ekmek vereceğim."
Yaşlı adam bir evlat sevgisiyle kucakladığı torbayı göğsüne bastırırken, "Allah senden razı olsun evladım" dedi. "Bugün onların doğum günü olduğunu nereden anladın."
Fırından çıkarken bastırmaya çalıştığım göz yaşlarıma artık engel olamıyordum...


Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama bu arada basit bir sanatı unuttuk; Kardeş olarak yaşamayı...
Martin Luther KING


Başa Dön

TURİZM-Dilek Dinçer
Fethiye'de Tanıtım Atağı
Bundan beş yıl öncesine kadar ilçemiz, hiçbir yurt dışı fuar deneyimi yaşamadı. Kendi olanakları ile bu organizasyonlara ziyaretçi olarak katılan turizm işletmecilerimiz, yurda dönüşlerinde, duygularını buruk bir sitemle dile getirdiler.Dünyadaki ve ülkemizdeki tüm turistik yörelerin, kendilerini en iyi şekilde tanıtabilmek için giriştikleri yarışta, biz ne yazık ki kulvardaki yerimizi alamadık.
Yıllarca, turizmimizin arzulanan düzeye ulaşamamasının nedenlerini tartıştık. En önemli eksikliklerimizden biri kuşkusuz tanıtımın yetersizliğiydi. Üç beş kişinin bireysel girişimleri, özverili çabaları,bunca güzelliğe, çeşitliliğe sahip ilçemizi tanıtmak için yeterli olamadı. Küçücük bir tanıtım kitapçığı,broşür ve şehir planı hazırlamakta bile zorlandık.
Bunun pek çok nedeni vardı. Bana göre en önemlisi; ilçemizin turizme hazırlıksız yakalanmasıydı. Turizm hareketleri birden ivme kazanınca,sınırlı olan yatak kapasitemiz talebi karşılayamadı .Tur operatörlerinin inanılmaz teşvikleriyle, turizm ve inşaat sektörleri körüklendi.Birkaç yıl içinde her yer tesis doldu. Yöremize altın tepside sunulan turizmde, tanıtım adına yapılması gerekenleri acentalar yerine getirdiğinden, bizlerin böyle zahmetli ve harcama gerektiren ayrıntılarla uğraşmamıza hiç gerek yoktu. O dönemde gözlerimiz öylesine kamaşmıştı ki, madalyonun arkasını görmek istemedik. Hepimizin bildiği gibi, zaman içinde gereğinden fazla tesis hizmete girdiğinden, arz-talep dengesi bozuldu, pastadaki paylar küçüldü. İşte bu aşamada tanıtımın gerekliliği ve vazgeçilmezliğinin farkına vardık. Ama vermeden almaya alıştığımız için tanıtım harcamaları gözümüzde büyüdü. Buna bir de örgütlenme konusundaki deneyimsizliğimiz eklenince,ister istemez turizmde kayıp yıllar yaşandı.
Son yıllarda ilçemizde bu konuda önemli gelişmeler oldu. Olanaklarımız ölçüsünde,yurtiçi ve yurtdışında ses getiren fuarlara katılım sağlandı. Kürek yarışları, su sporları yarışmaları, Ölüdeniz Hava Oyunları gibi uluslararası boyutu da olan organizasyonlar gerçekleştirildi. Önemli basın mensupları, tur operatörleri en iyi şekilde ağırlandı.
Geçtiğimiz birkaç ay içinde Antalya'daki MEDİTT 2001 Turizm Fuarı, İngiltere'deki Londra Dünya Turizm Fuarı, Hollanda'daki Utrecht Turizm Fuarı, Finlandiya'daki Matka Turizm Fuarı gibi önemli organizasyonlarda,Fethiye olarak yerimizi aldık. Ticaret Odası, Esnaf Odası, Ölüdeniz Turizm Geliştirme Kooperatifi ve FETAV'ın maddi katkıları ile alınan
standlar, ilçemiz adına kendi olanakları ile fuarlara katılan turizm işletmecilerimiz tarafından özenle hazırlandı. Özverili çalışmalarla ilçemizin etkin tanıtımı için çabalayan turizm elçilerimiz sayesinde, standlarımıza olan yoğun ziyaretçi akını ve yöremize gösterilen ilgi geleceğe yönelik umutlarımızı artırdı.Bundan sonra, Belediyelerimizin, TÜRSAB ve FODER gibi sivil toplum kuruluşlarımızın ve turizm işletmelerinin da katkıları ile Berlin, Moskova ve İstanbul'daki fuarlara katılım gündemde...
Ülkemizin içinde bulunduğu olumsuz ekonomik ortamdan düzlüğe çıkabilmemiz için; toplumun her kesimine önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. Ama beklentiler ve umutlar
daha çok turizmde yoğunlaştığından; turizmcilere,turistik yörelerin yöneticilerine ve sektör temsilcisi sivil toplum kuruluşlarına daha fazla görev düşüyor. Turizmin dünya barışına katkılarını çok iyi bilen, savaş kavramını mümkün olsa dünyadan silmek isteyen bir kişi olmama karşılık, tanıtımı topyekün savaşa benzetiyorum. Seferberlik ilan edilmesi ve herkesin maddi ve manevi katkıda bulanması gerektiğine inanıyorum.


Başa Dön

SPORTMENCE-Erol Dolu
Geleneksel Koşudan İzlenimler
16 Ocak 2002 tarihinde yazdığım yazıda 24 Ocak 2002 Perşembe günü İzmir-Aliağa İlçesinde geleneksel hale gelen rahmetli gazeteci Uğur Mumcu'nun ölüm yıl dönümü dolayısıyla "Uğur Mumcu Halk Koşusu" nun bu yıl 9'uncusunun yapılacağını anlatmıştım.
24 Ocak Perşembe günü İzmir-Aliağa İlçesi'nde belediyenin organizasyonunda bu koşu gerçekleşti.
Her yıl olduğu gibi bu yılda Uğur Mumcu Halk Koşusu'na bu yıl da katılıp bu anlamlı spor organizasyonunda bulunup 5 km. koşarak toplam bay ve bayan 300 sporcu katıldık. Ben de kendi grubumda altıncı olarak yarışı bitirdim.
Koşudan önce Aliağa'da yapılan törende Aliağa Belediye Başkanı Sayın Hakkı Ülkü organizasyonla ilgili anlamlı bir konuşma yaparak Uğur Mumcu ile ilgili düşüncelerini sporculara ve törene katılan topluma aktardı. Ayrıca benim daha önce Beyaz Kalem Gazetesi'nde "Uğur Mumcu Halk Koşusu" başlıklı yazımı ben Aliağa Belediye Başkanlığı'na göndermiştim. Konuyla bağlantısı olması dolayısıyla sürpriz bir şekilde Aliağa Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdür Bekir Taşköprü tarafından okunması sporcular ve törene katılanlar tarafından da büyük ilgi görmesi ve bunun orada bize yansıması bizleri de çok sevindirdi. Törenden sonra bay ve bayan toplam 300'e yakın sporcu 5 km. lik koşuya başlayarak Uğur Mumcu'nun anısına koşmaya başladılar. Koşu gerçekten iyi bir ortamda spor kuralları içerisinde geçerek 10'uncu Uğur Mumcu Halk Koşusu'na hazırlanmak için ödül töreninden sonra sona erdi.
Kaymakam Cengiz Horozoğlu
Daha önce Fethiye Kaymakamlığı görevinde bulunan Sayın Cengiz Horozoğlu şu an Aliağa Kaymakamı olarak görev yapıyor. Kendisiyle ben buradan da tanışmamdan dolayı gidip ziyaret ettim. Sayın Cengiz Horozoğlu beni çok sıcak bir şekilde karşıladı. Fethiye'de günlerini anlattı. Kendisinin ben Aliağa'da atlet arkadaşlara ekonomik yardım yaptığını duymuştum. Bunları söylediğimde sevinerek duygulandı. Zaman zaman atletlere elinden geldiği kadar yardımcı olduğunu söyledi.
Sayın Cengiz Horozoğlu koşudan sonra ödül töreninde bizleri de duygulandıran anlamlı bir söz söyledi. "Arkadaşlar bu koşu artık yerel olmaktan çıkıp bölgesel bir anlam kazanmaya başladı. Çünkü benim daha önce görev yapmış olduğum Fethiye'den de sporcular gelip bu koşuda yer alıyor, kendilerine hoş geldiniz derim" diyerek bizleri de duygulandırdı.
Cengiz Horozoğlu'nun yanından sıcak duygularla ayrılırken onun Fethiye'ye selamlarını getirdim.
Eko Yatırıma Teşekkürler
Bu koşuya ilçemizin önemli özel sektör kuruluşlarından olan Eko Yatırım müessesesinin desteği ile katıldım. Eko Yatırım Yetkilisi Sayın Salih Salgıncı'nın spordan yana olan duyarlılıklarını sadece bizlere değil her türlü spor ortamında görmekteyiz. Spor ortamlarından yana üretkenliği yıllardan bu yana devam etmektedir. Zaten profesyonel futbolun dışında kalan amatör sıfatlı spor dalları her yerde olduğu gibi Fethiye'de de Eko Yatırım Yetkilisi Sayın Salih Salgıncı gibi arkadaşlarımızın desteği ile yaşamaktadır. Salih Salgıncı sporcunun alın terini kendisi de zaman zaman halı sahada oynadığı futbolla da yaşayarak görüyor.
Uğur Mumcu Halk Koşusu için yapmış olduğu destekten dolayı Salih Salgıncı'ya teşekkür eder, saygılar sunarım.


Başa Dön