Erol KIRIK'S Poetry page 
Lafı-güzaf!



Artık başkalarına yazı yazmayacağım. Duygu ve düşüncelerimi yazıyla aktarmayacağım. Anladım ki yazıya dökülen içimdeki
fırtınalar,hiçbir şey ifade etmeyen palavralarla aynı kefede eşitleniyor. Belki olduğum gibi değil olmak istediğim gibi
veya olmam gerektiği gibi yazıyorum. Belki yazıyla içimdeki iyiliklerden  kum kaleleri, hayali cennetler yaratıyorum.
Ufacık bir rüzgarda yıkılıyor ama kurduklarım. Belki de yazıda, üretme niteliğinden olsa gerek, fırtınların yapıcı yönü
sergileniyor. Ama dille söylenince yıkıcı yönler hemen açığa çıkıyor. 

Bilemiyorum iletişim nasıl sağlanır. Yazı ile mi sözle mi mimikle mi imayla mı. Demiştim ya bir kez içerik kadar formda
önemli. Aynı yazı okuyanlar tarafından çok farklı algılanır. Ama ne çareki realite bu. Içimde şu an sonsuz bir sinir. 
Öfke mi  desem. Içim içimi yiyor. Boşalmak istiyorum ne yapacağımı bilmiyorum. Yine yazıya geri dönüyorum. Bunu okuyan
sanıyor ki edebiyat yapıyorum. Sahte övgüler belki gelir. Belkide karşında biri görünce boşaltmak istiyorsun kısa
devreyle bütün öfkeni. Belki hayat hızlı yaşandığı içindir. Yazıda tabiri caizse yaşamak ("living") var, sözde
sağ kalmak("surviving"). Yazıda ruh var sözde beden. Yazıda tema var sözde vurgu. Yazıda şahsiyet var sözde gurur. 
Yazıda ciddiyet var sözde dalga. Yazıda yalnızlık var sözde kalabalık. Yazıda samimiyet var sözde inat. Yazıda paylaşım
var sözde yarış. Yazıda kazanmak var sözde kaybetmek. Yazıda yapmak var sözde yıkmak. Yazıda düşünce var sözde şekil.
Yazıda duygu var sözde ihtiras..Yazıda doğruluk var sözde yalan. Yazıda vizyon var sözde günü kurtarma.Falan filan.
Ama kendin için yazmak asılsa eğer. Vitrinde yazılanlar başka. Onlar çokta, parayla satılır hep. Zaten geçiçi olur,
evladiyelik bulamazsın. Her mevsim değişir. Zaman yeterlidir vitrin değişimi için. Ayrıca çabaya luzum yok.


Anladım ki artık yakınlık sadece yazıda.  Yalnızlık belki de en kalabalık olduğun zaman. Senden önce geçenlerin
yazdıklarıyla buluştuğun senden sonra geleceklere aktarım yaptığın an. Ama bir kural varki bin yaz bir okut.
Okutmaycaksın yazdıklarını. Bilhassa yıkıcı olanlarını. Çünkü okununca yazılar dile geliyor. Söyleniyor. Yazı olmaktan
çıkıp söz oluyor. O ilk manayı yitiriyor. Belki de alay ediliyor.  Yanıbaşında galaksiler ötesinden söz söyleyenleri
farkediyorsun. Bir nefese bile dayanamaycak pamuktan saraylar yapanları. Yazı ile söz arasındaki ayrımı yapamayanları.
Yazıda altın olan sözlerin sözde paçavraya nasıl dönüştüğünü göruyorsun. Kahroluyorsun. Söz olup değerini yitiren
o yazıyı ilk ettiğin güne lanet ediyorsun. Ama beyhude. Sanırım sırlarını kendileriyle gömmeyen sadece yazarlardır.
Ama anlayacak adam ister.  Anlayan da zaten vermez sırrı.  Vermeye çalışsa da beceremez zaten. Anlaşılır o zaman
okumayı bilmediği. 


Bugün yine çok üzgünüm. Çünkü bir kez daha hakllılığım ortaya çıktı. Ne olurdu da bir gün yanılsaydım diyorum. Haklı
olmak insanı yıkıyor. Hem de derinden. Yorgun düştüm artık haklı olmaktan. Fırtınanın geleceğini bir kez de bılmeseydim
ne olurdu. Halbuki almıştım o kadar da tedbirini. Hayal kırıklığı bile hayal kırıklığına uğrar ya bazen. Zaten ondan
hayal kurmayı seneler öncesinde denize attım. Gerçi arada deniz seviyesi düşer görünür gibi olur. Ama serap olduğunu
farkedecek kadar uzun sure kaldım çöllerde.  Haklı olacağını bilmekte de haklısın. Ama haklı olman başkalarını sana
düşman yapıyor. Tamam diyorsun ben haksızım. Haklısınız ben haklı olmamam lazım. Haklı olmakta istemedim zaten ben hiç.
Ama elimde değilki bu. Bunda bile art niyet aranır oluyor. Yılan bile aynı delikten iki kez ısırmazmış. Bu peygamberi
görme niyetindeki yılan bile olsa. Ama diyorsun ya şu umutta olmasa. Umut adamı bin defa aynı delikten ısırtıyor.
Peygamberi görmek istediğini anlayan çıkar belki diye. Ama nafile herkes ısırmaya yoğunlaşmış. Taşlayaçak yılan arıyor.
Zavallı yılan ne yapsın. Bütün suçu mübarek bir insani görmek. Ama belki haydut çıkar karşısındaki. Bir daha peygamber
gelmeyeceği yazılı ama okuyan yok. Yılan nerden bilsin ısırıp delik açılmadan. Ama ısırdıktan sonrada geri dönüş yok.
Bir kez zehrini akıtmıştır. Damara karıştımı zehir etkisini gösterir hemen. Suçlu yılan koşe bucak kaçar artık. Artık
peygamber bile gelse ısırmaz. Bilir ki sonunda taş yemek var. Yılan bundan kararını vermiş ezelden. Insana
yaklaşmayacaksin ki başın ağrımasın. Ben de zaten bu yüzden yılan gibi yaşarım.  Bilen bilir zaten ısıracağımı. Gerisi
laf-ı güzaf!

                                                                       21.02.2000



 Bu şiir hakkındaki samimi yorumlarınızı yazara gönderdiğiniz için şimdiden teşekkürler.

> people visited this page since 30th of September 1999.