Uçurtma uçurma özlemim depreşti yine bugün. Hani vardır ya narin süzülüşü özgürce gökyüzünde. Bakanları hayran bırakan kıvrak hareketleri. Sanki farklı bir şahsiyettir kendi başına yükseklerde. Insan unutuverir bazen rüzgarın uçurduğunu bile. Rüzgar azalınca bazen senin seviyene düşer ya. Nerdeyse yere çakılacak gibi. O zaman dokunmak istersin rüzgarın bu asi evladına. Elinle tutmak istersin ya. Aslında unutursun ipin ucunda olduğunu. Hatta bir ip olduğunu. Yanıbaşında olsa bile uzun bir ipin ucundadır. Ipin ucu da kimbilir kimin elinde. Aslında kıvraklık bile ipin ucundakinin marifetidir. Bigili harketlerin gölge yansımaları. Tabii bir de kontrol edilemez rüzgarın gerekli savuruşları. Belki ipi kessem yakınlaşır dersin. Kısa bir an yakınlaşır doğru. Hem de çok yakın. Ama başka bir rüzgar alır götürür onu ipinden kurtulan bir balon gibi. Kaçınılmaz son başlar ondan sonra. Önce şahsiyetini kaybeder rehbersiz. Çakılıp parçalanır sahibinden habersiz. Belki bir intihar girşimidir gözlemleyenler için bu. Belki hatırlatır kaçınılmaz hüzünlü sonu. Bilenler ondan uçurtmayı ipin ucunda severler hep. Bu bir tercih değil, bilakis hayatın öğrettiği mecburi bir edep.
26.02.2000