
CANAYDIN BAŞIMIZDAYKEN 100 SENE TOP OYNASAK 90'INDA FENERBAHÇE ŞAMPİYON
OLUR
kötü bir lig ve şampiyon fener..öncelikle
tebrik ederim
benim hayatım boyunca izlediğim en kötü
futbol oynanan ve en basit ligdi bu sezon..şampiyon olmak o kadar kolaydı
ki..her hafta her takım birbirine uzattı şampiyonluk tepsisini..sonunda
ancak son 5 dakikada gelen beraberlik golüyle şampiyon fener oldu..düşünün
söke söke fln diil..zar zor alınan 1 puanla..
ya galatasaray..yine yeni yeniden
uzatmalarda yenilen bir gol ve giden puanlar..3-1 önde götürdüğün maçı 3-3
bitirmeler..toplamda kaçan 6 penaltı..ve maçın sonunu getiremeyecek kadar
karaktersiz bir futbol
beşiktaşı söylememe gerek yok..iki ileri
bir geri, bir ileri iki geri..şampiyonluğa en başta inanmak
lazım..beşiktaşta bu bile yoktu..
başımızda kapıcı mehmet usta olsaydı ve
köyündeki toprağını satıp şu takıma bir 10 numara alsaydı bugün
GALATASARAY şu dandik ligi on puan önde tamamlamış olurdu..ben artık
canaydın hakkında bir yorum yapmıcam, sadece aşağıdaki üç satırı
atfediyorum kendisine..100 sene daha yaşasa ve başkan olsa, 90 tane fb
şampiyonluğu görürüz..neyseki 100 sene yaşayamayacak!!
Şimdi
oturduun yerden kalk ve fener kafilesini karşılamak için havaalanına git
ve onlara şöyle seslen: "sevgili fenerbahçeliler şampiyonlunuzun tek
sebebi; benim GALATASARAY tarihinin gelmiş geçmiş en kötü başkanı
olmamdır!"
13 MAYIS'07

NE
DİYOSAK O! (BEN YAZDIM, BİR GÜN SONRA HINCAL YAZDI)
Kimler geldi kimler geçti Özhan Canaydın'ın başkanlığı sırasında... Ali
Dürüst, Burak Elmas, Abdürrahim Albayrak, Ergun Gürsoy, Semih
Haznedaroğlu, Bülent Tulun ve belki de aklıma gelmeyen birkaç yönetici
daha... "Arkalarındayım" diyip sabah kalktığımızda öğrendiğimiz Fatih
Terim, G. Hagi vakaları... E. Gerets de yolda biliyorsunuz...
Canaydın, adam harcamak diye bir yarışma yapılsa tartışmasız birinci
gelir. Şimdi de Ulusoy! Dünya ahiret karşısında dursa GALATASARAY'ın
yanında durması gereken adam. Geçen seneki fahiş hakem hataları GÜYA
Galatasaray'lı olan Levent Bıçakçı yönetiminde ayyuka çıkmışken, artık
Sabah ve Hürriyet gazetelerinin "hatalar olmasaydı puan durumu şöyle
olacaktı" gibi manşet atmalarına neden olan bir ilk yarıdan sonra, sayın
Ulusoy başkanlığa gelmiş ve BU HATALAR BIÇAK GİBİ KESİLMİŞTİR. O dakikadan
sonra adil yönetilen ligde de Galatasaray şampiyon olmayı başarabilmiştir.
Şimdi ben sormak istiyorum RESMEN GEÇEN SENEKİ ŞAMPİYONLUĞU BORÇLU
OLDUĞUMUZ ULUSOY'un İSTİFASINI İSTEMEK NİYE? Bunca basiretsiz
davranışlarına bir yenisini eklemek niye?
Cevabını hepimiz biliyoruz. Şu anki iktidar partisi -daha doğrusu tek adam
Recep Tayyip Erdoğan- ve Fenerbahçe camiası -daha doğrusu tek adam Aziz
Yıldırım- karar vermişler, seyrantepe kozunu Galatasaray'a karşı
kullanacaklar. Yani "Ulusoy'un karşısında dur, Seyrantepe için gerekli
olan izinleri al". Canaydın'da toy bir iş adamı gibi balıklama atlamış ve
Ulusoy'a sırtını dönmüştür.
Bu kadar basit dolaplarla cephe değiştiren bir Galatasaray tavrı olabilir
mi? Bu kadar kişiliksiz bir duruş olabilir mi? Bu kadar basiretsiz bir
başkan olabilir mi?
HERŞEYİ GEÇİYORUM; rüzgar panellerini, Aslantepeyi, Samiyen'i, Eurocard
projesini, Sahip Som Amcamızı, Adayı, Rivayı, Kalamışı, Mehmet Cansundan
65 milyon dolarla aldığın hesap defterini VAAD ETTİĞİN ÜZERE 5 SENEDE
SIFIRLAYAMADIĞIN GİBİ bugün 200 milyon dolarla çıkardığını, Ünal Aysal
gibi bir haraketiyle bu camiayı düzlüğe çıkartacak adamı küstürdüğünü,
riberyi, olimpiyat stadı rezaletlerini, 7 lig 3 avrupa kupası 3 süper
yabancı palavralarını, yukarıda saydığım ve bazıları Galatasaray için çok
büyük değere sahip yönetici ve teknik direktörleri bir bir harcadığını...
Evet hepsini geçiyorum...
SADECE BUGÜN ORTAYA ÇIKAN TABLO KARŞISINDA SERGİLEDİĞİN TUTUM BİLE SENİN
BİR AN EVVEL BU MAKAMI BIRAKMAN İÇİN YETERLİDİR. Bugün bu 'U' dönüşünü
yaptın ama, sen bu kafadayken sana Seyrantepeyi de yaptırmazlar. Ağzına
bal çaldılar, adamı devirecekler, üstüne bu sezon rahat rahat şampiyon
olacaklar. Belki sonra sana hani şu Seyrantepeye dikeceğin, onu da
parasını taraftarın adları yazacak diye bizlerden talep ettiğin 100 direği
diktirirler...
Sen bu Galatasaraylıları kanser ettin, Allah'ta seni bildiği gibi
yapsın...
***
Yukarıdaki yazıyı dün ultrAslan'ın sitesine yazdım 1000+ kişi
okudu. Bu da bugün Hıncal'ın köşesindeki yazısı. Aynı konuya değinmiş
hatta neredeyse aynı şeylerden bahsetmiş;
Özhan Canaydın Galatasaray'ı bırakıp gidecek kadar seviyor mu?. Sevgili
dostumun aynaya bakıp, kendi kendisine sorması gereken soru bu..
İş başına geldiği günden beri, yöneticiliğin en kötü örneklerini vererek,
Galatasaray'ı arka arkaya uçurumlara yuvarlayan Başkan artık kendisi ile
hesaplaşmalı.. "Kalırsam kulüp çöker, bırakmalıyım" demeli..
Özhan Canaydın geldiği günden bu yana Galatasaray'a darbe üstüne darbe
vurdu. El attığı her konuda hüsrana uğradı. Verdiği sözlerin hiçbirini
tutamadı. Galatasaray bugün iflas noktasında.. Bu noktadan dönebilmek için
de, Başkan AKP Hükümeti'nin kuklası olmayı kabul etti. Başında bulunduğu
iki kurum, Galatasaray ve Kulüpler Birliği'ni, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın emirleri ile yönetmeye başladı. İktidara yaranırsa, Seyrantepe
Projesi'ne onay alabilecek..
Sorarım size bu mudur Galatasaray?.. Tarihinde böyle bir utanç var mıdır?.
Nedir Seyrantepe?..
Yüz karası..
Seyrantepe'de Galatasaray'ın 340 dönüm üst kullanma hakkı var. Bunun 120
dönümüne stad yapılacak, geri kalanı TOKİ'ye devredilecek. Yetmedi..
Tarihi Ali Sami Yen de TOKİ'ye devredilecek. TOKİ bu yağma karşılığında,
Galatasaray'a 50 milyon dolarlık stat yapacak. Canaydın bu 50 milyon
doları bulmayı beceremediği, başaramadığı için, Galatasaray'ın geleceğini,
babasının malı gibi dağıtıyor. Korkusuz, pervasız ve utanmasız.
Niye bu hale düştü Galatasaray?..
Çünkü..
1. Ünal Aysal, Ali Sami Yen Stadı'nı, dünyaya parmak ısırtacak bir
çağdaşlıkla yapmayı, 15 yıl boyunca işletmeyi ve işlettiği her yıl ayrıca
10 milyon dolar ödemeyi teklif etti. Ayrıntıları Ali Dürüst çok iyi
biliyor. Canaydın bu akıllara seza teklifi elinin tersi ile itti. Çünkü o
günlerde Sahip Som diye karanlık bir adamın peşine takılmış, dahası
Galatasaray'ı da takmıştı. Kongre kongre olsa, sırf bu sebepten Canaydın'ı
kulüpten ihraç ederdi. Onlar yeniden seçtiler, ben de "Bu kongre üyeliği
bana itibar sağlamaz" dedim ve istifa ettim.
Canaydın'ın kandığı hesaba göre, Som 100 milyon dolar kredi bulacak, bunun
10 milyonunu komisyon olarak alacak, 50 milyon dolara stat yapılacak, 40
milyon dolar da Canaydın'a kalacaktı.. Kulübün ihtiyacı olan sıcak parayı
karşılamak üzere..
Canaydın bom bom attı.. "Para 29 Haziran'da bankada olacak" diye.. 29
Haziran'da bankada para yok, ama başkanın yüzünde yediği tokatın parmak
izleri vardı.
Kredi için proje isteyen banka, yollanan dosyaya bakmış ve Canaydın'a "Bu
proje 50 milyona çıkar, niye 100 istiyorsunuz, bizi gerzek mi sandınız"
demiş ve sormuştu, "Bankalar piyasasında adı kara listede bir adamı aracı
kullanmaya sıkılmadınız mı?."
Galatasaray'ın uluslararası banka piyasasında adını iki paralık eden
Canaydın, bir daha kredi bulma şansı kalmayınca, işte böyle, 220 dönüm
arazi, artı Ali Sami Yen'i vererek stadı yaptırmaya çalışıyor. Yetmiyor..
Bir de iktidara yaranmak için çırpınıyor ki, başbakan engel olmasın.
2. Seyrantepe projesi aslında Mustafa Sarıgül'ün. Her şeyi düşünen,
planlayan o. Üstelik, Sarıgül projesinde Ali Sami Yen de elden çıkmıyordu,
Seyrantepe'de stad dışında kalan 220 dönüm de.. Seyrantepe'ye modern stat
yapılırken, geri kalan araziye ve fevkalade kıymetli Ali Sami Yen'e, gelir
getirecek tesisler yapılıyordu. Bu devamlı bir gelirdi ve Galatasaray'ın
geleceğini garanti altına alıyordu. Sarıgül projeyi Orhan Mizanoğlu ve
benim önümde başkana hesapları, çizimleri ile anlattı.
Canaydın "Proje harika.. Ama biz Amerikan Bankası'na şu an başka proje
verdik. Onu geri alıp bunu verirsek işler uzar. Oysa 100 milyon dolar
kredi 2 ay içinde hesabımıza yatacak. Para elimize geçtikten sonra bankaya
bu yeni projeyi sunarız. O kadar güzel ki, hemen 'Evet' derler. Onun için
sen bu projeden şu ara kimseye söz etme. Unut. 100 milyon dolar bankaya
yatınca birlikte açıklarız" dedi. Sarıgül'ün yapacağı bir şey yoktu.
"Emriniz olur başkanım" dedi ve çekildi.
Ve Özhan Canaydın, krediyi alamayıp rezil olunca, Sarıgül'ün projesine,
kendisininmiş gibi sarıldı. Onu da yüzüne gözüne bulaştırdı.
Galatasaray Kongresi de gaflet uykusunda olduğundan şimdi, Seyrantepe'nin
üçte ikisi ve Ali Sami Yen karşılığında, Galatasaray'a bir inşa edilecek.
Onun da projesi ortada yok. Gören yok, bilen yok, nedir, nasıldır?.. TOKİ
ne yap arsa onu kabullenecek Galatasaray. Çünkü beceriksiz ve başarısız
Özhan Canaydın'ın eli mahkûm..
Bakın, sportif başarısızlıklar, futbolun düştüğü zavallı halden falan söz
etmiyorum. Sadece stat işini nasıl yüzüne gözüne bulaştırdığını anlattım.
Gerisini anlatmaya, bu köşe, bu sayfa değil tüm gazete yetmez..
Özhan Canaydın Galatasaray'ı biraz, ama birazcık seviyorsa, tez elden
bırakıp gitmeli.. Fenerbahçelilerin en sevdiği Galatasaray Başkanı
unvanını da yanına alarak derhal gitmeli..
Hıncal Uluç
28 ARALIK'06

CHAMPIONS LEAGUE'DE BAŞARILI OLMAK
LİGDE FENERİN 100. YILINDA ŞAMPİYONLUĞA OYNAMAK İÇİN
YAPILMASI GEREKENLER
GÖNDERİLMESİ-ALINMASI GEREKEN FUTBOLCULAR
14 Mayıs 2006 saat 20:45 itibariyle anlatılması
imkansız, tarifsiz duygular içinde sezonu bitirdik. Ve en
olamamamız gereken sezonda ŞAMPİYON olarak bir tarih daha yazdık...
Şimdi ise geleceği, önümüzdeki sezonu konuşmanın vakti. Öncelikle
belirtmek isterim ki; benim burada yazdıklarımın çoğu havada kalıcak.
İmkansız oldukları için değil ama, GS yönetiminin bu kadar kararlı ve
güzel adımlar atacağını düşünmediğim için. Örneğin takımda hala nasıl
oynatıldığına hayret ettiğim Volkan Aslan'la 3 yıllık sözleşme yenilenmesi
de zaten bu söylediklerimin tamamen hayata geçmeyeceğinin en güzel
örneğidir. Benim futbol bilgime göre Volkan Aslan 1. ligde hiçbir takımda
top oynayamaz...
Öncelikle kiradan
dönmüş, sözleşme yenilemiş ve şu an itibari ile kesin gitmiş(Saidou)
futbolcuları göz önünde bulundurarak kadromuza bir bakalım;
Kaleci:
Mondragon +
Aykut Erçetin
Fevzi Elmas
Defans:
Cihan Haspolatlı
Song +
Tomas +
Emre Aşık
Orhan Ak
Yalçın Ayhan
Ferhat Öztorun +
Uğur Uçar +
Orta Saha:
Ayhan Akman
Ergün Pembe
Hasan Şaş
Volkan Aslan
Sabri Sarıoğlu
Altan Aksoy
İliç +
Heinz +
Aydın Yılmaz +
Özgürcan Özcan +
Mehmet Güven +
Mülayim Erdem +
Forvet:
Ümit Karan
Hakan Şükür
Necati Ateş
Hasan Kabze
Cafercan Aksu +
+ = Genç milli takımlarda onlarca
kez milli olmuş ve şimdi de GALATASARAY'da kalıcı forma bekleyen çok genç
oyuncularımız.
+ = Yabancı kontenjannda oynayan
oyuncularımız.
Öncelikle sorun olmayan iki mevkiden bahsedip bu konuları kapatalım.
Kalede problemimiz yok! Mondi mükemmel bir kaleci. Arkasında
bekleyen Fevzi ve Aykut ise gelecek 10 yılın kalecileri. İkisi de Rüştü ve
Volkan'dan daha çok Milli formayı hak ediyor. Tek şansları/şanssızlıkları Mondi gibi birinin arkasında beklemeleri. Sanırım bir iki
seneye kadar GS kalesi onlara emanet olacak.
Ve forvet... Ümit, Necati, Hasan, Hakan. Bu dörtlü gerçekten "İyi bir
yabancı golcüye bile gerek yok" dedirtecek cinsten. Necati Adana'dan
gelip üç maç oynadıktan sonra kumaşını belli etmişti. Aynı şekilde Hasan'da
bir kaç maçta sonradan forma giydiğinde bile "ulan bu adamı sol kanada koy
orda oynar, ilk 11 başlamalı" dedirtmişti bana. Ümit Karan hayatının sezonunu
geçirirken talihsiz bir şekilde sakatlandı. İnşallah eski formunu
yakalayacak. Eğer yakalarsa iki forvetten biri banko Ümit Karan'dır.
Hakan'ı zaten konuşmuyorum. Ne kadar kabız olursa olsun abiliği, gayreti,
presi yeter...
Görüldüğü üzere kale ve forvet hattına takviye gerekmediği gibi, hal-i
hazırdaki oyuncular Türk standartlarının bir hayli üzerinde. Gelelim
gelecek sezon bizi kanser edebilecek bölgelere... Defans ve
ortasaha...
Defansın göbeğindeki Song tartışmasız iyi ve güvenilir bir defans. İyi
bir yabancı tercihi, kontenjanı doldurmasında hiçbir problem yok. Ama
Tomas -özellikle geride bıraktığımız sene- çok hata yaptı. Keşke yerine
iyi bir yerli göbek oyuncumuz olsaydı da Tomas'ı yollayabilseydik. Ama
öyle biri yok ve Song-Tomas ikilisi bu sene de Galatasaray defansının bel
kemiği olacak. Büyük problem değil, belki Tomas bu sene daha iyi konsantre
olur ve ilk geldiği sezonki -neredeyse hatasız- performansını sergiler.
Bizim asıl problemimiz defansın sol ve sağ kanadıdır! Defansın kanatları felçtir
Galatasaray'da uzun zamandır... Sağ tarafta Cihan artık sırıtmaktadır. Ne adam
gibi defans, ne de adam gibi hücüm yapabilmektedir. Üstelik bu sene en
önemli maçta hakemin onu uyarmasından 5sn sonra dirsek atıp kırmızı kart
görmesi bardağı taşıran son damla olmuştur. Ben olsam Türkiye içinden iyi
bir sağ bek transfer ederim. Transfer yapamıyorsam da; çok yönlü bir
futbolcu olmasa da oraya Uğur'u monte ederim. En fazla Cihan kadar
hata yapabilir, daha fazlasını yapmaz zaten... Ve sağ taraf Orhan Ak.
Orhan'da vasatın üstünde bir defans olmasına rağmen takımın hücuma
kalktığı zamanlarda pasif kalmaktadır. Çok
yönlü bir futbolcu ASLA değildir. Galatasaray CHAMPIONS
LEAGUE'de başarılı olmak istiyorsa defansın sağ ve solunu gözden
geçirmelidir. Bu iki bölge; hem defans hem de hücüm
organizasyonlarında çok önemli bir yere sahiptir. Bu iki bölgedeki
adamların iyiyse, takımın oyunu hiç beklenmeyecek derecede ilerleme
gösterir. Capone, Perez, Hakan Ünsal(son senesi hariç) gibi ÜST DÜZEY
OLMAYAN ancak görevlerini eksiksiz yerine
getiren bek oyuncularını gördükten sonra Cihan ve Orhan GS için bir
gerilemedir. Hele Ergün Pembe'yi sol bek bölgesine çekmek her maçta rus
ruleti oynamaya benzer. Ergün cool tavırlarıyla acaip toplar kaptırmakta ve
çok yavaş kalmaktadır. ASLA defans dörtlüsünde düşünülmemelidir. Artık bu
bölgede Ferhat'a şans tanınmalıdır. Yalçın ve Emre Aşık ise takımdan
gönderilmelidir. İkiside Vedat İnceefe'nin birer kopyasıdır.
Bireysel hataya açık, rakipleri çekiştirerek durduran kabız defans
oyuncularıdır. Song'un yokluğunda Yalçın sakatlanmayıp maçlarda 11
başlamaya devam etseydi şu an Galatasaray şampiyon olurmuydu bilmiyorum...
Defanstaki "alarm"lara dikkat çektikten sonra en önemli
bölgeye gelelim; ortasaha! Bana radikal bir karar al deseniz "orta sahada
sadece Hasan, Sabri ve genç oyuncularımız kalsın" derim.
Biraz daha ılımlı ol çok transfer düşünmüyoruz derseniz "İliç'le Ayhan'da
kalsın o zaman" derim. Saidou ligin ikinci yarısında tam bir felaketti,
bizi bırakması isabet oldu. Yabancı kontenjanını vasat oyuncularla
harcamak saçmalık! Heinz ise vasatın altında bir oyuncu. GS'de
forma giyemeyen Heinz nasıl olacakta Çek Milli Takımında forma giyip
kendini gösterecek şaşıyorum bu saçma düşüncelere... Yine elimizde kalıcak
bakın görüceksiniz. Ben olsam ligin bittiği gün elini sıkar gönderirdim.
Heinz bu takımda kalırda, bu yüzden iyi bir yabancı oyuncu alınamazsa
GS CHAMPIONS LEAGUE'de gruplardan çıkamaz! Ve diğer bir yabancı İliç. Tamam
yaratıcı zekası var kabulümdür. Ama kaç maç 10 kişiyle oynadık biri bunu
bana söylesin. Koşmaz, koşamaz, çelimsiz, attığı bazı kolay paslar
yerini bulmaz, çalıma girmez, giremez, şutları sert veya
bilmemne değildir, frikikçi değildir, defansif yönü ÇOK zayıftır vs vs vs... Transfer yapılamayacaksa kalsın
evet. AMA CHAMPIONS LEAGUE'de yabancılara,
fenerin 100. yılında fenere kafa tutmak istiyorsak İliç gönderilmeli, daha
faydalı bir yabancı alınmalıdır. Bakın; Aydın geleceğin 10 numarasıdır. İliç Aydın'ın önünü
kesmektedir. İliç'e verilen şanslar bugün Aydın'a verilirse Aydın'ı -çok
değil- önümüzdeki sene kazanmış oluruz bir iki sene sonrada bakarsınız 10
numaramız Aydın olur. Çok istesekte kabul edelim ki Sabri'de Emre Belozoğlu kumaşı
yoktu ama Aydın'da bu var! İliç OUT, Aydın IN diyorum sonuç olarak.
Volkan
Aslan hakkında yorum yapmak istemiyorum. Bence, kabiliyetsiz bir
futbolcudur. Değil Galatasaray'ın, herhangi birinci lig takımının
ortasahasında oynayamayacağını düşünüyorum. Gönderilmeliydi, kaldı. Sağlık
olsun...
Saidou'nun yokluğunda, yönetimin iyi bir iş yapıp Heinz ve İliç'ide
gönderdiğini düşündüğümüzde 3 yabancı hakkımız olacak. Transfer
yerleri çok açık beyler; sol kanat(çünkü hoca Hasan'ı artık hep sağda
oynatmayı düşünüyor), 10 numara(beyin) ve defensive midfielder!
Bir arı gibi çalışan, kesici, topu iyi oyuna sokabilen, defansın
açıklarını kapatabilen bir defensive midfielder gerekli... Sol kanatta
fırtına gibi esecek, topu taşıyıp düzgün ortalar yapabilecek Frank Ribery
tarzında bir sol kanat gerekli... Ve yıllardır biz taraftarlara
çok görülen, halbuki takıma çok katkısı olacak, takım futbolunu çok üst
seviyelere taşıyacak, zor zamanlarda ortaya çıkacak, kritik anlarda kilidi
çözebilecek, frikik atabilecek bir beyin lazım. Orkestra şefi
lazım. Aydın'ın TAM bu şekle gelmesi zaman alır. İyi bir yabancı veya
Emre'nin geri döndürülmesi takımı, seyirciyi, futbolumuzu ateşleyecektir.
Yukarıda çoğu size radikal gibi gözüken ama aslında CHAMPIONS LEAGUE'de gruplardan çıkmak ve ligde şampiyonluğa oynamak
için YAPILMASI ŞART OLAN şeyleri sıraladım. Bunlar öyle ütopik şeyler
değildir, kararlılık ve biraz para ister. Fenerbahçe bugün şampiyonluğu
kaybetmenin verdiği hırsla 3, 5 tane GERÇEKTEN İYİ futbolcu alacaktır bakın
görün... O kadar gözleri dönmüş ki, 1 milyon $ edene 3, 3milyon $ edene 5
teklif ediyorlar. Gelecek sene işimiz daha da zor onu bilesiniz.
CHAMPIONS LEAGUE'i zaten söylememe gerek yok, bir hata affedilmez.
Ciddiyetsiz davranılırsa bir Tromso daha yaşanabilir. Sonuçta ben Eric
Gerets'e güveniyorum ama şu yapılması gerekenler konusunda yönetimimize o
kadar güvenmiyorum... İnşallah her şey dilediğimiz gibi olur...
30 MAYIS'06

MALESEF HAKLI
ÇIKIYORUZ!
Bu sitede, 2005-06 Türkiye Süper Ligi
başladığından itibaren onlarca kez adaletsiz yönetimler, Fenerbahçe'nin
kayırılması ve Galatasaray'ın haklarının gasp edilmesi hakkında yazı
yazdık, yorum yaptık. En sonuncusunu 30 ekim günü yazmışız, aşağıda
duruyor. Sonbahar bitti, kış bitti, bahar geldi, bu hataların sonu
gelmedi! Görünen köy kılavuz istemez misali, gerçekler artık
Hürriyet ve Sabah gibi Türkiye çapında en geniş okuyucu
kitlesine ulaşan "ulusal" gazetelerin manşetlerine taşındı. EN bariz
hatalar göz önüne alındığı takdirde bile -buraya dikkat: bariz hatalar göz
ardı edildiği, EN bariz hatalar değerlendirildiği durumda- Galatasaray'ın
3 puan önde olması gerektiği gerçeği vurgulanıyor. Şu durumda EN bariz
hataların toplamı, Fenerbahçe'ye 7 puan kazandırmış durumdadır. Artık
hakem ismi, kurum, kuruluş, Azize v.s demiyoruz... Artık topyekün isyan
ediyoruz! Bu sene Fenerbahçe şampiyon olsa dahi, en centilmen
Galatasaraylı bile hiçbir Fenerbahçeliyi tebrik etmeyeceği gibi, haklı
olarak durumu Allah'a havale edip haram edecektir. AMA olurda, tüm
engellemelere rağmen GALATASARAYım şampiyon olursa, işte o zaman bu
şampiyonluk 100 YILIN ŞAMPİYONLUĞU olur!
Bu gerçeğin farkına varan bazı
Fenarbahçeli yöneticiler anlamsız çıkışlar yapmaya başladılar. Neymiş
efendim; onlar yükümlülüklerini yerine getiriyormuşta, Galatasaraylı
yöneticiler getirmiyormuş... Sanane ulan! Senin için daha iyi zaten! Niye
ötüyosun! Vay efendim, Galatasaray'ı kamuoyu gaza getiriyormuş, haksız
rekabet oluyormuş... Haksız rekabet, HAKSIZ puanları haftalardır cebe
indirmekle olmuyormuş, Galatasaray medyasının takımını desteklemesiyle
oluyormuş, BAK SEN ŞU İŞE !! Cahil mütahit konuşunca böyle saçmalıyor
demek ki... Veya bir üst paragraftaki gerçeği gördü, etekleri tutuştu.
"Ulan 15 puan aldık hakemlerle, tır dolusu para veriyoruz, stat var & star
var hala farkı açamadık, hala maçları zar zor HAKEM YARDIMIYLA
kazanıyoruz" diyor içinden... Fenerbahçeli yöneticilerin dost meclisi
toplantılarında bunlar konuşulmuyorsa bende şerefsizim!!!
Şimdi;
Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve
Gözlemcileri Derneğine;
Görevi futbol sahasında adaleti sağlamak olan hakemlerimizi sezon başından
bugüne kadar yaşanan olaylar çerçevesinde bir kez daha düşünmeye ve
hatalarını gözden geçirmeye davet ediyoruz. Futbol kamuoyunun hemfikir
olduğu gibi maalesef yapılan hatalar sürekli olarak bir takımımızın lehine
olmaktadır. Bu durum Turkcell Süper Ligindeki kaliteyi düşürdüğü gibi,
taraftarlar üzerindeki adalet inancını da zedelemektedir. Kurumunuzun,
saygınlığını ve itibarını koruyabilmesi için lütfen kendi özeleştirinizi
yapınız.
Türkiye Futbol Federasyonluğuna;
Futbol kamuoyu için başlatmış olduğunuz "Lütfen" kampanyasına aynı
hassasiyetle bizlerde sizi davet ediyoruz. Bugüne kadar desteğini
esirgemediğimiz bu kampanyanın amacına tam layıki ile ulaşabilmesi için
taraftarın sizlere olan güveni sarsılmamalıdır. Bizler taraftar olarak
sağduyulu olmaya devam edeceğiz fakat aynı hassasiyeti kurumunuzdan da
beklediğimizi bilmenizi isteriz. Kasıtlı olduğunu bir an bile düşünmek
istememize rağmen sonu gelmez bir şekilde bir takımımızın lehine sürekli
hatalar cereyan etmektedir. Kendi özeleştirinizi yapacağınızdan emin
olmakla birlikte yinede kamuoyunun bu olaylara artık tepkisiz
kalmayacağını bilmenizi isteriz.
Yayıncı Kuruluş Lig TVye;
Rekabet ortamının her hafta baltalandığı bir ligi, gelecekte daha fazla
izleyemeyeceğimizi üzülerek tarafınıza bildirmek istiyoruz. Tamamen sizin
dışınızda gerçekleşse de sezon başından beri bir takımın sürekli lehine
gerçekleşen hatalar rekabet ortamını ortadan kaldırmış ve kaliteyi
düşürmüştür. Yetkililerin ısrarla bu konuya çözüm getirememesi bizleri
böyle bir karar almaya itebilir. Sizlerden ricamız, yetkilileri bu konuda
göreve davet etmeniz. Konunun üzerinde hassasiyetle duracağınızdan
şüphemiz yoktur. İlginize şimdiden teşekkürler.
BÜYÜK
GALATASARAY TARAFTARI
16
ŞUBAT'06

WHO LET THE DOGS OUT!! (İSVİÇRE MAÇLARI SONRASI)
TELEGOL TAYFASI ve şu tökezlemede Fatih Hoca'ya köpek
gibi saldıran, işi bırakmasını buyuran, hesap ver diye çığlık atan
herkesin Türklüğünden şüphe ederim! Hepinizin, insanlığınızdan şüphe
ederim! Acaba Fatih Terim'in tırnağı olabilirmisiniz? Adam son iki İsviçre
maçında iki kilo kaybetti, insanlığınızdan utanmıyorsanız bile alın terine
saygı göstermek zorundasınız! Adamın ömründen ömür gitti bu 180 dakikada!
Adamcağız olmayan ümitlerimizi yeşetti, bu mu suçu??? Olayları nerelerden
aldı, koskoca 35 dakika içinde 1gol atsan Almanya2006'ya gideceğin noktaya
getirdi bu mu suçu??? 30. saniyede penaltı yiyen takımı ayakta tuttu, bu
mu suçu??? Toplamda 7 gol yemiş takıma bir maçta 4 gol attı, bu mu suçu???
Defansın göbeğinde Türkiye çapında oynayacak oyuncu yokken kimsenin aklına
gelmeyen -aklına gelse de cesaret edip alamayacağı- Alpay'ı oraya monte
etti, bu mu suçu??? Daum'un kırk yıldır en basit lig maçlarında bile
oynatmaya korktuğu Volkan'a en kritik maçlarda gözünü kırpmadan kaleyi
teslim etti, bu mu suçu??? Aynı Volkan örneğinde olduğu gibi Selçuğa'da en
zor zamanda aynı güveni gösterdi ve resmen Daum gibi ikinci sınıf bir
coach'a Volkan ve Selçuğu kazandırarak kıyak geçti, bu mu suçu??? Deri
koltuklarda oturup yorum yapmak, tüm bunlardan zor olsa gerek?! Hem de,
taraflı yorum yapmak... Terim komplexiyle yanıp kavrulduğunuzu
bilmiyormuyuz ey şerefsiz köpekler! Onun şimdiye kadar Türkiye için
yaptıklarını koca ömrünüz boyunca yaptınız mı it oğlu itler??? Bence siz;
o programın gündem olması için, ülkede konuşulacak bir konu kalmadığı gün,
canlı yayında annelerinizi açık artırmayla satarsınız... Maalesef siz
busunuz..!
FOREVER FATİH TERİM
FOREVER TERİMizm

TARAFSIZLIĞIN
RENGİ SARI-LACİVERT OLMUŞ
Sustukça Galatasaray'ın üstüne
geliyorlar... Konuştukça Galatasaray alehine, Fenerbahçe lehine daha çok
hata yapıyorlar... Bu iş nereye varacak, hiç bilmiyorum...
Bir kere, 2005-2006 Turkcell Süper
Ligi'nde, tarafsızlığın adı Fenarbahçe, tarafsızlığın rengi sarı-lacivert
olmuş... Geride kalan sadece 11 haftada, geçmiş
senelere nazaran çok çok çok daha bariz hatalar yapıldı, yapılmayada devam
ediliyor... Fenerbahçe, sayısını bile hatırlamadığım kadar puanı hakem
camiasının çok değerli hakemleri sayesinde topladı. Galatasaray'da bir o
kadar puanı aynı hakem camiasının pek değerli hakemleri sayesinde
kaybetti.
Fenerbahçe ezelden beri hentbol
kurallarını yeşil sahalarda uygularken, bu sene bu uygulama tavan yaptı.
Fenerbahçe şimdiye kadar 2 maçını bariz elle oynanmış pozisyonlar sonucu
kazandı, hakemler üç maymunu oynadı. Fenerbahçe -özellikle Kadıköy'de-
hakemlerin üstün performansları sayesinde kazandı. Her pozisyon Fenerbahçe
lehine, rakip anadolu takımının alehine işledi. Eller görülmedi, ofsaytlar
kaldırılmadı, rakibin ceza sahası oldu mu zırt diye faul çalındı,
Fenerbahçe'nin ceza sahası oldu mu "oyna oyna" işaretleriyle rakip
oyuncunun yerden kalkması işaret edildi. Kartlar Fenerbahçe seyircisinin
istediği gibi çıkartıldı... Kadıköy cehennem falan değildir. Evet saha
mükemmel, stat mükemmel, seyirci 40bin, iki tane dünya yıldızı ilk
11'de... Ama gel gör ki; Fenerbahçe'nin maçı kazanmak için her zaman
hakeme ihtiyacı var. Burdan takım "çıkamıyo" değil, çıkartılmıyo!
Yoksa vasat oynayan bir anadolu takımı bile 1 puanını alıp evine dönecek.
Nitekim takvimler 2. haftayı gösterirken vasat Diyarbakırspor alıyor da
hak ettiği puanını... Ama Ankaraspor, Ankaragücü ve GaziAntep bu kadar
şanslı değil... Hep tek farklı skorlarla kaybederken, Fenerbahçe'ye değil,
hakem triosuna boyun eğiyorlar bu cehennemde( ! )... Bu değerli hakemler
kimi deplasmanlarda da boy gösteriyor. Örneğin ÇaykurRize deplasmanında
hakem 3 puanı Rize'den alıp, Aziz Yıldırım'a hediye ediyor. E Aziz bu,
yapmazsan olur mu ?!
Bu hafta Antep vasat bir oyun ve
Nobre'nin kabiliyetsizliğiyle bir puanını alıp evine dönücekti... Mümkün
mü??? Dakika 90+3, Cem Papila sahneye çıkıyor. Burayı ben anlatırım ama
önce Ahmet Çakar'dan dinleyin;
" Dakika 90+2 oynanıyor. Maç bitti
bitecek. Ve Cem Papila tıpkı daha önceki bazı hakemler gibi sonucu
belirleyiveriyor Fenerbahçe lehine. Antepli oyuncu hamlesini yapıyor, sağ
ayağıyla Alex'in sağ ayağının hemen yanındaki çimlere basıyor. Dikkat
edin! Sadece çimlere basıyor. Ama Alex, darbeyi ayağına almış gibi havada
bir fırdöndü hareketiyle kendini yere atıyor. Son derece profesyonelce
yapılmış müthiş bir penaltı aldatmacası. Aldanan kim? FIFA kokartlı
hakemimiz Cem Papila. Hani şu geçen sene skandal yönetimiyle yine aynı
statta Trabzonspor'un yenilgisini hazırlayan hakem. Aslında Cem
Papila'nın direnci 75. dakikadan sonra bitmeye başladı. Verilen ve
verilmeyen faullerle takdir haklarını inanılmaz şekilde Fenerbahçe lehine
kullanan Papila, acımasızca infaz yaptı. Peki sarı kartı olan Appiah'ı
son dakikalarda yaptığı hareketten dolayı niye oyundan atmadın? Yaptığı
faulde kart tartışılır ama senin kararından sonra öfkeli bir şekilde topu
yere vurması tartışılmaz. " Ahmet ÇAKAR
Bence de 90+3'te olan bu pozisyon
kesinlikle penaltı değil. Ayağına basmış olsa Alex -hemde ters tarafa- o
kadar zıplayamaz, yerine çakılır kalır. Zaten bırakın basmayı, top gitmiş
auta... Sen neyi konuşuyosun... Yani Alex'in önünde kalmış olsa tartışalım
ayağına bastı mı basmadı mı diye! Ama top iki adamın da oyun sahası içinde
değil, auta gidiyo... Yani Alex kurtulsa da bi pozisyon yok ortada! İnsan
insaf etmez mi yaa, o düdüğü nasıl çalar... Emek hırsızlığı bu kadar olur
mu??? Artık Süper Lig'de beraberliğe, galibiyete ciddi rakamlar ödüyor
federasyon. Fenerbahçe karşısında hiçbir anadolu takımının hakettiği
parayı, puanı alma hakkı yok mu! Yazık, günah... O Cem Papila ki, kırmızı
kartların kralı değilmidir? Göstersene Appiah'a kırmızı kartını!
Gösteremiyormusun? Niye, orası Kadıköy mü? Niye, Aziz Yıldırım mı var
sahnede? Niye, sana puan veren gözlemcilerin hepsi Fenerbahçe taraftarı
mı? Niye, Aziz Yıldırım her kurulu arayıp tehtid edebiliyor mu? Niye,
40bin kişi üstüne mi çullanır? Niye, niye, niye...
Dönelim Galatasaray'a... Galatasaray ilk
4 hafta oynadığı gösterişli futbolunu artık ortaya koyamıyor. Özellikle
son 2 haftadır vasat bir futbol oynuyor, oynamak zorunda bırakılıyor!
Ancak iki gerçeği birbirine karıştırmamak lazım. Bu Galatasaray'ın,
yönetimin, futbolcuların, taraftarların sorunu. Bu Galatasaray camiasının
sorunu. Bu, her hafta Galatasaray alehine çalınan düdüklerin bahanesi
olamaz. Yani, "siz önce güzel top oynayın, sonra hakemler hakkında
konuşun" cümlesini haklı kılmaz. Biri farklı, diğeri farklı. Aynı kazanın
içine atılıp, çorba yapılamaz! Bugün bu rezil 11
hafta geride kaldıktan sonra, her Galatasaraylı, her futbol sever hakemler
alehine konuşmaya hak sahibidir. Adalet doğru dağıtılmadığı sürece
konuşmak bizim en doğal hakkımızdır.
Aynı hakemler, Galatasaray maçlarında
gerek iç saha olsun, gerek dış saha olsun aşırı agresif bir görüntü
çizmektedir. Hasan Şaş'ın "hakemler bizi azarlamasın" sözüyle, hakemlerin
Galatasaraylı futbolculara karşı aşırı sert yüz ifadeleri ve davranışları
su yüzüne çıkmıştır. Zaten maçları televizyondan izleyen bir izleyici, son
iki üç haftadır hakemlerin nasıl bir psikolojide olduğunu rahatlıkla
anlayabilir. Özellikle son iki haftadır Selçuk Dereli ve Oktay Demiray
"Biz Galatasaray'a ezilmeyeceğiz, büyük takım ayrımı yapmayacağız"
psikolojisinin altında kalarak Galatasaray alehine kararlara imza
atmışlardır. Geçen hafta, Heinz çalım atıyor, rakip elle kesiyor,
hakemin gözünün önünde oluyor pozisyon, hakem devam diyor. Saidou'ya taban
kalkıyor, hakem görüyor, devam diyor. İki tane penaltı pozisyonu var,
bence biri %100 penaltı, hakeme göre ikiside penaltı değil! Top oynamak
isteyen Galatasaray'ın oyunu, tam 6 kere topun yeri konusunda kesilerek
yavaşlatılıyor, sarı kart çıkıyor. Rakipler uçarak, koşarak, kayarak,
tekme sallayarak 90 dakika oynuyor ama gel gör ki Galatasaray'la aynı
adette sarı kart görüyor. Gelelim bu haftaya... İsmail Güldüren diye bir
defans oyuncusu var GençlerBirliği'nde... 20. dakikaya kadar önce Hakan
Şükür'e, sonra Necati Ateş'e bariz faul yapıyor ceza sahası içinde.
Televizyondan izleyin, bildiğiniz itiş-kakış değil... Resmen adamları
alıyor, yere fırlatıyor. Güreş müsabakalarındaki gibi... Bu adam 20.
dakikada ikinci sarıdan kırmızı kartla oyundan atılması gerekirken,
Galatasaray 2 tane penaltı atması gerekirken, 70. dakikada İliç'e yaptığı
sert faulle daha ilk sarı kartını alıyor. Necati çalım atacak, rakip
önünde duruyo, üzerine yüklenen Necati faul yapmış oluyor. Hücum faul
yani?! Oyuna girmek isteyen Necati elini kaldırıyor, hakemin yüzü ona
dönük görüyor ama gir demiyor, Necati Galatasaray atağına hakem gir
demediği için katılamıyor, sinirlenen Necati el hareketi yapar yapmaz
hakem koşarak Necati'ye geliyor ve sarı kartını çıkartıyor. Necati'yi
içeri almak için görmeyen hakem, Necati'nin yaptığı el hareketini hemen
görüyor, sarıyı çıkartıyor. Appiah haksız olduğu halde topu yere
fırlatınca devam, Necati haklı olduğu halde sinirlenirse sarı kart! O
Galatasaraylı onun hakkı yok! Onun başkanı Aziz Yıldırım değil! Böyle her
pozisyonda "Galatasaray'a ezilmeyeceğim, yenilmeyeceğim, tarafsız
olmalıyım" psikolojisinin aşırı baskısıyla olay tersine dönüyor ve yine
yaraları Galatasaray alıyor... İrili-ufaklı her pozisyon, Galatasaray
alehine işliyor. Eğer tekmelik takılmasaydı sanırım bugün bir iki
Galatasaraylı futbolcunun ayağı kırılmıştı. Ama bu kadar sert bir futbola
karşı kartlar çıkmıyor... Hatta Galatasaray'a zırt diye çıkan kart,
GençlerBirliği'ne kırk kere düşündükten sonra çıkıyor... Anlaşılır gibi
değil... Benim bir önerim var! Gaslatasaray'ın
maçlarına verilen hakemler, ertesi hafta Fenerbahçe maçına verilsin! Bir
görelim bakalım önceki hafta gösterdikleri bu cesur performansları
gösterebilecekler mi?! Oynamak isteyen bir takımı bu kadar durduracaklar
mı?! Karşı tarafın sertliklerine bu kadar göz yumacaklar mı?! Gözlerinin
önünde olan pozisyonlarda üç maynmunu oynayabilecekler mi?! Aynısını
yönetsinler, yemin ediyorum bir maaşta ben veririm..! Böyle birşey
bekleyerek komik duruma düşüyorum değil mi... Doğru...
Şimdi düşünün bir Galatasaray'lı
futbolcuyu... 11 haftanın 5'inde bir önceki gün ezeli rakibin hakem
hatalarıyla kazanıyor. Tam "kaybetti işte" derken yine bir şekilde 3 puanı
alıyorr... Nasıl bir psikoloji? Nasıl zor bir durum? Taraftar için baskı
yaratan bu haksız rekabet futbolcuyu nasıl etkiler bir düşünün... Zaten
Hakan Şükür açıkladı "üzerimizde bu şekil bir baskı var artık diye.."
Bu şekide Galatasaray her haftaya 1-0 yenik başlıyor zaten... Birazda
bu yüzden top oynayamıyor son haftalarda... Herneyse Sonra sahaya
çıkıyorlar, hakem hataları geliyor üstüne... Dün izledikleri maçta
Fenerbahçe'ye 3 puanı getiren bir hakem var sahada! Bugün aynı hakem
camiasından başka bir hakem Galatasaraylı futbolculara bağırıyor, kart
çıkartıyor, her pozisyonu alehlerine yorumluyor! Siz olsanız, bu
haksızlığa nasıl dayanırsınız?! Valla ben tokatlarım o hakemi... Ana
avrat küfür ederim bu güzide hakem camiasına. Galatasaray'lı futbolcular
yine kendilerini iyi kontrol ediyor, bakmayın siz...
Son olarak biraz farklı bir noktadan
bakacağım bu son iki üç yıllık döneme. Öyle bir hava yaratılmış ki
Fenerbahçe Galatasaray'ı ikiye katlamış gibi... Halbuki bu dönemde,
Fenerbahçe'nin mazisine eklediği 2 SüperLig şampiyonluğu var,
Galatasaray'ın da 1 Türkiye Kupası... Ama Galatasaray'ın esip geçtiği
96-00 döneminde Galatasaray'ın 14 kupası, Fenerbahçe'nin Yayla Kupası
vardı müzesine kaldırdığı, unutmayalım... Şaşırmayalım!
Evet, şimdi Aziz Başkan istediği gibi
atını oynatıyor. Alemin kralı. Tehtidler havada uçuşuyor. Adam mafya. E
Başbakan'da Fenerbahçe'li. Aziz'in gücünün yetmediği yerde daha üst düzey
güçler devreye giriyor. Tabii bu ortamı biraz da aciz Galatasaray yönetimi
sağlıyor... Hıncal Uluç'un söylediği gibi; hakemlik artık karlı bir
meslek. Bu mesleği sürekli hale getirebilmek içinse hakemin gözlemciden
iyi not alması lazım. Bu notları dağıtan gözlemci camiası zaten Fenerbahçe
forması giyiyor... Yani başlığa geri dönüyoruz
şimdi. Gözlemciye, yani Aziz'e yaranmalısın ki, iyi not alıp haftaya maç
yönetesin. E bu gerçeğe göre; tarafsızlığın adı Fenerbahçe, tarafsızlığın
rengi sarı-lacivert olmuş...
...olmuşta, burda söz konusu diğer
takım, şimdilik üzerine ölü toprağı örtülmüş, Türkiye'nin en büyük camiası
Galatasaray! Dile kolay, tam 14 sene şampiyon olamamış... Başka hiçbir
takım böyle bir badire atlatmamıştır. Yine Galatasaray, o dönemler bir
avuç taraftarıyla İnönü Stadı'nın iki direği arasında yerini alamazken
-Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında- bugün, Türkiye'nin en çok taraftara
sahip olan takımıdır! Başarısız geçen yıllarda çığ gibi büyüyen başka bir
taraftar örneği yoktur! Bu büyüme kuşkusuz kendi kendine değil, zorluklar
karşısında sevgiyle ve coşkuyla dimdik durarak gerçekleşmiştir! Şuan
gelinen nokta, geçmişle benzerlikler taşımaktadır.
Sonuç olarak; Elbet bir gün, bu aciz Canaydın yönetimi
gider... Elbet bir gün adalet, eşit dağıtılır... İşte o güne kadar
toplayabildiğiniz kadar kupa toplayın Fenerbahçeliler. ÇÜNKÜ
G A L A T A
S A R A Y -BELKİ YARIN BELKİ YARINDAN DA
YAKIN- ÖYLE BİR GELİR Kİ, BİR DAHA BİR KUPANIN SAPINI BİLE GÖREMEZSİNİZ !
Şimdilik atınızı oynatın bakalım.. oo oo
saldır Fenerbahçe oo oo hakemler hep seninle!!!!!
30 EKİM'05

4 SENEDEN 4 SENEYE FARK VAR !?
GALATASARAY'ın 100 yıllık tarihinde birçok dönem
başarı veya başarısızlığından dolayı ön plana çıkmıştır. Ancak bunlardan
en ilginçleri geride bıraktığımız son 10 sene içerisinde gerçekleşmiştir.
1996-2000 yılları arasında Faruk Süren'in iki dönem başkanlığı ile geçilen
dört sene, ALTIN ÇAĞ olarak altın harflerle tarihe işlenirken, 2001-2005
yılları arasında Özhan Canaydın'ın iki dönem başkanlığı ile geçilen dört
sene ise maalesef GERİLEME DÖNEMİ olarak 0.5 kalemin bitmiş ucuyla
-parasızlık yüzünden- tarihe geçmek üzeredir...
Elbetteki bu 8 sene bir köşe yazısına sığdırılamaz ama
gelin şöyle bir göz atalım bu iki döneme. ALTIN ÇAĞ'da resmen kupalara
ambargo konulmuştur. Fatih Terim ile başlanan bu dönem Fatih Terim ile
bitmiş, hiçbir teknik direktör değişikliğine gidilmeyerek istikrar
sağlanmıştır. Bu dönemde alınan üst üste başarılarla fenerin efsanevi
başkanı Ali Şen harcanmış, belkide birdaha dönmemek üzere Türk sporundan
silinmiştir. Bir Süper Kupa, bir U.E.F.A Kupası, dört Lig Kupası, üç
Türkiye Kupası, iki Cumhurbaşkanlığı Kupası, üç Spor Yazarları
Derneği Kupası ile toplam dört senede 14 kez kupa kaldırılmıştır. Türkiye,
Avrupa hatta dünya basını defalarca GALATASARAY'ı ilk sayfalarına
taşımışlardır. Galatasaray Dünya Kulüpler Şampiyonasında Avrupa Kıtasını
temsil etme hakkı kazmış ancak o sene bu turnuva F.I.F.A'daki bazı
karışıklıklar yüzünden düzenlenememiştir. Dünya sıralamasında ilk ona
giren ve birinci olan Galatasaray, devlet üstün madalyası ile
mükafatlandırılmıştır. Galatasaray yapılan araştırmalara göre "en tanınmış
Türkiye markası" olmuş, taraftar sayısında da Türkiye ve Dünyada gözle
görülür bir artış olmuştur. Galatasaray tüm bu başarıları ile 1905'ten bu
yana uzanan tarihinde sadece dört sene içerisinde büyük bir sıçrama
yapmış, Türkiyedeki rakiplerine karşı TÜM istatistiksel
üstünlükleri de eline geçirmiştir. Bu yönetim, teknik kadro ve lider
futbolcular bu sürecin sonunda çeşitli sebeplerden dolayı dağılmıştır.
Geçiş dönemi olan ve sadece 8 ay süren Cansun
döneminden sonra yönetime Canaydın talip olmuş ve başkan seçilmiştir. İşte
bu dönemden itibaren GALATASARAY'ın arkasındaki rüzgar ters yönden esmeye
başlamıştır. 5 ay sonra 2006 Mart ayında ikinci dönemini -yani 4. yılını-
dolduracak olan bu yönetim Galatasaray tarihine maalesef GERİLEME DÖNEMİ
olarak geçicektir... Bu dört senelik dönemde 1 adım atılamamıştır. Sadece
fenerbahçeye karşı 5-1'lik skorla alınmış bir Türkiye Kupası vardır. Dört
senede -içinde avrupa kupaları bulunan- 14 kupa nere, dört senede 1 kupa
nere!! Ama herşey sportif başarı demek değil elbette. Borçlar kapanmış
olsa, yeni stadımız yapılmış olsa belki bu dört seneyide "başarılı" olarak
değerlendirebilirdik. Borçlar kapatılacak, yeni stad yapılacak, 10 senede
7 Türkiye Süper Ligi şampiyonluğu elde edilecek, 1 Avrupa Kupası
kaldırılacak, üç süper yabancı transfer edilecek diye yönetime talip olan
Canaydın ve arkadaşları, geçen bu sürede bizlere KOCA BİR HİÇ hediye
etmişlerdir. Borçlar katlanarak büyümüş, bugün 131 milyon dolara
ulaşmıştır. Bırakın ikinci şahıslara ve bankalara olan borçları, futbolcu
taksitleri bile hala düzenli bir biçimde ödenememektedir. Faruk Süren
yönetimi giderken nakit akışı poblemi vardı evet. Ey Özhan Canaydın
yönetimi, bu dört senede bunu bile mi çözemedin demezler mi adama!! Stad
yapılamadığı gibi, yapılacak diye Galatasaray o dönem Olimpiyat Stadı gibi
herşeyiyle çağdışı bir ortama sürüklenerek belki de Fatih Terim'in
kellesinin gitmesinde en büyük rolü yine yönetim oynamıştır. Dört senede
hiç Türkiye Süper Ligi şampiyonluğu elde edilemediği gibi, bir önceki sene
avrupaya bile gidemeyecek bir konumda ligi bitirmiştir Galatasaray!! Dört
senede avrupada başarılı olunamadığı gibi, geçtiğimiz günlerde UEFA 1. tur
maçlarında Tromso denen bir mahalle takımına elenilmiştir. Takıma 3 süper
yabancı değil, 1 süper yabancı bile monte edilememiştir geride kalan bu
dört senede... Tüm bunların yanı sıra Ali Şen'i futbol tarihinden silen
ALTIN ÇAĞ yönetimi bir kenara dursun, bugün bizler, Ali Şen ile aynı tarzı
benimsemiş olan Aziz Yıldırım'ın GALATASARAY camiası karşısında nasıl
cirit attığını, nasıl masa başı oyunlar çevirdiğini, nasıl basını satın
aldığını, nasıl herkesi tehtid ettiğini ve bu sayede nasıl yükseldiğini
izlemek zorunda bırakılıyoruz. Çünkü GERİLEME DÖNEMİ yönetimi her alanda
olduğu gibi "takımı sahiplenme, haklarını savunma" konusunda da çok aciz
kalmıştır. Onlarca sınav vermiş, hepsinde de sınıfta kalmıştır. (Bir tek
Ali Aydın'a hakemliği bıraktırmak dışında.)
Bir GALATASARAY'lı olarak bu iki 4'er senelik dönemi
şöyle bir aklınızdan geçirin. Benim altını çizmeye çalıştığım bu
başlıkları şöyle bir okuyun. 2006 Mart ayında henüz bir alternatif
çıkartamadığımız için, çok büyük ihtimalle GERİLEME DÖNEMİ yönetiminin 3.
kez seçilecek olması ihtimalini bir düşünün. Ve bence şimdiden ağlamaya
başlayın...
05
EKİM'05

İNANÇ, HIRS,
GÜVEN, KABİLİYET, TAKIM OLMAK... KISACASI; FUTBOL DERSİ
17 Yaşaltı Milli Takımımız dün bir maç yaptı. Maç dünya
devi, futbolcu fabrikası Brezilya'ya karşıydı. İlk yarı çokta kötü
oynamamamıza rağmen müthiş bir performans sergileyen Brezilya'ya karşı 3-0
yenik duruma düştük. Üstelik ilk yarının bitimine yakın 10 kişi kaldık.
İkinci yarı bir kişi eksik oynayan "cesur yürekler" maçı 3-0'dan
3-3'e getirmesini bildi!! 3-3'ten sonra da maçı kazanıcak fırsatları buldu
ama kullanamadı. Malesef uzatmalarda gelen gole engel olamayarak maçı 4-3
kaybetti.
Düşünsenize ilk golü daha 14. saniyede yiyorsun, yani
maça 1-0 yenik başlıyorsun! Sonra iki ve üçüncü goller üst üste geliyor!
Ve son olarak bir oyuncun kırmızı kart görüyor ve 10 kişi kalıyorsun! Bu
şekilde soyunma odasına gidiyorsun! Önünde sadece bir 45 dakika var!
Herhangi başka bir takım olsa ne düşünür? Daha fazla fark yememeyi
bence... Hepsi 17 yaşından küçük olan bu cesur yürekler ne yapıyor? Böyle
bir maçı, böyle bir rakip karşısında 3-0'dan 3-3'e getiriyor. Hemde bir
kişi eksik! Uzatmalardaki gole engel olamayınca hepsi hıçkıra hıçkıra
ağlıyor... Sormak istiyorum, bu inanç değildir de nedir?? Bu
hırs değildir de nedir?? Bu futbol becerisi değildir de nedir??
Bu futbol bilgisi değildir de nedir?? Bu kendine güven
değildir de nedir?? Bu yetenek değildir de nedir?? Bu takım
olmak değildir de nedir??
Yine aynı gün bu 88 doğumlu cesur yüreklerin
ağabeyleri, trilyonlar kazanan ağabeyleri, Tromso denen mahalle takımına
eleniyor... Özellikle bazı futbolcular için sahada ne bir inanç, ne bir
hırs, ne bir güven, ne bir yetenek, ne bir kabiliyet var... Sahada
futbolun "F"si yok... Bırakın bütün bunları, böyle bir hezimetten sonra
binlerce taraftar ağlarken, onlarda bir damla gözyaşı yok... Ben, o gün
sahada oynayan Galatasaray'lı bir futbolcu olsam oturur 17 Yaşaltı Milli
Takımımız ile 17 Yaşaltı Brezilya Milli Takımının yaptığı bu maçı dikkatle
izlerim. Kendimden 10-15 yaş küçük çocuklardan hayatımın dersini alırım.
Veee, ileride böyle bir maç çıkartabileceğime inanıyorsam ertesi gün
antremana çıkarım. İnanmıyorsam, hiç düşünmem futbolu bırakırım...
30
EYLÜL'05

RYAN GİGGS HERŞEY'İN FARKINDA YA SİZ ?
Manchester United'ın tecrübeli kaptanı Ryan Giggs dünyaca ünlü futbol
dergisi "Four Four Two"nun ekim sayısına 'Avrupa Kupası Nasıl Kazanılır?'
başlığı altında yaptığı açıklamalarda Galatasaray ve Sarı-Kırmızılı
taraftarlar hakkında ilginç sözler sarf etti.
Genç oyunculara Avrupa'da nasıl başarılı olabilecekleri
yolunda tavsiyelerde bulunan Giggs ilk madde de 'Deplasman maçlarında
taraftara karşı hazırlıklı olunması gerektiği'nden bahsetti. Tecrübeli
oyuncu bu madde altında örnek olarak Galatasaray taraftarını gösterdi ve
Sarı-Kırmızılı taraftarların Avrupa'daki en 'kötü!?' taraftar olduğunu
söyledi.
Giggs, açıklamasında şunları söyledi: "Onlarla 1993
yılında Şampiyonlar Ligi'nde karşılaştığımızda gecenin geç saatlerinde
iki-üç bin taraftar ellerinde 'Cehenneme hoş geldiniz' pankartlarıyla bizi
havaalanında bekliyordu. Öyle ateşliydiler ki otelde bile kendimizi
güvende hissedemiyorduk. Taraftarlar odalarımızın kapılarını çalıyor bizi
bu şekilde rahatsız ediyorlardı. Ben Paul Ince'le birlikte kalıyordum ve o
taraftarlara küfretmeye başladı. Ben içimden 'Ne yapıyorsun?' diyordum.
Taraftarlar daha sonra otelin dışında sabaha kadar korna çalmaya devam
ettiler. Bir kâbus gibiydi ama buna bile hazırlıklı olmalısınız."
Uzun lafın kısası Giggs bu büyük taraftarın bir şehri
ve AliSamiYen'i nasıl cehenneme cevirebiliceğinin farkında... Bu farkı da
dergi aracılığı ile dünyaya duyurduğu için kendisine teşekkür ederiz.
"WELCOME TO HELL"
g i g g s, y i n
e b e k l e r i z
22
EYLÜL'05

İLK 4 HAFTANIN DEĞERLENDİRMESİ
Gerets yönetimindeki Galatasaray
Canaydın'a rağmen çok güzel işler yapıyor, inanıyorum ki yapacakta... İlk
dört haftada oynanan futbol gerçekten göze hoş geliyor, rakibe korku
veriyor! Neredeyse 90 dakika hızlı bir tempo, pres verkaçlar, kanat
bindirmeleri ve maçı kazanmak adına ne yapılması gerekiyorsa yapılan bir
tablo. Tek ve en önemli eksik defans! Ortanın ortası yani Song ve Tomas
yine iyi olacaklar ama bekler -özellikle de Orhan Ak- çok kötü başladı
sezona. Bireysel hatalar çok fazla. Rakibe basmak yerine rakiple beraber
ceza sahasına kadar gerilemek, topa kıçını dönmek çok basit hata ve
alışkanlıklar. Gerets eğer defansın üstünde durur, onlara cesaret verir,
topa hemen basmaları gerektiğini anlatırsa inanıyorumki dafans hataları
minimuma inecektir. Fatih Terim'den sonra bu Galatasaray gerçekten
iç açıcı. Bence de büyük takım her zaman ofansif oynamalı! Gerets'i
eleştirenler ligin en iyi top oynayan ve takım olmuş ekibinin Galatasaray
olduğunu itiraf etmeli bence... Son Antep beraberliğinde aslında o kadar
güzel oynadık ki, takım yenilseydi bile kızmayacaktık takımımıza. Hatta
öyle ki, geçmiş üç haftadan bile iyiydi. Üstüne katarak gidersek bu sene
mutlu sona ulaşacağımızı düşünüyorum.
Hakemler ilk üç hafta alehimize anında çalarken,
lehimize çok bişe çalmadılar. Hakkımız olan kaç tane penaltı es geçildi.
Antep maçında canı yananlar haklemi eleştirildi ama bence mükemmel
yönetti. FIFA'nın talimatı bu zaten; oynamaya çalışan takıma izin
vericeksin. Antep her topa kayarak, sakatlamak pahasına girdi. Berabere ve
öndeyken her duran topu yavaş kullandı. Lazarov başta olmak üzere hakemi
aldatmak için çok fazla tiyatro oynadılar. Ve tüm bunlara ek olarak iki
pozisyondan iki gol çıkardılar, başka bir ataklarını göremezsiniz. Bu
maçta oynamak isteyen tamamen bizdik ve hakem de bunun bilincindeydi.
Herneyse şimdilik bu kadar. İlerleyen haftalarda daha geniş analizler
yapıcam. Unutmayın ki;
HER ZAMAN HER YERDE EN BÜYÜK CİMBOM !
28 AĞUSTOS'05

BEN
BU RENKLER İÇİN DOĞMUŞUM BU RENKLER İÇİN ÖLÜRÜM ŞAMPİYONLUKTA NEYMİŞ !
Sezonun belki de en kötü futbolu ve AliSamiYen'de alınan bir Trabzonspor
mağlubiyeti... Keşke herşey bu kadar basit olsa... Ama bu cümlenin
açılımı; 100. yılımızda elimizden kayıp giden önemli bir şampiyonluk
hikayesi oluyor maalesef!
Yazmaya başlamadan ruh halimi söyliyeyim; öyle hiçte Galatasaray'ıma
küsmüş, kızgın, dargın, ümitsiz veya çaresiz bir durumda asla değilim.
Aksine, Mehveş Emeç'in bestelediği Galatasaray marşı çalıyor şuan
odamda... 100. yıl forması da başucumda...
Ben
aslında 5 metrelik Galatasaray bağrağımın üzerine, overlokçuda, siyah
puntolarla, CANAYDIN'A RAĞMEN yazdırıp apartmanın balkonuna asmayı
düşünmüştüm İzmir'den Ankara'ya dönerken... Hani bir ümit belki sesimi
duyurabilirmiyim veya bir gazeteci gelip bunu çekip bir haber yaparmı diye
düşündüm ama muhtemelen yapmaz diye vazgeçtim. İşin özeti aslında sadece
bu iki kelime: CANAYDIN'A RAĞMEN! Şuan yapılabilinen en iyi işler
bile bu "Koca Ruhsuz"a rağmen yapılıyor, bu gerçeği herkes bir
köşeye yazsın öncelikle! Bayan basketbol -7 sene üst üste şampiyon olmuş
takım- küme düşüyor, erkek basketbol küme düştü de uzatmaları oynuyor ve
asıl önemlisi futbol takımımız bu yıl da hüsrana uğruyor. Suç Fatih
Terim'demiymiş? Ne oldu? Hagi'de başarısız oldu dimi?! Bence, günahıyla
sevabıyla Hagi vasatın üstünde, hatta iyiye yakın bir performas çizdi bu
sezon. Ama olmadı. İkinci sırayı son haftalarda olurda kaptırırsa büyük
ihtimal o da harcanacak! Sonra kim gelecek? Ya dünya çapında yabancı bir
teknik adam ya da Türk olucaksa yıpranmamış bir isim, Raşit Çetiner
falan... Peki bunlar başarılı olacak mı? HAYIR! Çünkü başımızda Koca
Ruhsuz var!
Demeç
vermesini bilmeyen, camiasını savunamayan, sözlerinde durmayan, taraftarı
oyalayan, Terim'i satan, Ali Dürüst'ü satan, diktatör oğlu diktatör,
kimsenin sözünü dinlemeyen ama kendi hep yanlış kararlara imza atan, bu
kadar önemli bir sezonda bir 10 numarayı bizden esirgeyen, iyi bir forvet
almayan, 'eldekilerle yetinin' mantığıyla bu büyük camiayı çekip çevirmeye
çalışan, kimsenin sözünü dinlemeyen, Ergun Gürsoy'u da kaybeden, evvelden
Burak Elmas'ı kaybeden, tek bildiği kelimenin "feer play" olduğu, rakibi
80m$lık 2006 bütçesi açıklarken, 15m$ gibi komik bir rakamı gelecek
senemiz için ayırmaya lutfeden, "sportif başarı olmayabilir ben mali
yapıyı düzeltiyorum" diye oyaladığı halde mali yapıda da 3 yıldır bir
düzelme gösteremeyen, hala futbolcuların aylarca alacaklı olduğu, stat
stat diyip bu sezonda bir çivinin çakılmadığı, 120m$ borcun bir kısmının
bile eritilemediği, yani sportifte dibe vurmasının yanında mali yapıda da
bir adım ileri atamayan, tesisleşemediğimiz, eski yapıları bile onarılıp
faliyete geçirmekten bihaber -bkz. sosyal tesisler, kalamış tesisleri, GS
adası- amatör branşların küme düştüğü rezil kepaze bir yönetimin,
çürümüş kafaların, fakir adamların sürüklediği bir kulüp oldu çıktı
Galatasaray!!! Yine de şanıyla, şerefiyle, renkleri ve armasıyla kalplerde
bir yıldız göklerde bir ay Galatasaray... Ama artık bu Koca Ruhsuz'a
birinin dur demesi lazım!!!
Artık
Fenerbahçe'nin top oynamadan aldığı şampiyonluklara birinin dur demesi
lazım! Fenerbahçe'nin resmen milyon dolarlarla aldığı kupalara birinin dur
demesi lazım! Nasıl mı? 15m$ bastır, al bi yıldız, o sana 3 maç alsın,
15m$ ver al bir yıldız daha, o da sana 5 maç kazandırsın, Fenerbahçe
şampiyon olsun! Fenerbahçe top oynamadan, 3 pas yapmadan, içerde dışarda
rahat kazanamadan, rakiplerini korkutmadan, ayaklarını titretmeden, son
dakika golleriyle, avrupada rezil olarak, Türkiye Süper Ligi
şampiyonluklarına bir yenisini daha eklesin... Veya biri buna dur desin!
Biri Canaydın'a dur desin! Senin gibi bir başkanım olduğu için yine sadece
senden utanıyorum... Belki de 100. yıldaki bu hüsranın ardından bu yüzden
renklerime bu kadar sahip çıkıyorum, etrafa saldırmıyorum, ona buna
küsmüyorum, darılmıyorum, kızmıyorum! Sadece ve sadece sana... Sana
küsüyorum, sana kızıyorum, sana lanet ediyorum, sana beddua ediyorum.
Burda olsan, YÜZÜNE TÜKÜRÜRÜM Canaydın!!!
Gelelim diğer konulara... Trabzon maçında oynanan futbol, futbol
değildi... Concecao ve Mondi dışında topa vuracak mecali olan, mücadele
edecek, 3 pas yapacak adam yoktu sahada. Yazık... Bunca emeğe yazık...
Size bağladığımız ümide yazık...
Son
sözüm de taraftara... Stadın kapasitesi eski açığın yıkılmasıyla 15 bin
falan... 1000 kişilikte misafir takıma ayrılıyor kapalının alt kısmında,
kaldı 14000. Ve bu 14000 kişilik yerde yine boşluklar var... Bize 50 bin
kişilik stat yapılınca -2050 yılında falan- galiba koltuklara oynayacak bu
takım... Her ne olursa olsun bu maçta AliSamiYen tamamen dolu olmalıydı...
İstanbullu olupta, Galatasaraylıyım diyipte şu maça gitmeyene de, yazıklar
olsun...
"Bugün Fatih Terim'i gönderenler, önce kendi gitmesi gerekenlerdir" diye
yazmıştım Fatih Hoca'nın gönderildiği gün. Şimdi tekrarı sayılabilecek
birşey daha yazıyorum "100 yıllık, Türkiye'nin tartışmasız en büyük, en
güçlü, en elite camiasını, 3 yıl boyunca, bu kadar hoyratça, bu kadar
başarısız, bu kadar basiretsiz yönetenler KLÜBÜMÜZÜN KAPISINDAN İLK
ÇIKACAK İNSANLARDIR. BİR DAHA DÖNMEMEK ÜZERE!!! Sonra diğer sorunlarımızı
tartışırız.
12
NİSAN'05

WHY NOT 2004 UEFA CUP? HEMEN AÇIKLAYAYIM (VILLAREAL 3 - 0
GALATASARAY)
Geçtiğimiz günlerde şöyle bir pankart gözüme çarptı. 2000 UEFA CUP WINNER,
WHY NOT 2004 ? Ben size bunu mu açıklayım yoksa daha basit bir hedef olan
ve yakınından bile geçemediğimiz WHY 2003 SUPER LEAGUE CHAMPION ?’ı mı???
Ya bu futbolla ne kupası ya!!! Bu futbolcularla ne kupası!!! Bu teknik
direktör hatalarıyla ne kupası!!! Bu ruhsuzlukla ne kupası!!! Bu yönetimle
ne kupası ya!!!
Durum böyleyken devre arasında aldığımız “Efes Cup”tan başka bir kupa
almamız imkansız! Ne Türkiye Liginde, ne Avrupa Liginde! Durum böyleyken
adama WHY NOT diye sormazlar WHY diye sorarlar!!!
Mesela bu Murat Erdoğan... Napar ya bu gece sahada! Hadi koydun takıma ve
oynamasını bekledin, ulan 45 dakikada beklenir mi be, beklenir mi! Top
kaybı desen onda, adam kaçırma desen onda, pres yapmama inadı desen onda,
kaptırdığı topların peşinden koşmama desen onda, arkadaşlarına yardım
etmeme desen onda! Bu ne yaa, la bi siktir git bu takımdan Muratmısın
nesin!
Peki bu Ömer Erdoğan neyin nesi yaa! Her maç defansın amına koyan bu
Ömer’e daha ne kadar katlanacağız yaa! Her maç birbirinin aynısı goller
yenmez ki yaa! Ara pas, gol. Ara pas, gol. Ara pas, gol. Yan hakemler
Villareal'in ofsayt olmayan 5 pozisyonunu kesmeseler fark 3 değil 13
olurdu. Bi kere adamını tutsa şu Ömer Erdoğan piçi kafamı kesicem! Geçen
sene yapılan her orta gol olurdu şimdi atılan her ara pas gol oluyor.
Kronikleşen bu sorunları daha ne kadar izleyeceğiz, daha ne kadar kanser
olacağız yaa!
Eh be Fatih Hoca. Seni benim kadar destekleyen başka bir Galatasaraylı
varmıdır acaba... Ama yeter! Yeter valla iflahımızı söktün, bizi
Galatasarayımızdan soğuttun! Hadi şimdiye kadarki hatalarını geçelim,
fener maçında yaptığın oyuncu değişiklikleri bir faciaydı. Maçtan sonra
Volkan’ı sonuna kadar savundun. Sahada ilk dakikadan itibaren kayıpları
oynayan Volkan için “80’de yoruldu o yüzden oyundan aldım oyunda kaldığı
sürece çok iyiydi” dedin. E peki bugün niye Volkan sahada yok! Hani Volkan
iyiydi. E Volkan iyi değildiyse niye kendini ve futbolcunu savundun. Ya bu
maçta oynatmayarak hata yaptın, ya da fener maçında 80. dakikaya kadar
dayanarak. Yani nerden baksan hata yaptın...
Sahada bu gece 7 sarı kart var. Hepsi yok yere. Hepsi saçma. Nerede senin
otoriten koçum! Bu toy çocuklara bile söz geçiremiyosan kime söz
geçiriceksin sen!
Karar ver artık Batista iyi bir futbolcu mu, kötü bir futbolcu mu. İki
senedir adamı bir oynattın, bir oynatmadın. Bir kurtarıcı yaptın 5 maç üst
üste oynattın, bir günah keçisi yaptın 10 maç kadroya almadın. Bu adam
iyiyse oynat, kötüyse sat gitsin. Burda hata yapsan kızmayacağım ama bu
dengesizliklerin beni yıldırdı artık! Ya iki sene olmuş hala üst üste iki
maça bile 1000 tane farklı adamla farklı taktikle başlıyorsun yeter ya.
4-4-2’yse onu oynat, 4-5-1’se onu oynat, 3-5-2’yse bunu oynat. Ama her maç
götünü başını kıvırıp farklı taktikle çıkma gözünü seviyim karar ver
artık! Neredeyse kovulucaksın hala hangi taktik iyi hangi taktik kötü,
hangi futbolcu iyi hangi futbolcu kötü karar veremedin. Oyuncu
değişikliklerini zamanında ve doğru yapmayı öğrenemedin! Bu gece 10.
dakika bas bas bağırıyorum bu Murat’ın bu takımda ne işi var diye. Sonra
haftalardır bağırıyorum bu Ömer bizim defansta olmaz ikinci lig
takımlarının defansında bile olmaz diye...
Sabriyi banko bütün sene oynatın, sağ kanadını teslim ettin, sezonun en
önemli maçlarında –fener ve villareal- kızağa çektin. Nedir kardeşim neyin
peşindesin??
Fatih Terim senin iyice beynin sulanmış ama ben sana gerçekleri, doğruları
göstereyim. Bu takım 4-4-2 oynar. 90 dakika pres yapar. Yapacak fizik
kondisyonunu kazanana kadar da İstanbulu sokak sokak koştururum bu ruhsuz
ibnelere. Bu takımdan Bratu, Petre, Ömer Murat Erdoğan kardeşler!, Ergün,
Hasan, Suat Usta, Berkant direk gönderilir. Yönetime söylersin defansına
bir beyin, orta sahana bir beyin ve forvetine iş bitirici bir forvet alır.
Sağ ve sol bek alır. Sol açık alır. Oynatacağın adamlara lig başlamadan
önce karar verirsin. Adam kaçırmamayı, ofsayt taktiği uygulamayı
öğretirsin. Takıma kaybettirdiğin güveni tekrar kazandırırsın. fenerle
kadıköyde oynuyorum diye 4-5-1 oynamazsın çünkü GALATASARAY ismine bu
yakışmaz. Real Madrid’e karşı Man. Und. karşı çift forvet oynayan bu takım
sözüm ona zor deplasman diye götünü başını oynatıp tek forvet çıkmaz. Fark
yiyeceksende çift forvetle gol ararken yersin farkını. Yapılan ortaya bir
kişi bekleyerek değil. Gol atamayacağını bilerek yapılan cılız ataklarla
avunarak değil. Ve son olarak şeffaf olursun. Sezon sonu birşeyi
açıklayacağım dersen açıklarsın. Volkan kötüyken iyi diyei sahada ya
tutmazsın, tutuyorsanda ertesi maçta kadroya koyarsın götünü başını
oynatmazsın.
Yoksa gidersin...Yönetimde gider...Elbet yukarıda yazdıklarımı uygulayacak
biri gelir...Ersun Yanal gelir, Raşit Çetiner gelir...Yapma gözünü
seviyim, KENDİNE GEL ARTIK...
P.S: Yazı çok dağınık oldu kusura bakmayın ama o kadar sinirli, kızgın,
üzgünüm ki...Yarın yazsam daha düzgün bir yazı olurdu ama bekleyemedim.
İçimdekileri dökmezsem uyuyamam ben bu gece...
P.S: Gençlerbirliğine UEFA kupasında başarılar.

VILLAREAL BİTTİ, FENER NE OLACAK
Tarlada oynanan, ilk 20 dakikada acaba fark mı yiyeceğiz derken maçı
beraberliğe getirdiğimiz, sonra da galibiyeti kaçırdığımız bir maç geldi
geçti. Defans SOS vermeye devam ediyor. Ömer Erdoğan çok hata yapıyor. Hep
birileri ofsaytı bozuyor. Rakibe koşacakken, topa basacakken rakiple
birlikte geriye koşan ürkek bir defans anlayışı var Galatasaray'ın. Bu
sorun nasıl çözülecek bilmiyorum.
Pratez sağolsun iki gol de onun. Aslında 2-1'e getirdikten sonra sadece
biz oynadık ama bir organize ataktan gol çıkartamadık. Ne kadar acı.
Pratez olmasa belki yine biz güzel oynayacaktık ama maçı 2-0
kaybedecektik. Pozisyonu yaratıyoruz yaratmasına da gol atacak adam yok
işte...
Fazla bir yorum yapmak istemiyorum deplasmanda çıkıp aslanlar gibi
oynamamız gerek. Karşı takımda iş yok. İki gol atıp durdular. İkinci yarı
atak yapmayı bile düşünmediler. Eski Galatasaray olsa bunları 5'leyip
göndermişti...
Gelelim pazar günkü derbiye. Bir kere şöyle bir aklımızdan geçirelim
skorları. Önce marjinal skorları. Galatasaray fark atabilir mi? Atamaz.
Terim, hele ki Kadıköy deplasmanında gol bulursa defansa çekilir, forvet
çıkartıp orta sahaya adam alır. Geçen sene SamiYen'de bile 2-0'dan sonra
ikinci yarı golü düşünmemiştik. Kısaca biz kazanırsak zaten 2 golden fazla
atamayız bence. Peki Fener fark atabilir mi? Evet atabilir. Pier, Nobre,
Tuncay... Hepside hızlı, teknik, iş bitirici adamlar. Bizim defans ise
söylediğim gibi SOS veriyor. Dolayısı ile ipin ucu kaçtı mı Fener farka
gidebilir.
Galatasaray'ın yapacağı oyunu sakinleştirip, bol bol ayağa kısa pas
yapmak, kontrolü elinde bulundurmaktır. Fener seyircisinden aldığı gazla
bol bol pres yapacaktır, sert girecektir, kayarak gelecektir. Akıllı
davranırsak kart görme ihtimalleri yüksek. Ama Ümit Karan Villareal
maçındaki gibi rakiple ve hakemle oynamaya başlarsa bu sefer sahada biz
eksiliriz. Demek istediğim takımlar sahada normal şartlarda üstünlük
sağlayamıyorsa böyle bir yola başvurabilir. Ve inşallah bu kart olayı
bizim lehimize işler bu maçta.
Favori Fener. Galatasaray kazanacak. Allah yardımcımız olsun.
27 ŞUBAT'04

KAFAM KARIŞTI
Daha üç beş gün önce aşağıdaki yazıyı yazmıştım. Canaydın'ın tek
seçenek olduğunu falan... Daha sonra başkanın Lig TV'de programa
katılacağını duydum ve merakla ekranın başına geçtim. Bir çok konu
konuşuldu. Hepside geçmiş defterler falan... Ancak bir şey dikkatimi
çekti. Başkan "Eğer benden daha iyi kredibilitesi olacak, mali işlere daha
iyi yönelebilecek biri çıkarsa ben onunla birlikte(onun yönetiminde)
çalışmaya hazırım." Bana en başta klasikleşmiş "Bizden daha iyi yapacak
varsa çekilirim" söylemlerinden biri gibi geldi. Sonra program bitti ve
kanalları turluyordum. Başka bir kanalda bu sefer Ali Dürüst telefonla
canlı bağlanmıştı. Dikkatle dinledim. Dürüst "Ben marttaki seçimlerde
yokum. Hangi yönetim gelirse gelsin ben görev almayacağım. Ancak
Galatasaray'da bir koalisyon oluşturulur, herkes elbirliği edip farklı bir
oluşuma gidilir ve bana bir görev verilirse, işte o zaman Galatasaray için
bir dönem daha nefer olarak çalışırım." dedi.
Bu cümlelerden sonra camiada Selahattin Beyazıt'ın önderliğinde farklı
bir oluşum çabaları olduğu doğrulandı. Selahattin Beyazıt belki de
camianın en önde giden birkaç isminden biri. Herkes bu kişinin büyüklüğünü
kabul etmiş durumda. Canaydın'ın söylemleri de, Selahattin
Beyazıt'ın yönetiminde görev alabilirime gelebilir mi acaba? Hiç bir
başkan gelecek dönem ikinci başkan bile olsa yöneticilik sıfatına düşmeyi
hazmedecek kadar olgun olabilir mi?
Cevaplarını inanın bende bilmiyorum ama Selahattin Beyazıt'ın
önderliğinde güçlü bir yönetim gelecekse buna her Galatasaraylı gibi bende
heyecan ve umutla bakarım. Düşünsenize başkan Selahattin Beyazıt, ikinci
başkan Özhan Canaydın, basın sözcüsü Ali Dürüst, futbol şube sorumlusu
Ergun Gürsoy ve diğerleri... Kulağıma gelen başka bir duyum da 100. yıl
için böyle bir güç birliğinde eski başkanlar bile yönetimde olabilirmiş.
Zaten Ali Dürüst'ün konuşması da bence bu koalisyonu dillendiriyor ve
ancak böyle bir işbirliği olursa görev alacağım yoksa yokum diyor...
Beş gün önce tek yol Canaydın deyip gerekçelerini açıklamama rağmen bu
gelişmelerden sonra iyiden iyiye kafam karıştı. Bu oluşum acaba camiada
konuşulma aşamasında mı yoksa somut adımlar atılıyor mu? Veya bu doğru
olsa bile Canaydın böyle bir şeyi kabullenebilecek mi bilmiyorum ama
bildiğim bir şey varsa o da böyle bir "güç birleştirme" operasyonunda
kazanan Galatasaray ve Galatasaraylılar olacaktır. İnşallah bu gelişmeler
doğrudur ve bu oluşum için somut adımlar atılmıştır. Gelişmeleri merakla
bekliyorum...
25 ŞUBAT'04

BU PİSLİĞİ ANCAK YİNE O TEMİZLER
Galatasaray'da başkanlık yarışının sonuçlanmasına sayılı günler kaldı.
İki sene önce bayrağı devralan Özhan Canaydın, Lucescu yönetimindeki
takımla beraber başkanlığından sadece 8 hafta sonra şampiyonluğu gördü.
Tabii bu kendi başarısı değildi. Geçmiş dönemin başarısıydı. İşte o günden
sonra kupa nedir unuttuk, şampiyonluk nedir unuttuk, başarı nedir unuttuk!
İcraatları değerlendirirken 3 kategoriye ayırırız genelde... "Sportif
Başarı", "Mali Başarı" ve "Tesisleşme". Canaydın döneminde bu 3 alana
baktığımızda ortada sportif başarı adına hiçbirşey yok. Ne bir kupa var,
ne güzel futbol var, ne amatör branşlarda başarı var. Mali başarı ortada;
katlanarak giden borç yığını bugün itibariyle 250 trilyona ulaşmıştır.
Dolayısı ile borç eritmek bir kenara dursun Türkiye'nin en borçlu
kurumlarından biri haline gelinmiştir. Tesisleşme ise bu ikisinden daha
kötü konumdadır. Tesisleşme deyince ilk akla gelen STAD iki senedir
bekliyor. İş bitirici yönetim şimdiye bu stadı bitirmişti ama gelin görün
ki Canaydın iki sene daha kaybettirdi Galatasaray'a. Yeni stad yapılmadığı
gibi, bir de yapılacağı varsayımı ile futbol takımı dağın başında oynamak
zorunda bırakıldı...!
Kısacası hiç bir alanda hiç bir başarı yok! Aksine gerileme, düşüş,
zaman kayıpları, hata üstüne hatalar var. Bu koşullar altında mantıklı bir
insan "2 sene daha Canaydın" der mi??? Diyebilir!!! Çünkü "bu pisliği
ancak yine o temizler!" Canaydın kredisini tüketmiş bir başkan olarak
başlayacak yeni dönemine... Yeni gelecek herhangi bir başkanını ise hata
yapma payı olacak elbette. Canaydın geçmişinden ders alarak
başlayacak yeni dönemine... Yeni gelecek herhangi bir başkanını ise
yönetimin içinden olmadığı için bu hataları tekrarlama ihtimali olacak.
Özhan Canaydın'ın artık stadı yapmama gibi bir lüksü yok mesela. Bu
stad kesinlikle yapılacak. İyi transfer yapmama gibi bir şansı da yok, bu
sefer iyi transferler mutlaka yapılacak. Diyebilirsiniz ki "Nerden
biliyorsun? Sanki önceden verdiği sözleri tuttu, buna nasıl inanıyorsun?"
Evet tutmadı. Evet söylediklerini yapmadı ama artık yapacak. Yoksa deli mi
bu adam tekrar aday olup kendini rezil etsin. Bilmiyor mu bu sezonun
sonunda iyi transferler yapılmazsa başkanlığı daha sezon başlamadan
kaybedeceğini, ilk maçta yuhalanacağını. Canaydın artık herşeyin farkında.
Davulun sesi uzaktan hoş gelir misali ilk başkan olurken durumun
ciddiyetinin farkında değildi ve kötü tablo karşısında belini doğrultup
bir icraat yapamadı. Ama artık olayların içinde, mali tablolar masasının
üzerinde, Galatasaray seyircisinin beklentileri gün gibi ortada. Bunların
altından kalkacağına bu sefer emin Canaydın.
Tabii Canaydın'ı desteklememin sebebi sırf bunlar da değil. Karşısında
adam gibi bir aday yok Canaydın'ın. Olsa belki destekleriz. Bu yükü
omuzlayacağını bileceğimiz biri olsa belki yukarıda saydıklarımı bir
kenara bırakıp yeni başkan adayını düşünebiliriz. Ama o da yok. Her yol
Canaydın'a çıkıyor bu koşulda.
Galatasaray zaten dibe vurmuş durumda. Bundan daha kötü bir Galatasaray
olamaz herhalde. Olursa Canaydın bu noktadan çıkış olacak Galatasaraylılar
için. Haa, baktık bir düzelme yok bu takımda, bir ilerleme yok mali
tablolarda, tesisleşmede, sportif başarılarda... İşte o zaman ne
Galatasaray seyircisi, ne Galatasaray kongre üyeleri ne de camianın geri
kalanı bu gidişi iki sene daha beklemez merak etmeyin. O zaman başkanın
ipi çekilir, erken seçime gidilir ve Özhan Canaydın dönemi kapanır. Ama şu
an için görünen en mantıklı yol Canaydın'a son bir şans verilmesidir. Bu
pisliği temizlemesi için...
22 ŞUBAT'04

ÇOK YAŞLANDIN BE TURGAY ABİ
Her pazar Telegol'de içler acısı bir Turgay Şeren izliyoruz malesef. Artık
cümle kumakta zorlandığı, her programda çoğu kelimeyi yanlış söylediği
veya telafuz ettiği, cümleleri birden çok tekrarladığı bir Turgay Abi
izliyoruz. Ve git gide ne program konukları ne de telefonda bağlanan
insanlar Turgay Abi'yi takmamaya başladılar. Adamı resmen
konuşturmuyorlar. Bir soru sormak istese susturuyorlar! Bir konu açmak
istese duymamazlıktan geliyorlar! Artık son haftalarda öyle ki kameralar
bile çekmiyor Turgay Abi'yi... 15 dakika bir görüntü bile almadılar
koskoca tartışmalarda...
İşte tüm bunlar birleştirilince Turgay Abi'nin o programı bırakması
gerektiğini düşünüyoruz. Haddimize düşmez ama yavaş yavaş bu işleri
bırakması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu da kesinlikle kendisi için
düşünüyoruz. Koskoca Turgay Şeren bu hallere düşürülmemeli çünkü... Ama
şimdi bu yaşlılığın beraberinde getirdiği başka birşeye değineceğiz. Bu
olaylar sadece televizyonda böyle gelişmiyor, kalem tutan elleri de artık
çok yaşlı Turgay Abi'nin...
Turgay Şeren’in gazetede yazdığı yazı başlıkları vasıtasıyla Fatih
Terim’le diyalog kurma çabaları!?! (Top20)
1) Galatasaray bu mu Terim? (24.01.2004)
2) Fatih Terim, sen ne yapıyorsun? (16.01.2004)
3) Fatih sana yazıklar olsun... (06.01.2004)
4) Sen gerçek Fatih misin? (16.12.2003)
5) Fatih!.. Seni çok uyardım... (12.12.2003)
6) Fatih bu iş özür dilemekle olmaz... (11.12.2003)
7) Canaydın ve Fatih baş suçlularsınız! (09.12.2003)
8) Canaydın ve Terim Sami Yen'e koşun! (04.12.2003)
9) Fatih, aynaya bak doğruyu bulacaksın... (30.11.2003)
10) Fatih, bu takımı sen oluşturdun... (25.11.2003)
11) Çok şükür uyandın be Fatih! (18.11.2003)
12) Hem kendini hem de bizi kandırma Fatih! (07.11.2003)
13) Fatih Terim hiç mazeretin yok! (06.11.2003)
14) Fatih, bu nasıl Galatasaray? (18.10.2003)
15) Takımda kriz varsa suçlu sensin Fatih! (14.10.2003)
16) Fatih, seni canı gönülden kutlarım... (14.09.2003)
17) Fatih, G.Saray'ın parasını pul yaptın... (09.09.2003)
18) Fatih, futbolcuları fırçalamak yetmez... (26.08.2003)
19) Aman Fatih aynı hataları yapma! (17.08.2003)
20) Fatih, defanstan sen şikayetçiydin... (15.08.2003)
8 ŞUBAT'04

HAYDARİNNAAAAAA :) (GS 0 - ÇR 5 SONRASI..)
OOOOOOffff of ! Tam düzlüğe çıkacağız deken yine işer kötü gitmeye
başladı. Şimdi herkes birine yüklenecek; Terim, yönetim, futbolcular v.s.
Tabii hepsinin hatası var ama ben yönetimin üzerinde durmak istiyorum.
Terim dün gece tükürdüğünü yalamış mıdır, tükürdüğünü yalamak zorunda mı
bırakılmıştır??? İmza atmazsa Ümit Karan olmayacaktı ama dün sanki
mükafatlandırır gibi ilk 11'de çıktı Ümit!! Ama bırakın Terim gibi birini,
en “light” insanımız bile tükürdüğün yalamak istemez. Kaldı ki Terim hiç
istemez. Bir de milyonların önünde gelişmiş bi olay, hiç hiç istemez. Ama
tahminim o dur ki, yönetim Ümit'e öyle komik bir öneri getirdi ki çocuğun
kabul etmesine imkan yok. Kulağımıza gelenler peşin para yok, varsa da
diğer senenin başında küçük bir miktar var. Garanti para da yok. Maç
başına para var. Yani demek ki çocuk bi sakatlansa veya biraz kötü oynasa
senden benden züğürt gezecek bu sözleşmeye göre. Ben her dönem
futbolcuların fedakarlık yapması taraftarıyım ama soruyorum siz kabul eder
miydiniz böyle bir sözleşmeyi?? E hal böyle olunca Terim'de futbolcusundan
çok yönetimde suç bulduğu için Ümit'e kızamadı ve oynattı. Gelecek
tepkilerden korkmuş olsa gerek, basın mensuplarına da "7 şubata kadar
karar verme hakları var" dedi. Halbuki Terim’in verdiği süre hepimizin de
bildiği gibi maçlar başlamadan öncesine kadardı. Uzun lafın kısası,
sözünün eri Terim milyonlar önünde tükürdüğünü yalamak zorunda bırakıldı!
(Bence yine de oynatmamalıydı o da ayrı tartışılır.)
Yönetimin bir diğer ayıbı dün gece Show T.V ekranlarında çok net görüldü.
Hadi transfer falan yapamıyorsun, yeni stadı da yapamıyorsun, tesisleşme
falan boyunu aşıyor ama bu takımı mahalle takımı şartlarında oynatmaya
hakkın var mı senin ya!! Saha tarladan daha beter, alsana önceden
önlemini!! Uzun top atıyorsun top geri dönüyor!! Haziranda bu statta
oynayacağımız belli olmadı mı!! Şubat geldi rüzgar panelleri
takılıyormuş!! Kış bitti ulan!! Senin koskoca GALATASARAY'ı bizim yan
mahallenin şartlarında oynatmaya hakkın var mı ya!! Bu terbiyesizliğin bir
adım ötesi "gidin formalarınızı evde yıkayıp getirin" olur. Böyle bir şey
var mı yaa!! Tarlada, 300 kişiye karşı oynayacaksın, topa vuracaksın top
sana geri dönecek!! SÜPER TRANSFERLER YAPSAYDIKTA BU KOŞULLARDA KİMSE
OYNAYAMAZDI ZATEN üzülmeyin arkadaşlar.
Yani bu yönetimin yaptıkları, daha doğrusu YAPAMADIKLAR bir değil, on
değil, yüz değil!! Bilsem adam gibi bir aday çıkacak, %100 yeni adayı
desteklerim ama nerdeeeee!! Bir uyuz gider (Canaydın), bir uyuz gelir
(Dürüst)!
Hepimize Allah peygamber sabrı versin…

SİYAH-BEYAZ’IN SADECE SİYAH’I KALDI
Türk futbol tarihinde ilk kez bir karşılaşma, bir
takımın 5 kırmızı kart görmesi nedeniyle tamamlanamadı. Tatilden yeni
çıkmış Beşiktaş niye bu kadar sinirliydi cevabını bilen varsa söylesin
lütfen. Her topa giderken topa değil de rakibe koşan, 3 metre önce adamın
ayağını kırmak için yatarak gelen, iten, kakan, küfreden, durup durup
adamın üstüne koşmaya başlarken sinirden dilini sıkan bu futbolu ben daha
hayatımda hiçbir takımda görmedim. İnşallahta görmem çünkü bu hırs değil,
terörün ta kendisiydi.
Hakemin Ahmet Yıldırım’ı atma kararı dışında hiçbir kararı tartışılamaz!
Kesinlikle hepsi doğru. Zago kırmızıdan önce zaten adama ayak ve dirsekle
giriyor. Sonra arkadan bas ayağına kramponlarının izi çıksın!!! Sonra
İbrahim arkadan yumruğu sallıyor. Bir de utanmadan “Allah herkesin kalbine
göre versin” diyor soyunma odasına giderken... Ahmet bence topa Pancu’nun
vurduğunu göre göre tekmeyi salladı. Zaten Samsunlu futbolcu oraya gelene
kadar kaç futbolcudan dayak yedi de, en son hareketi Ahmet yaptı. Ama hadi
insaflı olalım diyorsanız bu hareket sadece sarı kart. Pancu’da Zago
misali bas ayağına kramponlarının izi çıksın dedi! Kırmızı doğru. Bakın
belki pozisyonu ileri geri, yavaş çekimde milyon defa izleyince “aman
canım ne var basamamış bile” diyebilirsiniz ama Pancu’nun niyetini anlamak
için onu maç boyu takip etmeniz gerekir. Adam dilini ısırıp rakibe koşuyor
yaa, diğerleri de öyle. İlhan Mansız’ın kartını söylemiyorum bile. Artık
maç bitsin diye yaptığı kesin. Zaten kırmızıların kralı, 4 arkadaşı
dışardayken fazla bile dayandı.
Samsunspor 10-1 yapabileceği maçı Beşiktaş’ın aşırı sert futbolundan
korkarak “neme lazım ayağım kırılabilir” diyerek ne rakibin üzerine gitti,
ne de top kendilerindeyken pozisyon aradılar.
Seyirciler çok çirkindi. Ne var yaa bir maçı da kaybet kardeşim. Bu kadar
çirkefleşmek niye! Kime küfredeceğini, ne yapacağını şaşırdılar. Kimi
zaman kendi adamlarına zarar verdiler. Daum, hakem dörtlüsü, Lucescu,
İlhan, Beşiktaşlı spor yorumcuları, Şansal Büyüka bu büyük hışımdan
nasibini alanlardan bazılarıydı. Biz 10 maçtır kazanamıyoruz, ne hakem
hatalarını sineye çekiyoruz bu kadarını yapamadık doğrusu., tebrikler!?!
Ve şimdi dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum. Efsanevi Ali Aydın
katliyamlarının ilkinde, bir kadıköy deplasmanında, sadece hakemi
alkışladı diye –o da arkasını dönüp giderken- atılan futbolcularla dolu
bir maçta 1-0 yenilirken atağa çıkıyor gol atmaya çalışıyorduk. Berkant’ın
bir frikiği vardı ki gol olsa maç 1-1 bitecek. Bugün Beşiktaş, kendi
sahasında, Samsunspor’a karşı yine aynı sayıda futbolcusu eksikken
ortasahayı geçemedi!!! Kendi arasında top çevirdi tam 10 dakika. BÜYÜK
TAKIM OLMAK LAFLA OLMAZ!!! BÜYÜK TAKIM OLMAK İŞTE BÖYLE OLUR!!! HA ÇİRKEF
TAKIM NASIL OLUR DİYORSANIZ, ONU BU GECE GÖRDÜK ZATEN...

TAM DA KENETLENME ZAMANI !
Ya sabah sabah adamı delirtecek o kadar çok şey oluyor
ki!!! Ne kadar büyük bir camiayız aslında bu onu gösteriyor!!! Bakın
şimdi;
Sergen Bey açıklama yapıyor. Başlıklar: "Galatasaray sezonu anca 4.
bitirir" "Operasyon yanlış". Ulan sen kimsin ki bu yorumu yapıyosun. Adam
gibi topunu oyna, bitsin gitsin... Senin haddine mi GALATASARAY hakkında
yorum yapmak. Göbekli hıyar...
Sabah gazetesinde sürmanşet Terim alehine haber yapıyor... Neymiş efendim
Terim kampta adam dövmüş. Bir iki tane kendini bilmez fenerli, kafileyi
her gördükleri yerde laf atacak, kimse de onlara haddini bildirmeyecek!!!
Hadi canım... Rizesporlular bile dayanamamış bu gerzeklere, bizimkiler
nasıl dayansın... (Tokatlamışsa da iyi etmiş Terim). Sabah gazetesine göre
şuçlu yine Terim... Ve bu ufak sürtüşme, spor sayfasının tamamını kaplıyor
ne hikmetse... İki maç kazandık ya hemen aşağı çekecekler... Yapmazlarsa
ayıp olur zaten. Yapın yapın. Yapın ki bende buralara yazılar yazıyım,
yapın ki Galatasaraylı dostlarımı hırs bürüsün, yapın ki biz
kenetlenelim.. Sonuna kadar gidin...
Ertesi gün aynı gazetenin bu sefer ekonomi sayfasında
Galatasaray var. AIG şirketiyle olan itilaf, dava sanki kaybedilmiş gibi
gösterilip -ki bu davada kesinlikle biz daha avantajlıyız- "Cimbom'un
kabusu:76milyon$" diye başlık atmışlar. Yazı boyunca Galatasaray davayı
kaybederse şöyle olucak, böyle olucak diye bir yazı... Aferin çocuklar,
sonuna kadar gidin...
Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin statların satılacağını
söylemiş. İyi güzel karara saygı duyarız. Artık 49 yıllığına kiralamaya
gitmeyeceklerini, stadları önce maçları oynayan takımlara önereceklerini
anlaşamazlarsa başka kurumlara da satabileceklerini söylemiş. AMAAAA
demecini aynen yazıyorum: "Ancak o takım stadyumu almazsa ve başka bir
alıcı çıkar ve ihale şartlarını yerine getirirse elbette şatış yine
yapılacaktır. Yani mesela (niye biz örnek veriliyorsak!!) AliSamiYen'i
öncelikle Galatasaray'a teklif edeceğiz(lütfetmiş!!). Ama farz edelimki
Galatasaray'la anlaşamadık. Bu takdirde başka bir alıcıya da verebiliriz."
Dünün bakanı 100 yıllık klübün stadını başka birine satacak!!! Bak şu
işe!!! Yine "ulan sen kimsin" diye cümleye başlıcam ama şimdi adam bakan
başımıza bi de iş almayalım. Bakancığım!! sen bugün varsın yarın yoksun
ama hakkında konuştuğun bu camia 100 yıldır var, Türkiye'nin en büyük, en
elit, en kaliteli camiası. Senin boyunu aşar bu stadı başka birine varmek.
Eylemi geçelim bu cümleler bile milyonları rahatsız etmiştir. Biz bu stadı
değil, oturduğun evi de satın alırız, kimsenin şüpesi olmasın!!!
Ve işte arkadaşlar bu haberlerin, bu açıklamaların, bu sataşmaların, bu
seviyesizliklerin, bu yalanın dolanın SONU GELMEZ! Zaman kenetlenme
zamanıdır. Sizlerden isteğim her platformda olmadığınız kadar
Galatasaraylı olun bu sefer! Kendini bilmezlere cevabını verelim.
Takımımızı savunalım. Örneğin, Pfizer firmasında çalışan itler takımımıza
laf ediyosa o firmayı mail yağmuruna tutalım "itlerinize sahip çıkın
diye". Cesur olalım, Terim'in arkasınbda olalım...Protesto edelim,
yazalım, çizelim, terbiyesizleri okumayarak cezalandıralım...
Kısaca korkulan bir grup olalım öyle ağzı olan konuşamasın hakkımızda!!
Her birimiz GALATASARAY'ın bir neferi olalım...Şimdiye dek olmadığımız
kadar güçlü, cesur, saldırgan!!!!!
16 OCAK'04

ACI AMA GERÇEK: GEÇEN SENEDEN DAHA KÖTÜYÜZ
Takımı eleştirmek için erken mi? Ligde 5 hafta geride
kalmış, iki ön eleme oynanmış, Şampiyonlar Liginin başlamasına üç gün var.
Yani erken falan değil.
Haftalardır sabırla bekliyorum iyi bir 90
dakika çıkaralım diye. İte-kaka kazanıyoruz 1-0, 2-1 falan. Tezat şu ki;
kazandığımız maçlarda rakip bizi elinden kaçırıyor! Bursa karşısında da
kurtarılan bir beraberlik var. İşte Konya maçı. Saha düzgün, hava güzel,
rakip 10 kişi ama sonuç mağlubiyet. E peki bu iş nasıl olacak Fatih Hoca!
Biz geçen senenin ilk maçından beri beklemiyomuyuz!? Daha beşinci haftadan
puan farkı beş oldu. Korkarım ki 30. haftanın sonunda Beşiktaş’ın 30 puan
gerisinde olucaz bu futbolu oynamaya devam edersek.
Futbolculara: Hepinizin beş tane evi, 5 tane arabası var. Şimdiye kadar
helal olsun diyordum ama bu futbolu gördükten sonra olmaz. Yazık ki
aldığınız paranın hakkını vermek bir kenara dursun, oynadığınız kişiliksiz
futbol “Artık bu maç Konya’nın hakkı, inşallah şansa bi gol atmayızda
adamlar üç puanlarını alırlar, bizede bilmem kaçıncı kez ders olur”
dedirtiyor. Hakan Ünsal; inşallah tez zamanda layık olmadığın bu takımdan
uzaklaşırsın. Şimdiye kadar ne yerin oldu, ne de bundan sonra olucak bu
kadroda. Oynadığın topu ikinci ligde bi sol bek oynasa hocası takımdan
kesmezse şerefsizim ama bu adam ne hikmetse GALATASARAY’da hala ilk 11.
Abdullah’ı niye aldığımızı Hıncal kadar ben de sorguladım ama bulamadım.
Milli takımda oynadığı zamanlarda, bir maçta, bütün takım canla başla
mücadele ederken ayakkabısını bağladığı görüntüleri hala aklımdan gitmiş
değil. Transfer haberini duyduğum gün intihar etmeyi düşündüm. Bu adam
Galatasaray’a faydalı olursa bende eleştiri yazısı yazmayı bırakıcam.
Bülent Korkmaz ve Frank DeBoer ikilisi yavaş, hantal v.s. Tecrübeli
diyosun ama Bülent’in yaptığı hatalara bakınca “Tecrübede konuşmuyor
kardeşim” diyosun içinden. Gelelim ortasahaya... Sezon başı neredeyse tüm
Galatasaraylıların gönderilmesinde hemfikir oldukları Hasan Şaş belkide
sahanın en çok koşan adamıydı bu akşam. Geçmiş haftalarda da yaptıklarına
bakarsak iyiki gitmemişsin be Hasan. Peki ama ya diğerleri! Ayhan salağına
ne demeli! Oynadığı birkaç iyi maçtan başka aklımdaki Ayhan portresini
açıklıyorum: Çılız, çelimsiz, topu devamlı geriye oynayan, oyun
kuruculukla alakası olmayan, çok fazla basit hata yapan, ucuz toplar
kaybeden bir oyuncu. Ve Fatih Hoca’da bundan medet umuyo! Yazık günah..
Sabri’ye lafım olamaz. Daha küçük. Çalışacak olacak. Hakan Şükür’e de
attığı goller sebebiyle şimdilik laf söylemiyorum yoksa bu gece
gezinmekten başka bişey yapmadı. Petre ve Bratu... Bratu bugün sıfırdı.
Petre hızlı oynadı, pas dağıttı ama sonucu değiştirecek bişey yapmadı
oynadığı süre içinde. Yinede kötünün iyisiydi.
Kısaca kadro; beceriksiz, adam eksilten yetenekli futbolcuların
bulunmadığı, daha çok “asker” diye tabir edilen futbolculardan oluşan ama
bu askerlerinde iki senedir bir türlü acemiliğini bitirip subay
olamadıkları, skoru değiştirecek kabiliyeti olmayan, şampiyonlar liginde
HİÇBİRŞEY yapamayacak bir kadro. AYNI GEÇEN SENEKİ GİBİ!!!
Fatih Hoca’ya: Geçen sene eleştirdim ama laf söylemedim. Forever Fatih
Terim dedim, sabırla bekledim. Olmayınca her Galatasaraylı gibi başımı öne
eğip bu seneyi bekledim. Bu sene de bekledim aslında. Temmuz 1’de topbaşı
yapıldı bütün hazırlık karşılaşmalarını izledim. Liverpool maçı ve ön
elemeler dışında yine dişlerimi sıkar oldum. Ama artık konuşucam Fatih
Hoca. Yeter! Ya bu takıma adam gibi top oynatırsın ya da Galatasaray
çatısı altında başka bir göreve soyunursun. Ben Galatasaray’ın 14 sene
şampiyon olamadığı yıllarda yaşamadığım için Galatasaray’ın bu kadar uzun
süre mahalle takımından farksız oynadığını hatırlamıyorum. Geçen senenin
başından beri bütün kasetleri izleyin GÜZEL FUTBOL kaçında var bir bakın.
Oyuncu değişikliklerini taa ilk Galatasaray döneminden beri eleştiririm,
malesef hala daha eleştiriyorum. Sahada kötünün iyisi kim HASAN ŞAŞ. Kim
oyundan çıkıyor HASAN ŞAŞ. Sahada diğer kötünün iyisi kim PETRE. Kim
oyundan çıkıyor PETRE. Arif’i yanına aldın, adamda forma var belli ki
oyuna girecek, sende yanında taktik veriyosun daha oyun 0-0. Kamera bu
olayı gösterdikten sonra tam 15 dakika geçiyor Arif öyle oyuna giriyor!
Arif’ten bişey beklediğimden değil ama yapacaksan adam gibi oyuncu
değişikliği yapacaksın, zamanında yapacaksın! 75’ten sonra oyuna aldığın
hiçbir adamdan da birşey beklemeyeceksin.
Diyelim bu kadroyu eline yönetim sundu ve “başka yok bizden bu kadar”
dedi. Öyleyse versene istifanı Fiorentina’daki gibi veeya bizden
ayrıldığın zamandaki gibi. Ne demiştin: “Bu yönetim ve yaptıkları planla
önümü göremiyorum.” Şimdi önünü görüyormusun. Ben sana hemen söyleyeyim,
ligde yine bir ikincilik veya üçüncülük. Şampiyonlar Liginde de HEZİMET!!
Yönetime: Anjiyo oldun ya başkan... Geçmiş olsun, görevi bırak! Yeter bizi
kanser ettiğin! Hadi sportif başarıyı, transferleri, bilmem neyi geçtim de
Ali Dürüst’ün kalkıpta bu saatten sonra “kredi ay sonuna kadar gelmezse
başka alternatifleri değerlendiricez” demesi komik. Çok komik... Sen kalk
herşey bitti diye lanse et sonra başka alternatif diye zırvala. Daha
komiklikler sayıyım mı!? 6. hafta geldi çattı bir yol bile yapılmadı
Olimpiyat Stadına. Yemin ediyorum Aziz Yıldırım olsaydı kendi cebinden
parayı verir, kendi inşaatlarından ustaları getirtir orayı rahatlatıcak
iki tane yol yapardı.
Fenerlilere 4 bin bilet veripte geriye kalan 16 bin koltuğu emniyete
vermek niye?? Bunu zannediyomusunuz ki fenerbahçe kendi stadında yapardı
veya yapıcak. Biz yine efendi uslu –gerizekalı gibi- bütün kale arkasını
feda edicez onlara, ikinci yarıda kadıköyde bizi bi köşeye sıkıştıracaklar
önce bi güzel dövüp kafamıza mermerleri atıp azımıza sıçıcaklar sonrada
güvenlik görevlileri gelip dışarı çıkartacak bizi. Bakın görün, demedi
demeyin! Daha geçen senenin el sıkma, üç büyük transfer zart zurt
komikliklerini de geçiyorum. YETER!
Ben bu futbolla fener maçına gitmeme kararı aldım. Aç kalıcam, susuz
kalıcam, statta çişim gelicek yapamıcam, uykusuz kalıcam, param gidicek,
sesim gidicek... Orada 11 futbolcu kıçını kaldırmadan en ruhsuz halleriyle
maç oynayacaklar (fener maçı için konuşmuyorum genel olarak) sonrada son
model arabalarına binip eve gidecekler. Yok öle!!! Çoğunuz bu yazıya tepki
gösterecek biliyorum ama herşeyinde bir sınırı var. Ve bende insanım
benimde sabrım bir yere kadar. Sonuna kadar Galatasaraylıyım ama sonsuza
kadar susmam.
Moraliniz daha fazla bozulsun istemiyorsanız pazartesi akşamı 90 dakikayı
kesin izlemeyin çünkü Hıncal bu yazdıklarımın on katını söyleyecek adım
gibi eminim.
Son olarak bu futbolla Juventus’un en son izlediğim maçı (Şampiyonlar Ligi
kupa finali)’ni karşılaştırıyorumda... Allah yardımcımız olsun. Manchester
deplasmanlarına iddaya giren ben, ilk defa bu kadar ümitsizim. Hiç
şansımız yok!
P.S: Herkes benim Galatasaraylılığımı bilir, tartışmaya gerek yok ama bu
kadar ağır eleştiriden sonra söylemekte fayda var: Maçtan saatler sonra,
belkide çoğumuz maçı unumuşken bu yazıyı yazıp size ve bazı yerlere
yolluyorum. Bu Galatasaray aşkı ve Galatasaray’ın şu anki durumundan çok
üzüntü duyduğum içindir...
13 EYLÜL'03

TELEGOL-FATİH HOCA-TRANSFERLER
Aynen galatasaray.org'a yazdığım mail'ı aktarıyorum:
Fatih Hoca'nın az önce Telegol programına yaptığı bağlantıyı üzüntüyle
izledim. Futbolu bilmez polemik adam Ahmet Çakar Hocamızla aynı değere mi
sahip, onunla aynı seviyedemi ki bu şekilde konuşabiliyor! Bu dialog
olucak işmi! Klübümüzün basın sözcüsü nerede! Neden daima herşeye Fatih
Hoca cevap veriyor! Her takımın şaklabanı, ağzı laf yapanı, hokkabazı bu
programa canlı bağlanırken neden bizim en büyük değerimiz onlarla aynı
seviyeye inmek zorunda bırakılıyor! Olmaz! Bir Galatasaraylı olarak
uyuyamıyorum, internete girip size yazı yazıyorum! Olmaz...
BASIN TOPLANTISI VE TRANSFERLER
Ayrıca Hocamız lig bitince basın toplantısı düzenleyip herşeyi
açıklayacağını söylemişti. Hani basın toplantısı nerede! Hani şeffaf
yönetim!
Transfer konusunda da söyleyecek bişey bulamıyorum! Ahmed Hassan, Sinan,
Okan! Türkiye'de adam kalmadı yurt dışından da herkesi kaptıracaksak
bizim, sizin, hocanın, başkanın, herkesin işi ZOR!
9 HAZİRAN'03

TRANSFER MEVSİMİ BAŞLARKEN
"Yabancılardan sadece Mondi kalıcak" yorumlarını okuyunca üzülüyorum
çünkü Xavier'e gerçekten bizim defansı toparlaycak adam gözüyle bakıyorum.
Tamam yavaş, tamam adam kaçırıyor ama bunlar zamanla düzelir, defansın
uyumuyla aşılır. Sanki Pope çok mu hızlıydı, hiç mi adam kaçırmıyordu! Hem
Xavier yarım sezonu burada geçirerek adaptasyon sürecini aşmış bir
futbolcu. Korkusuz, hırslı.. Kesin kalmasında fayda var. Defansın
göbeğinde de oynuyor sağ bekte oynuyor. Asıl yeri sağ bek zaten, keşke
gelecek sene oraya monte edilse. Capone gibi senelerce oynar bence
mevkiinde.
Gelelim mutlaka gitmesi gerekenlere. Bakın Suat Kaya gereksiz
bir yedek, vefasızlık etmiyorum ama jübile şart. Neden bir yedek hakkımızı
boşuna harcayalım ki. Lukunku mutlaka gitmeli. Ben hayatımda bu
kadar yeteneksiz bir forvet görmedim. Lukunkuyla sezona başlamak veya
bırakın sezona başlamayı, onu takımda tutmak intihar olur. Koca bir sezon
"hiçleri" oynayan ve sağ kanadın felç olmasına sebep olan Ümit Davala
mutlaka gönderilmeli. Onun oyununu ikiye, üçe katlayacak yerliler var
bizim süper ligde! Çok daha etkili bir sağ kanat almamız şart. Zaten bu
sene başımıza ne geldiyse kanatların iyi çalışmamasından geldi. Terim'in
sistemi kanatların ileri geri devamlı durmaksızın çalışmasıyla güçlenip
kendini buluyor, yoksa işte bu sezon gibi desteksiz bir taktik sönük
kalıyor, tam anlamıyla olmuyor. Hakan Ünsal gitsin demeyeceğim çünkü o da
Ümit Davala kadar yararsız olmasına rağmen son dönemlerde kendini
toparladı. Birde transfer döneminde sol bek aramayalım derim. Hem yeni
sezonda daha iyi bile olabilir. Vedat İnceefe...bence kesin
gitmeli. Böyle bir defans ne vardı, ne de olacak. Vasatı hiçbir zaman
geçemediği gibi çoğu kez yaptığı inanılmaz hatalarla bize çok büyük
şeylere mal oldu Vedat. Mutlaka gitmeli. Defansın ortasına adam mı yok!
Emre Aşık çok daha sağlam bir oyuncu bence. Hasan Şaş...Bütün sezon
koca bir "hiç" daha. Kendini geliştirmek hikaye. Çocuk tıkandı. İleri
depar topu sağa çek, o kadar. Sonra ya kötü bir orta yap, ya çalım
denerken topu kaptır. Gitsin, o da rahatlasın, biz de...İşte sizi bir
mutlak gitmeli daha: Revivo. Artık 2004 yılında futbolda çelimsiz
futbolcuya yer yok! Bu böyle biline. Revivo ne bir Hagi olabilir ne de bir
Felipe. Yapıp yapacağı iki orta, o da kendine kalsın. Kesinlikle çok daha
etkili bir 10 numara bulmamız lazım, yoksa bu iş Revivo ile olacak gibi
değil. Son banko Pinto. Daha genç ileride süper olucak ayaklarını
ben yutmam. Yetenekli futbolcu biraz kendini gösterir öyle değil mi! Sağ
kanadın en uzağına gidip kaybolmaz, her topu alıp dönüşünde topu
kaptırmaz, 10 tane kötü vuruyorsa 2 tanede iyi vurur ama, YOK. Bu topçu da
bu meziyetler yok ve oluşana kadar bekleyecek sabrımız da yok. Kaç defa
Pinto'yu oyuna soktuk maçlarda ve hiç katkısı olmadı. Belki yerine daha
faydalı biri girip iki üç tane olumlu hareket yapsaydı durum farklı
olabilirdi.
Kesin gitsinler yukarıdaki kadar. Diğer gitsinler bence Galatasaray'da
yer bulamaması gereken futbolculardır. Kabiliyetli, ama sınırlı kabiliyeti
olan futbolculardır. Hani Championship Manager'de "potential ability" diye
birşey var, oynayanlar bilir. İşte bu diğer gitsinlerin, "potential
ability"leri bu kadardır. Örneğin Arif ve Batista'dan daha fazla birşey
beklemek yanlış olur, e bu halleriylede takımda oynayacak oyuncular değil.
O zaman!?! Ama tabii Fatih Hoca'nın görüşü. Zaten yukarıdaki mutlak
gönderilmesi gerekenler giderse ve yerlerine iyileri alınırsa, bu
futbolcular göze batmaz, takımda kalmaları olumsuz bir durum yaratmaz. Ama
dedim ya, fayda da sağlamaz...
Gelelim kimler alınmalıya...Gazete ve televizyonlarda yine onlarca isim
dolaşmaya başladı. Türkiye'de Ahmed Hassan ve Sinan elden gitmiştir.
Geriye kalan gözde 6-7 futbolcudan alınabilenler alınmalıdır. Mukavelesi
biten yetenekli futbolcuların yanı sıra, birkaç milyon doları gözden
çıkartmaya değecekler de vardır. Uzun lafın kısası yerli futbolcu önemli
bir olaydır, takıma uyumu daha kolaydır, yetenekliler vardır, gençlerdir
vesaire vesaire...Gökdeniz, İbrahim Toraman, Okan Koç ve Serkan bunlardan
birkaçı...
Yabancılar... Kesinlikle bir forvet, bir de 10 numara, yani iki süper
yabancı şart. Lamı cimi yok. Forvette Kallon'un ismi geçiyor. Çokta süper
olur. Serginho yine isabetli bir yabancı transferi olabilir. Porto'dan
Deco, Van Hoojdonk, geçen sezonun başında isimleri geçen Arjantinli Nanni
ve Nuno Gomez, Tunuslu Trabelsi, Lyon'un golcüsü Andersson da söylentiler
arasında ama bu son cümlede ismi geçenler biraz hayal gibi...
Bakın gitmesi gerekenlerin tamamı bu takımdan elini ayağını çekerse,
üçte demiyorum iki tane isabetli kaliteli yabancı ve üç-dört tane
yetenekli yerli alınırsa işler iyi gitmeye başlar, bizim ve Fatih Hoca'nın
da yüzü güler. Aksi halde işimiz bir hayli zor.
Son olarak birşeye değinmek istiyorum. Takımda transfer dönemi
açılırken -bence- yeri belli oyuncular var. Kalede Mondi, sol bekte Hakan
Ü., defansın göbeğinde Bülent K., ortasahanın ortasında Volkan A. ve
forvette Ümit K.'ın yerleri en azından şimdilik belli gibi. Bir de eğer
gönderilmezse Xavier sağ bek oynar derim. O zaman bize Bülent'in yanına
defansın göbeğine bir adam, sağ ve sol kanat, ortasahanın ortasına
Volkan'ın yanına bir 10 numara, bir de forvet lazım Ümit'le beraber
oynayacak:p Ben az gibi söylemişim pardon yani takımın yarısı var yarısı
yok gibi şu an.
Tüm bu yazıyı toparlamak gerekirse; gönderilmesi gereken 7 must oyuncu,
alınması gereken iki veya üç kaliteli yabancı, üç veya dört kaliteli
yerli. Budur...
30 MAYIS'03 |