KÖŞE YAZILARI
ANA SAYFA ] MAÇ ANALİZLERİ ] [ KÖŞE YAZILARI ] TARİHİMİZ ] UNUTULMAZLAR ] ENLER & İLKLER ] TEZAHÜRATLAR ] KADROMUZ ] KUPALAR ] ALBÜM ] EFSANE RAKİBİMİZ ]

 


 

 

CANAYDIN BAŞIMIZDAYKEN 100 SENE TOP OYNASAK 90'INDA FENERBAHÇE ŞAMPİYON OLUR

kötü bir lig ve şampiyon fener..öncelikle tebrik ederim

benim hayatım boyunca izlediğim en kötü futbol oynanan ve en basit ligdi bu sezon..şampiyon olmak o kadar kolaydı ki..her hafta her takım birbirine uzattı şampiyonluk tepsisini..sonunda ancak son 5 dakikada gelen beraberlik golüyle şampiyon fener oldu..düşünün söke söke fln diil..zar zor alınan 1 puanla..

ya galatasaray..yine yeni yeniden uzatmalarda yenilen bir gol ve giden puanlar..3-1 önde götürdüğün maçı 3-3 bitirmeler..toplamda kaçan 6 penaltı..ve maçın sonunu getiremeyecek kadar karaktersiz bir futbol

beşiktaşı söylememe gerek yok..iki ileri bir geri, bir ileri iki geri..şampiyonluğa en başta inanmak lazım..beşiktaşta bu bile yoktu..

başımızda kapıcı mehmet usta olsaydı ve köyündeki toprağını satıp şu takıma bir 10 numara alsaydı bugün GALATASARAY şu dandik ligi on puan önde tamamlamış olurdu..ben artık canaydın hakkında bir yorum yapmıcam, sadece aşağıdaki üç satırı atfediyorum kendisine..100 sene daha yaşasa ve başkan olsa, 90 tane fb şampiyonluğu görürüz..neyseki 100 sene yaşayamayacak!!

Şimdi oturduun yerden kalk ve fener kafilesini karşılamak için havaalanına git ve onlara şöyle seslen: "sevgili fenerbahçeliler şampiyonlunuzun tek sebebi; benim GALATASARAY tarihinin gelmiş geçmiş en kötü başkanı olmamdır!"

13 MAYIS'07

NE DİYOSAK O! (BEN YAZDIM, BİR GÜN SONRA HINCAL YAZDI)

Kimler geldi kimler geçti Özhan Canaydın'ın başkanlığı sırasında... Ali Dürüst, Burak Elmas, Abdürrahim Albayrak, Ergun Gürsoy, Semih Haznedaroğlu, Bülent Tulun ve belki de aklıma gelmeyen birkaç yönetici daha... "Arkalarındayım" diyip sabah kalktığımızda öğrendiğimiz Fatih Terim, G. Hagi vakaları... E. Gerets de yolda biliyorsunuz...

Canaydın, adam harcamak diye bir yarışma yapılsa tartışmasız birinci gelir. Şimdi de Ulusoy! Dünya ahiret karşısında dursa GALATASARAY'ın yanında durması gereken adam. Geçen seneki fahiş hakem hataları GÜYA Galatasaray'lı olan Levent Bıçakçı yönetiminde ayyuka çıkmışken, artık Sabah ve Hürriyet gazetelerinin "hatalar olmasaydı puan durumu şöyle olacaktı" gibi manşet atmalarına neden olan bir ilk yarıdan sonra, sayın Ulusoy başkanlığa gelmiş ve BU HATALAR BIÇAK GİBİ KESİLMİŞTİR. O dakikadan sonra adil yönetilen ligde de Galatasaray şampiyon olmayı başarabilmiştir.

Şimdi ben sormak istiyorum RESMEN GEÇEN SENEKİ ŞAMPİYONLUĞU BORÇLU OLDUĞUMUZ ULUSOY'un İSTİFASINI İSTEMEK NİYE? Bunca basiretsiz davranışlarına bir yenisini eklemek niye?

Cevabını hepimiz biliyoruz. Şu anki iktidar partisi -daha doğrusu tek adam Recep Tayyip Erdoğan- ve Fenerbahçe camiası -daha doğrusu tek adam Aziz Yıldırım- karar vermişler, seyrantepe kozunu Galatasaray'a karşı kullanacaklar. Yani "Ulusoy'un karşısında dur, Seyrantepe için gerekli olan izinleri al". Canaydın'da toy bir iş adamı gibi balıklama atlamış ve Ulusoy'a sırtını dönmüştür.

Bu kadar basit dolaplarla cephe değiştiren bir Galatasaray tavrı olabilir mi? Bu kadar kişiliksiz bir duruş olabilir mi? Bu kadar basiretsiz bir başkan olabilir mi?

HERŞEYİ GEÇİYORUM; rüzgar panellerini, Aslantepeyi, Samiyen'i, Eurocard projesini, Sahip Som Amcamızı, Adayı, Rivayı, Kalamışı, Mehmet Cansundan 65 milyon dolarla aldığın hesap defterini VAAD ETTİĞİN ÜZERE 5 SENEDE SIFIRLAYAMADIĞIN GİBİ bugün 200 milyon dolarla çıkardığını, Ünal Aysal gibi bir haraketiyle bu camiayı düzlüğe çıkartacak adamı küstürdüğünü, riberyi, olimpiyat stadı rezaletlerini, 7 lig 3 avrupa kupası 3 süper yabancı palavralarını, yukarıda saydığım ve bazıları Galatasaray için çok büyük değere sahip yönetici ve teknik direktörleri bir bir harcadığını... Evet hepsini geçiyorum...

SADECE BUGÜN ORTAYA ÇIKAN TABLO KARŞISINDA SERGİLEDİĞİN TUTUM BİLE SENİN BİR AN EVVEL BU MAKAMI BIRAKMAN İÇİN YETERLİDİR. Bugün bu 'U' dönüşünü yaptın ama, sen bu kafadayken sana Seyrantepeyi de yaptırmazlar. Ağzına bal çaldılar, adamı devirecekler, üstüne bu sezon rahat rahat şampiyon olacaklar. Belki sonra sana hani şu Seyrantepeye dikeceğin, onu da parasını taraftarın adları yazacak diye bizlerden talep ettiğin 100 direği diktirirler...

Sen bu Galatasaraylıları kanser ettin, Allah'ta seni bildiği gibi yapsın...

***

Yukarıdaki yazıyı dün ultrAslan'ın sitesine yazdım 1000+ kişi okudu. Bu da bugün Hıncal'ın köşesindeki yazısı. Aynı konuya değinmiş hatta neredeyse aynı şeylerden bahsetmiş;

Özhan Canaydın Galatasaray'ı bırakıp gidecek kadar seviyor mu?. Sevgili dostumun aynaya bakıp, kendi kendisine sorması gereken soru bu..

İş başına geldiği günden beri, yöneticiliğin en kötü örneklerini vererek, Galatasaray'ı arka arkaya uçurumlara yuvarlayan Başkan artık kendisi ile hesaplaşmalı.. "Kalırsam kulüp çöker, bırakmalıyım" demeli..

Özhan Canaydın geldiği günden bu yana Galatasaray'a darbe üstüne darbe vurdu. El attığı her konuda hüsrana uğradı. Verdiği sözlerin hiçbirini tutamadı. Galatasaray bugün iflas noktasında.. Bu noktadan dönebilmek için de, Başkan AKP Hükümeti'nin kuklası olmayı kabul etti. Başında bulunduğu iki kurum, Galatasaray ve Kulüpler Birliği'ni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın emirleri ile yönetmeye başladı. İktidara yaranırsa, Seyrantepe Projesi'ne onay alabilecek..
Sorarım size bu mudur Galatasaray?.. Tarihinde böyle bir utanç var mıdır?.
Nedir Seyrantepe?..
Yüz karası..

Seyrantepe'de Galatasaray'ın 340 dönüm üst kullanma hakkı var. Bunun 120 dönümüne stad yapılacak, geri kalanı TOKİ'ye devredilecek. Yetmedi.. Tarihi Ali Sami Yen de TOKİ'ye devredilecek. TOKİ bu yağma karşılığında, Galatasaray'a 50 milyon dolarlık stat yapacak. Canaydın bu 50 milyon doları bulmayı beceremediği, başaramadığı için, Galatasaray'ın geleceğini, babasının malı gibi dağıtıyor. Korkusuz, pervasız ve utanmasız.
Niye bu hale düştü Galatasaray?..
Çünkü..
1. Ünal Aysal, Ali Sami Yen Stadı'nı, dünyaya parmak ısırtacak bir çağdaşlıkla yapmayı, 15 yıl boyunca işletmeyi ve işlettiği her yıl ayrıca 10 milyon dolar ödemeyi teklif etti. Ayrıntıları Ali Dürüst çok iyi biliyor. Canaydın bu akıllara seza teklifi elinin tersi ile itti. Çünkü o günlerde Sahip Som diye karanlık bir adamın peşine takılmış, dahası Galatasaray'ı da takmıştı. Kongre kongre olsa, sırf bu sebepten Canaydın'ı kulüpten ihraç ederdi. Onlar yeniden seçtiler, ben de "Bu kongre üyeliği bana itibar sağlamaz" dedim ve istifa ettim.
Canaydın'ın kandığı hesaba göre, Som 100 milyon dolar kredi bulacak, bunun 10 milyonunu komisyon olarak alacak, 50 milyon dolara stat yapılacak, 40 milyon dolar da Canaydın'a kalacaktı.. Kulübün ihtiyacı olan sıcak parayı karşılamak üzere..
Canaydın bom bom attı.. "Para 29 Haziran'da bankada olacak" diye.. 29 Haziran'da bankada para yok, ama başkanın yüzünde yediği tokatın parmak izleri vardı.
Kredi için proje isteyen banka, yollanan dosyaya bakmış ve Canaydın'a "Bu proje 50 milyona çıkar, niye 100 istiyorsunuz, bizi gerzek mi sandınız" demiş ve sormuştu, "Bankalar piyasasında adı kara listede bir adamı aracı kullanmaya sıkılmadınız mı?."
Galatasaray'ın uluslararası banka piyasasında adını iki paralık eden Canaydın, bir daha kredi bulma şansı kalmayınca, işte böyle, 220 dönüm arazi, artı Ali Sami Yen'i vererek stadı yaptırmaya çalışıyor. Yetmiyor.. Bir de iktidara yaranmak için çırpınıyor ki, başbakan engel olmasın.
2. Seyrantepe projesi aslında Mustafa Sarıgül'ün. Her şeyi düşünen, planlayan o. Üstelik, Sarıgül projesinde Ali Sami Yen de elden çıkmıyordu, Seyrantepe'de stad dışında kalan 220 dönüm de.. Seyrantepe'ye modern stat yapılırken, geri kalan araziye ve fevkalade kıymetli Ali Sami Yen'e, gelir getirecek tesisler yapılıyordu. Bu devamlı bir gelirdi ve Galatasaray'ın geleceğini garanti altına alıyordu. Sarıgül projeyi Orhan Mizanoğlu ve benim önümde başkana hesapları, çizimleri ile anlattı.
Canaydın "Proje harika.. Ama biz Amerikan Bankası'na şu an başka proje verdik. Onu geri alıp bunu verirsek işler uzar. Oysa 100 milyon dolar kredi 2 ay içinde hesabımıza yatacak. Para elimize geçtikten sonra bankaya bu yeni projeyi sunarız. O kadar güzel ki, hemen 'Evet' derler. Onun için sen bu projeden şu ara kimseye söz etme. Unut. 100 milyon dolar bankaya yatınca birlikte açıklarız" dedi. Sarıgül'ün yapacağı bir şey yoktu. "Emriniz olur başkanım" dedi ve çekildi.
Ve Özhan Canaydın, krediyi alamayıp rezil olunca, Sarıgül'ün projesine, kendisininmiş gibi sarıldı. Onu da yüzüne gözüne bulaştırdı.

Galatasaray Kongresi de gaflet uykusunda olduğundan şimdi, Seyrantepe'nin üçte ikisi ve Ali Sami Yen karşılığında, Galatasaray'a bir inşa edilecek. Onun da projesi ortada yok. Gören yok, bilen yok, nedir, nasıldır?.. TOKİ ne yap arsa onu kabullenecek Galatasaray. Çünkü beceriksiz ve başarısız Özhan Canaydın'ın eli mahkûm..

Bakın, sportif başarısızlıklar, futbolun düştüğü zavallı halden falan söz etmiyorum. Sadece stat işini nasıl yüzüne gözüne bulaştırdığını anlattım. Gerisini anlatmaya, bu köşe, bu sayfa değil tüm gazete yetmez..

Özhan Canaydın Galatasaray'ı biraz, ama birazcık seviyorsa, tez elden bırakıp gitmeli.. Fenerbahçelilerin en sevdiği Galatasaray Başkanı unvanını da yanına alarak derhal gitmeli..

Hıncal Uluç

28 ARALIK'06

CHAMPIONS LEAGUE'DE BAŞARILI OLMAK
LİGDE FENERİN 100. YILINDA ŞAMPİYONLUĞA OYNAMAK İÇİN
YAPILMASI GEREKENLER
GÖNDERİLMESİ-ALINMASI GEREKEN FUTBOLCULAR

14 Mayıs 2006 saat 20:45 itibariyle anlatılması imkansız, tarifsiz duygular içinde sezonu bitirdik. Ve en olamamamız gereken sezonda ŞAMPİYON olarak bir tarih daha yazdık... Şimdi ise geleceği, önümüzdeki sezonu konuşmanın vakti. Öncelikle belirtmek isterim ki; benim burada yazdıklarımın çoğu havada kalıcak. İmkansız oldukları için değil ama, GS yönetiminin bu kadar kararlı ve güzel adımlar atacağını düşünmediğim için. Örneğin takımda hala nasıl oynatıldığına hayret ettiğim Volkan Aslan'la 3 yıllık sözleşme yenilenmesi de zaten bu söylediklerimin tamamen hayata geçmeyeceğinin en güzel örneğidir. Benim futbol bilgime göre Volkan Aslan 1. ligde hiçbir takımda top oynayamaz...

Öncelikle kiradan dönmüş, sözleşme yenilemiş ve şu an itibari ile kesin gitmiş(Saidou) futbolcuları göz önünde bulundurarak kadromuza bir bakalım;

Kaleci:
Mondragon +
Aykut Erçetin
Fevzi Elmas

Defans:
Cihan Haspolatlı
Song +
Tomas +
Emre Aşık
Orhan Ak
Yalçın Ayhan
Ferhat Öztorun +
Uğur Uçar +

Orta Saha:
Ayhan Akman
Ergün Pembe
Hasan Şaş
Volkan Aslan
Sabri Sarıoğlu
Altan Aksoy
İliç +
Heinz +
Aydın Yılmaz +
Özgürcan Özcan +
Mehmet Güven +
Mülayim Erdem +

Forvet:
Ümit Karan
Hakan Şükür
Necati Ateş
Hasan Kabze
Cafercan Aksu +

+ = Genç milli takımlarda onlarca kez milli olmuş ve şimdi de GALATASARAY'da kalıcı forma bekleyen çok genç oyuncularımız.

+ = Yabancı kontenjannda oynayan oyuncularımız.

Öncelikle sorun olmayan iki mevkiden bahsedip bu konuları kapatalım. Kalede problemimiz yok! Mondi mükemmel bir kaleci. Arkasında bekleyen Fevzi ve Aykut ise gelecek 10 yılın kalecileri. İkisi de Rüştü ve Volkan'dan daha çok Milli formayı hak ediyor. Tek şansları/şanssızlıkları Mondi gibi birinin arkasında beklemeleri. Sanırım bir iki seneye kadar GS kalesi onlara emanet olacak.

Ve forvet... Ümit, Necati, Hasan, Hakan. Bu dörtlü gerçekten "İyi bir yabancı golcüye bile gerek yok" dedirtecek cinsten. Necati Adana'dan gelip üç maç oynadıktan sonra kumaşını belli etmişti. Aynı şekilde Hasan'da bir kaç maçta sonradan forma giydiğinde bile "ulan bu adamı sol kanada koy orda oynar, ilk 11 başlamalı" dedirtmişti bana. Ümit Karan hayatının sezonunu geçirirken talihsiz bir şekilde sakatlandı. İnşallah eski formunu yakalayacak. Eğer yakalarsa iki forvetten biri banko Ümit Karan'dır. Hakan'ı zaten konuşmuyorum. Ne kadar kabız olursa olsun abiliği, gayreti, presi yeter...

Görüldüğü üzere kale ve forvet hattına takviye gerekmediği gibi, hal-i hazırdaki oyuncular Türk standartlarının bir hayli üzerinde. Gelelim gelecek sezon bizi kanser edebilecek bölgelere... Defans ve ortasaha...

Defansın göbeğindeki Song tartışmasız iyi ve güvenilir bir defans. İyi bir yabancı tercihi, kontenjanı doldurmasında hiçbir problem yok. Ama Tomas -özellikle geride bıraktığımız sene- çok hata yaptı. Keşke yerine iyi bir yerli göbek oyuncumuz olsaydı da Tomas'ı yollayabilseydik. Ama öyle biri yok ve Song-Tomas ikilisi bu sene de Galatasaray defansının bel kemiği olacak. Büyük problem değil, belki Tomas bu sene daha iyi konsantre olur ve ilk geldiği sezonki -neredeyse hatasız- performansını sergiler. Bizim asıl problemimiz defansın sol ve sağ kanadıdır! Defansın kanatları felçtir Galatasaray'da uzun zamandır... Sağ tarafta Cihan artık sırıtmaktadır. Ne adam gibi defans, ne de adam gibi hücüm yapabilmektedir. Üstelik bu sene en önemli maçta hakemin onu uyarmasından 5sn sonra dirsek atıp kırmızı kart görmesi bardağı taşıran son damla olmuştur. Ben olsam Türkiye içinden iyi bir sağ bek transfer ederim. Transfer yapamıyorsam da; çok yönlü bir futbolcu olmasa da oraya Uğur'u monte ederim. En fazla Cihan kadar hata yapabilir, daha fazlasını yapmaz zaten... Ve sağ taraf Orhan Ak. Orhan'da vasatın üstünde bir defans olmasına rağmen takımın hücuma kalktığı zamanlarda pasif kalmaktadır. Çok yönlü bir futbolcu ASLA değildir. Galatasaray CHAMPIONS LEAGUE'de başarılı olmak istiyorsa defansın sağ ve solunu gözden geçirmelidir. Bu iki bölge; hem defans hem de hücüm organizasyonlarında çok önemli bir yere sahiptir. Bu iki bölgedeki adamların iyiyse, takımın oyunu hiç beklenmeyecek derecede ilerleme gösterir. Capone, Perez, Hakan Ünsal(son senesi hariç) gibi ÜST DÜZEY OLMAYAN ancak görevlerini eksiksiz yerine getiren bek oyuncularını gördükten sonra Cihan ve Orhan GS için bir gerilemedir. Hele Ergün Pembe'yi sol bek bölgesine çekmek her maçta rus ruleti oynamaya benzer. Ergün cool tavırlarıyla acaip toplar kaptırmakta ve çok yavaş kalmaktadır. ASLA defans dörtlüsünde düşünülmemelidir. Artık bu bölgede Ferhat'a şans tanınmalıdır. Yalçın ve Emre Aşık ise takımdan gönderilmelidir. İkiside Vedat İnceefe'nin birer kopyasıdır. Bireysel hataya açık, rakipleri çekiştirerek durduran kabız defans oyuncularıdır. Song'un yokluğunda Yalçın sakatlanmayıp maçlarda 11 başlamaya devam etseydi şu an Galatasaray şampiyon olurmuydu bilmiyorum...

Defanstaki "alarm"lara dikkat çektikten sonra en önemli bölgeye gelelim; ortasaha! Bana radikal bir karar al deseniz "orta sahada sadece Hasan, Sabri ve genç oyuncularımız kalsın" derim. Biraz daha ılımlı ol çok transfer düşünmüyoruz derseniz "İliç'le Ayhan'da kalsın o zaman" derim. Saidou ligin ikinci yarısında tam bir felaketti, bizi bırakması isabet oldu. Yabancı kontenjanını vasat oyuncularla harcamak saçmalık! Heinz ise vasatın altında bir oyuncu. GS'de forma giyemeyen Heinz nasıl olacakta Çek Milli Takımında forma giyip kendini gösterecek şaşıyorum bu saçma düşüncelere... Yine elimizde kalıcak bakın görüceksiniz. Ben olsam ligin bittiği gün elini sıkar gönderirdim. Heinz bu takımda kalırda, bu yüzden iyi bir yabancı oyuncu alınamazsa GS CHAMPIONS LEAGUE'de gruplardan çıkamaz! Ve diğer bir yabancı İliç. Tamam yaratıcı zekası var kabulümdür. Ama kaç maç 10 kişiyle oynadık biri bunu bana söylesin. Koşmaz, koşamaz, çelimsiz, attığı bazı kolay paslar yerini bulmaz, çalıma girmez, giremez, şutları sert veya bilmemne değildir, frikikçi değildir, defansif yönü ÇOK zayıftır vs vs vs... Transfer yapılamayacaksa kalsın evet. AMA CHAMPIONS LEAGUE'de yabancılara, fenerin 100. yılında fenere kafa tutmak istiyorsak İliç gönderilmeli, daha faydalı bir yabancı alınmalıdır. Bakın; Aydın geleceğin 10 numarasıdır. İliç Aydın'ın önünü kesmektedir. İliç'e verilen şanslar bugün Aydın'a verilirse Aydın'ı -çok değil- önümüzdeki sene kazanmış oluruz bir iki sene sonrada bakarsınız 10 numaramız Aydın olur. Çok istesekte kabul edelim ki Sabri'de Emre Belozoğlu kumaşı yoktu ama Aydın'da bu var! İliç OUT, Aydın IN diyorum sonuç olarak. Volkan Aslan hakkında yorum yapmak istemiyorum. Bence, kabiliyetsiz bir futbolcudur. Değil Galatasaray'ın, herhangi birinci lig takımının ortasahasında oynayamayacağını düşünüyorum. Gönderilmeliydi, kaldı. Sağlık olsun...

Saidou'nun yokluğunda, yönetimin iyi bir iş yapıp Heinz ve İliç'ide gönderdiğini düşündüğümüzde 3 yabancı hakkımız olacak. Transfer yerleri çok açık beyler; sol kanat(çünkü hoca Hasan'ı artık hep sağda oynatmayı düşünüyor), 10 numara(beyin) ve defensive midfielder! Bir arı gibi çalışan, kesici, topu iyi oyuna sokabilen, defansın açıklarını kapatabilen bir defensive midfielder gerekli... Sol kanatta fırtına gibi esecek, topu taşıyıp düzgün ortalar yapabilecek Frank Ribery tarzında bir sol kanat gerekli... Ve yıllardır biz taraftarlara çok görülen, halbuki takıma çok katkısı olacak, takım futbolunu çok üst seviyelere taşıyacak, zor zamanlarda ortaya çıkacak, kritik anlarda kilidi çözebilecek, frikik atabilecek bir beyin lazım. Orkestra şefi lazım. Aydın'ın TAM bu şekle gelmesi zaman alır. İyi bir yabancı veya Emre'nin geri döndürülmesi takımı, seyirciyi, futbolumuzu ateşleyecektir.

Yukarıda çoğu size radikal gibi gözüken ama aslında CHAMPIONS LEAGUE'de gruplardan çıkmak ve ligde şampiyonluğa oynamak için YAPILMASI ŞART OLAN şeyleri sıraladım. Bunlar öyle ütopik şeyler değildir, kararlılık ve biraz para ister. Fenerbahçe bugün şampiyonluğu kaybetmenin verdiği hırsla 3, 5 tane GERÇEKTEN İYİ futbolcu alacaktır bakın görün... O kadar gözleri dönmüş ki, 1 milyon $ edene 3, 3milyon $ edene 5 teklif ediyorlar. Gelecek sene işimiz daha da zor onu bilesiniz. CHAMPIONS LEAGUE'i zaten söylememe gerek yok, bir hata affedilmez. Ciddiyetsiz davranılırsa bir Tromso daha yaşanabilir. Sonuçta ben Eric Gerets'e güveniyorum ama şu yapılması gerekenler konusunda yönetimimize o kadar güvenmiyorum... İnşallah her şey dilediğimiz gibi olur...

30 MAYIS'06

MALESEF HAKLI ÇIKIYORUZ!

Bu sitede, 2005-06 Türkiye Süper Ligi başladığından itibaren onlarca kez adaletsiz yönetimler, Fenerbahçe'nin kayırılması ve Galatasaray'ın haklarının gasp edilmesi hakkında yazı yazdık, yorum yaptık. En sonuncusunu 30 ekim günü yazmışız, aşağıda duruyor. Sonbahar bitti, kış bitti, bahar geldi, bu hataların sonu gelmedi! Görünen köy kılavuz istemez misali, gerçekler artık Hürriyet ve Sabah gibi Türkiye çapında en geniş okuyucu kitlesine ulaşan "ulusal" gazetelerin manşetlerine taşındı. EN bariz hatalar göz önüne alındığı takdirde bile -buraya dikkat: bariz hatalar göz ardı edildiği, EN bariz hatalar değerlendirildiği durumda- Galatasaray'ın 3 puan önde olması gerektiği gerçeği vurgulanıyor. Şu durumda EN bariz hataların toplamı, Fenerbahçe'ye 7 puan kazandırmış durumdadır. Artık hakem ismi, kurum, kuruluş, Azize v.s demiyoruz... Artık topyekün isyan ediyoruz! Bu sene Fenerbahçe şampiyon olsa dahi, en centilmen Galatasaraylı bile hiçbir Fenerbahçeliyi tebrik etmeyeceği gibi, haklı olarak durumu Allah'a havale edip haram edecektir. AMA olurda, tüm engellemelere rağmen GALATASARAYım şampiyon olursa, işte o zaman bu şampiyonluk 100 YILIN ŞAMPİYONLUĞU olur!

Bu gerçeğin farkına varan bazı Fenarbahçeli yöneticiler anlamsız çıkışlar yapmaya başladılar. Neymiş efendim; onlar yükümlülüklerini yerine getiriyormuşta, Galatasaraylı yöneticiler getirmiyormuş... Sanane ulan! Senin için daha iyi zaten! Niye ötüyosun! Vay efendim, Galatasaray'ı kamuoyu gaza getiriyormuş, haksız rekabet oluyormuş... Haksız rekabet, HAKSIZ puanları haftalardır cebe indirmekle olmuyormuş, Galatasaray medyasının takımını desteklemesiyle oluyormuş, BAK SEN ŞU İŞE !! Cahil mütahit konuşunca böyle saçmalıyor demek ki... Veya bir üst paragraftaki gerçeği gördü, etekleri tutuştu. "Ulan 15 puan aldık hakemlerle, tır dolusu para veriyoruz, stat var & star var hala farkı açamadık, hala maçları zar zor HAKEM YARDIMIYLA kazanıyoruz" diyor içinden... Fenerbahçeli yöneticilerin dost meclisi toplantılarında bunlar konuşulmuyorsa bende şerefsizim!!!

Şimdi;

Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneğine;
Görevi futbol sahasında adaleti sağlamak olan hakemlerimizi sezon başından bugüne kadar yaşanan olaylar çerçevesinde bir kez daha düşünmeye ve hatalarını gözden geçirmeye davet ediyoruz. Futbol kamuoyunun hemfikir olduğu gibi maalesef yapılan hatalar sürekli olarak bir takımımızın lehine olmaktadır. Bu durum Turkcell Süper Ligindeki kaliteyi düşürdüğü gibi, taraftarlar üzerindeki adalet inancını da zedelemektedir. Kurumunuzun, saygınlığını ve itibarını koruyabilmesi için lütfen kendi özeleştirinizi yapınız.

Türkiye Futbol Federasyonluğuna;
Futbol kamuoyu için başlatmış olduğunuz "Lütfen" kampanyasına aynı hassasiyetle bizlerde sizi davet ediyoruz. Bugüne kadar desteğini esirgemediğimiz bu kampanyanın amacına tam layıki ile ulaşabilmesi için taraftarın sizlere olan güveni sarsılmamalıdır. Bizler taraftar olarak sağduyulu olmaya devam edeceğiz fakat aynı hassasiyeti kurumunuzdan da beklediğimizi bilmenizi isteriz. Kasıtlı olduğunu bir an bile düşünmek istememize rağmen sonu gelmez bir şekilde bir takımımızın lehine sürekli hatalar cereyan etmektedir. Kendi özeleştirinizi yapacağınızdan emin olmakla birlikte yinede kamuoyunun bu olaylara artık tepkisiz kalmayacağını bilmenizi isteriz.

Yayıncı Kuruluş Lig TVye;
Rekabet ortamının her hafta baltalandığı bir ligi, gelecekte daha fazla izleyemeyeceğimizi üzülerek tarafınıza bildirmek istiyoruz. Tamamen sizin dışınızda gerçekleşse de sezon başından beri bir takımın sürekli lehine gerçekleşen hatalar rekabet ortamını ortadan kaldırmış ve kaliteyi düşürmüştür. Yetkililerin ısrarla bu konuya çözüm getirememesi bizleri böyle bir karar almaya itebilir. Sizlerden ricamız, yetkilileri bu konuda göreve davet etmeniz. Konunun üzerinde hassasiyetle duracağınızdan şüphemiz yoktur. İlginize şimdiden teşekkürler.

 BÜYÜK GALATASARAY TARAFTARI

16 ŞUBAT'06

WHO LET THE DOGS OUT!! (İSVİÇRE MAÇLARI SONRASI)

TELEGOL TAYFASI ve şu tökezlemede Fatih Hoca'ya köpek gibi saldıran, işi bırakmasını buyuran, hesap ver diye çığlık atan herkesin Türklüğünden şüphe ederim! Hepinizin, insanlığınızdan şüphe ederim! Acaba Fatih Terim'in tırnağı olabilirmisiniz? Adam son iki İsviçre maçında iki kilo kaybetti, insanlığınızdan utanmıyorsanız bile alın terine saygı göstermek zorundasınız! Adamın ömründen ömür gitti bu 180 dakikada! Adamcağız olmayan ümitlerimizi yeşetti, bu mu suçu??? Olayları nerelerden aldı, koskoca 35 dakika içinde 1gol atsan Almanya2006'ya gideceğin noktaya getirdi bu mu suçu??? 30. saniyede penaltı yiyen takımı ayakta tuttu, bu mu suçu??? Toplamda 7 gol yemiş takıma bir maçta 4 gol attı, bu mu suçu??? Defansın göbeğinde Türkiye çapında oynayacak oyuncu yokken kimsenin aklına gelmeyen -aklına gelse de cesaret edip alamayacağı- Alpay'ı oraya monte etti, bu mu suçu??? Daum'un kırk yıldır en basit lig maçlarında bile oynatmaya korktuğu Volkan'a en kritik maçlarda gözünü kırpmadan kaleyi teslim etti, bu mu suçu??? Aynı Volkan örneğinde olduğu gibi Selçuğa'da en zor zamanda aynı güveni gösterdi ve resmen Daum gibi ikinci sınıf bir coach'a Volkan ve Selçuğu kazandırarak kıyak geçti, bu mu suçu??? Deri koltuklarda oturup yorum yapmak, tüm bunlardan zor olsa gerek?! Hem de, taraflı yorum yapmak... Terim komplexiyle yanıp kavrulduğunuzu bilmiyormuyuz ey şerefsiz köpekler! Onun şimdiye kadar Türkiye için yaptıklarını koca ömrünüz boyunca yaptınız mı it oğlu itler??? Bence siz; o programın gündem olması için, ülkede konuşulacak bir konu kalmadığı gün, canlı yayında annelerinizi açık artırmayla satarsınız... Maalesef siz busunuz..!

FOREVER FATİH TERİM
FOREVER TERİMizm

TARAFSIZLIĞIN RENGİ SARI-LACİVERT OLMUŞ

Sustukça Galatasaray'ın üstüne geliyorlar... Konuştukça Galatasaray alehine, Fenerbahçe lehine daha çok hata yapıyorlar... Bu iş nereye varacak, hiç bilmiyorum...

Bir kere, 2005-2006 Turkcell Süper Ligi'nde, tarafsızlığın adı Fenarbahçe, tarafsızlığın rengi sarı-lacivert olmuş... Geride kalan sadece 11 haftada, geçmiş senelere nazaran çok çok çok daha bariz hatalar yapıldı, yapılmayada devam ediliyor... Fenerbahçe, sayısını bile hatırlamadığım kadar puanı hakem camiasının çok değerli hakemleri sayesinde topladı. Galatasaray'da bir o kadar puanı aynı hakem camiasının pek değerli hakemleri sayesinde kaybetti.

Fenerbahçe ezelden beri hentbol kurallarını yeşil sahalarda uygularken, bu sene bu uygulama tavan yaptı. Fenerbahçe şimdiye kadar 2 maçını bariz elle oynanmış pozisyonlar sonucu kazandı, hakemler üç maymunu oynadı. Fenerbahçe -özellikle Kadıköy'de- hakemlerin üstün performansları sayesinde kazandı. Her pozisyon Fenerbahçe lehine, rakip anadolu takımının alehine işledi. Eller görülmedi, ofsaytlar kaldırılmadı, rakibin ceza sahası oldu mu zırt diye faul çalındı, Fenerbahçe'nin ceza sahası oldu mu "oyna oyna" işaretleriyle rakip oyuncunun yerden kalkması işaret edildi. Kartlar Fenerbahçe seyircisinin istediği gibi çıkartıldı... Kadıköy cehennem falan değildir. Evet saha mükemmel, stat mükemmel, seyirci 40bin, iki tane dünya yıldızı ilk 11'de... Ama gel gör ki; Fenerbahçe'nin maçı kazanmak için her zaman hakeme ihtiyacı var. Burdan takım "çıkamıyo" değil, çıkartılmıyo! Yoksa vasat oynayan bir anadolu takımı bile 1 puanını alıp evine dönecek. Nitekim takvimler 2. haftayı gösterirken vasat Diyarbakırspor alıyor da hak ettiği puanını... Ama Ankaraspor, Ankaragücü ve GaziAntep bu kadar şanslı değil... Hep tek farklı skorlarla kaybederken, Fenerbahçe'ye değil, hakem triosuna boyun eğiyorlar bu cehennemde( ! )... Bu değerli hakemler kimi deplasmanlarda da boy gösteriyor. Örneğin ÇaykurRize deplasmanında hakem 3 puanı Rize'den alıp, Aziz Yıldırım'a hediye ediyor. E Aziz bu, yapmazsan olur mu ?!

Bu hafta Antep vasat bir oyun ve Nobre'nin kabiliyetsizliğiyle bir puanını alıp evine dönücekti... Mümkün mü??? Dakika 90+3, Cem Papila sahneye çıkıyor. Burayı ben anlatırım ama önce Ahmet Çakar'dan dinleyin;

" Dakika 90+2 oynanıyor. Maç bitti bitecek. Ve Cem Papila tıpkı daha önceki bazı hakemler gibi sonucu belirleyiveriyor Fenerbahçe lehine. Antepli oyuncu hamlesini yapıyor, sağ ayağıyla Alex'in sağ ayağının hemen yanındaki çimlere basıyor. Dikkat edin! Sadece çimlere basıyor. Ama Alex, darbeyi ayağına almış gibi havada bir fırdöndü hareketiyle kendini yere atıyor. Son derece profesyonelce yapılmış müthiş bir penaltı aldatmacası. Aldanan kim? FIFA kokartlı hakemimiz Cem Papila. Hani şu geçen sene skandal yönetimiyle yine aynı statta Trabzonspor'un yenilgisini hazırlayan hakem. Aslında Cem Papila'nın direnci 75. dakikadan sonra bitmeye başladı. Verilen ve verilmeyen faullerle takdir haklarını inanılmaz şekilde Fenerbahçe lehine kullanan Papila, acımasızca infaz yaptı. Peki sarı kartı olan Appiah'ı son dakikalarda yaptığı hareketten dolayı niye oyundan atmadın? Yaptığı faulde kart tartışılır ama senin kararından sonra öfkeli bir şekilde topu yere vurması tartışılmaz. " Ahmet ÇAKAR

Bence de 90+3'te olan bu pozisyon kesinlikle penaltı değil. Ayağına basmış olsa Alex -hemde ters tarafa- o kadar zıplayamaz, yerine çakılır kalır. Zaten bırakın basmayı, top gitmiş auta... Sen neyi konuşuyosun... Yani Alex'in önünde kalmış olsa tartışalım ayağına bastı mı basmadı mı diye! Ama top iki adamın da oyun sahası içinde değil, auta gidiyo... Yani Alex kurtulsa da bi pozisyon yok ortada! İnsan insaf etmez mi yaa, o düdüğü nasıl çalar... Emek hırsızlığı bu kadar olur mu??? Artık Süper Lig'de beraberliğe, galibiyete ciddi rakamlar ödüyor federasyon. Fenerbahçe karşısında hiçbir anadolu takımının hakettiği parayı, puanı alma hakkı yok mu! Yazık, günah... O Cem Papila ki, kırmızı kartların kralı değilmidir? Göstersene Appiah'a kırmızı kartını! Gösteremiyormusun? Niye, orası Kadıköy mü? Niye, Aziz Yıldırım mı var sahnede? Niye, sana puan veren gözlemcilerin hepsi Fenerbahçe taraftarı mı? Niye, Aziz Yıldırım her kurulu arayıp tehtid edebiliyor mu? Niye, 40bin kişi üstüne mi çullanır? Niye, niye, niye...

Dönelim Galatasaray'a... Galatasaray ilk 4 hafta oynadığı gösterişli futbolunu artık ortaya koyamıyor. Özellikle son 2 haftadır vasat bir futbol oynuyor, oynamak zorunda bırakılıyor! Ancak iki gerçeği birbirine karıştırmamak lazım. Bu Galatasaray'ın, yönetimin, futbolcuların, taraftarların sorunu. Bu Galatasaray camiasının sorunu. Bu, her hafta Galatasaray alehine çalınan düdüklerin bahanesi olamaz. Yani, "siz önce güzel top oynayın, sonra hakemler hakkında konuşun" cümlesini haklı kılmaz. Biri farklı, diğeri farklı. Aynı kazanın içine atılıp, çorba yapılamaz! Bugün bu rezil 11 hafta geride kaldıktan sonra, her Galatasaraylı, her futbol sever hakemler alehine konuşmaya hak sahibidir. Adalet doğru dağıtılmadığı sürece konuşmak bizim en doğal hakkımızdır.

Aynı hakemler, Galatasaray maçlarında gerek iç saha olsun, gerek dış saha olsun aşırı agresif bir görüntü çizmektedir. Hasan Şaş'ın "hakemler bizi azarlamasın" sözüyle, hakemlerin Galatasaraylı futbolculara karşı aşırı sert yüz ifadeleri ve davranışları su yüzüne çıkmıştır. Zaten maçları televizyondan izleyen bir izleyici, son iki üç haftadır hakemlerin nasıl bir psikolojide olduğunu rahatlıkla anlayabilir. Özellikle son iki haftadır Selçuk Dereli ve Oktay Demiray "Biz Galatasaray'a ezilmeyeceğiz, büyük takım ayrımı yapmayacağız" psikolojisinin altında kalarak Galatasaray alehine kararlara imza atmışlardır. Geçen hafta, Heinz çalım atıyor, rakip elle kesiyor, hakemin gözünün önünde oluyor pozisyon, hakem devam diyor. Saidou'ya taban kalkıyor, hakem görüyor, devam diyor. İki tane penaltı pozisyonu var, bence biri %100 penaltı, hakeme göre ikiside penaltı değil! Top oynamak isteyen Galatasaray'ın oyunu, tam 6 kere topun yeri konusunda kesilerek yavaşlatılıyor, sarı kart çıkıyor. Rakipler uçarak, koşarak, kayarak, tekme sallayarak 90 dakika oynuyor ama gel gör ki Galatasaray'la aynı adette sarı kart görüyor. Gelelim bu haftaya... İsmail Güldüren diye bir defans oyuncusu var GençlerBirliği'nde... 20. dakikaya kadar önce Hakan Şükür'e, sonra Necati Ateş'e bariz faul yapıyor ceza sahası içinde. Televizyondan izleyin, bildiğiniz itiş-kakış değil... Resmen adamları alıyor, yere fırlatıyor. Güreş müsabakalarındaki gibi... Bu adam 20. dakikada ikinci sarıdan kırmızı kartla oyundan atılması gerekirken, Galatasaray 2 tane penaltı atması gerekirken, 70. dakikada İliç'e yaptığı sert faulle daha ilk sarı kartını alıyor. Necati çalım atacak, rakip önünde duruyo, üzerine yüklenen Necati faul yapmış oluyor. Hücum faul yani?! Oyuna girmek isteyen Necati elini kaldırıyor, hakemin yüzü ona dönük görüyor ama gir demiyor, Necati Galatasaray atağına hakem gir demediği için katılamıyor, sinirlenen Necati el hareketi yapar yapmaz hakem koşarak Necati'ye geliyor ve sarı kartını çıkartıyor. Necati'yi içeri almak için görmeyen hakem, Necati'nin yaptığı el hareketini hemen görüyor, sarıyı çıkartıyor. Appiah haksız olduğu halde topu yere fırlatınca devam, Necati haklı olduğu halde sinirlenirse sarı kart! O Galatasaraylı onun hakkı yok! Onun başkanı Aziz Yıldırım değil! Böyle her pozisyonda "Galatasaray'a ezilmeyeceğim, yenilmeyeceğim, tarafsız olmalıyım" psikolojisinin aşırı baskısıyla olay tersine dönüyor ve yine yaraları Galatasaray alıyor... İrili-ufaklı her pozisyon, Galatasaray alehine işliyor. Eğer tekmelik takılmasaydı sanırım bugün bir iki Galatasaraylı futbolcunun ayağı kırılmıştı. Ama bu kadar sert bir futbola karşı kartlar çıkmıyor... Hatta Galatasaray'a zırt diye çıkan kart, GençlerBirliği'ne kırk kere düşündükten sonra çıkıyor... Anlaşılır gibi değil... Benim bir önerim var! Gaslatasaray'ın maçlarına verilen hakemler, ertesi hafta Fenerbahçe maçına verilsin! Bir görelim bakalım önceki hafta gösterdikleri bu cesur performansları gösterebilecekler mi?! Oynamak isteyen bir takımı bu kadar durduracaklar mı?! Karşı tarafın sertliklerine bu kadar göz yumacaklar mı?! Gözlerinin önünde olan pozisyonlarda üç maynmunu oynayabilecekler mi?! Aynısını yönetsinler, yemin ediyorum bir maaşta ben veririm..! Böyle birşey bekleyerek komik duruma düşüyorum değil mi... Doğru...

Şimdi düşünün bir Galatasaray'lı futbolcuyu... 11 haftanın 5'inde bir önceki gün ezeli rakibin hakem hatalarıyla kazanıyor. Tam "kaybetti işte" derken yine bir şekilde 3 puanı alıyorr... Nasıl bir psikoloji? Nasıl zor bir durum? Taraftar için baskı yaratan bu haksız rekabet futbolcuyu nasıl etkiler bir düşünün... Zaten Hakan Şükür açıkladı "üzerimizde bu şekil bir baskı var artık diye.." Bu şekide Galatasaray her haftaya 1-0 yenik başlıyor zaten... Birazda bu yüzden top oynayamıyor son haftalarda... Herneyse Sonra sahaya çıkıyorlar, hakem hataları geliyor üstüne... Dün izledikleri maçta Fenerbahçe'ye 3 puanı getiren bir hakem var sahada! Bugün aynı hakem camiasından başka bir hakem Galatasaraylı futbolculara bağırıyor, kart çıkartıyor, her pozisyonu alehlerine yorumluyor! Siz olsanız, bu haksızlığa nasıl dayanırsınız?! Valla ben tokatlarım o hakemi... Ana avrat küfür ederim bu güzide hakem camiasına. Galatasaray'lı futbolcular yine kendilerini iyi kontrol ediyor, bakmayın siz...

Son olarak biraz farklı bir noktadan bakacağım bu son iki üç yıllık döneme. Öyle bir hava yaratılmış ki Fenerbahçe Galatasaray'ı ikiye katlamış gibi... Halbuki bu dönemde, Fenerbahçe'nin mazisine eklediği 2 SüperLig şampiyonluğu var, Galatasaray'ın da 1 Türkiye Kupası... Ama Galatasaray'ın esip geçtiği 96-00 döneminde Galatasaray'ın 14 kupası, Fenerbahçe'nin Yayla Kupası vardı müzesine kaldırdığı, unutmayalım... Şaşırmayalım!

Evet, şimdi Aziz Başkan istediği gibi atını oynatıyor. Alemin kralı. Tehtidler havada uçuşuyor. Adam mafya. E Başbakan'da Fenerbahçe'li. Aziz'in gücünün yetmediği yerde daha üst düzey güçler devreye giriyor. Tabii bu ortamı biraz da aciz Galatasaray yönetimi sağlıyor... Hıncal Uluç'un söylediği gibi; hakemlik artık karlı bir meslek. Bu mesleği sürekli hale getirebilmek içinse hakemin gözlemciden iyi not alması lazım. Bu notları dağıtan gözlemci camiası zaten Fenerbahçe forması giyiyor... Yani başlığa geri dönüyoruz şimdi. Gözlemciye, yani Aziz'e yaranmalısın ki, iyi not alıp haftaya maç yönetesin. E bu gerçeğe göre; tarafsızlığın adı Fenerbahçe, tarafsızlığın rengi sarı-lacivert olmuş...

...olmuşta, burda söz konusu diğer takım, şimdilik üzerine ölü toprağı örtülmüş, Türkiye'nin en büyük camiası Galatasaray! Dile kolay, tam 14 sene şampiyon olamamış... Başka hiçbir takım böyle bir badire atlatmamıştır. Yine Galatasaray, o dönemler bir avuç taraftarıyla İnönü Stadı'nın iki direği arasında yerini alamazken -Fenerbahçe ve Beşiktaş maçlarında- bugün, Türkiye'nin en çok taraftara sahip olan takımıdır! Başarısız geçen yıllarda çığ gibi büyüyen başka bir taraftar örneği yoktur! Bu büyüme kuşkusuz kendi kendine değil, zorluklar karşısında sevgiyle ve coşkuyla dimdik durarak gerçekleşmiştir! Şuan gelinen nokta, geçmişle benzerlikler taşımaktadır. Sonuç olarak; Elbet bir gün, bu aciz Canaydın yönetimi gider... Elbet bir gün adalet, eşit dağıtılır... İşte o güne kadar toplayabildiğiniz kadar kupa toplayın Fenerbahçeliler. ÇÜNKÜ G A L A T A S A R A Y -BELKİ YARIN BELKİ YARINDAN DA YAKIN- ÖYLE BİR GELİR Kİ, BİR DAHA BİR KUPANIN SAPINI BİLE GÖREMEZSİNİZ !

Şimdilik atınızı oynatın bakalım.. oo oo saldır Fenerbahçe oo oo hakemler hep seninle!!!!!

30 EKİM'05

4 SENEDEN 4 SENEYE FARK VAR !?

GALATASARAY'ın 100 yıllık tarihinde birçok dönem başarı veya başarısızlığından dolayı ön plana çıkmıştır. Ancak bunlardan en ilginçleri geride bıraktığımız son 10 sene içerisinde gerçekleşmiştir. 1996-2000 yılları arasında Faruk Süren'in iki dönem başkanlığı ile geçilen dört sene, ALTIN ÇAĞ olarak altın harflerle tarihe işlenirken, 2001-2005 yılları arasında Özhan Canaydın'ın iki dönem başkanlığı ile geçilen dört sene ise maalesef GERİLEME DÖNEMİ olarak 0.5 kalemin bitmiş ucuyla -parasızlık yüzünden- tarihe geçmek üzeredir...

Elbetteki bu 8 sene bir köşe yazısına sığdırılamaz ama gelin şöyle bir göz atalım bu iki döneme. ALTIN ÇAĞ'da resmen kupalara ambargo konulmuştur. Fatih Terim ile başlanan bu dönem Fatih Terim ile bitmiş, hiçbir teknik direktör değişikliğine gidilmeyerek istikrar sağlanmıştır. Bu dönemde alınan üst üste başarılarla fenerin efsanevi başkanı Ali Şen harcanmış, belkide birdaha dönmemek üzere Türk sporundan silinmiştir. Bir Süper Kupa, bir U.E.F.A Kupası, dört Lig Kupası, üç Türkiye Kupası, iki Cumhurbaşkanlığı Kupası, üç  Spor Yazarları Derneği Kupası ile toplam dört senede 14 kez kupa kaldırılmıştır. Türkiye, Avrupa hatta dünya basını defalarca GALATASARAY'ı ilk sayfalarına taşımışlardır. Galatasaray Dünya Kulüpler Şampiyonasında Avrupa Kıtasını temsil etme hakkı kazmış ancak o sene bu turnuva F.I.F.A'daki bazı karışıklıklar yüzünden düzenlenememiştir. Dünya sıralamasında ilk ona giren ve birinci olan Galatasaray, devlet üstün madalyası ile mükafatlandırılmıştır. Galatasaray yapılan araştırmalara göre "en tanınmış Türkiye markası" olmuş, taraftar sayısında da Türkiye ve Dünyada gözle görülür bir artış olmuştur. Galatasaray tüm bu başarıları ile 1905'ten bu yana uzanan tarihinde sadece dört sene içerisinde büyük bir sıçrama yapmış, Türkiyedeki rakiplerine karşı TÜM istatistiksel üstünlükleri de eline geçirmiştir. Bu yönetim, teknik kadro ve lider futbolcular bu sürecin sonunda çeşitli sebeplerden dolayı dağılmıştır.

Geçiş dönemi olan ve sadece 8 ay süren Cansun döneminden sonra yönetime Canaydın talip olmuş ve başkan seçilmiştir. İşte bu dönemden itibaren GALATASARAY'ın arkasındaki rüzgar ters yönden esmeye başlamıştır. 5 ay sonra 2006 Mart ayında ikinci dönemini -yani 4. yılını- dolduracak olan bu yönetim Galatasaray tarihine maalesef GERİLEME DÖNEMİ olarak geçicektir... Bu dört senelik dönemde 1 adım atılamamıştır. Sadece fenerbahçeye karşı 5-1'lik skorla alınmış bir Türkiye Kupası vardır. Dört senede -içinde avrupa kupaları bulunan- 14 kupa nere, dört senede 1 kupa nere!! Ama herşey sportif başarı demek değil elbette. Borçlar kapanmış olsa, yeni stadımız yapılmış olsa belki bu dört seneyide "başarılı" olarak değerlendirebilirdik. Borçlar kapatılacak, yeni stad yapılacak, 10 senede 7 Türkiye Süper Ligi şampiyonluğu elde edilecek, 1 Avrupa Kupası kaldırılacak, üç süper yabancı transfer edilecek diye yönetime talip olan Canaydın ve arkadaşları, geçen bu sürede bizlere KOCA BİR HİÇ hediye etmişlerdir. Borçlar katlanarak büyümüş, bugün 131 milyon dolara ulaşmıştır. Bırakın ikinci şahıslara ve bankalara olan borçları, futbolcu taksitleri bile hala düzenli bir biçimde ödenememektedir. Faruk Süren yönetimi giderken nakit akışı poblemi vardı evet. Ey Özhan Canaydın yönetimi, bu dört senede bunu bile mi çözemedin demezler mi adama!! Stad yapılamadığı gibi, yapılacak diye Galatasaray o dönem Olimpiyat Stadı gibi herşeyiyle çağdışı bir ortama sürüklenerek belki de Fatih Terim'in kellesinin gitmesinde en büyük rolü yine yönetim oynamıştır. Dört senede hiç Türkiye Süper Ligi şampiyonluğu elde edilemediği gibi, bir önceki sene avrupaya bile gidemeyecek bir konumda ligi bitirmiştir Galatasaray!! Dört senede avrupada başarılı olunamadığı gibi, geçtiğimiz günlerde UEFA 1. tur maçlarında Tromso denen bir mahalle takımına elenilmiştir. Takıma 3 süper yabancı değil, 1 süper yabancı bile monte edilememiştir geride kalan bu dört senede... Tüm bunların yanı sıra Ali Şen'i futbol tarihinden silen ALTIN ÇAĞ yönetimi bir kenara dursun, bugün bizler, Ali Şen ile aynı tarzı benimsemiş olan Aziz Yıldırım'ın GALATASARAY camiası karşısında nasıl cirit attığını, nasıl masa başı oyunlar çevirdiğini, nasıl basını satın aldığını, nasıl herkesi tehtid ettiğini ve bu sayede nasıl yükseldiğini izlemek zorunda bırakılıyoruz. Çünkü GERİLEME DÖNEMİ yönetimi her alanda olduğu gibi "takımı sahiplenme, haklarını savunma" konusunda da çok aciz kalmıştır. Onlarca sınav vermiş, hepsinde de sınıfta kalmıştır. (Bir tek Ali Aydın'a hakemliği bıraktırmak dışında.)

Bir GALATASARAY'lı olarak bu iki 4'er senelik dönemi şöyle bir aklınızdan geçirin. Benim altını çizmeye çalıştığım bu başlıkları şöyle bir okuyun. 2006 Mart ayında henüz bir alternatif çıkartamadığımız için, çok büyük ihtimalle GERİLEME DÖNEMİ yönetiminin 3. kez seçilecek olması ihtimalini bir düşünün. Ve bence şimdiden ağlamaya başlayın...

05 EKİM'05

İNANÇ, HIRS, GÜVEN, KABİLİYET, TAKIM OLMAK... KISACASI; FUTBOL DERSİ

17 Yaşaltı Milli Takımımız dün bir maç yaptı. Maç dünya devi, futbolcu fabrikası Brezilya'ya karşıydı. İlk yarı çokta kötü oynamamamıza rağmen müthiş bir performans sergileyen Brezilya'ya karşı 3-0 yenik duruma düştük. Üstelik ilk yarının bitimine yakın 10 kişi kaldık. İkinci yarı bir kişi eksik oynayan "cesur yürekler" maçı 3-0'dan 3-3'e getirmesini bildi!! 3-3'ten sonra da maçı kazanıcak fırsatları buldu ama kullanamadı. Malesef uzatmalarda gelen gole engel olamayarak maçı 4-3 kaybetti.

Düşünsenize ilk golü daha 14. saniyede yiyorsun, yani maça 1-0 yenik başlıyorsun! Sonra iki ve üçüncü goller üst üste geliyor! Ve son olarak bir oyuncun kırmızı kart görüyor ve 10 kişi kalıyorsun! Bu şekilde soyunma odasına gidiyorsun!  Önünde sadece bir 45 dakika var! Herhangi başka bir takım olsa ne düşünür? Daha fazla fark yememeyi bence... Hepsi 17 yaşından küçük olan bu cesur yürekler ne yapıyor? Böyle bir maçı, böyle bir rakip karşısında 3-0'dan 3-3'e getiriyor. Hemde bir kişi eksik! Uzatmalardaki gole engel olamayınca hepsi hıçkıra hıçkıra ağlıyor... Sormak istiyorum, bu inanç değildir de nedir?? Bu hırs değildir de nedir?? Bu futbol becerisi değildir de nedir?? Bu futbol bilgisi değildir de nedir?? Bu kendine güven değildir de nedir?? Bu yetenek değildir de nedir?? Bu takım olmak değildir de nedir??

Yine aynı gün bu 88 doğumlu cesur yüreklerin ağabeyleri, trilyonlar kazanan ağabeyleri, Tromso denen mahalle takımına eleniyor... Özellikle bazı futbolcular için sahada ne bir inanç, ne bir hırs, ne bir güven, ne bir yetenek, ne bir kabiliyet var... Sahada futbolun "F"si yok... Bırakın bütün bunları, böyle bir hezimetten sonra binlerce taraftar ağlarken, onlarda bir damla gözyaşı yok... Ben, o gün sahada oynayan Galatasaray'lı bir futbolcu olsam oturur 17 Yaşaltı Milli Takımımız ile 17 Yaşaltı Brezilya Milli Takımının yaptığı bu maçı dikkatle izlerim. Kendimden 10-15 yaş küçük çocuklardan hayatımın dersini alırım. Veee, ileride böyle bir maç çıkartabileceğime inanıyorsam ertesi gün antremana çıkarım. İnanmıyorsam, hiç düşünmem futbolu bırakırım...

30 EYLÜL'05

RYAN GİGGS HERŞEY'İN FARKINDA YA SİZ ?

Manchester United'ın tecrübeli kaptanı Ryan Giggs dünyaca ünlü futbol dergisi "Four Four Two"nun ekim sayısına 'Avrupa Kupası Nasıl Kazanılır?' başlığı altında yaptığı açıklamalarda Galatasaray ve Sarı-Kırmızılı taraftarlar hakkında ilginç sözler sarf etti.

Genç oyunculara Avrupa'da nasıl başarılı olabilecekleri yolunda tavsiyelerde bulunan Giggs ilk madde de 'Deplasman maçlarında taraftara karşı hazırlıklı olunması gerektiği'nden bahsetti. Tecrübeli oyuncu bu madde altında örnek olarak Galatasaray taraftarını gösterdi ve Sarı-Kırmızılı taraftarların Avrupa'daki en 'kötü!?' taraftar olduğunu söyledi.

Giggs, açıklamasında şunları söyledi: "Onlarla 1993 yılında Şampiyonlar Ligi'nde karşılaştığımızda gecenin geç saatlerinde iki-üç bin taraftar ellerinde 'Cehenneme hoş geldiniz' pankartlarıyla bizi havaalanında bekliyordu. Öyle ateşliydiler ki otelde bile kendimizi güvende hissedemiyorduk. Taraftarlar odalarımızın kapılarını çalıyor bizi bu şekilde rahatsız ediyorlardı. Ben Paul Ince'le birlikte kalıyordum ve o taraftarlara küfretmeye başladı. Ben içimden 'Ne yapıyorsun?' diyordum. Taraftarlar daha sonra otelin dışında sabaha kadar korna çalmaya devam ettiler. Bir kâbus gibiydi ama buna bile hazırlıklı olmalısınız."

Uzun lafın kısası Giggs bu büyük taraftarın bir şehri ve AliSamiYen'i nasıl cehenneme cevirebiliceğinin farkında... Bu farkı da dergi aracılığı ile dünyaya duyurduğu için kendisine teşekkür ederiz.

"WELCOME TO HELL"
g i g g s,   y i n e   b e k l e r i z

22 EYLÜL'05

İLK 4 HAFTANIN DEĞERLENDİRMESİ

Gerets yönetimindeki Galatasaray Canaydın'a rağmen çok güzel işler yapıyor, inanıyorum ki yapacakta... İlk dört haftada oynanan futbol gerçekten göze hoş geliyor, rakibe korku veriyor! Neredeyse 90 dakika hızlı bir tempo, pres verkaçlar, kanat bindirmeleri ve maçı kazanmak adına ne yapılması gerekiyorsa yapılan bir tablo. Tek ve en önemli eksik defans! Ortanın ortası yani Song ve Tomas yine iyi olacaklar ama bekler -özellikle de Orhan Ak- çok kötü başladı sezona. Bireysel hatalar çok fazla. Rakibe basmak yerine rakiple beraber ceza sahasına kadar gerilemek, topa kıçını dönmek çok basit hata ve alışkanlıklar. Gerets eğer defansın üstünde durur, onlara cesaret verir, topa hemen basmaları gerektiğini anlatırsa inanıyorumki dafans hataları minimuma inecektir. Fatih Terim'den sonra bu Galatasaray gerçekten iç açıcı. Bence de büyük takım her zaman ofansif oynamalı! Gerets'i eleştirenler ligin en iyi top oynayan ve takım olmuş ekibinin Galatasaray olduğunu itiraf etmeli bence... Son Antep beraberliğinde aslında o kadar güzel oynadık ki, takım yenilseydi bile kızmayacaktık takımımıza. Hatta öyle ki, geçmiş üç haftadan bile iyiydi. Üstüne katarak gidersek bu sene mutlu sona ulaşacağımızı düşünüyorum.

Hakemler ilk üç hafta alehimize anında çalarken, lehimize çok bişe çalmadılar. Hakkımız olan kaç tane penaltı es geçildi. Antep maçında canı yananlar haklemi eleştirildi ama bence mükemmel yönetti. FIFA'nın talimatı bu zaten; oynamaya çalışan takıma izin vericeksin. Antep her topa kayarak, sakatlamak pahasına girdi. Berabere ve öndeyken her duran topu yavaş kullandı. Lazarov başta olmak üzere hakemi aldatmak için çok fazla tiyatro oynadılar. Ve tüm bunlara ek olarak iki pozisyondan iki gol çıkardılar, başka bir ataklarını göremezsiniz. Bu maçta oynamak isteyen tamamen bizdik ve hakem de bunun bilincindeydi. Herneyse şimdilik bu kadar. İlerleyen haftalarda daha geniş analizler yapıcam. Unutmayın ki;

HER ZAMAN HER YERDE EN BÜYÜK CİMBOM !

28 AĞUSTOS'05

BEN BU RENKLER İÇİN DOĞMUŞUM BU RENKLER İÇİN ÖLÜRÜM ŞAMPİYONLUKTA NEYMİŞ !

Sezonun belki de en kötü futbolu ve AliSamiYen'de alınan bir Trabzonspor mağlubiyeti... Keşke herşey bu kadar basit olsa... Ama bu cümlenin açılımı; 100. yılımızda elimizden kayıp giden önemli bir şampiyonluk hikayesi oluyor maalesef!

Yazmaya başlamadan ruh halimi söyliyeyim; öyle hiçte Galatasaray'ıma küsmüş, kızgın, dargın, ümitsiz veya çaresiz bir durumda asla değilim. Aksine, Mehveş Emeç'in bestelediği Galatasaray marşı çalıyor şuan odamda... 100. yıl forması da başucumda...

Ben aslında 5 metrelik Galatasaray bağrağımın üzerine, overlokçuda, siyah puntolarla, CANAYDIN'A RAĞMEN yazdırıp apartmanın balkonuna asmayı düşünmüştüm İzmir'den Ankara'ya dönerken... Hani bir ümit belki sesimi duyurabilirmiyim veya bir gazeteci gelip bunu çekip bir haber yaparmı diye düşündüm ama muhtemelen yapmaz diye vazgeçtim. İşin özeti aslında sadece bu iki kelime: CANAYDIN'A RAĞMEN! Şuan yapılabilinen en iyi işler bile bu "Koca Ruhsuz"a rağmen yapılıyor, bu gerçeği herkes bir köşeye yazsın öncelikle! Bayan basketbol -7 sene üst üste şampiyon olmuş takım- küme düşüyor, erkek basketbol küme düştü de uzatmaları oynuyor ve asıl önemlisi futbol takımımız bu yıl da hüsrana uğruyor. Suç Fatih Terim'demiymiş? Ne oldu? Hagi'de başarısız oldu dimi?! Bence, günahıyla sevabıyla Hagi vasatın üstünde, hatta iyiye yakın bir performas çizdi bu sezon. Ama olmadı. İkinci sırayı son haftalarda olurda kaptırırsa büyük ihtimal o da harcanacak! Sonra kim gelecek? Ya dünya çapında yabancı bir teknik adam ya da Türk olucaksa yıpranmamış bir isim, Raşit Çetiner falan... Peki bunlar başarılı olacak mı? HAYIR! Çünkü başımızda Koca Ruhsuz var!

Demeç vermesini bilmeyen, camiasını savunamayan, sözlerinde durmayan, taraftarı oyalayan, Terim'i satan, Ali Dürüst'ü satan, diktatör oğlu diktatör, kimsenin sözünü dinlemeyen ama kendi hep yanlış kararlara imza atan, bu kadar önemli bir sezonda bir 10 numarayı bizden esirgeyen, iyi bir forvet almayan, 'eldekilerle yetinin' mantığıyla bu büyük camiayı çekip çevirmeye çalışan, kimsenin sözünü dinlemeyen, Ergun Gürsoy'u da kaybeden, evvelden Burak Elmas'ı kaybeden, tek bildiği kelimenin "feer play" olduğu, rakibi 80m$lık 2006 bütçesi açıklarken, 15m$ gibi komik bir rakamı gelecek senemiz için ayırmaya lutfeden, "sportif başarı olmayabilir ben mali yapıyı düzeltiyorum" diye oyaladığı halde mali yapıda da 3 yıldır bir düzelme gösteremeyen, hala futbolcuların aylarca alacaklı olduğu, stat stat diyip bu sezonda bir çivinin çakılmadığı, 120m$ borcun bir kısmının bile eritilemediği, yani sportifte dibe vurmasının yanında mali yapıda da bir adım ileri atamayan, tesisleşemediğimiz, eski yapıları bile onarılıp faliyete geçirmekten bihaber -bkz. sosyal tesisler, kalamış tesisleri, GS adası-  amatör branşların küme düştüğü rezil kepaze bir yönetimin, çürümüş kafaların, fakir adamların sürüklediği bir kulüp oldu çıktı Galatasaray!!! Yine de şanıyla, şerefiyle, renkleri ve armasıyla kalplerde bir yıldız göklerde bir ay Galatasaray... Ama artık bu Koca Ruhsuz'a birinin dur demesi lazım!!!

Artık Fenerbahçe'nin top oynamadan aldığı şampiyonluklara birinin dur demesi lazım! Fenerbahçe'nin resmen milyon dolarlarla aldığı kupalara birinin dur demesi lazım! Nasıl mı? 15m$ bastır, al bi yıldız, o sana 3 maç alsın, 15m$ ver al bir yıldız daha, o da sana 5 maç kazandırsın, Fenerbahçe şampiyon olsun! Fenerbahçe top oynamadan, 3 pas yapmadan, içerde dışarda rahat kazanamadan, rakiplerini korkutmadan, ayaklarını titretmeden, son dakika golleriyle, avrupada rezil olarak, Türkiye Süper Ligi şampiyonluklarına bir yenisini daha eklesin... Veya biri buna dur desin! Biri Canaydın'a dur desin! Senin gibi bir başkanım olduğu için yine sadece senden utanıyorum... Belki de 100. yıldaki bu hüsranın ardından bu yüzden renklerime bu kadar sahip çıkıyorum, etrafa saldırmıyorum, ona buna küsmüyorum, darılmıyorum, kızmıyorum! Sadece ve sadece sana... Sana küsüyorum, sana kızıyorum, sana lanet ediyorum, sana beddua ediyorum. Burda olsan, YÜZÜNE TÜKÜRÜRÜM Canaydın!!!

Gelelim diğer konulara... Trabzon maçında oynanan futbol, futbol değildi... Concecao ve Mondi dışında topa vuracak mecali olan, mücadele edecek, 3 pas yapacak adam yoktu sahada. Yazık... Bunca emeğe yazık... Size bağladığımız ümide yazık...

Son sözüm de taraftara... Stadın kapasitesi eski açığın yıkılmasıyla 15 bin falan... 1000 kişilikte misafir takıma ayrılıyor kapalının alt kısmında, kaldı 14000. Ve bu 14000 kişilik yerde yine boşluklar var... Bize 50 bin kişilik stat yapılınca -2050 yılında falan- galiba koltuklara oynayacak bu takım... Her ne olursa olsun bu maçta AliSamiYen tamamen dolu olmalıydı... İstanbullu olupta, Galatasaraylıyım diyipte şu maça gitmeyene de, yazıklar olsun...

"Bugün Fatih Terim'i gönderenler, önce kendi gitmesi gerekenlerdir" diye yazmıştım Fatih Hoca'nın gönderildiği gün. Şimdi tekrarı sayılabilecek birşey daha yazıyorum "100 yıllık, Türkiye'nin tartışmasız en büyük, en güçlü, en elite camiasını, 3 yıl boyunca, bu kadar hoyratça, bu kadar başarısız, bu kadar basiretsiz yönetenler KLÜBÜMÜZÜN KAPISINDAN İLK ÇIKACAK İNSANLARDIR. BİR DAHA DÖNMEMEK ÜZERE!!! Sonra diğer sorunlarımızı tartışırız.

12 NİSAN'05

WHY NOT 2004 UEFA CUP? HEMEN AÇIKLAYAYIM (VILLAREAL 3 - 0 GALATASARAY)

Geçtiğimiz günlerde şöyle bir pankart gözüme çarptı. 2000 UEFA CUP WINNER, WHY NOT 2004 ? Ben size bunu mu açıklayım yoksa daha basit bir hedef olan ve yakınından bile geçemediğimiz WHY 2003 SUPER LEAGUE CHAMPION ?’ı mı???

Ya bu futbolla ne kupası ya!!! Bu futbolcularla ne kupası!!! Bu teknik direktör hatalarıyla ne kupası!!! Bu ruhsuzlukla ne kupası!!! Bu yönetimle ne kupası ya!!!

Durum böyleyken devre arasında aldığımız “Efes Cup”tan başka bir kupa almamız imkansız! Ne Türkiye Liginde, ne Avrupa Liginde! Durum böyleyken adama WHY NOT diye sormazlar WHY diye sorarlar!!!

Mesela bu Murat Erdoğan... Napar ya bu gece sahada! Hadi koydun takıma ve oynamasını bekledin, ulan 45 dakikada beklenir mi be, beklenir mi! Top kaybı desen onda, adam kaçırma desen onda, pres yapmama inadı desen onda, kaptırdığı topların peşinden koşmama desen onda, arkadaşlarına yardım etmeme desen onda! Bu ne yaa, la bi siktir git bu takımdan Muratmısın nesin!

Peki bu Ömer Erdoğan neyin nesi yaa! Her maç defansın amına koyan bu Ömer’e daha ne kadar katlanacağız yaa! Her maç birbirinin aynısı goller yenmez ki yaa! Ara pas, gol. Ara pas, gol. Ara pas, gol. Yan hakemler Villareal'in ofsayt olmayan 5 pozisyonunu kesmeseler fark 3 değil 13 olurdu. Bi kere adamını tutsa şu Ömer Erdoğan piçi kafamı kesicem! Geçen sene yapılan her orta gol olurdu şimdi atılan her ara pas gol oluyor. Kronikleşen bu sorunları daha ne kadar izleyeceğiz, daha ne kadar kanser olacağız yaa!

Eh be Fatih Hoca. Seni benim kadar destekleyen başka bir Galatasaraylı varmıdır acaba... Ama yeter! Yeter valla iflahımızı söktün, bizi Galatasarayımızdan soğuttun! Hadi şimdiye kadarki hatalarını geçelim, fener maçında yaptığın oyuncu değişiklikleri bir faciaydı. Maçtan sonra Volkan’ı sonuna kadar savundun. Sahada ilk dakikadan itibaren kayıpları oynayan Volkan için “80’de yoruldu o yüzden oyundan aldım oyunda kaldığı sürece çok iyiydi” dedin. E peki bugün niye Volkan sahada yok! Hani Volkan iyiydi. E Volkan iyi değildiyse niye kendini ve futbolcunu savundun. Ya bu maçta oynatmayarak hata yaptın, ya da fener maçında 80. dakikaya kadar dayanarak. Yani nerden baksan hata yaptın...

Sahada bu gece 7 sarı kart var. Hepsi yok yere. Hepsi saçma. Nerede senin otoriten koçum! Bu toy çocuklara bile söz geçiremiyosan kime söz geçiriceksin sen!

Karar ver artık Batista iyi bir futbolcu mu, kötü bir futbolcu mu. İki senedir adamı bir oynattın, bir oynatmadın. Bir kurtarıcı yaptın 5 maç üst üste oynattın, bir günah keçisi yaptın 10 maç kadroya almadın. Bu adam iyiyse oynat, kötüyse sat gitsin. Burda hata yapsan kızmayacağım ama bu dengesizliklerin beni yıldırdı artık! Ya iki sene olmuş hala üst üste iki maça bile 1000 tane farklı adamla farklı taktikle başlıyorsun yeter ya. 4-4-2’yse onu oynat, 4-5-1’se onu oynat, 3-5-2’yse bunu oynat. Ama her maç götünü başını kıvırıp farklı taktikle çıkma gözünü seviyim karar ver artık! Neredeyse kovulucaksın hala hangi taktik iyi hangi taktik kötü, hangi futbolcu iyi hangi futbolcu kötü karar veremedin. Oyuncu değişikliklerini zamanında ve doğru yapmayı öğrenemedin! Bu gece 10. dakika bas bas bağırıyorum bu Murat’ın bu takımda ne işi var diye. Sonra haftalardır bağırıyorum bu Ömer bizim defansta olmaz ikinci lig takımlarının defansında bile olmaz diye...

Sabriyi banko bütün sene oynatın, sağ kanadını teslim ettin, sezonun en önemli maçlarında –fener ve villareal- kızağa çektin. Nedir kardeşim neyin peşindesin??

Fatih Terim senin iyice beynin sulanmış ama ben sana gerçekleri, doğruları göstereyim. Bu takım 4-4-2 oynar. 90 dakika pres yapar. Yapacak fizik kondisyonunu kazanana kadar da İstanbulu sokak sokak koştururum bu ruhsuz ibnelere. Bu takımdan Bratu, Petre, Ömer Murat Erdoğan kardeşler!, Ergün, Hasan, Suat Usta, Berkant direk gönderilir. Yönetime söylersin defansına bir beyin, orta sahana bir beyin ve forvetine iş bitirici bir forvet alır. Sağ ve sol bek alır. Sol açık alır. Oynatacağın adamlara lig başlamadan önce karar verirsin. Adam kaçırmamayı, ofsayt taktiği uygulamayı öğretirsin. Takıma kaybettirdiğin güveni tekrar kazandırırsın. fenerle kadıköyde oynuyorum diye 4-5-1 oynamazsın çünkü GALATASARAY ismine bu yakışmaz. Real Madrid’e karşı Man. Und. karşı çift forvet oynayan bu takım sözüm ona zor deplasman diye götünü başını oynatıp tek forvet çıkmaz. Fark yiyeceksende çift forvetle gol ararken yersin farkını. Yapılan ortaya bir kişi bekleyerek değil. Gol atamayacağını bilerek yapılan cılız ataklarla avunarak değil. Ve son olarak şeffaf olursun. Sezon sonu birşeyi açıklayacağım dersen açıklarsın. Volkan kötüyken iyi diyei sahada ya tutmazsın, tutuyorsanda ertesi maçta kadroya koyarsın götünü başını oynatmazsın.

Yoksa gidersin...Yönetimde gider...Elbet yukarıda yazdıklarımı uygulayacak biri gelir...Ersun Yanal gelir, Raşit Çetiner gelir...Yapma gözünü seviyim, KENDİNE GEL ARTIK...

P.S: Yazı çok dağınık oldu kusura bakmayın ama o kadar sinirli, kızgın, üzgünüm ki...Yarın yazsam daha düzgün bir yazı olurdu ama bekleyemedim. İçimdekileri dökmezsem uyuyamam ben bu gece...

P.S: Gençlerbirliğine UEFA kupasında başarılar.

VILLAREAL BİTTİ, FENER NE OLACAK

Tarlada oynanan, ilk 20 dakikada acaba fark mı yiyeceğiz derken maçı beraberliğe getirdiğimiz, sonra da galibiyeti kaçırdığımız bir maç geldi geçti. Defans SOS vermeye devam ediyor. Ömer Erdoğan çok hata yapıyor. Hep birileri ofsaytı bozuyor. Rakibe koşacakken, topa basacakken rakiple birlikte geriye koşan ürkek bir defans anlayışı var Galatasaray'ın. Bu sorun nasıl çözülecek bilmiyorum.

Pratez sağolsun iki gol de onun. Aslında 2-1'e getirdikten sonra sadece biz oynadık ama bir organize ataktan gol çıkartamadık. Ne kadar acı. Pratez olmasa belki yine biz güzel oynayacaktık ama maçı 2-0 kaybedecektik. Pozisyonu yaratıyoruz yaratmasına da gol atacak adam yok işte...

Fazla bir yorum yapmak istemiyorum deplasmanda çıkıp aslanlar gibi oynamamız gerek. Karşı takımda iş yok. İki gol atıp durdular. İkinci yarı atak yapmayı bile düşünmediler. Eski Galatasaray olsa bunları 5'leyip göndermişti...

Gelelim pazar günkü derbiye. Bir kere şöyle bir aklımızdan geçirelim skorları. Önce marjinal skorları. Galatasaray fark atabilir mi? Atamaz. Terim, hele ki Kadıköy deplasmanında gol bulursa defansa çekilir, forvet çıkartıp orta sahaya adam alır. Geçen sene SamiYen'de bile 2-0'dan sonra ikinci yarı golü düşünmemiştik. Kısaca biz kazanırsak zaten 2 golden fazla atamayız bence. Peki Fener fark atabilir mi? Evet atabilir. Pier, Nobre, Tuncay... Hepside hızlı, teknik, iş bitirici adamlar. Bizim defans ise söylediğim gibi SOS veriyor. Dolayısı ile ipin ucu kaçtı mı Fener farka gidebilir.

Galatasaray'ın yapacağı oyunu sakinleştirip, bol bol ayağa kısa pas yapmak, kontrolü elinde bulundurmaktır. Fener seyircisinden aldığı gazla bol bol pres yapacaktır, sert girecektir, kayarak gelecektir. Akıllı davranırsak kart görme ihtimalleri yüksek. Ama Ümit Karan Villareal maçındaki gibi rakiple ve hakemle oynamaya başlarsa bu sefer sahada biz eksiliriz. Demek istediğim takımlar sahada normal şartlarda üstünlük sağlayamıyorsa böyle bir yola başvurabilir. Ve inşallah bu kart olayı bizim lehimize işler bu maçta.

Favori Fener. Galatasaray kazanacak. Allah yardımcımız olsun.

27 ŞUBAT'04

KAFAM KARIŞTI

Daha üç beş gün önce aşağıdaki yazıyı yazmıştım. Canaydın'ın tek seçenek olduğunu falan... Daha sonra başkanın Lig TV'de programa katılacağını duydum ve merakla ekranın başına geçtim. Bir çok konu konuşuldu. Hepside geçmiş defterler falan... Ancak bir şey dikkatimi çekti. Başkan "Eğer benden daha iyi kredibilitesi olacak, mali işlere daha iyi yönelebilecek biri çıkarsa ben onunla birlikte(onun yönetiminde) çalışmaya hazırım." Bana en başta klasikleşmiş "Bizden daha iyi yapacak varsa çekilirim" söylemlerinden biri gibi geldi. Sonra program bitti ve kanalları turluyordum. Başka bir kanalda bu sefer Ali Dürüst telefonla canlı bağlanmıştı. Dikkatle dinledim. Dürüst "Ben marttaki seçimlerde yokum. Hangi yönetim gelirse gelsin ben görev almayacağım. Ancak Galatasaray'da bir koalisyon oluşturulur, herkes elbirliği edip farklı bir oluşuma gidilir ve bana bir görev verilirse, işte o zaman Galatasaray için bir dönem daha nefer olarak çalışırım." dedi.

Bu cümlelerden sonra camiada Selahattin Beyazıt'ın önderliğinde farklı bir oluşum çabaları olduğu doğrulandı. Selahattin Beyazıt belki de camianın en önde giden birkaç isminden biri. Herkes bu kişinin büyüklüğünü kabul etmiş durumda. Canaydın'ın söylemleri de,  Selahattin Beyazıt'ın yönetiminde görev alabilirime gelebilir mi acaba? Hiç bir başkan gelecek dönem ikinci başkan bile olsa yöneticilik sıfatına düşmeyi hazmedecek kadar olgun olabilir mi?

Cevaplarını inanın bende bilmiyorum ama Selahattin Beyazıt'ın önderliğinde güçlü bir yönetim gelecekse buna her Galatasaraylı gibi bende heyecan ve umutla bakarım. Düşünsenize başkan Selahattin Beyazıt, ikinci başkan Özhan Canaydın, basın sözcüsü Ali Dürüst, futbol şube sorumlusu Ergun Gürsoy ve diğerleri... Kulağıma gelen başka bir duyum da 100. yıl için böyle bir güç birliğinde eski başkanlar bile yönetimde olabilirmiş. Zaten Ali Dürüst'ün konuşması da bence bu koalisyonu dillendiriyor ve ancak böyle bir işbirliği olursa görev alacağım yoksa yokum diyor...

Beş gün önce tek yol Canaydın deyip gerekçelerini açıklamama rağmen bu gelişmelerden sonra iyiden iyiye kafam karıştı. Bu oluşum acaba camiada konuşulma aşamasında mı yoksa somut adımlar atılıyor mu? Veya bu doğru olsa bile Canaydın böyle bir şeyi kabullenebilecek mi bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa o da böyle bir "güç birleştirme" operasyonunda kazanan Galatasaray ve Galatasaraylılar olacaktır. İnşallah bu gelişmeler doğrudur ve bu oluşum için somut adımlar atılmıştır. Gelişmeleri merakla bekliyorum...

25 ŞUBAT'04

BU PİSLİĞİ ANCAK YİNE O TEMİZLER

Galatasaray'da başkanlık yarışının sonuçlanmasına sayılı günler kaldı. İki sene önce bayrağı devralan Özhan Canaydın, Lucescu yönetimindeki takımla beraber başkanlığından sadece 8 hafta sonra şampiyonluğu gördü. Tabii bu kendi başarısı değildi. Geçmiş dönemin başarısıydı. İşte o günden sonra kupa nedir unuttuk, şampiyonluk nedir unuttuk, başarı nedir unuttuk!

İcraatları değerlendirirken 3 kategoriye ayırırız genelde... "Sportif Başarı", "Mali Başarı" ve "Tesisleşme". Canaydın döneminde bu 3 alana baktığımızda ortada sportif başarı adına hiçbirşey yok. Ne bir kupa var, ne güzel futbol var, ne amatör branşlarda başarı var. Mali başarı ortada; katlanarak giden borç yığını bugün itibariyle 250 trilyona ulaşmıştır. Dolayısı ile borç eritmek bir kenara dursun Türkiye'nin en borçlu kurumlarından biri haline gelinmiştir. Tesisleşme ise bu ikisinden daha kötü konumdadır. Tesisleşme deyince ilk akla gelen STAD iki senedir bekliyor. İş bitirici yönetim şimdiye bu stadı bitirmişti ama gelin görün ki Canaydın iki sene daha kaybettirdi Galatasaray'a. Yeni stad yapılmadığı gibi, bir de yapılacağı varsayımı ile futbol takımı dağın başında oynamak zorunda bırakıldı...!

Kısacası hiç bir alanda hiç bir başarı yok! Aksine gerileme, düşüş, zaman kayıpları, hata üstüne hatalar var. Bu koşullar altında mantıklı bir insan "2 sene daha Canaydın" der mi??? Diyebilir!!! Çünkü "bu pisliği ancak yine o temizler!" Canaydın kredisini tüketmiş bir başkan olarak başlayacak yeni dönemine... Yeni gelecek herhangi bir başkanını ise hata yapma payı olacak elbette.  Canaydın geçmişinden ders alarak başlayacak yeni dönemine... Yeni gelecek herhangi bir başkanını ise yönetimin içinden olmadığı için bu hataları tekrarlama ihtimali olacak.

Özhan Canaydın'ın artık stadı yapmama gibi bir lüksü yok mesela. Bu stad kesinlikle yapılacak. İyi transfer yapmama gibi bir şansı da yok, bu sefer iyi transferler mutlaka yapılacak. Diyebilirsiniz ki "Nerden biliyorsun? Sanki önceden verdiği sözleri tuttu, buna nasıl inanıyorsun?" Evet tutmadı. Evet söylediklerini yapmadı ama artık yapacak. Yoksa deli mi bu adam tekrar aday olup kendini rezil etsin. Bilmiyor mu bu sezonun sonunda iyi transferler yapılmazsa başkanlığı daha sezon başlamadan kaybedeceğini, ilk maçta yuhalanacağını. Canaydın artık herşeyin farkında. Davulun sesi uzaktan hoş gelir misali ilk başkan olurken durumun ciddiyetinin farkında değildi ve kötü tablo karşısında belini doğrultup bir icraat yapamadı. Ama artık olayların içinde, mali tablolar masasının üzerinde, Galatasaray seyircisinin beklentileri gün gibi ortada. Bunların altından kalkacağına bu sefer emin Canaydın.

Tabii Canaydın'ı desteklememin sebebi sırf bunlar da değil. Karşısında adam gibi bir aday yok Canaydın'ın. Olsa belki destekleriz. Bu yükü omuzlayacağını bileceğimiz biri olsa belki yukarıda saydıklarımı bir kenara bırakıp yeni başkan adayını düşünebiliriz. Ama o da yok. Her yol Canaydın'a çıkıyor bu koşulda.

Galatasaray zaten dibe vurmuş durumda. Bundan daha kötü bir Galatasaray olamaz herhalde. Olursa Canaydın bu noktadan çıkış olacak Galatasaraylılar için. Haa, baktık bir düzelme yok bu takımda, bir ilerleme yok mali tablolarda, tesisleşmede, sportif başarılarda... İşte o zaman ne Galatasaray seyircisi, ne Galatasaray kongre üyeleri ne de camianın geri kalanı bu gidişi iki sene daha beklemez merak etmeyin. O zaman başkanın ipi çekilir, erken seçime gidilir ve Özhan Canaydın dönemi kapanır. Ama şu an için görünen en mantıklı yol Canaydın'a son bir şans verilmesidir. Bu pisliği temizlemesi için...

22 ŞUBAT'04

ÇOK YAŞLANDIN BE TURGAY ABİ

Her pazar Telegol'de içler acısı bir Turgay Şeren izliyoruz malesef. Artık cümle kumakta zorlandığı, her programda çoğu kelimeyi yanlış söylediği veya telafuz ettiği, cümleleri birden çok tekrarladığı bir Turgay Abi izliyoruz. Ve git gide ne program konukları ne de telefonda bağlanan insanlar Turgay Abi'yi takmamaya başladılar. Adamı resmen konuşturmuyorlar. Bir soru sormak istese susturuyorlar! Bir konu açmak istese duymamazlıktan geliyorlar! Artık son haftalarda öyle ki kameralar bile çekmiyor Turgay Abi'yi... 15 dakika bir görüntü bile almadılar koskoca tartışmalarda...

İşte tüm bunlar birleştirilince Turgay Abi'nin o programı bırakması gerektiğini düşünüyoruz. Haddimize düşmez ama yavaş yavaş bu işleri bırakması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu da kesinlikle kendisi için düşünüyoruz. Koskoca Turgay Şeren bu hallere düşürülmemeli çünkü... Ama şimdi bu yaşlılığın beraberinde getirdiği başka birşeye değineceğiz. Bu olaylar sadece televizyonda böyle gelişmiyor, kalem tutan elleri de artık çok yaşlı Turgay Abi'nin...

Turgay Şeren’in gazetede yazdığı yazı başlıkları vasıtasıyla Fatih Terim’le diyalog kurma çabaları!?! (Top20)

1) Galatasaray bu mu Terim? (24.01.2004)
2) Fatih Terim, sen ne yapıyorsun? (16.01.2004)
3) Fatih sana yazıklar olsun... (06.01.2004)
4) Sen gerçek Fatih misin? (16.12.2003)
5) Fatih!.. Seni çok uyardım... (12.12.2003)
6) Fatih bu iş özür dilemekle olmaz... (11.12.2003)
7) Canaydın ve Fatih baş suçlularsınız! (09.12.2003)
8) Canaydın ve Terim Sami Yen'e koşun! (04.12.2003)
9) Fatih, aynaya bak doğruyu bulacaksın... (30.11.2003)
10) Fatih, bu takımı sen oluşturdun... (25.11.2003)
11) Çok şükür uyandın be Fatih! (18.11.2003)
12) Hem kendini hem de bizi kandırma Fatih! (07.11.2003)
13) Fatih Terim hiç mazeretin yok! (06.11.2003)
14) Fatih, bu nasıl Galatasaray? (18.10.2003)
15) Takımda kriz varsa suçlu sensin Fatih! (14.10.2003)
16) Fatih, seni canı gönülden kutlarım... (14.09.2003)
17) Fatih, G.Saray'ın parasını pul yaptın... (09.09.2003)
18) Fatih, futbolcuları fırçalamak yetmez... (26.08.2003)
19) Aman Fatih aynı hataları yapma! (17.08.2003)
20) Fatih, defanstan sen şikayetçiydin... (15.08.2003)

8 ŞUBAT'04

HAYDARİNNAAAAAA :) (GS 0 - ÇR 5 SONRASI..)

OOOOOOffff of ! Tam düzlüğe çıkacağız deken yine işer kötü gitmeye başladı. Şimdi herkes birine yüklenecek; Terim, yönetim, futbolcular v.s. Tabii hepsinin hatası var ama ben yönetimin üzerinde durmak istiyorum.

Terim dün gece tükürdüğünü yalamış mıdır, tükürdüğünü yalamak zorunda mı bırakılmıştır??? İmza atmazsa Ümit Karan olmayacaktı ama dün sanki mükafatlandırır gibi ilk 11'de çıktı Ümit!! Ama bırakın Terim gibi birini, en “light” insanımız bile tükürdüğün yalamak istemez. Kaldı ki Terim hiç istemez. Bir de milyonların önünde gelişmiş bi olay, hiç hiç istemez. Ama tahminim o dur ki, yönetim Ümit'e öyle komik bir öneri getirdi ki çocuğun kabul etmesine imkan yok. Kulağımıza gelenler peşin para yok, varsa da diğer senenin başında küçük bir miktar var. Garanti para da yok. Maç başına para var. Yani demek ki çocuk bi sakatlansa veya biraz kötü oynasa senden benden züğürt gezecek bu sözleşmeye göre. Ben her dönem futbolcuların fedakarlık yapması taraftarıyım ama soruyorum siz kabul eder miydiniz böyle bir sözleşmeyi?? E hal böyle olunca Terim'de futbolcusundan çok yönetimde suç bulduğu için Ümit'e kızamadı ve oynattı. Gelecek tepkilerden korkmuş olsa gerek, basın mensuplarına da "7 şubata kadar karar verme hakları var" dedi. Halbuki Terim’in verdiği süre hepimizin de bildiği gibi maçlar başlamadan öncesine kadardı. Uzun lafın kısası, sözünün eri Terim milyonlar önünde tükürdüğünü yalamak zorunda bırakıldı! (Bence yine de oynatmamalıydı o da ayrı tartışılır.)

Yönetimin bir diğer ayıbı dün gece Show T.V ekranlarında çok net görüldü. Hadi transfer falan yapamıyorsun, yeni stadı da yapamıyorsun, tesisleşme falan boyunu aşıyor ama bu takımı mahalle takımı şartlarında oynatmaya hakkın var mı senin ya!! Saha tarladan daha beter, alsana önceden önlemini!! Uzun top atıyorsun top geri dönüyor!! Haziranda bu statta oynayacağımız belli olmadı mı!! Şubat geldi rüzgar panelleri takılıyormuş!! Kış bitti ulan!! Senin koskoca GALATASARAY'ı bizim yan mahallenin şartlarında oynatmaya hakkın var mı ya!! Bu terbiyesizliğin bir adım ötesi "gidin formalarınızı evde yıkayıp getirin" olur. Böyle bir şey var mı yaa!! Tarlada, 300 kişiye karşı oynayacaksın, topa vuracaksın top sana geri dönecek!! SÜPER TRANSFERLER YAPSAYDIKTA BU KOŞULLARDA KİMSE OYNAYAMAZDI ZATEN üzülmeyin arkadaşlar.

Yani bu yönetimin yaptıkları, daha doğrusu YAPAMADIKLAR bir değil, on değil, yüz değil!! Bilsem adam gibi bir aday çıkacak, %100 yeni adayı desteklerim ama nerdeeeee!! Bir uyuz gider (Canaydın), bir uyuz gelir (Dürüst)!

Hepimize Allah peygamber sabrı versin…

SİYAH-BEYAZ’IN SADECE SİYAH’I KALDI

Türk futbol tarihinde ilk kez bir karşılaşma, bir takımın 5 kırmızı kart görmesi nedeniyle tamamlanamadı. Tatilden yeni çıkmış Beşiktaş niye bu kadar sinirliydi cevabını bilen varsa söylesin lütfen. Her topa giderken topa değil de rakibe koşan, 3 metre önce adamın ayağını kırmak için yatarak gelen, iten, kakan, küfreden, durup durup adamın üstüne koşmaya başlarken sinirden dilini sıkan bu futbolu ben daha hayatımda hiçbir takımda görmedim. İnşallahta görmem çünkü bu hırs değil, terörün ta kendisiydi.

Hakemin Ahmet Yıldırım’ı atma kararı dışında hiçbir kararı tartışılamaz! Kesinlikle hepsi doğru. Zago kırmızıdan önce zaten adama ayak ve dirsekle giriyor. Sonra arkadan bas ayağına kramponlarının izi çıksın!!! Sonra İbrahim arkadan yumruğu sallıyor. Bir de utanmadan “Allah herkesin kalbine göre versin” diyor soyunma odasına giderken... Ahmet bence topa Pancu’nun vurduğunu göre göre tekmeyi salladı. Zaten Samsunlu futbolcu oraya gelene kadar kaç futbolcudan dayak yedi de, en son hareketi Ahmet yaptı. Ama hadi insaflı olalım diyorsanız bu hareket sadece sarı kart. Pancu’da Zago misali bas ayağına kramponlarının izi çıksın dedi! Kırmızı doğru. Bakın belki pozisyonu ileri geri, yavaş çekimde milyon defa izleyince “aman canım ne var basamamış bile” diyebilirsiniz ama Pancu’nun niyetini anlamak için onu maç boyu takip etmeniz gerekir. Adam dilini ısırıp rakibe koşuyor yaa, diğerleri de öyle. İlhan Mansız’ın kartını söylemiyorum bile. Artık maç bitsin diye yaptığı kesin. Zaten kırmızıların kralı, 4 arkadaşı dışardayken fazla bile dayandı.

Samsunspor 10-1 yapabileceği maçı Beşiktaş’ın aşırı sert futbolundan korkarak “neme lazım ayağım kırılabilir” diyerek ne rakibin üzerine gitti, ne de top kendilerindeyken pozisyon aradılar.

Seyirciler çok çirkindi. Ne var yaa bir maçı da kaybet kardeşim. Bu kadar çirkefleşmek niye! Kime küfredeceğini, ne yapacağını şaşırdılar. Kimi zaman kendi adamlarına zarar verdiler. Daum, hakem dörtlüsü, Lucescu, İlhan, Beşiktaşlı spor yorumcuları, Şansal Büyüka bu büyük hışımdan nasibini alanlardan bazılarıydı. Biz 10 maçtır kazanamıyoruz, ne hakem hatalarını sineye çekiyoruz bu kadarını yapamadık doğrusu., tebrikler!?!

Ve şimdi dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum. Efsanevi Ali Aydın katliyamlarının ilkinde, bir kadıköy deplasmanında, sadece hakemi alkışladı diye –o da arkasını dönüp giderken- atılan futbolcularla dolu bir maçta 1-0 yenilirken atağa çıkıyor gol atmaya çalışıyorduk. Berkant’ın bir frikiği vardı ki gol olsa maç 1-1 bitecek. Bugün Beşiktaş, kendi sahasında, Samsunspor’a karşı yine aynı sayıda futbolcusu eksikken ortasahayı geçemedi!!! Kendi arasında top çevirdi tam 10 dakika. BÜYÜK TAKIM OLMAK LAFLA OLMAZ!!! BÜYÜK TAKIM OLMAK İŞTE BÖYLE OLUR!!! HA ÇİRKEF TAKIM NASIL OLUR DİYORSANIZ, ONU BU GECE GÖRDÜK ZATEN...

TAM DA KENETLENME ZAMANI !

Ya sabah sabah adamı delirtecek o kadar çok şey oluyor ki!!! Ne kadar büyük bir camiayız aslında bu onu gösteriyor!!! Bakın şimdi;

Sergen Bey açıklama yapıyor. Başlıklar: "Galatasaray sezonu anca 4. bitirir" "Operasyon yanlış". Ulan sen kimsin ki bu yorumu yapıyosun. Adam gibi topunu oyna, bitsin gitsin... Senin haddine mi GALATASARAY hakkında yorum yapmak. Göbekli hıyar...

Sabah gazetesinde sürmanşet Terim alehine haber yapıyor... Neymiş efendim Terim kampta adam dövmüş. Bir iki tane kendini bilmez fenerli, kafileyi her gördükleri yerde laf atacak, kimse de onlara haddini bildirmeyecek!!! Hadi canım... Rizesporlular bile dayanamamış bu gerzeklere, bizimkiler nasıl dayansın... (Tokatlamışsa da iyi etmiş Terim). Sabah gazetesine göre şuçlu yine Terim... Ve bu ufak sürtüşme, spor sayfasının tamamını kaplıyor ne hikmetse... İki maç kazandık ya hemen aşağı çekecekler... Yapmazlarsa ayıp olur zaten. Yapın yapın. Yapın ki bende buralara yazılar yazıyım, yapın ki Galatasaraylı dostlarımı hırs bürüsün, yapın ki biz kenetlenelim.. Sonuna kadar gidin...

Ertesi gün aynı gazetenin bu sefer ekonomi sayfasında Galatasaray var. AIG şirketiyle olan itilaf, dava sanki kaybedilmiş gibi gösterilip -ki bu davada kesinlikle biz daha avantajlıyız- "Cimbom'un kabusu:76milyon$" diye başlık atmışlar. Yazı boyunca Galatasaray davayı kaybederse şöyle olucak, böyle olucak diye bir yazı... Aferin çocuklar, sonuna kadar gidin...

Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin statların satılacağını söylemiş. İyi güzel karara saygı duyarız. Artık 49 yıllığına kiralamaya gitmeyeceklerini, stadları önce maçları oynayan takımlara önereceklerini anlaşamazlarsa başka kurumlara da satabileceklerini söylemiş. AMAAAA demecini aynen yazıyorum: "Ancak o takım stadyumu almazsa ve başka bir alıcı çıkar ve ihale şartlarını yerine getirirse elbette şatış yine yapılacaktır. Yani mesela (niye biz örnek veriliyorsak!!) AliSamiYen'i öncelikle Galatasaray'a teklif edeceğiz(lütfetmiş!!). Ama farz edelimki Galatasaray'la anlaşamadık. Bu takdirde başka bir alıcıya da verebiliriz." Dünün bakanı 100 yıllık klübün stadını başka birine satacak!!! Bak şu işe!!! Yine "ulan sen kimsin" diye cümleye başlıcam ama şimdi adam bakan başımıza bi de iş almayalım. Bakancığım!! sen bugün varsın yarın yoksun ama hakkında konuştuğun bu camia 100 yıldır var, Türkiye'nin en büyük, en elit, en kaliteli camiası. Senin boyunu aşar bu stadı başka birine varmek. Eylemi geçelim bu cümleler bile milyonları rahatsız etmiştir. Biz bu stadı değil, oturduğun evi de satın alırız, kimsenin şüpesi olmasın!!!

Ve işte arkadaşlar bu haberlerin, bu açıklamaların, bu sataşmaların, bu seviyesizliklerin, bu yalanın dolanın SONU GELMEZ! Zaman kenetlenme zamanıdır. Sizlerden isteğim her platformda olmadığınız kadar Galatasaraylı olun bu sefer! Kendini bilmezlere cevabını verelim. Takımımızı savunalım. Örneğin, Pfizer firmasında çalışan itler takımımıza laf ediyosa o firmayı mail yağmuruna tutalım "itlerinize sahip çıkın diye". Cesur olalım, Terim'in arkasınbda olalım...Protesto edelim, yazalım, çizelim, terbiyesizleri okumayarak cezalandıralım...

Kısaca korkulan bir grup olalım öyle ağzı olan konuşamasın hakkımızda!! Her birimiz GALATASARAY'ın bir neferi olalım...Şimdiye dek olmadığımız kadar güçlü, cesur, saldırgan!!!!!

16 OCAK'04

ACI AMA GERÇEK: GEÇEN SENEDEN DAHA KÖTÜYÜZ

Takımı eleştirmek için erken mi? Ligde 5 hafta geride kalmış, iki ön eleme oynanmış, Şampiyonlar Liginin başlamasına üç gün var. Yani erken falan değil.

Haftalardır sabırla bekliyorum iyi bir 90 dakika çıkaralım diye. İte-kaka kazanıyoruz 1-0, 2-1 falan. Tezat şu ki; kazandığımız maçlarda rakip bizi elinden kaçırıyor! Bursa karşısında da kurtarılan bir beraberlik var. İşte Konya maçı. Saha düzgün, hava güzel, rakip 10 kişi ama sonuç mağlubiyet. E peki bu iş nasıl olacak Fatih Hoca! Biz geçen senenin ilk maçından beri beklemiyomuyuz!? Daha beşinci haftadan puan farkı beş oldu. Korkarım ki 30. haftanın sonunda Beşiktaş’ın 30 puan gerisinde olucaz bu futbolu oynamaya devam edersek.

Futbolculara: Hepinizin beş tane evi, 5 tane arabası var. Şimdiye kadar helal olsun diyordum ama bu futbolu gördükten sonra olmaz. Yazık ki aldığınız paranın hakkını vermek bir kenara dursun, oynadığınız kişiliksiz futbol “Artık bu maç Konya’nın hakkı, inşallah şansa bi gol atmayızda adamlar üç puanlarını alırlar, bizede bilmem kaçıncı kez ders olur” dedirtiyor. Hakan Ünsal; inşallah tez zamanda layık olmadığın bu takımdan uzaklaşırsın. Şimdiye kadar ne yerin oldu, ne de bundan sonra olucak bu kadroda. Oynadığın topu ikinci ligde bi sol bek oynasa hocası takımdan kesmezse şerefsizim ama bu adam ne hikmetse GALATASARAY’da hala ilk 11. Abdullah’ı niye aldığımızı Hıncal kadar ben de sorguladım ama bulamadım. Milli takımda oynadığı zamanlarda, bir maçta, bütün takım canla başla mücadele ederken ayakkabısını bağladığı görüntüleri hala aklımdan gitmiş değil. Transfer haberini duyduğum gün intihar etmeyi düşündüm. Bu adam Galatasaray’a faydalı olursa bende eleştiri yazısı yazmayı bırakıcam. Bülent Korkmaz ve Frank DeBoer ikilisi yavaş, hantal v.s. Tecrübeli diyosun ama Bülent’in yaptığı hatalara bakınca “Tecrübede konuşmuyor kardeşim” diyosun içinden. Gelelim ortasahaya... Sezon başı neredeyse tüm Galatasaraylıların gönderilmesinde hemfikir oldukları Hasan Şaş belkide sahanın en çok koşan adamıydı bu akşam. Geçmiş haftalarda da yaptıklarına bakarsak iyiki gitmemişsin be Hasan. Peki ama ya diğerleri! Ayhan salağına ne demeli! Oynadığı birkaç iyi maçtan başka aklımdaki Ayhan portresini açıklıyorum: Çılız, çelimsiz, topu devamlı geriye oynayan, oyun kuruculukla alakası olmayan, çok fazla basit hata yapan, ucuz toplar kaybeden bir oyuncu. Ve Fatih Hoca’da bundan medet umuyo! Yazık günah.. Sabri’ye lafım olamaz. Daha küçük. Çalışacak olacak. Hakan Şükür’e de attığı goller sebebiyle şimdilik laf söylemiyorum yoksa bu gece gezinmekten başka bişey yapmadı. Petre ve Bratu... Bratu bugün sıfırdı. Petre hızlı oynadı, pas dağıttı ama sonucu değiştirecek bişey yapmadı oynadığı süre içinde. Yinede kötünün iyisiydi.

Kısaca kadro; beceriksiz, adam eksilten yetenekli futbolcuların bulunmadığı, daha çok “asker” diye tabir edilen futbolculardan oluşan ama bu askerlerinde iki senedir bir türlü acemiliğini bitirip subay olamadıkları, skoru değiştirecek kabiliyeti olmayan, şampiyonlar liginde HİÇBİRŞEY yapamayacak bir kadro. AYNI GEÇEN SENEKİ GİBİ!!!

Fatih Hoca’ya: Geçen sene eleştirdim ama laf söylemedim. Forever Fatih Terim dedim, sabırla bekledim. Olmayınca her Galatasaraylı gibi başımı öne eğip bu seneyi bekledim. Bu sene de bekledim aslında. Temmuz 1’de topbaşı yapıldı bütün hazırlık karşılaşmalarını izledim. Liverpool maçı ve ön elemeler dışında yine dişlerimi sıkar oldum. Ama artık konuşucam Fatih Hoca. Yeter! Ya bu takıma adam gibi top oynatırsın ya da Galatasaray çatısı altında başka bir göreve soyunursun. Ben Galatasaray’ın 14 sene şampiyon olamadığı yıllarda yaşamadığım için Galatasaray’ın bu kadar uzun süre mahalle takımından farksız oynadığını hatırlamıyorum. Geçen senenin başından beri bütün kasetleri izleyin GÜZEL FUTBOL kaçında var bir bakın.

Oyuncu değişikliklerini taa ilk Galatasaray döneminden beri eleştiririm, malesef hala daha eleştiriyorum. Sahada kötünün iyisi kim HASAN ŞAŞ. Kim oyundan çıkıyor HASAN ŞAŞ. Sahada diğer kötünün iyisi kim PETRE. Kim oyundan çıkıyor PETRE. Arif’i yanına aldın, adamda forma var belli ki oyuna girecek, sende yanında taktik veriyosun daha oyun 0-0. Kamera bu olayı gösterdikten sonra tam 15 dakika geçiyor Arif öyle oyuna giriyor! Arif’ten bişey beklediğimden değil ama yapacaksan adam gibi oyuncu değişikliği yapacaksın, zamanında yapacaksın! 75’ten sonra oyuna aldığın hiçbir adamdan da birşey beklemeyeceksin.

Diyelim bu kadroyu eline yönetim sundu ve “başka yok bizden bu kadar” dedi. Öyleyse versene istifanı Fiorentina’daki gibi veeya bizden ayrıldığın zamandaki gibi. Ne demiştin: “Bu yönetim ve yaptıkları planla önümü göremiyorum.” Şimdi önünü görüyormusun. Ben sana hemen söyleyeyim, ligde yine bir ikincilik veya üçüncülük. Şampiyonlar Liginde de HEZİMET!!

Yönetime: Anjiyo oldun ya başkan... Geçmiş olsun, görevi bırak! Yeter bizi kanser ettiğin! Hadi sportif başarıyı, transferleri, bilmem neyi geçtim de Ali Dürüst’ün kalkıpta bu saatten sonra “kredi ay sonuna kadar gelmezse başka alternatifleri değerlendiricez” demesi komik. Çok komik... Sen kalk herşey bitti diye lanse et sonra başka alternatif diye zırvala. Daha komiklikler sayıyım mı!? 6. hafta geldi çattı bir yol bile yapılmadı Olimpiyat Stadına. Yemin ediyorum Aziz Yıldırım olsaydı kendi cebinden parayı verir, kendi inşaatlarından ustaları getirtir orayı rahatlatıcak iki tane yol yapardı.

Fenerlilere 4 bin bilet veripte geriye kalan 16 bin koltuğu emniyete vermek niye?? Bunu zannediyomusunuz ki fenerbahçe kendi stadında yapardı veya yapıcak. Biz yine efendi uslu –gerizekalı gibi- bütün kale arkasını feda edicez onlara, ikinci yarıda kadıköyde bizi bi köşeye sıkıştıracaklar önce bi güzel dövüp kafamıza mermerleri atıp azımıza sıçıcaklar sonrada güvenlik görevlileri gelip dışarı çıkartacak bizi. Bakın görün, demedi demeyin! Daha geçen senenin el sıkma, üç büyük transfer zart zurt komikliklerini de geçiyorum. YETER!

Ben bu futbolla fener maçına gitmeme kararı aldım. Aç kalıcam, susuz kalıcam, statta çişim gelicek yapamıcam, uykusuz kalıcam, param gidicek, sesim gidicek... Orada 11 futbolcu kıçını kaldırmadan en ruhsuz halleriyle maç oynayacaklar (fener maçı için konuşmuyorum genel olarak) sonrada son model arabalarına binip eve gidecekler. Yok öle!!! Çoğunuz bu yazıya tepki gösterecek biliyorum ama herşeyinde bir sınırı var. Ve bende insanım benimde sabrım bir yere kadar. Sonuna kadar Galatasaraylıyım ama sonsuza kadar susmam.

Moraliniz daha fazla bozulsun istemiyorsanız pazartesi akşamı 90 dakikayı kesin izlemeyin çünkü Hıncal bu yazdıklarımın on katını söyleyecek adım gibi eminim.

Son olarak bu futbolla Juventus’un en son izlediğim maçı (Şampiyonlar Ligi kupa finali)’ni karşılaştırıyorumda... Allah yardımcımız olsun. Manchester deplasmanlarına iddaya giren ben, ilk defa bu kadar ümitsizim. Hiç şansımız yok!

P.S: Herkes benim Galatasaraylılığımı bilir, tartışmaya gerek yok ama bu kadar ağır eleştiriden sonra söylemekte fayda var: Maçtan saatler sonra, belkide çoğumuz maçı unumuşken bu yazıyı yazıp size ve bazı yerlere yolluyorum. Bu Galatasaray aşkı ve Galatasaray’ın şu anki durumundan çok üzüntü duyduğum içindir...

13 EYLÜL'03

TELEGOL-FATİH HOCA-TRANSFERLER

Aynen galatasaray.org'a yazdığım mail'ı aktarıyorum:

Fatih Hoca'nın az önce Telegol programına yaptığı bağlantıyı üzüntüyle izledim. Futbolu bilmez polemik adam Ahmet Çakar Hocamızla aynı değere mi sahip, onunla aynı seviyedemi ki bu şekilde konuşabiliyor! Bu dialog olucak işmi! Klübümüzün basın sözcüsü nerede! Neden daima herşeye Fatih Hoca cevap veriyor! Her takımın şaklabanı, ağzı laf yapanı, hokkabazı bu programa canlı bağlanırken neden bizim en büyük değerimiz onlarla aynı seviyeye inmek zorunda bırakılıyor! Olmaz! Bir Galatasaraylı olarak uyuyamıyorum, internete girip size yazı yazıyorum! Olmaz...

BASIN TOPLANTISI VE TRANSFERLER

Ayrıca Hocamız lig bitince basın toplantısı düzenleyip herşeyi açıklayacağını söylemişti. Hani basın toplantısı nerede! Hani şeffaf yönetim!

Transfer konusunda da söyleyecek bişey bulamıyorum! Ahmed Hassan, Sinan, Okan! Türkiye'de adam kalmadı yurt dışından da herkesi kaptıracaksak bizim, sizin, hocanın, başkanın, herkesin işi ZOR!

9 HAZİRAN'03

TRANSFER MEVSİMİ BAŞLARKEN

"Yabancılardan sadece Mondi kalıcak" yorumlarını okuyunca üzülüyorum çünkü Xavier'e gerçekten bizim defansı toparlaycak adam gözüyle bakıyorum. Tamam yavaş, tamam adam kaçırıyor ama bunlar zamanla düzelir, defansın uyumuyla aşılır. Sanki Pope çok mu hızlıydı, hiç mi adam kaçırmıyordu! Hem Xavier yarım sezonu burada geçirerek adaptasyon sürecini aşmış bir futbolcu. Korkusuz, hırslı.. Kesin kalmasında fayda var. Defansın göbeğinde de oynuyor sağ bekte oynuyor. Asıl yeri sağ bek zaten, keşke gelecek sene oraya monte edilse. Capone gibi senelerce oynar bence mevkiinde.

Gelelim mutlaka gitmesi gerekenlere. Bakın Suat Kaya gereksiz bir yedek, vefasızlık etmiyorum ama jübile şart. Neden bir yedek hakkımızı boşuna harcayalım ki. Lukunku mutlaka gitmeli. Ben hayatımda bu kadar yeteneksiz bir forvet görmedim. Lukunkuyla sezona başlamak veya bırakın sezona başlamayı, onu takımda tutmak intihar olur. Koca bir sezon "hiçleri" oynayan ve sağ kanadın felç olmasına sebep olan Ümit Davala mutlaka gönderilmeli. Onun oyununu ikiye, üçe katlayacak yerliler var bizim süper ligde! Çok daha etkili bir sağ kanat almamız şart. Zaten bu sene başımıza ne geldiyse kanatların iyi çalışmamasından geldi. Terim'in sistemi kanatların ileri geri devamlı durmaksızın çalışmasıyla güçlenip kendini buluyor, yoksa işte bu sezon gibi desteksiz bir taktik sönük kalıyor, tam anlamıyla olmuyor. Hakan Ünsal gitsin demeyeceğim çünkü o da Ümit Davala kadar yararsız olmasına rağmen son dönemlerde kendini toparladı. Birde transfer döneminde sol bek aramayalım derim. Hem yeni sezonda daha iyi bile olabilir. Vedat İnceefe...bence kesin gitmeli. Böyle bir defans ne vardı, ne de olacak. Vasatı hiçbir zaman geçemediği gibi çoğu kez yaptığı inanılmaz hatalarla bize çok büyük şeylere mal oldu Vedat. Mutlaka gitmeli. Defansın ortasına adam mı yok! Emre Aşık çok daha sağlam bir oyuncu bence. Hasan Şaş...Bütün sezon koca bir "hiç" daha. Kendini geliştirmek hikaye. Çocuk tıkandı. İleri depar topu sağa çek, o kadar. Sonra ya kötü bir orta yap, ya çalım denerken topu kaptır. Gitsin, o da rahatlasın, biz de...İşte sizi bir mutlak gitmeli daha: Revivo. Artık 2004 yılında futbolda çelimsiz futbolcuya yer yok! Bu böyle biline. Revivo ne bir Hagi olabilir ne de bir Felipe. Yapıp yapacağı iki orta, o da kendine kalsın. Kesinlikle çok daha etkili bir 10 numara bulmamız lazım, yoksa bu iş Revivo ile olacak gibi değil. Son banko Pinto. Daha genç ileride süper olucak ayaklarını ben yutmam. Yetenekli futbolcu biraz kendini gösterir öyle değil mi! Sağ kanadın en uzağına gidip kaybolmaz, her topu alıp dönüşünde topu kaptırmaz, 10 tane kötü vuruyorsa 2 tanede iyi vurur ama, YOK. Bu topçu da bu meziyetler yok ve oluşana kadar bekleyecek sabrımız da yok. Kaç defa Pinto'yu oyuna soktuk maçlarda ve hiç katkısı olmadı. Belki yerine daha faydalı biri girip iki üç tane olumlu hareket yapsaydı durum farklı olabilirdi.

Kesin gitsinler yukarıdaki kadar. Diğer gitsinler bence Galatasaray'da yer bulamaması gereken futbolculardır. Kabiliyetli, ama sınırlı kabiliyeti olan futbolculardır. Hani Championship Manager'de "potential ability" diye birşey var, oynayanlar bilir. İşte bu diğer gitsinlerin, "potential ability"leri bu kadardır. Örneğin Arif ve Batista'dan daha fazla birşey beklemek yanlış olur, e bu halleriylede takımda oynayacak oyuncular değil. O zaman!?! Ama tabii Fatih Hoca'nın görüşü. Zaten yukarıdaki mutlak gönderilmesi gerekenler giderse ve yerlerine iyileri alınırsa, bu futbolcular göze batmaz, takımda kalmaları olumsuz bir durum yaratmaz. Ama dedim ya, fayda da sağlamaz...

Gelelim kimler alınmalıya...Gazete ve televizyonlarda yine onlarca isim dolaşmaya başladı. Türkiye'de Ahmed Hassan ve Sinan elden gitmiştir. Geriye kalan gözde 6-7 futbolcudan alınabilenler alınmalıdır. Mukavelesi biten yetenekli futbolcuların yanı sıra, birkaç milyon doları gözden çıkartmaya değecekler de vardır. Uzun lafın kısası yerli futbolcu önemli bir olaydır, takıma uyumu daha kolaydır, yetenekliler vardır, gençlerdir vesaire vesaire...Gökdeniz, İbrahim Toraman, Okan Koç ve Serkan bunlardan birkaçı...

Yabancılar... Kesinlikle bir forvet, bir de 10 numara, yani iki süper yabancı şart. Lamı cimi yok. Forvette Kallon'un ismi geçiyor. Çokta süper olur. Serginho yine isabetli bir yabancı transferi olabilir. Porto'dan Deco, Van Hoojdonk, geçen sezonun başında isimleri geçen Arjantinli Nanni ve Nuno Gomez, Tunuslu Trabelsi, Lyon'un golcüsü Andersson da söylentiler arasında ama bu son cümlede ismi geçenler biraz hayal gibi...

Bakın gitmesi gerekenlerin tamamı bu takımdan elini ayağını çekerse, üçte demiyorum iki tane isabetli kaliteli yabancı ve üç-dört tane yetenekli yerli alınırsa işler iyi gitmeye başlar, bizim ve Fatih Hoca'nın da yüzü güler. Aksi halde işimiz bir hayli zor.

Son olarak birşeye değinmek istiyorum. Takımda transfer dönemi açılırken -bence- yeri belli oyuncular var. Kalede Mondi, sol bekte Hakan Ü., defansın göbeğinde Bülent K., ortasahanın ortasında Volkan A. ve forvette Ümit K.'ın yerleri en azından şimdilik belli gibi. Bir de eğer gönderilmezse Xavier sağ bek oynar derim. O zaman bize Bülent'in yanına defansın göbeğine bir adam, sağ ve sol kanat, ortasahanın ortasına Volkan'ın yanına bir 10 numara, bir de forvet lazım Ümit'le beraber oynayacak:p Ben az gibi söylemişim pardon yani takımın yarısı var yarısı yok gibi şu an.

Tüm bu yazıyı toparlamak gerekirse; gönderilmesi gereken 7 must oyuncu, alınması gereken iki veya üç kaliteli yabancı, üç veya dört kaliteli yerli. Budur...

30 MAYIS'03


Her Hakkı Saklıdır. 2008©
Galata Sarayı Efendileri

 

 

Galatasaray Resmi Sitesi
Galatasaray Haberleri
Galatasaray Store
Aslantepe AliSamiYen
Video Görüntülü Spor
Google