![]() |
YÜRÜYEN TCK
konuyla ilgili "tck eksikler - yanlışlar - öneriler" isimli uzun makale için basınız
Tayyip Erdoğan sn. Verheugen'in isteklerini kabul etti ve nihayet korkulan olmadı. Hiçbir nedeni yokken, hem de kendi kendimize çıkardığımız fuzuli sorunu çıkaran sn. Erdoğan geri atım attı da rahat bir nefes aldık. TCK tasarısını gündeme getirip meclisi olağanüstü toplayan AK Parti, son maddesinde hiçbir anlam verilemeyen, verilemeyecek şekilde duraksadı. Gerekçeler hayali kurgudan ibaret. Üstelik Verheugen daha on gün önce Türkiye'yi ziyaret edip sürpriz müjdeler vermişken, umutların arttığı bir noktada yapılan bu yanlışlık hiç uygun olmamıştır. Keza AB ye mecbur değiliz, meclisimize kimse karışamaz gibi konudan uzak talihsiz yorumlar yaparak Tayyip Erdoğan gerçekten şaşırtmıştır. AK parti zina ve ceza kanunu konusunda bu davranışıyla yanlış yapmıştır, bu açıkça ortadadır, parti yöneticileri lütfen savunmaya kalkmasın. Zorlama yorumlarla inandırıcı olamadığınız gibi kalite düşüklüğü sorunu ortaya çıkarmayın.
Pazar günü TBMM yeniden olağanüstü olarak toplanıp beş dakikalık kalan işini tamamlayacak. Bu arada olan milletvekillerine oldu, her halde bu nasıl tatil, gereksiz yere kesiliyor diye haklı olarak yakınmaktalar. Ama sonuçta yorgunluğa değecek önemli işler yapılıyor. Yeni ceza kanununun bir yıl sonra yürürlüğe gireceği düşünülmüş. Meclis genel kurulunun bu madde üzerinde biraz düşünmesi gerekir. Her ne kadar temel kanunların uygulanmaya başlaması için hazırlık ve uyum sağlamak için zamana ihtiyaçları var. Ancak ceza kanununun işlevi ve özelliği gereği farklı olması gerektiği düşünülmelidir. Yeni kanun ile sanık lehine yapılan değişikliklerin bir yıl sonra yürürlüğe girmesi kanımca doğru olmayacaktır.
Örneğin siyasi mahkumların yaklaşık yarısı olan dört bin mahkumun cezalandırıldığı TCK m.168/2 maddesindeki ceza miktarı 10 yıldan 5 yıla düşürülmüştür. Bu ve bazı maddelerdeki ceza miktarı düşürülen suçlardan mahkum olanların, yeterli cezaları çekmelerine karşın tahliyesinin bir yıl sonraya bırakılması üzerinde önemle durulması gerekir.
Bu nedenle yürürlük maddesinin bir ay sonraya bırakılması kanımca isabetli olacaktır. Bu kabul edilmezse, sanık lehine yapılan değişik maddeler ayrılarak yürürlük tarihi bir ay sonraya bırakılabilir. En azından ceza miktarı düşürülen maddeler ayrılıp yürürlük tarihi öne alınmalıdır.
Meclis ceza kanununu tamamlayan Bölge mahkemeleri, Ceza usul ve Ceza infaz kanunlarını da en kısa sürede çıkarılmaya çalışacaktır. Ceza infaz kanunundaki ön önemli madde şartlı tahliye usulüdür. Buna göre cezasının yarısını çeken mahkumlar diğer yarısını tahliye olarak dışarıda iken çekmiş sayılıyorlar. Bu dönemde suç işlendiğinde kalan yarı süredeki cezasını da çekiliyor. Gerçekten ıslah edici, çağdaş bu hüküm, Terörle mücadele kanunu ile uygulamada ayrımcılık getirilmiştir. Yani adli suçlular cezasının yarısını çekip tahliye olurken, siyasi suçluları terör suçlusu adı altında cezasının dört de üçünü çekip tahliye olmaktadırlar. Keza TMK göre siyasi suçluların %90 oluşturan 168 ve 169 maddelerin cezası yarı oranında artırılmaktadır. Böylece siyasi mahkumlar, adli mahkumların üç katı oranında hapis yatmaktadırlar. Yeni ceza kanununda 169 kaldırıldığına ve 168 in ceza miktarı da yarı oranında indirildiğine, artık bu ayrımcı uygulamaya gerek kalmamıştır. Bu haksızlık boyutunda açıkça eşitsizlik yaratan ayrımcı maddelerin mutlaka kaldırılması gerekir.(TMK m.5, 17)
Ceza usul kanunu ayrı bir yazı konusu yapılacağından burada değinmeden, Bölge mahkemeleri konusunda şunu söylemek isterim. Bölge mahkemelerine ihtiyaç duyulmasının nedeni, Yargıtay'ın yığılmış iş yükünü hafifletmek ve gerçek işlevi olan içtihat mahkemesi sıfatına dönüşmesini sağlamak, böylece adaletin gecikmesini de önlemektir. İhtiyaç bu olmasına karşın genel kurulda kabul edilen kanunda, Yargıtay'ın işinin bir kısmını yapmak olarak değil, adeta ikinci bir temyiz yeri gibi aynı davada yargılayan mahkemeyi çoğaltmıştır. Bunun usul gerekleri nedeniyle davaları uzatıcı açıktır. Bu haliyle kararların daha isabetli olması amaçlanmıştır ancak bu Yargıtay'ın iş yükü azaltılmamış olacaktır. Böylece adalet hızlansın denilirken daha da yavaşlayacaktır. Bu konu sonradan düzeltilecek nitelikte değildir. Bu nedenle bu eksiklik takriri müzakere ile yeniden görüşülmelidir. Yargıtay'ın iş yükünün en az yarısı Bölge mahkemelerinin görev alanına verilmelidir. Bu yapılmazsa en azından geçici madde ile, temyiz sınırı yükseltilerek Yargıtay'ın iş yükünün yarısı Bölge mahkemelerinin görev alanına verilebilir. 2005 yılına reform niteliğinde yeni kanunlarla girilecek. AK Parti bazen şaşırsa da hukuk reformu yapmaya devam ediyor ve umarım devam edecek.
Hacı Ali Özhan
bu makale vakit gazetesinde 25 eylül 2004 tarihinde yayımlanmıştır.
Bu sayfada, mahkemeler ve yargı kurumlarıyla ilgili
hacialiozhan@hotmail.com
hacialiozhan2000@yahoo.com
hacialiozhan@mynet.com