![]() |
İadeli kararname
Hacı Ali Özhan
Kararname krizi, devlet krizi derinliğinde bütün zamanları kapsayan uzunlukta, bütün- işlemleri etkileyen özellikle boyutları olan bir sorundur. Konunun memurların görevine son verilmesi gibi nazik bir konu olması, sendikaların karşı çıkan gösterileriyle kamuoyuna mal olmuş ve devletle, devletin memurları arasındaki bir soruna dönmüştür.
Cumhurbaşkanının, kanuna aykırı olsa da YÖK'ün rektörler listesini geri göndermesinin ardından, bir KHK' nın geri gönderilmesi hiç beklenilmedik bir zamanda, Köşkle hükümet arasında bir uyuşmazlık çıkarmıştır.
Konu uzunca tartışıldı yogun olarak da
: tartışılacak hukuki ve' siyasi bir konudur. Ben KHK' lar hakkında kısa bir hukuki değerlendirme yapmakla yetineceğim. Sorun Cumhurbaşkanı bir . KHK' yı hükümete iade edebilir mi? Hükümetin aynen geri sunduğu KHK' ya karşı. Cumhurbaşkanı'nın yetkisi nedir? Hukuki tartışmada' uyuşmazlık bu noktada toplanmaktadır. Öncelikle, kararnamenin içeriği olan konu hakkındaki gönüşlerimizi, yeni kararnamenin esası hakkındaki görüşlerimizi bir kıyıya bırakıp konuyu usul açısından değerlendirmemiz şarttır.Bir KHK, kanımca geçici bir kanun niteliğinde görülebilir. Çünkü, TBMM acil hallerde ve sonradan kanunlaşmak kaydıyla Bakanlar Kurulu'na bir KHK çıkarma yetkisi vermiştir/Yani işlemin dayanağı Meclis iradesidir.
1 Nitekim Meclis' in çizdiği sınırlar içinde hükümet bu yetkisini kullanmak zorundadır. Kanun yapma yetkisi, istisna olarak Meclis kararıyla [kanunla] hükümete devredilmiştir. KHK yayımlandığında Meclis 'e sunulup mutlaka kanunlaşması gerekir. Meclis kanunlaştırma çalışması sırasında pekala KHK' yı değiştirebilir. Adından da anlaşılacağı üzere, "kanun hükmünde" denilmesi de KHK' lara kanun gücü vermekledir. Bu kanunun ön taslağı sayılabilecek KHK' lar sonuçları itibariyle de geçici bir kanun gücündedir. KHK' lar hakkında Anayasa' da açıklayıcı usul hükümleri olmaması, sorunun yorumla çözülmesini zorunlu kılmaktadır. Aslında Cumhurbaşkanı, kararnameyi geri iade edebilir mi? tartışması geride kalmıştır. Çünkü, Cumhurbaşkanı kararnameyi geri iade etmiştir. Cumhurbaşkanının tek imzalı işlemleri her türlü denetimden muaf olduğuna göre iade halinde ne yapılmalıdır sorusu üzerinde durulmalıdır. Hükümetin, Cumhurbaşkanı'nın bir kararnameyi geri iade etme yetkisi olmadığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanının kararnamenin aynen iade edilmesi, kanımca krizin asıl nedenidir. Hükümetin Köşk' e bu gerekçeyle direnmesi "yerinde" değildir. Hükümetin yapması gereken, Cumhurbaşkanının iade gerekçelerini inceleyip, kararnameyi bu yönde değiştirip göndermesi veya kararnameyi Meclis' te kanunla çıkarmak olmalıdır.Cumhurbaşkanı, kararnameler hakkında kanun gibi usul işlemlerini uygulayabilir. Bu nedenle geri iade edebilir. Hükümet bu iade üzerine kararnamede ısrar ederse Cumhurbaşkanı'nın yapması gereken onaylayıp, ardından iptal davası açmasıdır. Ancak, hükümet kararnamede ısrar etmekle beraber, Cumhurbaşkanı'nın iade yetkisi olmadığı gerekçesine dayandırmıştır. Dolayısıyla kararnamenin içeriği hakkında esas yön
ünden bir ısrar yoktur. Yani Köşk le hükümet, arasında kararnamenin esası hakkındaki uyuşmazlık değerlendirilmemiştir. Yalnızca Cumhurbaşkanının iade yetkisi olmadığı gerekçesi, kararnamenin esasında ısrar sayılamaz. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı ikinci kez kendisine sunulan KHK' yı, ikinci kez iade edebilir, iade edip etmeme yetkisi tartışma konusu olmakla beraber, Cumhurbaşkanı takdirini ve yetkisini iade yolunda kullanmışsa, artık iade edildikten sonra ne yapılması gerekiyorsa onun yapılması gereklidir. İade, Cumhurbaşkanının tek imzalı bir işlemidir hukuken de sonuç doğurur. Buna karşı direnmek, aksini yapmaya çalışmak, hükümet de dahil hiçbir idari makamın görevi değildir.Cumhurbaşkanı KHK' yı. ikinci kez iade ederek esas hakkındaki
görüşleri değerlendirildikten sonra, KHK' nın kendisine geldiğinde hükümet eski metinde ısrar ederse kanımca kanunlarda olduğu gibi onaylayıp iptal davası açması yolu mevcut devlet yapısı ve sistemi içinde en doğrusu olacaktır. Bazı hukukçularca önerilen imzalamayıp bekletmesi yolu yerindelik anlamında savunulabilire de, Meclis' e karşı asıl sorumlu olan hükümetin çalışmalarını aksatacağı için geçerli bir çözümce değildir.Bir başka çözüm, Cumhurbaşkanı Anayasa' daki yetkileri arasında bulunan Bakanlar Kurulu'nu veya Meclis' i toplama yetkisini kullanarak, sorunu buralarda tartışıp çözüm yolları arayabilir. Bu yetki tam da bu gibi uyuşmazlık halleri düşünülerek verilmiştir kanısındayım
.17 ağustos 2000 tarihli akit gazetesinde yayımlanmıştır.
Hacı Ali Özhan
| |||
|