![]() |
SAVAŞ BÜYÜMESİN
hacı ali özhan
1990 Körfez krizinde, herkes ABD’yi haklı görüp desteklerken sn. Ecevit, Irak’ın yanında yer alınması gerektiğini söyleyen tek liderdi. Hatta o dönemde bizzat Irak a gidip sn. Saddam ile görüşmüş (ki şimdi de Afganistan a gidip Talibanla görüşmek gibi bir ziyarettir) ABD’ye karşı tavırlarında ki kararlığıyla gerçekten ‘karaoğlan’lığını göstermişti. Ancak Afganistan konusunda ne yazık ki, neredeyse kraldan çok kralcı gibi ABD’nin yanında açıktan yer almıştır.
ll eylül saldırısının ilk günlerin de, belki gerekli olabilir denilerek, Meclisten yurtdışına asker gönderme yetkisi alındığında aslında asker gönderileceği anlaşılıyordu. Nitekim sayısı azda olsa, bir grup türk askeri ABD nin yanında savaşa katılmak üzere gönderilmesi kararı alınmıştır.
Meclis yetkisini kullanarak aldığı kararın yerindeliği tartışılır. Savunanlar olabileceği gibi karşı çıkanlarda olacaktır. Gerek ABD gerekse Türkiye, gerekçeler söyleyerek inandırıcı olmaya çalışacaklardır. Ancak bu gibi olaylara tarihin penceresinden bakarak ‘inandırıcı’ olmak gereklidir. Yapay gerekçeler, maksadını gizleyen sözde gerekçeler, tarih karşısında haklı çıkamaz.
Körfez krizinde sn. Özal da ABD’nin yanında yer aldı. O dönem bir koyup 20 almak gibi hesaplarla asker gönderme kararı alınmıştı. Karara gerekçe olarak ta; “Orta doğuda barışın ve istikrarın yeniden tesisi, Ülkemizin muhtemel tehlikelere karşı güvenliğini sağlamak, kriz süresince ve sonrasındaki gelişmeler de, Türkiye'nin menfaatlerini etkili bir şekilde kollamak, ileride telafisi güç bir zarar görmemek için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak.” gibi gerekçeler söylenmiştir. Şimdi bu gerekçelere baktığımızda ne düşünürüz..?..
Yurt dışına asker göndermeye ilişkin Meclis kararının niteliği, 1990 yılında Anayasa Mahkemesinde dava konusu olmuş, 7/4 oyla esasa girilmeden dava reddedilmiştir. Karara muhalif üyeler, Y.G. Özden, Y. Aliefendioğlu, S. Tüzün ve A.N. Sezer, ‘Meclis kararı’ adı verilse de nitelik, etki ve sonuçları itibariyle ‘kanun’ gücünde olan bu işlemin denetimi yapılmalıdır gerekçesiyle davanın esastan incelenmesi yapılmalıdır diyerek karara muhalefet etmişlerdir. Bu dava esastan görüşülmüş olsa idi usul veya esastan, belki de iptali mümkün olabilecekti. Anayasa Mahkemesi bu kezde kararın incelenemeyeceği yolunda karar vererek, konuyu esastan degerlendirmemiştir.
Bu konular davalar boyutuyla görülemeyecek kadar sıcak tarihi olaylar ancak, yapılan işlemlerin kanunlara uygun olması da gereklidir.
Sn. Ecevit, çağdışı Taliban rejimi yıkılıp herkesi kapsayacak bir hükümet kuruluncaya kadar savaşın devamını belirtiyor. Bu nedenle de Taliban muhalifi herkesin özellikle de, General Dostumun (kimse, Türkiye ile ne ilgisi varsa ?) Türkiye tarafından desteklendiğini söylüyor. Sn. Ecevitin söylemleri, eylemleri, Türkiye ye karşı yapıldığında, bizim Ceza Kanunumuza göre ağır cezalık bir suçtur. Bir ülkede, hükümetin yıkılması için zor kullanılarak silahlı eylem içinde olmak sanırım her ülkede suçtur. Afganistan kanunlarına göre de suçtur.
Suç olan bir eylemin içinde olmak, hukuk devletiyle yönetilen bir ülkenin Başbakanından beklenilmez. Yönetimin değişmesi gerektiği düşüncelerini açıklayabilir, o ülkenin yönetimini beğenmeyebilir ancak onu yıkmak eylemi içinde olmak, hukuka bağlı devlet adamlığıyla bağdaşmaz. Yapılması gereken ülkeler arasındaki ilişkiyi sınırlamak., diplomatik tavırlar almaktan ibarettir.
Silahların konuştuğu yerde hukuktan bahsetmek çok anlamlı olmasa da, sn. Ecevitin bu açıklama ve General Dostumu destekleyen eylemenin hukuka aykırı olduğunu belirtmek istiyorum. Ayrıca da yabancı ülkede silahlı ve savaşan bir grubun, Hükümetçe veya Başbakanın kişisel tasarrufuyla, fiilen ve maddi yardımla desteklenmesinin de, Meclisin yetkileri arasında görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bir ülkeye meclisin kararıyla asker gönderilmesiyle, yöneticilerin kişisel tercihleriyle değil, meclisin (yani milletin) tercihiyle karar verilmesi amaçlanmıştır. Bir ülkeye asker göndermek kadar, önemli sonuç ve etkisi olan böyle bir yardım faaliyeti de kanımca Meclisin yetkisine girecek değer ve önemdedir.
Afganista nın müslüman olması veya olmaması değil, savaşa karşı olmak, terörizmle mücadele adına da olsa savaşa karşı olmak gerekir. Ülkeler arasındaki savaşın her türüne her zaman karşı çıkmak gerek. Kaldı ki terörizmle mücadele, terörist yöntemlerle başarılamaz. Aslında ABD’nin gerçek niyeti de bu değil. Yanlıştan dönmek gerektiğinde, bunu açıkca söyleyip, doğru davranmaya başlamak aslında dürüst siyasetçilerden beklenir bir davranıştır.
Hacı Ali Özhan