SİYASETE ÖZGÜRLÜK
Erbakan hoca, aldığı ceza nedeniyle Saadet Partisi genel başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı. İstifa etmesi gerekiyordu, aksi halde SP' ye ihtar davası açılacaktı. Daha önce Hasan Celal Güzel hakkında açılan ihtar davası "cezanın ertelenmiş" olması nedeniyle reddedilmişti. İnsan haklarının Türkiye ve dünyadaki onuru Akın Birdal, İHD genel başkanlığından bu nedenle istifa etmek zorunda kalmıştı. Murat Bozlak, Doğu Perinçek partilerinin genel başkanlığını bırakmışlar, bu günün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan aldığı ceza nedeniyle, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığından süresi dolmadan ayrıldığı hatırlanacaktır. Bu yasaklar nedeniyle belediye başkanlığına, meclis üyeliğine, genel meclis üyeliğine, muhtarlığa aday olamayarak mağdur olacaklardır. Başarılı, yetenekli, liyakatlı adayların sırf kanundaki hapis cezalarını aldığı için, ülkeye hizmet edememesi hepimiz için bir kayıp olacaktır, dolayısıyla toplum olarak hepimiz mağdur olacağız.
Kanuna göre; bazı suçlardan mahkum olanlar parti üyesi olamadıkları gibi milletvekili ve mahalli idareler seçimlerinde aday olamamaktalar. Dernek ve vakıf üyesi olmaları da yasaklanmıştır. Bu kanunlar 1982 yılı darbe ara döneminde yapıldığı için aynı yasaklar diğer kanunlarda da tıpkı şekilde alıntılanmıştır. (Mahalli idareler ve Milletvekili Seçimi Kanunu m.11, Siyasi Partiler kanunu m.11, Dernekler kanunu m.4)
Kanunun saydığı bu suçlar; zimmet, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, ihaleye fesat karıştırma, devlet sırrını ifşa, devlete karşı işlenen suçlar ile 312 maddedir. Ayrıca miktarına bakılmaksızın "ağır cezaya" ilişkin suçlar ile üç yıldan fazla hapis cezasına mahkum olanlarda bu yasak kapsamındadır. Devlete karşı işlenen suçlar (tck m.125-173 arası) genellikle siyasi içerikli suçlardır. Örneğin cumhurbaşkanına hakaret (m.158), TBMM, hükümete, bakanlıklara, askeri kuvvetlere, adli makamlara yapılan hakaret suçlarını (m.159) işleyenler bu yasak içindedir. Keza 146, 168, 169 gibi çokça uygulanan siyasi suçlarda yasak içindedir.Yani siyasi konularda hakaret edici konuşmalar yapanlar, siyaset konuları etrafında örgütlenenler hapis cezalarını çektikten sonra ayrıca da örgütlenme haklarından mahrum bırakılmaktadır.
Bu yasaklar Avrupa İnsan Hakları sözleşmesince tanınan örgütlenme özgürlüğü hakkına aykırıdır. (m.11) Sözleşme ve İnsan Hakları Mahkemesi, demokratik toplum ve sosyal ihtiyaçların gerekleriyle orantılı "ölçülülük" sınırları içinde yasaklamayı kabul etmektedir. Bu yönde Türkiye aleyhine açılmış davalarda vardır. 28 mart mahalli seçimlerinde adaylık başvurusu reddedilen kişilerin bazıları da İnsan Hakları Mahkemesine başvuracaklardır. Bu yasaklayıcı kanun maddeleri nedeniyle büyük ihtimalle Türkiye mahkum olacaktır. AİHM kararı beklenilmeden kanundaki yasaklayıcı hükümlerin değiştirilerek sözleşmeye uygun hale getirilmesi yerinde olacaktır.
Değişiklikler için sözleşme ve mahkemenin ölçütleri esas alınmalıdır. Buna göre, Suçun niteliğiyle yasaklanan hak arasında hiçbir ilgi olmadığı durumlarda bu yasağın varlığı makul görülemez. Özellikle siyasi konulardaki suçlar nedeniyle siyasi parti, dernek, seçilme yasağı kesinlikle kabul edilemez. Ancak yapılacak görevin niteliğiyle doğrudan uyuşmazlık halinde olan suçların yasaklanması normal görülebilir. Keza yasağın mutlaka bir süreye bağlanması da zorunludur. Yaşamının bir kesitinde suç işlemiş bir kişinin, yaşam boyu haklarından mahrum bırakılması, ceza adaletine ve toplumsal faydaya aykırı olacaktır. Özgürlüklere duyarlı olan AK Partiden, örgütlenme özgürlüğü önündeki ilgisiz, gereksiz, faydasız engelleri kaldırmalarını beklemek herhalde hakkımızdır. Ayrıca yasaklardan çok çekmiş sn. Erdoğan'ın, siyasetçilere özgürlüğü sağlaması bence topluma olan borcudur da.
Hacı Ali Özhan
* bu makale 7şubat 2004 tarihli vakit gazetesinde yayımlanmıştır.
| |||
|