hacı alinin yürütme sayfasıcep telefonu alt yapısı kamulaştırılmalıdır neden ? basınız

Çok ortaklı şirket

Sermaye Piyasası kurulunca geçen hafta sonu Abant'ta yapılan toplantıda, holdingleri ilgilendiren kanun tasarısı görüşüldü. Başbakan yardımcısı Sn. Abdullatif Şener, şirketin kendi hisse senetlerini geri alabilme imkanı getirileceğini açıkladı. Avrupa parlamentosunun istemi üzerine Avrupa Komisyonu önerisiyle oluşturulan Ekonomik ve Sosyal komitenin 1971 yılında hazırladığı yönerge ile 1977 yılında Komisyon yönergesi, hazırlanacak tasarıda göz önüne alınmalı, anonim şirket ortaklarını koruyucu ve açıklık içeren hükümler benimsenmelidir. Keza uygulamanın içinden bir hukukçu olarak Av. Mithat Özbek tarafından hazırlanıp YİMPAŞ adına verilen raporda değerlendirilmelidir.

Çok ortaklı şirketler, Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası kanunu içine sığmayaçak kadar özelliği olan çeşitlilik içermektedir. Ticaret kanununu aldığımız İsviçre'de 1992 yılında ayrı bir "anonim şirketler kanunu" çıkarmıştır. Bu konu boyutlu, kapsamlı ve kendine özgü bir alan haline gelmiştir. Yönetimin yetkileri genişlediğinden, denetim usulü ve yargı denetimi ayrıntılı düzenlenmelidir.

Onbinlerin üzerinde hissedarı olan holdingler, genel kurulu hiç bir zaman toplayamamakta, ancak ikinci toplantıda katılanlarla sınırlı karar verebilmektedir. Yüz kişilik bir anonim şirketi yönetmeye göre düşünülmüş kuralların, on bin hatta yüz bin ortaklı şirketleri yönetmeye yetmeyeceği açıktır.

Nama yazılı hisse senedi sahiplerine genel kurul toplantısının ve çoğunluk sağlanamadığı için ikinci toplantının ayrı ayrı taahhütlü mektupla bildirilmesi ciddi bir emek, zaman ve maddi kayıba dönüşmüştür. Her yıl iki kez yapılan taahhütlü bildirim az ortaklı bir şirketde birdirme yükümlülüğü önemsenmeyebilir, ancak büyük çoğunluğu yurt dışında bulunan onbinlerce ortağa bildirim yükümlülüğü önemli bir külfete dönüşmüştür. Ayrıca noter tastikli veya imza sirkülü vekalet yoluyla oy kullanım yoluda uygulamada işlememektedir. Yalnız bir genel kurul için geçerli olan vekaletin masrafı, özelliklede yurt dışındaki ortaklar için gereksiz yüke dönüşmüştür. Bu nedenle ortaklar vekalet vermekten kaçınmakta ve genel kurula katılıp haklarını kullanamaz hale düşmektedirler.

Borsaya açık şirketlere taahhütlü mektupla bildirim yükümlülüğü kaldırıldığı gibi, çok ortaklı şirketler içinde benzer bir düzenleme zorunlu hale gelmiştir. Çok ortaklı şirketlerde ortaklığa girişte, genel kurul için vekil temsilci bildirmek imkanı getirilebilir. Taahhütlü mektup yerine gazete, radyo, televizyon ilanı yeterli görülebilir, üstelik daha da etkin ve işlevli olacaktır. Toplantı yeter sayısı kavramı tümden kaldırılarak, katılanların oy çokluğu ile karar alınması da düşünülebilir.

Yine sn. Dursun Uyar'ın bahsettiği bazı ülkelerde uygulanan, katılmayan üyelerin genel kurul kararlarına katılmış sayılacağı yolunda bir değişiklik de düşünülebilir. Aslında kanunda bulunan ancak genellikle bilinmeyen "oydan yoksun ortaklık" usulüde yeterli bir çözüm olabilir. Çünkü bu usulde ortağın oy hakkı olmadığından genel kurula çağrı zorunluluğu olmamakta, ancak isteyenlerin genel kurula katılması da mümkün kılınmıştır.

1956 tarihli Ticaret kanununda genel kurulun tabi olduğu şekil kuralları, çok ortaklı şirketler için önemli bir sorun olmaktadır. Bu sıkıntıları gidermek amacıyla çıkarılan Sermaye Piyasası kanunu ile kurulan SPK, geldiği noktada borsayla sınırlı bir kurum olmaktan öteye gidememiştir. Nitekim holdinglerin yaşadığı sorunların bir kısmı, SPK'nın yetersizliklerinden kaynaklanmıştır. Kayıtlı sermaye sisteminde kurulun takdir hakkı ve gerekli prosedür nedeniyle bazı holdingler kayıt dışında işlem yapmak zorunda kalmışlardır. Bu nedenlerle "çok ortaklı şirketler" ismiyle borsa dışı şirketler için özel bir kanun çıkarılarak, konunun ayrıntılı düzenlenmesi kanımca en doğru yöntem olacaktır.

Gerçekte ortak olmayıp, belgeler üzerinde ortak gözüken büyük çoğunluğu yurt dışındaki kişilerin sorunlarının çözülmesi ihtiyacı açıkca ortadadır. Bu sorunun çözülmesi için şirketin kendi hisselerini geri alma imkanı sağlanması zorunlu hale gelmiştir. Keza bilinçli kusurla iş yapan kötüniyetli yöneticilerin sorumluluğu dışında, Av. Mithat Erbek'in önerdiği gibi ortaklar ve sermaye miktarlarını defterlerine kayıt ederek kanunun aradığı formata sokmaları için fırsat verilmeli, bu dönem için takibat yapılmayacağı garanti edilmelidir. Böylece mevcut eksiklik, yanlışlık ve usul hatalarından kaynaklanan kayıt dışı işlemler, resmi kayıtlara girmiş olacaktır. Ocak ayında son şekli verilerek TBMM' ne sunulacak tasarı ile şubat ayında, etkili ve sorunları çözücü düzenlemenin yapılacağını umuyor ve diliyorum.

Hacı Ali Özhan

*bu makale vakit gazetesinde 25 aralık 2004 tarihinde yayımlanmıştır.

  aihm   any.mah.   yürütme   yargı   araştırmalar   makaleler   main page / ana sayfa   
hacialiozhan@hotmail.com  ı  hacialiozhan@yahoo.com