HOLDİNGLERİMİZ
Holdinglerimiz zor günler yaşıyor. Holding yönetimleri tıkandı, ortakların mağduriyetleri sosyal bir yara haline ulaştı. Başta SPK, TBMM ve Hükümet olmak üzere ilgili taraflardan en kısa zamanda çözüm bekleniyor. Kanun çalışmasını yapan Bakanlık ve Hükümetin, yasayı kabul edecek TBMM'nin sorunları kökeninde ele alan, reform niteliğinde kanun çalışması yapacağını umuyorum. Bu çalışmalara katkı amacıyla naçizane önerilerimi sunmak istiyorum.
Holdinglerin çoğu sermaye artış izini alamadıklarından, topladıkları paralar kayıt dışında kalmıştır. Bu nedenle eski hisseleri geri satmak, eksi ortaktan yeni ortaga hisse devri veya genel kurulun toplanma güçlüğü nedeniyle eski ortaklar üzerinde hisseleri tutarak kayıt dışı bir iç ilişki oluşturmuşlardır. Bir kısmı da iştirak taahhütnamesi, ortaklık sözleşmesi, tediye makbuzu vs. gibi belgelerle kayıt dışı ilişki kurmuşlardır.
SPK şikayetler üzerine denetimler başlatmış ancak ortakların çoğunluğunun yurt dışında ve çok sayıda olması nedeniyle ortaklık ve sermaye yapısını tespit etmek mümkün olmamıştır. Kurul, eldeki bilgi ve belgeler ile sınırlı düzenlenmiş raporlara dayanarak, işin esasına girmeden şekli yorumlarla suç duyurusunda bulunmuş ve muhtelif davalar açmıştır. Halen bu işlemler resmi kayıt altına alınamamıştır.
Şikayete konu suçların önemli bir kısmı, çok ortaklı şirketlerin gerçek işlevi ile kanun hükümlerinin uyumsuz olmasından kaynaklanmıştır. SPK'nın izin işlemindeki takdir hakkını yerinde kullanamaması ve katılığı yanında, zamanında gerekli önleyici etkin yaptırımları alamamasından dolayı bu gün yaşanan karışıklık ortaya çıkmıştır. Genellikle yöneticiler iyiniyetli olmakla beraber bu kargaşa içinde kötüniyetli, ağır kusurlu ihmalkar yöneticilerin usulsuzlükler yapabilmelerinede ortam sağlamıştır.
Bu nedenle öncelikle, suç ve usulsüzlüklere konu işlemler nitelik ve sonuçları itibariyle ayırılarak, sermaye artışı, hisse satışı, usuli eksiklik ve hatalar, geri ödeme yapılması gibi konularda SPK suç duyuruları ve hukuk davaları geçici bir madde ile şartlı olarak ertelenmeli, bu şirketlerin ortaklarını ve sermaye yapılarını resmi kayıtlara geçirmesi imkanı verilmelidir.
Yurt dışındaki vatandaşlarımızdan toplanan paralar ile özellikle Konya ilimizde kurulan holdingler çok sayıda yatırıma girişmiştir. Bu yatırımların bir kısmı iyi bir araştırma yapılmadığı için işlemez hale gelmiş, bir kısmı verimsiz olarak eksik kapasite ile çalışmakta, önemli bir kısmı da yarım halde üretim dışında beklemektedir. Bu yatırımların hem ortakla açısından hem de milli servet nedeniyle ülke ekonomisine kazandırılması gerekmektedir.
Bunun için 1984 yılında çıkarılan 2983 sayılı kanunla finansman kaynaklarının sağlanması ve yatırımların geliştirilmesi amaçlı kanun benzeri çıkarılabilir. 1987 yılında çıkarılan 3332 sayılı kanun gibi "şirketlerin yeniden kazanılmasını" amaçlayan sorunları giderici bir kanun benzeri çıkarılabilir. ABD'de uygulanan "Yeniden örgütlenme modeli" şeklinde mevcut şirketlerin yeniden kazanılmasına yönelik düzenleme getirilebilir. İngiltere'de şirket kurtarma amacıyla uygulanan şirket, ortaklar veya alacaklılara düzenleyici proje sunmaları imkanı getirilebilir. İİK yapılan değişiklik uyarınca ortaklara verilmiş "kurtarma projesi" sunma hakkı, burada da geliştirilerek uygulanabilir. Aracı kurumlar için getirilen "tedrici tasfiye" hükümleri bu şirketlerin özelliğine göre geliştirilerek uygulanibilir.
Düzelme ihtimali kalmayan şirketler için 1982 yılında Bankerlere uygulanan "tasfiye kurulu" benzeri bir uygulama düşünülebilir. Şirketin, belirli sayıda ortağın istemiyle mahkemece yapılacak araştırma sonucuna göre yönetime kayyım atanabilir. Veya Bakanlık Yönetim ve Denetleme kuruluna birer temsilci üye atayabilir. Bir anlamda kayyum benzeri işlev görecek bu üyeler, şirket sorunlarını tespit edip Bakanlığa rapor verebilir. Bunun üzerine Bakanlık "yenilenme, kurtarma projesi" öneri leriyle sunarak iyileşme tedbirleri almasını şirketten ister. Düzelme ihtimali kalmamış şirketlerin tasfiyesi için mahkemeye başvurabilir.
Bu şirketlerin içinde bulunduğu sorunlar yargısal denetimle çözülebilecek boyutu aşmıştır. Belge düzeni ile gerçek fiili durumun farklı oluştuğu, çok sayıda ortağın kayıt dışında bırakıldığı bir ilişkinin içinden mahkemelerin çıkabilmesi imkanı zordur. Yine iş yükünün fazlalığı nedeniyle uzayan davalar yanında şekli usul kurallarının katılığı nedeniyle tarafları tatmin edecek sonuç çıkması zor olacaktır. Yine kişiler arası ticari konulara mahkemenin girmesi en son tercih edilmesi gereken özelliktedir.
Bu nedenle geçici madde ile "hakem" tayin zorunluluğu getirilmeli, ortaklık ve sermaye yapısını tespit ederek, tüzükten kaynaklanan uyuşmazlıkları çözme gerevi verilmelidir. İtiraz edilmeyen kararların uygulanabilmesi için mahkemece onay şartı getirilip, itirazlar mahkemece karara bağlanabilir. Böylece kanundan kaynaklanan uyuşmazlıklar hariç şirketin iç işleriyle ilgili uyuşmazlıklarda, yargı öncesi ön denetim sistemi getirilmiş olunacaktır.
Çok ortaklı şirketlerle ilgili genel kurul, yönetim, denetim, hisse senedi satışı, geri alım gibi sorunlara ilişkin önerimi başlıklar halinde sunmak istiyorum.
- Doğrudan halkın iştiraki ile bir araya gelen binden (1000) fazla ortağı olan şirketler "çok ortaklı şirket" olarak tanımlanarak ayrı bir özel kanun çıkarılmalıdır.
- Çok ortaklı şirketler kanunu düşünülmediğinde, kollektif ve komandit şirketler kaldırılarak, limited ve anonim şirketleri kapsayan "şirketler kanunu" çıkarılmalıdır.
- Sermaye piyasası Kanun, Tüzük ve Yönetmelikle düzenlenerek, Kurulun tebliğ çıkarma yetkisi azaltılmalı ve usulü belirlenmeli, mevcut tebliğler sadeleştirilip toplulaştırılmalıdır.
- Şirketler tüzüklerini hazırlayıp Bakanlığa bildirim, ilan ve tescil ile tüzel kişilik kazanmalı, Bakanlıktan izin alma sistemi terk edilelerek "bildirim sistemine" geçilmelidir. Tüzüğün kanunlara aykırılığı halinde derneklerde olduğu gibi, Bakanlığa dava açma hakkı verilmelidir.
- Tüzükte "seçimlik haklar sistemi" getirilerek, genel kurulun yönetim kuruluna yetki devri konuları çoğaltılmalı, her şirkete genel ilkelere uymak şartıyla kendi koşullarına uygun yönetim şeklini tercih etme serbestisi sağlanmalıdır.
- Genel kurulun için yeter sayı kaldırılmalı, katılan ortaklar ile toplantı yapılmalıdır.
- Yeter sayının kaldırılması tabul edilmezse, toplantı ve karar yeter sayısını tüzük hükmüyle seçimlik hak olarak her şirket kendisi tespit etmelidir.
- Ortak sayısının yüz binleri bulduğu günümüzde, ileride milyonları bulabileceği düşünülerek, ortaklığa girişte temsilci bildirmek imkanı getirilebilir. Böylece genel kurul temsilcilerin toplanması ile yapılacaktır. Veya temsilciler kurulu ismiyle yeni bir organ oluşturularak, genele kurulun çoğu yetkisi "temsilciler kuruluna" verilebilir.
- Vekalet bir kez verilmeli, azil yoksa bütün genel kurullar için geçerli olmalıdır.
- Genel kurulun taahhütlü mektupla bildirimi kaldırılmalıdır. Taahhütlü mektupda dahil yerel veya ulusal gazete, radyo, televizyon ilanı gibi seçimlik yöntemler getirilmelidir. Yine derneklerde olduğu gibi aynı mektupla, birincide toplanılamadığı zaman ikinci toplantının yeri ve tarihi bildirilebilmelidir.
- Genel kurulun karar alabilme oranları konulara göre ayırılarak önem derecesine göre gerçekçi oranlar tespit edilmelidir. Şirketin konusu, türü, ünvanı, tabiyeti, temsil biçimi, tüzük değişikliği, tasfiye ve iflası, genel kurulun toplanma şekli, ortakların yükümlüğünü etkileyen gibi konular katılanların 2/3 oranıyla karara bağlanabilir.
- Yönetim ve Denetleme kurulunun seçimi, raporlarının ibra edilmesi, yeni pay alma hakkı, sermaye artışına ilişkin kararın onayı ve yöntemine karar verilmesi, kar dağıtımı gibi konular katılanların 1/2 oranıyla karara bağlanabilir.
- Belirli bir sayıdaki ortağın istemi ile olağanüstü genel kurul toplanabilmeli, toplanmış genel kurulda katılanların belirli bir sayıdaki önerisi gündeme alınabilmelidir.
- Kanunda bulunan "oydan yoksun ortaklık" "birikimli oy usulü" ve "oy hakkında imtiyaz" içeren hükümler geliştirilerek düzenlenmelidir.
- Genel kurul ve Yönetim kuruluna isteğe bağlı organ kurabilme imkanı getirilmelidir. Danışma, planlama, kontrol, takip, inceleme, araştırma, soruşturma gibi konularda görev yapacak komisyon ve komiteler oluşturulabilir. Belirli bir sayıdaki ortağın oluşturacakları komisyonlar şirket kayıtlarına geçirilerek resmi görev yapabilmeleri sağlanmalıdır.
- Belirli sayıda ortağın, somut bir konu hakkındaki iddia ve şikayetleri halinde, Denetim kurulu özel uzman denetici tayin zorunluluğu getirilmelidir. Yine belirli sayıda ortak, kendi haklarını etkileyen konularda araştırmacı uzman tayin edebilmeli, hazırlanan rapor kayıtlara geçirilerek yönetim kuruluna ve genel kurula sunulmalıdır.
- ÇOŞ'lere "hakem" tayin etme yükümlülüğü getirilerek, tüzük, genel kurul, yönetim ve denetim kurulu kararlarından kaynaklanan uyuşmazlıkları çözme görevi verilmelidir. Veya şirket içi uyuşmazlıklar halinde hakeme gidileceği şeklinde "hakem sözleşmesi" yapabilme seçimlik hak olarak getirilmelidir. İtiraz halinde karar vermek ve itaraz edilmediğinde mahkemece onay şartı getirilebilir.
- Sermaye artışı izne tabi olmaktan çıkarılmalı, şirket sermayesini istediği kadar artırabilmelidir. Çıkarılan hisse senetleri için satış taahhüdü aranmamalı, satılmayanlar iptal edilerek kalan miktar üzerinden sermaye tespit edilmelidir. Çıkarılan sermaye miktarının Bakanlığa bildirmesi yeterli görülmeli, ilan ve sicile kayıt ile yürürlüğe girmelidir. Usulsüzlük halinde SPK veya Bakanlık yargı yoluna başvurmalıdır.
- Bildirim sistemi kabul edilmeyecekse, Bakanlık ve SPK' nın izin vermesi zorunlu hale getirilmeli, sermaye artışına itirazı varsa dava açma hakkı tanınmalıdır.
- Tüzükle sermaye artışının miktar, zaman, hisse senedi türü ve usul şekline karar verilebilir. Tüzük hükmüyle genel kurul veya yönetim kurulu yetkili kılabilir. Genel kurulun tespit edeceği koşullar içinde Yönetim Kurulu yetkili kılınabilir. Böylece piyasanın hızlı hareketine ve gereklerine uyum kolaylığı sağlanacaktır. Bugün önemli bir sorun haline gelen bir ay içinde banka aracılığıyla toplama zorunluluğu ve bankada bloke zorunluluğundan kaynaklanan yakınmalarda giderilmiş olacaktır.
- Hisselerin geri alınıp alınamayacağı konusunda tüzükde seçimlik hak tanınabilir.
- Geri alımı kabul eden şirket, tüzükle genel kurulu yetkili kılabilir. Genel kurulun tespit edeceği koşullar veya ortağın talebi halinde karar vermesi yöntemi benimsenebilir.
- Tüzükle veya genel kurul kararıyla yönetim kuruluna, geri alım koşullarını tespit yetkisi verilebilir. Örneğin ABD' de, geri almanın hangi kaynakla, pay sayısı, bedeli ve yöntemini tespite YK yetkili kılınmıştır.
- Ortak talepleriyle ilgili Yönetim Kuruluna geri alım projesi sunma hakkı tanınabilir.
- Şirket malvarlığından veya alacaklarından hisse senedi bedelinin takas edilmesi, kar payından vazgeçme koşullu veya belirli miktar indirimle geri alım gibi koşullar getirilebilir.
- Hisse senedinin geri alınması sigorta sistemine kavuşturularak, riske güvence sağlanabilir.
- Yatırımcıyı koruma garanti fonu, şirketlerden kesilen kaynakla finanse edilmek şartıyla hisse senedi yatırımcısını da kapsayacak şekilde genişletilebilir.
- Hissedarların geri iade talebi reddedildiğinde, ayırımcılığı önlemek açasından geri alım gerekip gerekmediğinin hakem veya mahkeme aracılığıyla tespiti imkanı getirilebilir.
- Geri alım yasağıyla alacaklılar korunmak istendiğine göre, pasifinde borçları olmayan şirketlerin kendi hisselerini geri alma imkanı tanınmalıdır.
- Geri alımların alacaklılara bildirim yükümlülüğü getirilerek, alacaklıların hissesi geri alınan ortaklara yönelmesi imkanı getirilebilir.
- Holdingin bünyesindeki bir şirketin, başka bir şirketin hisselerini geri alması aracılık faaliyeti olarak görülmemeli ve mümkün hale getirilmelidir.
Bu sorunun çözülmesi için bürokrat ve siyaset adamlarımızın yanında ortaklar ve holding yöneticilerinede görev düşmektedir. Hükümet, kurulacak araştırma komisyonuyla, tasarı meclise geldiğinde TBMM'de oluşturulacak bir alt komisyonla konunun bütün tarafları ve uygulayacılarını dinleyerek meseyi araştırmalıdır. Uygulamanın içindeki uzman avukat ve hukukçuların, holding yöneticilerinin görüşleri alınarak tasarı hazırlanmalı ve TBMM sorunları giderici içerikte yasal düzenleme yapmalıdır. Sorunun kaynağı, içeriği ve kapsamı tespit edildikten sonra yukarıda sunulan öneriler gibi gerçekçi, pratik, tarafları tatmin eden çözüm önerileri geliştirilebilecektir. Bu sorun artık ertelenemez hale gelmiştir. Devlet bütçesine yük olmadan sorunun giderilmesi pekala mümkündür. AK Parti hükümeti bu sorunu çözmekten kaçınmamalıdır. Avrupa Birliği süreciyle uyumlu olarak ekonomide yaşanan canlanma ve büyümenin önü açılmış olacaktır.
Hacı Ali Özhan