Menü
- Harun Yahya ve Çelişkileri
- Yanıtlar
-
BAV |
|
***
SORU:Evrim Kurami okutulmamalidir, cunku Evrim Kurami, insanlari fasit,
komunist veya "gucun herseyi almaya hakki oldugu soylevini ceken"
ahlaksiz bir dunya gorusune suruklemektedir. Marksizmin kokeninde de Evrim
Kurami vardir, Nazizmin temelinde de. Bu nedenle Evrim Kurami toplumlari
yoldan cikartmak icin buyuk bir tehlikedir. Genc dimaglarin bu ATEIST
fikirlerle zehirlenmeleri onlenmelidir.
YANIT:Bu yaklasim gerek Amerika'li Bilimsel Yaratiliscilarin,
gerekse BAV ve Harun Yahya'nin hipotezlerinin temelini teskil etmektedir.
Burada belirli bazi kavramlari, ideolojileri korkulacak ve urkulecek kavramlar,
ideolojiler olarak, tartismadan belirleme ve Evrim Kuramini direkt olarak
bu ideolojilere baglayarak curutmeye calisma kurnazligi yatmaktadir; tabii
buna kurnazlik denebilirse, ama seriatcinin ve fanatik insanin akli boyle
calismaya daha egilimlidi
Oncelikle Evrim Kuraminin bu ideolojilerin hic birisiyle direkt iliskisi
yoktur. Kuantum fiziginin, bu ideolojilerle iliskisi ne kadarsa, Evrim
Kuraminin da iliskisi o kadardir. Ayrica, bir ideoloji olarak savunulmakta
olan Islamin (veya Hristiyanligin) bahsedilen Fasizm'den daha iyi, daha
demokratik, daha esitlikci bir yapiya sahip olmadigi; Islam hukukunun,
kadinlari asagiladigi, anti-demokratik oldugu, kolelik sistemini kabul
ettigi, asiri baskici, militarist bir sistem oldugu da ortadadir (1, 2,
3, 4, 5). Ayrica Marksizm bugun icin tamamiyla curutulmus bir ideoloji
degildir; komunizmle bugunku totaliter Rusya ve Cin komunizmi kastediliyorsa,
bu sistemlerin Marks doneminde tanimlanan ve insanlara esitlik saglayici
Sosyalist sistemlere donusme sureci basarilamamistir. Cunku bu ulkelerde
yonetim halkin kontrolunde degil, fakat totaliter bir yonetici burokrasisinin
kontrolundedir. Bu ulkeler zaten Carlik veya krallik doneminden direkt
olarak bir totaliter sistemden baska bir totaliter sisteme gecmislerdir;
yani demokratik sistemin bir evrimlesmesi olarak komunizmi yasamamislardir.
Bu durum, sosyalist demokratik sistemlerin coktugu veya gelisme umudunu
yitirdigi anlamina gelmez. Ayrica, ne sosyalizmin, ne komunizmin, ne de
Nazismin temelinde Evrim Kurami yoktur, sadece Evrim Kuramina dayanarak
cikarilan insanla veya sosyal sistemlerle ilgili bazi sonuclarinin oldugu
iddia edilebilir. Naziler de, ayni bilimsel yaratiliscilar, Harun Yahya
ve BAV gibi, Evrim Kuramini anlamamislar ve distorsiyona ugratmislardi
Ateizm konusuna gelince, ateizmin ahlaksizlik getirecegi, dinlerin de
ahlak ve insanlara mutluluk getirecegi, kanitlanamayacak bir onermedir.
Cunku, ateist olan insanlar arasinda "belirli bir ahlak, olgunluk,
insanlara saygi-sevgi vb" gibi degerlere sahip kisiler cikabilecegi
gibi, dindar ve sofu insanlar arasindan da cok ahlaksiz kisiler cikabilecegi
gorulmektedir. Yani bir Tanriya inanmak, sanildigi gibi, insanlari birdenbire
bire "ahlak abidesi" haline koyamamaktadir. En onemli nokta
ise, Evrim Kuramina inanmanin Ateistlik anlamina gelmeyecegi hep goz ardi
edilmektedir. Evrim Kurami, Teist bir sistemle celismemektedir. Yani,
herseyi yaratan bir Tanri, Evrimin temel akisini da kurmus olabilir; ama
kurmamis da olabilir. Evrim Kurami, din kitaplarini kelime kelime anlayan
ve dinlerdeki yaratilisi savunan mentalite ile celismektedir. Ayrica,
Komunist birisi Evrim Kuramina inanmadigi gibi, Komunist birisi Tanriya
da inanabilir; ya da kapitalist ya da Fasist birisi Tanriya inanmadigi
gibi Evrim Kuramina da inanmayabilir veya inanabilir. Sonucta bir takim
ideolojiler ile bilimsel kuramlar ve Teism arasinda baglar, iliskiler
kurmaya calismak cok yanlistir. Akilciliga ve bilimsellige sigmaz. [ 1)
Ilhan Arsel, "Teokratik Devlet Anlayisindan, Demokratik Devlet Anlayisina",
1996 2) Ilhan Arsel, "Tevrat ve Incil'in Elestirisi", Kaynak
Yayinlari, 1997, 3) Ilhan Arsel, "Seriat ve Kadin" 4) Ilhan
Arsel, "Toplumsal Geriliklerimizin Sorumlulari: Din Adamlari",
1995 5) Turan Dursun, "Din Bu I, II, II
*** SORU: Fosiller, Kambrian doneminde birdenbire fazlalasmislar
ve cok hucreli organizmalar birdenbire artmislardir. Halbuki Kambrian
oncesi doneme ait hic boyle bir donem ve iz yoktur. Bulunan tum fosiller
cok hucrelilerin bir anda Kambrian doneminde yaratildiklarini ortaya koymaktadir.
YANIT: Ilk bilinen mikrofosiller 3.5 milyar onceye kadar
gitmektedirler; yani 3-3.5 milyar yil once evrimlesmekte olan hucre yapilari
vardi. Fosil kayitlarinda, cok hucrelilere ait en eski fosil izleri 670
milyon yil onceye dayanmaktadir. Bu da Kambriyan donemden 80 milyon yil
onceye denk gelir. Kambriyan donemde, 505-590 milyon yil once, ilk kabuklu
organizmalar olusmustur, ornegin brachiopodlarin ve trilobitlerin kabuklari
mevcuttu. Bu dayanikli kabuk yapilari, kendilerinden daha once var olan
yumusakca yapisindaki cok hucrelilerden cok daha iyi fosillesir ve bugune
kadar kalir Pre-Kambriyen donemdeki yumusak vucutlu tum organizmalar fosillesemeden
yokolup gitmislerdir. Ama buna ragmen bugun, o doneme ait bazi fosil izlerine
de rastlamaktayiz; o doneme ait alglerin, denizanasinin, kurtcuklarin
fosillerini bulabilmekteyiz. Ama o devrin kayalari o kadar eskidir ve
oylesine deformasyona ugramislardir ki, o kayalarda fosil bulabilmek hemen
hemen imkansizdir
Cok onemli bir nokta neden, 500 milyon yasinda bir memeli, ya da 100 milyon
yasinda bir insan iskeleti bulamadigimizdir. Madem Yaratiliscilara gore,
hersey Kambrien donemde birdenbire yaratildi, oyleyse neden trilobitlerle
ayni yasta dinozorlar, memeliler, kuslar bulamamaktayiz? Neden Adem'in
buyuk buyuk torunlarinin iskeletlerini, Devonian cagda yasamis amfibiyanlarin
fosilleriyle ile yanyana goremiyoruz. Bilim adamlari jeolojik caglari
ve amfibiyanlardan surungenlere gecisi kafalarindan uydurmamaktadirlar;
elde edilen fosiller ve bu fosillerin yaslari, bu gelisimi jeolojik gelisim
cizgisinde de ispatlamislardi
Fosillerin yaslarina baktiginizda, Evrim Kuramindaki gelisim tamamen desteklenmektedir.
Ornegin, Prekambriyen donemde (4 milyar-590 milyon yil once, MYO) bulunan
yumusakca, kurtcuk fosillerinden sonra, Kambriyen donemde (505-590 MYO)
, trilobitlerin fosillerine rastliyoruz. Sonra Ordovician donemde (438-505
MYO) birden bire memeli fosillerine atlamiyoruz, cenesiz baliklara ait
fosiller buluyoruz, ayni donemde ne kuslara, ne amfibiyanlara, ne memelilere
ne de dinozorlara ait tek bir iz yok! Sonraki Silurian donemde (438-408
MYO), Ilk ceneli baliklarin fosillerine rastliyoruz. Yani yumusakcalar,
kabuklu bocekler, cenesiz baliklar ortaya cikmadan ceneli baliklar ortaya
cikmiyor nedense!? Ilk amfibiyan fosillerine, Devonian cagda (408-360
MYO) rastliyoruz, sonra Carboniferous (360-286 MYO) ve Permian (286-248
MYO) donemlerde surungenlerin fosilleriyle karsilasiyoruz, madem Kambriyen
donemde surungenler de yaratildi, neden fosil olarak karsimiza cikmak
icin yaklasik 200-250 milyon yil bir yere saklandilar ve beklediler? Triassic
donemde (248-213 MYO) Ilk dinozorlarin iskeletlerini gormekteyiz. Jurassic
Donemde (213-144 MYO) ise ilk kuslar ve dev dinozorlarin fosilleri ve
iskeletleri karsimiza cikmakta. Madem tum canlilar ayni anda yaratildi,
neden dinozorlar 350 milyon yil bir karanlik kosede gizlenerek beklediler?
Daha sonra 65 milyon yil once dinozorlar neden birden bire Sodom ve Gomorrah
lanetine ugrayip, tum dunyadan temizlendiler? Neden Dinozorlar sahneden
cekilince, memeliler, maymunlar primatlar arttilar. Neden dinozorlara,
memelilere, maymunlara, primatlara ait 20 milyon yillik iskeletler buluyoruz
da, ayni doneme ait Homo sapiens iskeletine hic rastliyamiyoruz. O zamanki
Homo sapienslerin hepsi mi dogaya karisip yok oldu, oyleyse, o zamana
ait diger hayvanlarin iskeletleri neden karsimiza cikiyor? Sormaya baslayinca,
seriatciya ve bilimsel yaratiliscilara sorulacak sorularin ardi arkasi
tukenmez! Ama ne yazik ki seriatci akli ve bilgiisi ile degil, omuriligi
ile dusunmektedir! [1) Harland et al."A Geologic Time Scale",
1982, Cambridge Uni. Press 2) J. W. Schopf, "Evolution of the Earliest
Cell", Scientific American, 1978, 239 (3): 110-138 3) Douglas Futuyma,
"Evolutionary Biology", Sinauer, 1998, 4) Tim Berra, "Evolution
and the Myth of Creationism", Stanford University Press, 1990
***SORU: Canli organizmalarin hepsinde varolan amino asitler Levo
formudur (sol ellidir; yani bu amino asitlerin stereotipik yapisi polarize
isigi sola dondurur, sag elli Dextro-isomerlerde ise saga dondurur). Dogada
esit miktarda L ve D formunda aminoasit vardir. Oyleyse canlilar aleminde
hersey kendi kendine olustuysa neden sadece L-formundaki aminoasit isomerlerine
rastlamaktayiz? Demek ki belli bir dizayna gore Tanri, sadece L-formu
kullanarak canlilari yaratti.
YANIT: Molekuler yapilardaki zayif kuvvet (weak force)
birbirinin ayna goruntusu olan molekullerde farklidir. Bu bir molekul
icin cok ufak bir farktir, ama molekuller bir araya gelince etki buyur.
Yani bir molekulun reaksiyona girerken veya suda cozunmus bulunurken icinde
bulunan molekuler bag yapma yetenekleri ve belli bir konfigurasyonda dururken
gereksimleri olan enerji onlarin doga tarafindan secilmelerini saglamaktadir,
doga genelde en az enerji formunu tercih eder; L ve D formlari arasindaki
enerji farki cok az da olsa, yapilan hesaplara gore en az enerji ile durabilen
isomer, yaklasik 100 bin yilda dogada % 98 olasilikla baskin bulunan formu
olacaktir (1). 1993'te Arizona State Universitesinden John R. Cronin uzaydan
gelen meteoritlerde ve donmus tozda daha fazla L-aminoasitlerine rastlandigini
ispatlamistir (2); bu, dünyada varolan ve amino asitlerle reaksiyona giren
maddelerin zamanla sol elli amino asitleri tercih etmesini saglayabili
Ayrica dogada ilk amino asitlerin nasil, hangi kosullarda meydana geldigini
bilmiyoruz. Bilmedigimiz kosullar icin konusmak bosunadir. Dogada o donemde
oyle olasiliklar olabilir ki, L-form ve D-form amino asitler yukaridaki
nedenin yanisira baska nedenlerden oturu de secime ugramis olabilir. Ornegin,
bugun bilinmeyen ve 4 milyar yil once dunyada denizlerde cok bulunan ve
sadece D-form amino asitlerle reaksiyona girip kelat olustururak bu amino
asitlerin deniz dibine cokmesini saglayan herhangi bir molekul L-formlarinin
dogada fazla bulunmus olmasini saglayabilir. D ve L- isomerleri birbirlerinden
cok farkli fiziksel, biyokimyasal, enerjetik, elektrofizyolojik ve konformatik
(uc boyutlu sekil alma) yapilarina sahiptirler. Ornegin Dextromethrophan
adli bir ilac, kodeinin benzeri Levorphanol'un D-izomeridir; NMDA (N-metil
-D- Aspartat) reseptorlerine baglanir ve antagonistik etki yapar, morfin
reseptorlerine hic bir etkisi yoktur, analjezi (agri kesme) ve bagimlilik
yapmaz. Ama, sol elli olan, L-isomer, Levorphanol ayni molekul yapisina
sahip olmasina karsin NMDA reseptorlerine baglanmaz, morfin reseptorlerine
baglanir; agri kesicidir, bagimlilik yapar. Her iki ilacin molekuler yapilari
tamamen ayni olmasina karsin, birbirlerinin ayna goruntuleri olmalarindan
dolayi, farmakolojik ve biyokimyasal etkileri cok farklidir. Yaratiliscilar
ve Harun Yahya ne temel biyofizik, ne temel kimya, ne temel kuantum fizigi,
ne temel biyokimya, ne de temel tip egitimi almadiklari icin, amino asitlerin
L-formlarinin varligina Yaratilisi bilimsel olarak ispatlayici bir kurtarici
gibi sarilmaktadirlar. [ 1) Ian Stewart 1995. Nature's Numbers. New York:
BasicBooks. 2) Max P. Berstein, Scott A. Sandford, Louis J. Allamandola,
" Life's Far-Flung Raw Materials" Scientific American, Temmuz
1999, 281] |