YASER ARAFAT (1929-2004)
Eski bir Osmanlı zabiti olan Abdülrahman
Bey, Mısır'da dünyaya gelen oğluna, Muhammed adını verdi. Çoban, tüccar,
Pakistanlı işadamı, hatta yaşlı bir kadın kılığında İsrail topraklarına
baskınlar düzenlerken, Muhammed'in kod adı, "Ebu Ammar"dı. 1994'te, Nobel Barış
Ödülü'nü alırken ise, herkes onu, Filistin lideri Yaser Arafat olarak tanıyordu.
Dünyanın en çalkantılı bölgesinde doğan Yaser Arafat'ın çocukluğunu geçirdiği ev,
İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgalinden sonra, ağlama duvarına yer açmak için yıkıldı.
Arafat, gençliğinde neşeli ve enerji doluydu. Çevresindekileri kolayca
etkileyebilen Arafat, Kahire Üniversitesi'nde okurken, Filistinli Öğrenciler
Birliği'nin lideri seçildi. Uluslararası toplantılarda Filistin sorununun
sözcülüğünü yapmaya, daha o zamanlar başladı. Üniversiteden sonra, kısa bir süre,
Kuveyt'te inşaat mühendisliği yaptı.
1958'de
El Fetih'i kurdu. Örgütün, İsrail topraklarına düzenlediği vur-kaç
eylemlerinde, bizzat yer aldı. 1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonraysa, artık bir
efsaneydi. Mısır lideri Cemal Abdül Nasır, bu genç adamı desteklemeye başladı.
Onu, Mısır heyetinin bir üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne götürdü.
İKİ ÖNEMLİ İLKE
Böylece adı artık uluslararası arenada da geçmeye başlayan Arafat, bütün
Filistin örgütlerini çatısı altında toplayan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün başına
geçti. İki önemli ilkeye, sıkı sıkıya sarıldı: Bu ilkelerden birincisi, Filistin
hareketinin, herhangi bir Arap ülkesinin denetimi altına sokmamaktı. Bu nedenle,
Suriye Devlet Başkanı
Hafız Esad'la, sürekli karşı karşıya geldi. İkinci önemli ilkesiyse,
komünistlerden, radikallere kadar farklı Filistinli grupları birarada tutmaktı.
Bunun için de, onların disiplinsizliğe varan davranışlarına göz yumdu.
Filistinli grupların bu disiplinsizliği, Ürdün'de iç kargaşaya yol açtı. Ürdün
güvenlik güçleriyle, Filistin örgütleri arasında yaşanan kanlı çatışmalar,
tarihe, "kara Eylül" olarak geçti.
Filistin Kurtuluş Örgütü, Ürdün'den
Lübnan'a taşınmak zorunda kaldı. Ancak, bu gelişme, Lübnan'daki etnik dengeleri
bozdu. Patlayan iç savaş, yıllarca sürdü. İsrail, kargaşa içindeki Lübnan'ı
işgal etti. Arafat, o günlerde, bugünün İsrail başbakanı, o zamanların savunma
bakanı
Ariel Şaron'un elinden kurtulmak için, sürekli hareket eden bir araçta
yaşamak ve sonunda, Lübnan'dan da çıkmak zorunda kaldı. Arafat'a ve hareketine,
bu kez, Tunus kucak açmıştı. Arafat, en yakın arkadaşı Ebu Cihad'ı da, İsrail
özel kuvvetlerinin yaptığı bir baskında, Tunus'ta kaybedecekti.
DÜNYANIN KABUL ETTİĞİ LİDER OLMAYA GİDEN YOL
1987'de, Filistinlilerin direnişi, sokağa döküldü. İntifada, yani "direniş"
hareketinin en sıcak günlerinde, Arafat, tarihi bir adım attı. 1988'de Filistin
Devleti'nin kurulduğunu ilan etti. Bir ay sonra, yine, tarihi açıklamalar yaptı.
İsrail'in, "güvenlik içinde var olma hakkını tanıdıklarını", ve "teröre karşı
olduğunu", ilk defa söyledi. Bu açıklamadan birkaç saat sonra Amerikan yönetimi,
Filistin Kurtuluş Örgütü'nü, Ortadoğu sorununun taraflarından biri olarak
tanıdığını ilan etti. Arafat'ın en büyük hatalarından biriyse, Körfez Savaşı?nda
"yanlış ata oynamak"tı. Kuveyt'i işgal eden Saddam Hüseyin'in yanında yer alınca,
petrol zengini körfez ülkelerinden gelen ekonomik desteği, bir anda kaybetti.
OSLO ANLAŞMASI VE NOBEL BARIŞ
ÖDÜLÜ
Savaştan sonra Ortadoğu'da
dengeler değişti. Beyaz Saray'ın zoruyla, Ortadoğu barışı için görüşmeler
başladı. Madrid'de açık açık, Oslo'da gizliden gizliye yürütülen görüşmeler,
1993'te sonuç verdi. Oslo'da varılan, Washington'da imzalanan anlaşmayla, İsrail
Başbakanı İzak Rabin ve Filistin lideri Yaser Arafat, Nobel Barış Ödülü'ne layık
görüldü. Arafat, bir yıl sonra, eskiden gizlice girdiği Gazze'ye, bu kez,
Filistin yönetimi başkanı olarak taşındı. Çabaları hep, Filistin devletini
kuracak olan nihai anlaşmayı sağlamak içindi. 2002 Şubat ayının ortalarında
çıkan bir çatışma yüzünden yine Şaron tarafından ev hapsinde tutulmaya başlayan
Yaser Arafat, Parkinson hastalığı ile de mücadele etmek zorunda kalıyor.
Doğum tarihi |
»Ölüm tarihi |
»Doğduğu Ülke |
Filistin |
ARİEL ŞARON (1928-…)
Ariel
Şaron, 1928’de doğdu. 14 yaşında İsrail Ordusu’na girdi. Şaron, ordu bünyesinde
özel komando birliği kurarak ülke güvenliğinin korunmasında etkin görev üstlendi.
Tel Aviv Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gören Ariel Şaron’un komutasındaki
İsrail askerleri 1953 yılında bir Filistin köyünü basarak 60 sivili katletti.
Tarihçilere göre Şaron, bu saldırı sırasında askerlerine 'herkesi öldürün'
emri verdi.
Arial Şaron 1967’deki 6 Gün Savaşı’nda yer aldı ve 1972’de ordudan ayrıldı. Aradan 1 yıl geçmeden 6 Ekim 1973’de, Mısır’ın tüm Sina Yarımadası’nı aldığı büyük zaferiyle sonuçlanan, İsrail’in en büyük dini bayramına denk gelen Yom Kippur Savaşı’nda orduya geri çağrıldı. Knesset’e 1973’te seçilen Şaron, 1 yıl sonra istifa ederek dönemin Başbakanı İzak Rabin’e güvenlik danışmanı oldu. Arial Şaron 1982 yılında Savunma Bakanı oldu. Ve 18 Eylül 1982'de Şaron, İsrail Ordusuna "Filistin mülteci kamplarının yerle bir edilmesi" emrini verdi. Saldırı sonucunda 600 filistinli ölürken, 1800 filistinlinin kayıp olduğu açıklandı. Filistin kaynakları hiçbir iz bırakmadan kaybolan sivillerin Falanjist milisler ve İsrail askerleri tarafından öldürüldükten sonra gizlice gömüldüğünü iddia etti. Şaron, otobiyografisinde, katliam emirlerinin bazılarını kabul etti ve bunları 'hata' olarak nitelidi. 1983 yılında hakkında soruşturma açıldı. Şaron, Sabra ve Şatilla katliamlarından 'dolaylı olarak sorumlu' bulundu ve bakanlık görevinden azledildi. Ama Şaron, İsrail sağı için her zaman popüler bir sima olmayı başardı.
Şaron Yerleşim Bakanı olduğu doksanlarda Batı Şeria ve Gazze'de 1967 işgali sırasında alınan bölgeleri yerleşime açtı. 1996 yılında Netanyahu iktidara geldiğinde onu da kabineye alması için yoğun baskıyla karşılaştı. 1998 yılında dışişleri bakanı oldu. 1999 yılında Netanyahu'nun seçim hezimetinin ardından Likud liderliğine geldi. Gelir gelmez de kışkırtıcı faaliyetlere başladı. Müslümanlarca kutsal olan Mescid-i Aksa’ya yürüdü ve bu konuda kışkırtıcı açıklamalar yaptı.
Şubat 2001 tarihnde seçmenlerin ancak %60’nın oy kullandığı seçimlerde %60’lık bir oyla iktidara geldi. İktidara gelmesi tüm dünya tarafından tedirginlikle yarattı. Gazeteci Phil Reeves bu konuda şunları söylüyordu:
“73 yaşındaki Likud lideri Ariel Şaron, şubat ayında ülkenin başına geçti ve 1983’teki Şabra-Şatilla katliamlarıyla ilgili soruşturmanın onu küçük düşürmesinin ardından, bir daha İsrail’e lider olamayacağını düşünenleri şaşırttı. Yoğunlaşan şiddetten bıkan ve hükümetin yürüttüğü mükemmel halkla ilişkiler kampanyasıyla ikna olan İsrailli seçmenler, kendilerini güvene kavuşturarak Yaser Arafat’a sert çıkacağını düşündükleri bu adama döndüler. Şaron, beklenmedik bir farkla, 21 aydır başbakan olan Ehud Barak’ı gönderip iktidara geldi. Artık eski düşmanı Yaser Arafat ile yüz yüzeydi. Bölgenin kaderi, iki yetmişlik adamın elindeydi: Filistinlileri askeri güçle hizaya sokabileceğine inanan inatçı bir İsrail ideoloğu, eski bir general ile, Batı ile ilişkilerini düzeltmek ve sokakta giderek yükselen radikal dalga arasında sonsuz bir mücadeleye kilitlenen değişken Filistin lideri.”
Şaron 2001 yılı sonu ve 2002 başında izlediği politikalarla bu tedirginlikleri boşa çıkarmadı. Zeevi suikastını bahane ederek filistin yerleşim bölgelerini bombalatan Şaron, çocuk, kadın demeden bir çok filistinlinin de ölmesine neden oldu. 2002'nin Şubat ayında ise geniş bir harekat başlatırken, mülteci kamplarına da saldırı emri verdi. Gazze’deki mülteci kamplarına yönelik gerçekleştirdiği operasyonlar sırasında da 24 Filistinli öldü.
Şaron’un Politik Kariyeri
1975-77:Başsakan'ın güvenlik danışmanı
1977-81:Tarım Bakanı
1981-83:Savunma Bakanı
1984-90:Ticaret ve Endüstri bakanı
1990-92:Yerleşim ve yapı Bakanı
1996-98:Alt yapıdan sorumlu bakan
1998-99:Dışişleri Bakanı
1999:Likud Partisi Başkanı
2001: İsrail Başbakanı
-LİNKLER-
-RÖPORTAJ-
-GALERİ-