SÖYLEŞİLER
*Amerika'nın onayı olmadan bir barış anlaşması söz konusu olabilir mi?
*Bugüne kadar, İsrail ile Arap komşuları
arasındaki tüm barış süreçleri
ABD'nin girişimi ve desteğiyle yürütüldü. 1979'daki İsrail-Mısır Camp
David antlaşmalarından beri bu böyle. 1991'de Madrid Barış Süreci'ni
başlatan da yine ABD'dir. Bunun temel nedeni İsrail'in ABD'den başka bir
ülkeye güvenmemesi ve barış masasına oturmaya yanaşmamasıdır. Aslında,
İsrail'e ABD'den başka söz geçirebilecek ülke de yoktur. (ABD'nin de ne
kadar söz geçirdiği tartışmalıdır). Dolayısıyla, ABD'nin desteği olmadan
Ortadoğu'da barış olamaz.
*Türkiye'nin arabuluculuğu barış
sürecinde etkili olabilir mi?
*Türkiye hiçbir zaman bu konuda bir arabuluculuğa
soyunmadı. Ankara'nın
benimsediği yöntem, "kolaylaştırıcı rol"dür. Bunun ne anlama geldiğini
hiç kimse tam olarak bilmiyor. Türkiye, Arap-İsrail anlaşmazlığının "BM
çerçevesinde, uluslar arası hukuka uygun biçimde, tarafları tatmin
edecek, adil ve kalıcı şekilde çözülmesini" destekliyor. Yani aslında,
bir yöntem önermeden, barışı istiyor. Bir yöntem öneremiyor, zira her
iki tarafı küstürmek istemiyor. Yöntem öneremiyor, çünkü bu yöntemi
destekleyebilecek gücü yok.
*Türkiye'nin bu konudaki girişimleri
ve planları nelerdir?
*Yukarıda da belirttiğim gibi, kendine has, orijinal
bir planı yok. Ancak
bazen AB'nin bazen ABD'nin planlarına destek olduğunu açıklıyor. Bu
durumu algılayabilmek için, Türkiye'nin "stratejik orta büyüklükte bir
ülke" olduğunu ve İsrail'le komşuları arasındaki sorunlar konusunda
görüş beyan ederken önce Washington ve Brüksel'in yaklaşımlarının ne
olduğunu anlamaya çalıştığını bilmemiz lazım. Yani Ankara, kendisini
Washington'la zora sokacak bir açılımı başlatamaz.
*Türkiye'nin girişimleri onaylanırsa
ve soruna bir çözüm getirirse,
bunun Türkiye'ye etkisi ne olur?
*Böyle bir ihtimalin yakın gelecekte mümkün
olduğunu düşünmüyorum.
*İsrail ve Filistin devletlerinin
bulunduğu topraklarda söz hakkı ilk
hangi devletteydi?
*1517-1918 arası bu topraklar Osmanlı
İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
1920'den 1948'e kadar Büyük Britanya İmparatorluğunun manda idaresi
altında kaldı. 1947'de Birleşmiş Milletler Filistin'de bir Yahudi bir de
Arap devleti kurulması kararı aldı. Araplar bu kararı tanımadılar ve
İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği 1948'de bu ülkeye saldırdılar.
Geçen yarım yüzyıldan fazla zaman içinde, Araplar, 1947'de BM'nin
kendilerine önerdiği topraklara bile bugün sahip değiller.
*Sizce bugün varolan toprak paylaşımı
adil mi?
*Hayır değil. 1947 planı Filistin'in nerdeyse eşit
iki parçaya
bölünmesini öngörmüştü. Bence, bu plan da adil değildi. Yahudilere,
nüfuslarına kıyasla çok fazla toprak veriyordu. 1967 savaşında İsrail,
Batı Şeria, Golan ve Sina'yı işgal ederek topraklarını daha da
genişletti. (1980lerin başında Sina'dan çekildi). Daha önemli bir konu
yüzölçümü değil, toprakların niteliğiyle ilgilidir. 1947 planında da,
bugün de Yahudilere bırakılan veya onların elinde bulunan topraklar,
Filistin temiz su kaynaklarının %90'ını oluşturmaktadır. Su bu bölge için
-başka yerle için olduğu gibi- yaşamsal ööneme sahiptir. Yani,
Filistinlilere isterseniz bugünkünün 3 katı toprak verin, yaşamaya
elverişli değilse ne anlamı var?
*Mısır, Suriye ve Ürdün, İsrail
devletinin kurulmasıyla birlikte ne
gibi sorunlar yaşamıştır?
*Bir defa Araplar, İngilizler'in Birinci
Dünya Savaşı sırasında
kendilerine söz verdiği topraklarda bir Yahudi devleti kurulmasından hiç
hoşnut olmadılar. Aslına bakarsanız, Ürdün diye bir devlet yoktu.
İngilizler Şerif Hüseyin'in iki oğlundan birine Suriye diğerine Irak
krallığı vaat etmişti. 1920'de Suriye Fransa'ya verilince, Fransızlar,
Şerif Hüseyin'in oğlu ve kendisini Suriye kralı ilan eden Faysal'ı,
Şam'dan kovdu. Bunun üzerine ona Irak krallığı verildi. Küçük oğlan
tahtsız kalmasın diye de, Filistin ve Irak topraklarının bir bölümünde
Ürdün diye bir ülke kuruldu ve tahta bu kişi geçirildi.
Araplar bir aldatılmışlık duygusuna kapıldılar. Ama iş işten geçmişti.
Suriye'ye gelince; 1967'de İsrail tarafından işgal edilen Golan tepeleri
halen geri verilmiş değil. BM'nin 242 ve 338 sayılı kararları gereği
İsrail'in buralardan çekilmesi gerekiyor ama bırakın çekilmeyi İsrail bu
toprakları çoktan kendi ülkesinin bir parçası ilan etti
Mısır ise, 1967 savaşında kaybettiği Sina yarımadasını, 1979'da
imzalanan Camp David barış antlaşmasından sonra geri alabildi.
*Arafat, halkı tarafından bir kahraman
olarak görülüyordu. Sizce, bu
durum devlet yöneten biri için artı bir unsur mu? Neden?
*Arafat gerillalıktan devlet başkanlığına ulaşan
uzun mücadelesinde
Filistin halkının bir bölümünün kalbine taht kurdu. Özellikle İntifada
yıllarında, dış dünya ile de ilişkilerini pekiştirdi. Bununla birlikte,
Filistin halkı içinde Arafat'ı zaman zaman aşırı yumuşak olmakla, bazen
de gereksiz yere sert olmakla itham edenler ortaya çıktı. Arap
dünyasında kahramanlık, bir yönetici için hep bir artı unsur olmuştur.
Demokrasinin henüz yeşermediği bu toplumlarda, öykülerle, söylentilerle,
masallarla da olsa kahraman, gözü pek bir imaja sahipseniz bu liderlik
vasıflarınızın en önemlisi olarak nitelendirilebilir.
*Sovyet Rusya'nın yıkılması ve ABD'nin
Ortadoğu'daki etkinliğini
arttırmak istemesi İsrail-Arap sorununu nasıl ve ne yönde
etkilemiştir?
*Sovyetler Birliği yıkılmadan önce yani Soğuk
savaş yıllarında, ABD ve
İsrail'le çatışan Arap liderlerinin sığınabilecekleri bir liman işlevi
görüyordu. Yıkılması, tüm dünya dengelerini olduğu gibi Ortadoğu
dengelerini de değiştirdi. Artık kimse, ABD karşısında kendisini
Moskova'nın "kucağına" artamıyor. Belki AB ileride bu işlevi görebilir.
*Clinton'un barış sürecindeki etkisi
göz ardı edilemez. Fakat sizce
neden çabaları bir sonuç vermedi?
*İki tarafın inatçılığı ve Ariel Şaron'un Eylül
2000'de 2. intifadaya yol
açacak girişimleri yüzünden. Ama daha da önemlisi, Clinton'un görev
süresi dolmakta ve gücü azalmaktaydı.
*Amerika'nın bu olaya karışmasının
bir anlamı var mıydı? Karışmasa
işler daha farklı olabilir miydi?
*Bence güçlü ama adil bir "orkestra şefine" her
zaman ihtiyaç var. Yoksa
dünyanın bu bölgesinde istikrar ve barış kolay kolay o bölgenin içi
dinamikleriyle sağlanamaz. Eleştirilmesi gereken, ABD'nin fazla taraflı
tutumu ve İsrail'i fazla kayırmasıdır.
*Sizce Mahmut Abbas halkın gözünde
Arafat'ın yerini doldurabilecek
mi? Arafat sonrasında, Abbas'ın liderliği sorunun çözümüne katkı
sağlar mı?
*Seçim kazanmakla, en fazla seçim kazanmış
olursunuz, lider olamazsınız.
Yani Abbas'ın kendisini ispat edebilmesi için biraz zaman geçmesi
gerekiyor.
*Sorunun barışçıl çözümü için
İsrail'in atması gereken adımlar
nelerdir?
*Her şeyden önce BM kararlarına uyulmalı. Bu iyi bir başlangıç olabilir.
*Amerika'nın onayı olmadan bir barış
anlaşması söz konusu olabilir mi? Mümkün değil.
*Türkiye'nin arabuluculuğu barış sürecinde etkili olabilir mi? ABD'nin istediği ölçüde ve şartlarda, evet.
*Türkiye'nin bu konudaki girişimleri ve
planları nelerdir? Ne bir girişimi ne de bir planı
olabilir. Çünkü bu konuda asıl etkin olan İsrail ve ABD'dir.
*Türkiye'nin girişimleri
onaylanırsa ve soruna bir çözüm getirirse,
bunun Türkiye'ye etkisi ne olur?
Çözüm bulunur ise Türkiye daha az radikal bir Orta
Doğu coğrafyasında yaşar, bu da Türkiye'yi daha güvenli kılar.
*İsrail ve Filistin
devletlerinin bulunduğu topraklarda söz hakkı ilk
hangi devletteydi?
Arapların
*Sizce bugün varolan toprak paylaşımı
adil mi? Hayır, ama uluslararası ilişkilerde hak,
hukuk ve adaletten bahsedilemez, tek
geçerli olan güçtür.
*Mısır, Suriye ve Ürdün,
İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte ne gibi sorunlar yaşamıştır?
kendilerini daha güvensiz hissetmişlerdir.
*Arafat, halkı tarafından
bir kahraman olarak görülüyordu. Sizce, bu durum devlet yöneten biri için artı bir
unsur mu? Neden? Bağımsızlık mücadelesi veren
(Filistin gibi) ya da bağımsızlığını çok güç kazanmış (Türkiye gibi) her
devletin bir kahramana ihtiyacı vardır. Arafat Filistin'e güç vermiştir.
*Sovyet Rusya'nın
yıkılması ve ABD'nin Ortadoğu'daki etkinliğini arttırmak istemesi İsrail-Arap sorununu nasıl ve ne yönde
etkilemiştir?
Araplar aleyhine, İsrail lehine etkilemiştir.
*Clinton'un barış
sürecindeki etkisi göz ardı edilemez. Fakat sizce
neden çabaları bir sonuç vermedi?
Gitmesi gerekiyordu çünkü Amerika için yeterince hırçın
değildi. Başlattığı tüm girişimler yarım kaldı bu nedenle bir sonuç alınamadı.
*Amerika'nın bu olaya
karışmasının bir anlamı var mıydı? Karışmasa
işler daha farklı olabilir miydi?
Orta Doğu coğrafyası ABD müdahalesi olmadan düşünülemez,
bu karışma ABD ve İsrail için gayet anlamlı idi, işler daha farklı olamazdı
çünkü barış İsrail ve Filistin ikilisinin inisiyatifinde değil.
*Sizce Mahmut Abbas
halkın gözünde Arafat'ın yerini doldurabilecek mi? Arafat sonrasında, Abbas'ın liderliği sorunun çözümüne katkı
sağlar mı?
Halk açısından Arafat'ın yerini kimse dolduramaz, Abbas'ın
sorunun çözümüne katkıda bulunabilecek bağımsız Filistin politikaları
geliştirebileceğini düşünemiyorum.
*Sorunun barışçıl çözümü için İsrail'in atması gereken
adımlar nelerdir? Yerleşim yerlerinden kademeli
olarak çekilmesi, son barış anlaşmasında yer alan hukuki şartları karşılaması,
duvar örmekten vazgeçmesi...
-ANA SAYFA-
-LİNKLER-
-GALERİ-
-LİDERLER-