Asla yaşanmazdı bu aşk !... Asla tenimin kokusunu
öğrenemezdin... Asla dokunamazdın saçlarıma...
Asla sevgilim olmazdın... Peki o zaman sevgilim
Daha mı mutlu olurdun ??? Bensiz daha mı güzeldi
dünya ? Ya da her zaman bensiz miydi dünya ?
Hep mi uzaklardaydı gönlün ? O halde neden sevgilim
Neden??? O eski aynadan öyle aşk dolu baktın
bana ? Ayna mı suçlu ??? Yoksa ben mi ???
Seni ilk gördüğümde eski bir duvarın yanı başında
sırtını tozlu taşlara vermiş öylece gelmemi
bekliyordun. Bunaltıcı bir yaz gecesiydi ve
elinde bir sürü ıvır zıvırla bekliyordun beni...Bense
bile bile ağır yürüdüm... O düşsel anın tadını
çıkarmak için yada başlangıcı uzatmak için belki
de...Her başlangıç bir sona gebedir çünkü...
Gecenin koyuluğunda gözlerin sarı sıcak bir
kuyu gibi derin ve gizemliydi...Dudaklarının
küstah bükülüşü büyülemişti beni...Ya da o sarı
sıcak kuyuda erimek istemiştim sonsuza kadar...Saçların
nasılda uçuşuyordu en hafif rüzgarda bile...
Sana ne zaman aşık oldum bilmiyorum...Belki
elimi ilk tutuşunda arabanın arka koltuğunda
gecenin içinde hızla ilerlerken... Yok hayır
o zaman değil ! kollarının beni ilk kavrayışında...Yok
o da değil !...Bedenin bedenime değdiğinde belki...Derin
derin kokumu içine çektiğinde... Değil o da
değil !...Biliyorum inanmayacaksın ama o eski
aynanın içinden bana gülümsediğinde sana aşık
oldum...Koyu kahve tütsü kokulu o ahşabın gölgesinde
beliriverdi yüzün ayın en gerçek yüzü gibi...Ayın
yansıması mıydı gördüğüm yoksa sen miydin anlamadım...Öyle
ki ay yok oldu gökyüzünden yüzün kapladı her
yeri...Varlığın ve yokluğun tanrıçası bile kutsadı
gözlerini... Ama sevgilim nereden bilirdim ki
Ay hep değişir...Büyür ve küçülür...Tıpkı senin
gibi...
Zamanı küçücük bir koyda hapsettim senin için...Zamanı
deniz sularında boğdum ve yosunlu kayalarda
ezdim... Zaman bizi özgür bıraktı böylece...Ne
öpüşmelerimizi gördü insanlar...Ne de dokunuşlarımızı...
Ne de aşk ve tutku dolu bakışlarımızı... Çünkü
Ay büyüsüydü bu...Biz bildik biz yaşadık biz
gördük... Kimse bilmedi... Kimse görmedi...Ay
tanrıça tüm yabancı gözleri tül bir perdeyle
örttü onlar için ben ve sen yoktuk... Sen geceleri
uyurken tütsülerin sarhoşluğunda ben avuç avuç
yosun topladım denizlerden ve üzerine serptim
ama bilmedin ki bunu sevgilim... Çünkü yosunların
ömrü bir öpüş anı kadardır... Deniz atları getirdim
ve saçlarına dizdim... ama bilmedin işte...
çünkü deniz atlarının gülüşü bir dokunuş anı
kadardır...Sen uyurken ben deniz taşlarından
kolyeler yaptım senin için... Her bir taş değerli
bir mücevher gibi parıldadı... Ama sen görmedin...
Çünkü taşların ömrü bir göz kırpışı kadardır...
Seni çok sevdim... Ama bilmedin sevgilim çünkü
aşkın ömrü bir soluk alış anı kadardır...İçinde
tuttuğun nefesi bıraktığında aşk biter... Küçük
ve oyuncu bir kuş gibi uçup gider aşk bambaşka
iklimlere...
Sen soluğunu çok erken bıraktın sevgilim ...
Ben hala tutuyorum ...Ama sen bilmedin... Çünkü...
bilinmezlik duvarının arkasındayım artık...
Şarkıdaki gibi Eski bir aşkı anlatır güller
ve dudaklar şimdi...
|