Sizce eşcinsellik genetik mi?
Evet Hayır
 
    hikayeler  

AY MASALLARI (yazan TROJAN)

Seni sevdiğimi ne zaman anladım ??? Ne zaman kesif bir duman gibi kaplayıverdin içimi ??? Ne zaman benden bıktığını hissettim ??? Ne zaman söyle sevgilim ...Çünkü ben artık bilmezlik duvarının arkasından bakıyorum geçmişe... bilmemek daha güvenli ... Eğer bilseydim başlangıcı ve sonu...

Asla yaşanmazdı bu aşk !... Asla tenimin kokusunu öğrenemezdin... Asla dokunamazdın saçlarıma... Asla sevgilim olmazdın... Peki o zaman sevgilim Daha mı mutlu olurdun ??? Bensiz daha mı güzeldi dünya ? Ya da her zaman bensiz miydi dünya ? Hep mi uzaklardaydı gönlün ? O halde neden sevgilim Neden??? O eski aynadan öyle aşk dolu baktın bana ? Ayna mı suçlu ??? Yoksa ben mi ???

Seni ilk gördüğümde eski bir duvarın yanı başında sırtını tozlu taşlara vermiş öylece gelmemi bekliyordun. Bunaltıcı bir yaz gecesiydi ve elinde bir sürü ıvır zıvırla bekliyordun beni...Bense bile bile ağır yürüdüm... O düşsel anın tadını çıkarmak için yada başlangıcı uzatmak için belki de...Her başlangıç bir sona gebedir çünkü... Gecenin koyuluğunda gözlerin sarı sıcak bir kuyu gibi derin ve gizemliydi...Dudaklarının küstah bükülüşü büyülemişti beni...Ya da o sarı sıcak kuyuda erimek istemiştim sonsuza kadar...Saçların nasılda uçuşuyordu en hafif rüzgarda bile...

Sana ne zaman aşık oldum bilmiyorum...Belki elimi ilk tutuşunda arabanın arka koltuğunda gecenin içinde hızla ilerlerken... Yok hayır o zaman değil ! kollarının beni ilk kavrayışında...Yok o da değil !...Bedenin bedenime değdiğinde belki...Derin derin kokumu içine çektiğinde... Değil o da değil !...Biliyorum inanmayacaksın ama o eski aynanın içinden bana gülümsediğinde sana aşık oldum...Koyu kahve tütsü kokulu o ahşabın gölgesinde beliriverdi yüzün ayın en gerçek yüzü gibi...Ayın yansıması mıydı gördüğüm yoksa sen miydin anlamadım...Öyle ki ay yok oldu gökyüzünden yüzün kapladı her yeri...Varlığın ve yokluğun tanrıçası bile kutsadı gözlerini... Ama sevgilim nereden bilirdim ki Ay hep değişir...Büyür ve küçülür...Tıpkı senin gibi...

Zamanı küçücük bir koyda hapsettim senin için...Zamanı deniz sularında boğdum ve yosunlu kayalarda ezdim... Zaman bizi özgür bıraktı böylece...Ne öpüşmelerimizi gördü insanlar...Ne de dokunuşlarımızı... Ne de aşk ve tutku dolu bakışlarımızı... Çünkü Ay büyüsüydü bu...Biz bildik biz yaşadık biz gördük... Kimse bilmedi... Kimse görmedi...Ay tanrıça tüm yabancı gözleri tül bir perdeyle örttü onlar için ben ve sen yoktuk... Sen geceleri uyurken tütsülerin sarhoşluğunda ben avuç avuç yosun topladım denizlerden ve üzerine serptim ama bilmedin ki bunu sevgilim... Çünkü yosunların ömrü bir öpüş anı kadardır... Deniz atları getirdim ve saçlarına dizdim... ama bilmedin işte... çünkü deniz atlarının gülüşü bir dokunuş anı kadardır...Sen uyurken ben deniz taşlarından kolyeler yaptım senin için... Her bir taş değerli bir mücevher gibi parıldadı... Ama sen görmedin... Çünkü taşların ömrü bir göz kırpışı kadardır... Seni çok sevdim... Ama bilmedin sevgilim çünkü aşkın ömrü bir soluk alış anı kadardır...İçinde tuttuğun nefesi bıraktığında aşk biter... Küçük ve oyuncu bir kuş gibi uçup gider aşk bambaşka iklimlere...

Sen soluğunu çok erken bıraktın sevgilim ... Ben hala tutuyorum ...Ama sen bilmedin... Çünkü... bilinmezlik duvarının arkasındayım artık... Şarkıdaki gibi Eski bir aşkı anlatır güller ve dudaklar şimdi...