Sizce eşcinsellik genetik mi?
Evet Hayır
 
    Aramızdan  

ARAMIZDAN 16

Küçük Bir Hikaye

Eski bir şiirdi yaşadığım herşey... Bu nedenle değil mi ki dizeler arası köprüleri güveler basmış olurdu ve ben karşıki kıyıya geçemeyen bir zavallı korsanı oynardım hep... eski aşk hikayelerini anlatırdı eski bir oğlan çocuğu geceleri kulağımın dibinde... "Olur mu?" derdi... "Olur be" derdim... olur... olmaz mı? Gerçekleşmemiş düşlerimi eski taş plaklarda ölü sanatçılara okuturdum... Cızırtılı bir plak gibi işlerdi gece herkes uykudayken... Sevgilisi olduğum kadınların ölü çocuğu olurdum ve her sonbaharda bir demet sarı gül koyardım başucuma yarin yanağından süzülen tomurcuklarla bezenmiş... Yaşamın kıyısında top oynayan çocuktum ben... Ve asırlar önce kayıp bir ülkeye terketmişti annem beni... Dilim yoktu... Kelimeler acemi çıkardı ağzımdan ve anlamı olmazdı dünyanın hicbir yerinde...

Aşkın divit uçlu başından kopmuş bir şiirdi işte yaşadığım herşey... Umut kırıntıları serpiştirdiğim catılara martılar konardı yağmurlu gecelerin sabahında... Bir tutam toprak kokusuna atardım yüreğimi... Eski bir cınarın altında yaktım hayatın altını... Ve yeşil eteğiyle koşup giden kadına "bir daha gelecek misin?" diye sormaya yetecek kadar kelime bulamadım ömrümde... Ölü anılar demeti koyardı eski dostlar beni hatırladıklarına işaret olsun diye başucuma...

Ve uykusuzluğumdan uyandığım her sabah onları kutsal bir hatıra gibi alıp koynuma bir sevişme ayini düzenlerdim sessizce... Bir turkmen kızında bıraktım ömrümün yarısını... Yazıtlarımız tarihin en eski kalıntıları olacaktı asırlar sonra bilirdik bunu ama öylesine gür akardı ki "gediz"in suları bir tek kayıplığımızı hatırlatırdı bize... Kendi elimizle sunardık sevgililerimize birbirimizi ve gecenin koynuna nasıl girersek oyle girerdik yaşamın alacakaranlığına da... Anlatılmamış öykülerimiz olurdu insanlara... Ve kırılırdı kadınlar sarı badanalı evlerde bu anlatılmamıs öykülerin duvarlarından sızan ışığın gizemine baktıkca... İhanetleri yüklenmesini de bildik birbirimizi nasıl incitmeyi başardıysak...

"Ben döndüm işte" derdi herkes uykudayken zamanın kıyısında... Ellerimi sessizce uzatıp sesindeki ayaza tutunurdum... Bir ege türküsü söylerdi ince ince sızlayan... "evlerinin önü mersin/ ah sular icmem gadınım dersin dersin/ mevlam seni bana versin..." Sokakları mavimsi bir yağmur ıslatırdı... Birkac sokak kedisi eski ahşap evlerin sacakları altına sığınmıs tir tir titrerken ürkek gözlerle izlerlerdi yağmuru...

Simdi yine mavimsi bir yağmur yağıyor geceleri ... Damlalar camlara şeffaf izler birakıyor, ağacları cırılcıplak soyuyor, yalnızlığı olanca heybetiyle orta yerde bırakıveriyor... Sağlam olan tek sokak lambasından sızan ışık herşeyi beş kat daha büyütüyor sokağa adeta terkedilmiş bir devler ülkesi görünümü veriyor...

Bütün pencereler kapalı ve tek bir ışık bile yanmıyor hicbir evde... Hayat tam da bu zamanda duruverirken yalnızca rüzgarın soğuk sesi ve uzaklardan gelen tatlı bir kafkas melodisi bozuyor sokağın ölüm sessizligini...

"Men seni sevmeseydim/ mehebbetin olmasaydi/ Bu can nasıl yaşar idi dünyada..."

Tezer

  Aramızdan ana sayfasına dönmek için tıklayınız.