Sizce eşcinsellik genetik mi?
Evet Hayır
 
    hikayeler  

ÖYKÜ (yazan SECRET) bölüm 7

NİHAL- Telefon açışından eve gelişine kadar geçen bir saatlik sürede kalp atışlarımı saymaktan başka bir şey yapamadım. Elim ayağıma dolaşmasın diye kendime telkinde bulunacaktım sözde ama,bunu da beceremedim. Ve tüm dikkatimi zilin çalacağı ana yöneltmiş olduğum halde,aniden çalmaya başladığında –ziller hep ani çalar ya- oturduğum koltukta sıçradım.

Şaşkınca bakıştığımız ilk anın sonrasında birbirimize sarıldık. Kokusunu içime çektim;bu kokuya –bir köpek gibi- hassasiyet geliştirmiştim. Orada daha yoğun olduğu için saçlarının örttüğü,boynuyla köprücük kemiği arasındaki bir yere burnumu gömdüm. “Bak” dedi neşeli bir sesle. “Hemen barıştığımızı söyle. Yoksa çeker giderim” Güldüm. “Amuda kalk,özür dile” dese,onu da yapardım. Elini tutarak; “barıştık işte,tamam” dedim. “öyleyse kutlama yapıyoruz” dedi,girişte yere bıraktığı paketi alarak. “Bence” dedim. “sırf bu kutlamayı yapmış olmak için de gelmiş olabilirsin” Elindeki şişeyi sevecen bir jestle kafama vurdu. Ben şaraptan anlamam. O anlar. “Bunu içebilir miyim,sence?” “Tabii,içebileceğin bir şey seçtim”

Oturduk,anlatmaya başladı; onu hem dinliyor, hem de izliyordum. O gece olup-bitenler aslında neymiş, Metin neler söylemiş,sabahki tavrım onu nasıl da yaralamış. Nefes almadan konuşuyordu. Bir ara “neden gülümsüyorsun?” dedi. “Farkında değilim” dedim. “Metin’in aklı başına gelince..” “Ee, ne olacak o zaman?” “O zaman daha rahat davranabileceğim” “Aşık mısın hala?” “Saçmalama,aşk başlangıçta olur sadece” “Peki buna rağmen sevgili kalacak mısın onunla?” Bir süre konuşmadı. Sanırım söyleyeceklerini tartıyordu. “Belki daha serbest bir ilişkimiz olabilir” “Anlamı nedir bunun? Arkadaşça bir ilişki mi?” Yanıt vermedi. “Değil mi yoksa?” Onu böyle sıkıştırmamam gerektiğini biliyordum. Ama istediğim karşılıkları alabilmek umuduyla, kendimi dizginleyemiyordum. Kızdı. “Nihal,sorgulama artık yeter” Soruları kestim,konuşmadım da. Canım istemediğinden. Televizyonu açtım ve tam karşısındaki üçlü koltuğa geçip uzandım. Kanalları dolaştım uzunca bir süre. “Yine mi küstün?” dedi “Yoo” dedim. “Ağzım kupkuru,konuşunca boğazım acıyor” Ekranda görüntüler akıp gidiyordu ve biz izliyorduk sözde ama ne gördüğümü değerlendirecek durumda değildim. O da izliyor görünüyordu ama gerçekten de izliyor muydu bilmiyorum.

Yanıma geldi. Bir çeşit iç çekmenin ardından “Seninle işim çok zor” dedi. Sadece gözlerine baktım; dipsizliğiyle baş döndüren bir kuyuya eğilip bakar gibi. “Çok kaprislisin. Hiç nefes aldırmıyorsun bana” Sözleri salonun loş aydınlığında üzerime çöktü. Kendimi nasıl savunacağımı bilemedim. “özür dilerim” diye mırıldandım. O kadar yakınımdaydı ki...kendi bedenimden çok onunkini hissediyordum. “Baksana” dedim. “Söyle” “Sakıncası yoksa yüzümü okşar mısın... Bir kediyi sever gibi mesela...” Derin bir soluk alışını izledim,göğsünün hareketinden. “Peki” dedi. “İstersen dizlerime yat” Kurban edileceği sunağa başını uysalca koyan bir esir gibi bıraktım kendimi. Gözlerimi kapadım. Sağ avuc içini yüzüme kapadı, bastırdı. Hareketsiz. Dudaklarımı kapatan parmaklarının arasından tekrar “özür dilerim” dedim. “Neden?” dedi “Seni bunalttığım için” Yüzüme uyguladığı basıncı azalttı, parmak uçlarıyla yanaklarımda büyüyen ve küçülen daireler çiziyor,oynuyordu. Konuşması kesik kesikti; dudakları felç olmuşta; zoraki kıpırdatabiliyormuş gibi. “Bakalım ne yapacağız? Gerçekten...hiç bilemiyorum.” Böyle anladım ya da. Dokunuşları anlamamı engelliyordu. “Korkuyor musun benden?” Evet,bazen...acayip şeyler yapabilecekmişsin gibi davranıyorsun. ..Etrafındakileri dikkate almadan. Oysa senin akıllı halini seviyorum” Başını öne eğmiş; sayıklıyor gibiydi. Elimi uzatıp dudaklarına götürdüm;sustu.

Etrafımızı kuşatan elektrikli havanın geriliminden sersemlemiştim. Doğrulup yüzümü onunkine yaklaştırdım,o anda ne yapmak istediğimi biliyordum ve bildiğim şeyi yapmak istiyordum. “Seni öpebilir miyim?” dedim. Beraberce bir girdabın kollarına düşmüştük ve her saniye girdabın ortasına doğru çekiliyorduk. Gözlerim kapalı,dudaklarını buldum; henüz tanıştığı birinden, bir şeyler istemek zorunda kalmış biri gibi; utangaçça bir öpüş oldu bu, kısa bir merhaba. Yine de hayalini kurduğumdan çok daha güzel ve uyarıcı. “İçeri geçelim” dedim fısıltıyla. Yatak odasına girdik,üzerimizdekileri çıkardık. Kalçasının sıcaklığını dudaklarımda hissettim. Onunla bedensel olarak bu kadar iç içe olduğumuz halde; tuhaf bir duygu da vardı üzerimde;inanamamaktan belki yaşadıklarımıza; rüya görüyordum ya da biz değildik sevişen;gölgelerimizdi sanki.

Kulağına defalarca “seni seviyorum” dedim Arzu’nun. Ondan da duymak istedim aynı sözleri ama söylemedi. Olsun, öpüşlerime,okşayışlarıma aynı heyecanla karşılık verdi ya... Uyumlu bir devinim içinde, aynı salıncakta sallanan iki çocuktuk. Erkek bedeninin sert biçiminden ve batıcı tüylerinden sonra kadın bedeni sevişmek için olağanüstü konforluydu, bir gram balı için keçiboynuzunu dişleyip durmaktansa; o balı avuç avuç yiyebilmeye benziyordu. Ve bir erkekle sevişmekten çok daha doğaldı.

 

sekizinci bölüm için tıklayınız.