Irk Psikolojisi
münasebetiyle: Ordinarius Profesör M.
Şekip Tunc'a
Doçent Muzaffer Şerif BAŞOĞLU
Ankara Üniversitesi
Sayın hocam,
«lrk Psikolojisi» hakkında
yazdığınız tenkidi çok geç
okuyabildim. Çünkü İstanbulda çıkan «Cumhuriyet» gazetesi benim
okuduğum ve satın aldığım gazetelerden
değildir. Şimdi önümde «İdare» damgalı ve 25 nisan
tarihli bir Cumhuriyet gazetesi var. Tenkidinizi bir defa daha dikkatle
okuduktan sonra bu cevabı yazıyorum.
Evvelâ, tenkidinizde talebeniz olduğumu
hatırlattığınıza teşekkür ederim. Bu bana,
size karşı olan talebelik teşekkürlerimi sunmak
fırsatını veriyor. Ben 1925 - 1928 yıllarında
İstanbul Üniversitesinde talebe iken bir ruhiyatçı olarak
yetişmem ve sonra tahsile gitmem hususunda yaptığınız
teşviklere ve yardımlara karşı duyduğum
teşekkür duygularını bir defa daha açıkça arzederim.
Bundan sonra, müsaadenizle, bazı dar
kafalı ve cahil insanların, iyice anlamadan, ellerinde bir silâh
gibi kullandıkları tenkidinize geçeceğim. Üstün ırk
yaygarası yapanların sizin tenkidinizden bu kadar kuvvet
almaları, yazınızda üstün ırkların mevcut
olduğunu ispat eden ilmi deliller bulunduğu zannını
uyandırıyor. Tenkidinizi bir kaç kere dikkatle okudum.
İçinde üstün ırkların mevcut olduğu hakkında bir
tek ilmî delil bulamadım. Hattâ siz üstün ırk vardır da
demiyorsunuz, fakat ilimle zerre kadar ilgisi olmıyan propaganda heveskârları,
yabancı tesirler altında, sizin memleket içindeki
şöhretinizi bu yolda istismar etmeğe
kalkışıyorlar. Yabancı tesirler altında dedim,
çünkü Avrupada ırkçılık propagandası, zorla ve
yalanla, yayılmadan evvel bizde bu türlü yaygaracı bir
ırkçılık gürültüsü yoktu.
Şimdi tenkidinizde ileri sürdüğünüz
iki noktaya geçiyorum. Ben yazınızda, müşahhas olarak, üzerinde
durabilecek iki nokta bulabildim. Bunları kısaca gözden geçirelim
:
1 - Irk Psikolojisinde «ideal bir ümit ve
müsavatçı bir tasavvura dayanarak» ırklar arasında her türlü
üstünlük iddiasını reddettiğimi söylüyorsunuz. İdeal
bir ümitten ve müsavatçı bir tasavvurdan bahsetmek şöyle dursun
bunu ima eden bir cümle bile yazmadım. Ben, insanların
şimdiye kadar içine düşmüş oldukları sefaletlerden,
barbarlıklardan, tezatlardan her hangi ütopik bir insaniyetçi
yumuşaklığiyle ve pembe yufka yüreklilikle kurtulamıyacaklarına;
bunların aksine olarak tarihin gidişini objektif bir surette
tahlil etmek ve buradan neticelere varmak yolu ile kurtuluş yoluna
girebileceklerine kuvvetle inananlardanım. Onun için beni boynu bükük
bir hıristiyan insaniyetçisi yahut islâm mütevekkili
sıfatında göstermenizi hakikate uygun bulmadım. Hattâ ben;
kafa mantığı ve kalp mantığı gibi ikilikleri
de son derecede hatalı bulurum. Hakikî ahlâka ancak cemiyet içinde
olanın bitenin ilmi bir kesinlikle ortaya serilmesiyle varılabileceğine
kaniim. İnsan dergisinin geçen şubat sayısında Ahlâk
Buhranı ve Psikoloji adlı yazımda bunun kısa bir
ifadesini vermiştim.
2 - Bana, «ideal bir ümit ve müsavatçı
bir tasavvura dayanmak» safdilliğini izafe ettikten sonra ırk
üstünlüğü iddiasını reddedişimin «ümit ve muhabbetle»
karşılanabileceğini söylüyorsunuz. Bundan sonra da
«yaşanan gerçekler âleminde madalyanın bir de tersine bakmak
zarureti vardır» diyorsunuz. Bu cümlenizi okuyunca ırk
üstünlüğü hakkında hocamdan, ispat olunmuş bir psikoloji hakikati
öğreneceğimi umdum ve sevindim. Yazınızın arkasını
okuyunca ümidim boşa çıktı. Bütün söylediklerinizin
açık türkçesi bir cümle ile hulâsa edilebilir: İnsanlar
arasında daima üstünlük iddiaları olmuştur ve şimdi de
vardır.
Bu doğrudur. Fakat bunun objektif üstün
ırk realitesiyle ne ilgisi var? İddia ile gerçek, iddia ile ispat
aynı şeyler midir? İnsanlar bir kaç asır evvelisine
kadar dünyanın düz olduğuna inanıyorlardı.
Onların bu yanlış inançları dünyayı düz mü
yaptı? İnsanlar şimdiye kadar ve şimdi de insanların
belki büyük çoğunluğu musevî, hıristiyan ve islâm olarak
hayvanların ve insanların Allah tarafından ayrı
ayrı yaratıldığına inanmışlardır
ve körü körüne inanmakta devam ediyorlar. Bunun böyle olması, böyle
yanlış ve zararlı bir vehmin hâlâ devam etmesi her gün yeni
delillerle beslenen tekâmül nazariyesini çürütür mü? İnsanların
bir çoğu kendilerinin öteki insanlardan daha akıllı
olduğuna inanabilir. Bunun böyle olması onların mutlaka
daha akıllı olduğunu ispat eder mi? Ben dünyada şimdiye
kadar ırk üstünlüğü iddiaları
yapıldığını inkâr ettim mi ki bu bir itiraz olarak
kullanılıyor, ve madalyanın gerçek tarafı gibi
gösteriliyor? Bilâkis Irk Psikolojisinin ikinci faslı
başlıca üstün ırk avukatlıklarının bir
hulâsasını veriyor.
Üstün ırk iddiaları hususunda hakikaten
madalyanın öteki tarafına, yani ilmî gerçeklere bakalım,
hocam. «Irk Psikolojisi»nde yazılı olan fikirler,
ırkçıların kabaran iğrenç iştihalariyle
yaptıkları cinsten, kuru iddialardan ibaret değildir. Bunlar
bir çok ilim araştırıcılarının
buldukları hakikatlerdir. İlmî hakikatler ırk
üstünlüğü propagandalarını kuvvetlendirmiyor, tamamiyle
reddediyor diye biz neye müteessir olalım? Bundan olsa olsa, üstünlük
iddiasını kudurmuş iştihaları için bir kalkan gibi
kullanan politika eşkıyaları müteessir olurlar, yılan
gibi kıvrılır, çöreklenirler.
Irk Psikolojisi benim Amerikada Columbia
Üniversitesinde 1934 - 1935 yıllarında okuduğum ve
imtihanına girdiğim derslerin yazılmasından başka
bir şey değildir. Büyük bir dünya Üniversitesinde okutulan
derslerdir. Sonra kitap halinde de çıkmıştır.
Bibliyografiler de Columbia'daki hocamın verdiği
bibliyografilerdir. Hocamın eseri şimdi, siyasî tazyiklerin
pençesinde olmıyan, serbest düşüncenin yer bulabildiği bir
çok dünya üniversitelerinde hakikat olarak, madalyanın gerçek
tarafı olarak okutulmaktadır. Memleketimizde, yabancı
malı olan, ırk üstünlüğü yaygaraları bulunmasaydı
Irk Psikolojisi'ni çıkarmak benim aklımdan bile geçmezdi. Benim
asıl ihtisas sahamın bu olmadığını, Amerikada
bir çok üniversitelerde okutulan kitabımın sosyal psikoloji
sahasında olduğunu biliyorsunuz. Irk üstünlüğü
avukatlığının hakikaten iğrenç olan menhus
çehresini biraz olsun gösterebildimse memleketimin fikir hayatına
bir zerre olsun hizmet ettim demektir. İleri bir memleketin insan hakkındaki
düşünceleri, kıymetleri yalan üzerine kurulamaz.
Columbia Üniversitesinde ve başka yerlerde
serbest kalabilmiş üniversitelerde okutulan ve ırk üstünlüğü
yaygarasını yalanlıyan bu neticeleri, yine haris ve istilâcı
yabancı tesirler altında, yahudi ilmi diye damgalıyanlar
gibi hor görmiyeceğinize eminim. Şimdi, her nedense, günlük gazetelerde
günlük gazete mübalâğasiyle sizin hakkınızda çalakalem
yazı yazarak sizin hakikî kıymetinizi bulandıran
insanların yazdıkları bulanık şeyler unutulduktan
çok zaman sonra, memleketin psikoloji âlemi sizi aslen bir Yahudi olan
Freud'un tanıtıcısı olarak ta
hatırlıyacaktır. Çünkü fikir barbarları tarafından
istedikleri kadar yakılsın ve kovulsun, medenî dünyada psikoloji
diye bir disiplin bulundukça (ihtimal bir çok tashihlerden geçerek)
Freud'un eseri daima okunacaktır.
Kaynak:
Başoğlu, M. Ş. (1943). Irk Psikolojisi münasebetiyle: Ordinarius Profesör M. Şekip
Tunc'a. Adımlar, 1(4), 128-129.
|