Bugün :   



     GİRİŞ

     Bal arısı (Apis melifera L.) yüksek adaptasyon, yeteneği ve üreme içgüdüsü sayesinde binlerce yıl yayılmasını sürdürerek yaşaya gelmiş sosyal bir böcektir. İnsanlar binlerce yıl önce bu olağanüstü çalışkan ve verimli böceği keşfedip onun esrarengiz ürünlerinden faydalanmışlardır.

     Arıcılık faaliyeti sonucu; Bal, polen, balmumu, arı sütü, propolis, anaarı, oğul gibi çeşitli ürünler elde edilmesi, bal arısı kolonilerinin polinasyon çalışmalarında kullanılması son yıllarda bu sektörün önemini bir kat daha arttırmıştır.

     Her canlı gibi bal arıları da yaşamını sürdürebilmek için besin maddelerine ihtiyaç duyarlar. Bal arılarının doğal gıdaları; nektar, bal ve polendir.

     Nektar arılar tarafından toplandıktan sonra fiziksel ve kimyasal değişikliklere uğratılarak bala dönüştürülür ve petek gözlerinde depo edilir. Nektar ve bal enerji ihtiyacının giderilmesi için kullanılır. Arılar sadece bal yiyerek yaşamlarını sürdürebilirler, ancak genç arıların büyümesi, dokuların,kasların ve salgı organlarının gelişebilmesi için mutlaka polene ihtiyacı vardır. Polen,proteince vitamin,yağ ve mineral madde ihtiyaçlarını karşılayan doğal bir gıda maddesidir. Kovan içerisinde ne kadar bal olursa olsun polen bulunmadığı sürece yavru üretimi ve buna bağlı olarak koloninin gelişmesi durur. Buna karşılık petek gözlerinde ne kadar polen olursa olsun kovanda bal yok ise, dışarıda nektar gelmiyorsa veya koloni beslenemiyorsa arılar açlıktan ölürler.

     2. BU KONUDA YAPILAN ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

     Arıların besin maddesi ihtiyaçları ve beslenmenin önemi konularında çok çeşitli araştırmalar yapılmıştır. ( HAYDAK,1934 ) ve ( MAURİZİO 1954 )

     Bal arılarında kasların, salgı bezlerinin ve diğer dokuların gelişmesi için polen gereksinimi olduğunu, gelişmesini tamamlayarak ergin hale gelen bir işçi arının %13'ünün, 5 günlük bir işçi arının ise %15.5'inin proteinden oluştuğunu ( DİETZ, 1969 ) arıların petek gözlerinden çıktıktan sonra 2saat içerisinde polen yemeye başladıklarını, ( MARTON,1950 ) ve ( PAİN,1961 ) polen tüketiminin işçi arı yaşına göre değiştiğini ve 5 günlük işçi arılarda polen tüketiminin en üst düzeye ulaştığını, ( LOTMAR,1938 ) 8-10 günlük işçi arılarda polen tüketiminin azaldığını, ( ZHEREBKİN,1965 ) ise,arıların 15-18 günlük oluncaya kadar polen tükettiğini bildirmektedir.

     Protein ve amino asit gereksinimini karşılamak için normal bir koloninin bir yılda 20-60 kg arasında polen topladığı ( ARMBRUSTER, 1921; ECKERT, 1942 ), bir işçi arının hale gelebilmesi için 3.21 mgr. nitrojene ihtiyacı olduğu ve bunu da 145 mgr. polen ile karşılanabileceği ( HAYDAK,1935 ) bildirilmektedir.

     Yapılan çalışmalarda çeşitli bitkilerin polenleri, besin maddesi içeriği bakımından birbirinden oldukça farklı olduğu,polendeki protein oranının %8-40 arasında değiştiği, böceklerle döllenen bitkilerin polenleri ile rüzgarla döllenen bitkilerin polenleri arasında önemli bir fark olmadığı belirtilmektedir.( HAYDAK,1944;MAURİZİO,1960 )-( MAURİZİO 1960 ) çeşitli bitkilerin polenini, besleme değerlerine göre sınıflandırmış ve meyve ağaçları, beyaz üçgül (Ttrifoliumrepens) ve mısır polenini "Besleyici değeri çok yüksek polen "; pamuk, karaağaç ve karahindiba polenini "Besleyici değeri yüksek polen" ; ceviz ve akağaç polenini"Besleyici değeri zayıf polen", çeşitli çam türlerinin polenini ise "Besleyici değeri çok zayıf olan polenler " olarak nitelendirmiştir.

     VİVİNA ve PALMER (1944) bazı bitki türlerinin poleninde bazı esansiyel amino asitlerin yetersiz olabileceğini ve bunun da besleme değerini etkileyebileceğini bildirmekte, DE GROOT(1953) ise arginin, histidin, leucine, isoleucine, ıysıne, methionin, fenilalanin, thronin, triptofan ve valinin esansiyel aminoasitler olduğunu, normal büyüme ve gelişme için bu aminoasitlerin be maddeleri ile vücuda alınması gerektiğini, prolin, glysin ve serinin esansiyel aminoasitler olmadığını ancak bunların da gelişmeyi olumlu yönde etkilediklerini vurgulamaktadır.

     İlkbaharda normal koloni gelişmesinin duraklamasının polen eksikliğinden veya arıların zehirli polen toplamasından kaynaklandığı ( MAURİZİO, 1960 ;LOVELL, 1963 ); bu tür gelişme bozukluklarını ortadan kaldırmak için arıcıların kolonilerini proteince zengin polen ikame yemleriyle besledikleri bildirilmektedir. ( SECEHAEFFER ve FARRAR, 1941; HAYDAK, 1933, 1937, 1939, 1940 ve 1958 ).

     Polen ikame yemleri, kolonilerin ilkbaharda hızlı gelişmeleri ve diğer mevsimlerde gelişmenin devam etmesi amacıyla kullanılmaktadır. Genel olarak polen ikame yemlerinin, zirai mücadele ilaçlarından zarar gören kolonilerin güçlendirilmesi, ana arı ve paket arı üretimi, koloni popilasyonunun ana nektar akımına hazırlanması ve polinasyon hizmetlerinin sağlanması amacıyla yapılmaktadır (STANGER ve LAİDLAW, 1974).

     Arıların beslenmesinde iki tip proteince zengin yem kullanılmaktadır. İçerisinde polen olmayan ve polen yerine geçebilecek maddelerin karışımı ile hazırlanan yemlere polen ikame yemleri ( Pollen substitute ),içerisinde bir miktar polen bulunan yemlere ise polen katkı yemleri ( Pollen supplement )adı verilmektedir. ( ROBİNSON ve NATİON, 1966 ). Soya unu, kuru bira mayası ve süt tozu ile yapılan polen ikame yemlerinin oldukça yaygın olarak kullanıldığı, bunlara bir miktar yumurta sarısı ve kazein ilavesi ile yemin kalitesini taze toplanmış polen kalitesine ulaştığı bildirilmektedir. (HAYDAK, 1958, 1967; WAHL, 1963, 1968; STROİKOV, 1964).

     Arıların beslenmesinde iki tip proteince zengin yem kullanılmaktadır. İçerisinde polen olmayan ve polen yerine geçebilecek maddelerin karışımı ile hazırlanan yemlere polen ikame yemleri ( Pollen substitute ),içerisinde bir miktar polen bulunan yemlere ise polen katkı yemleri ( Pollen supplement )adı verilmektedir. ( ROBİNSON ve NATİON, 1966 ). Soya unu, kuru bira mayası ve süt tozu ile yapılan polen ikame yemlerinin oldukça yaygın olarak kullanıldığı, bunlara bir miktar yumurta sarısı ve kazein ilavesi ile yemin kalitesini taze toplanmış polen kalitesine ulaştığı bildirilmektedir. (HAYDAK, 1958, 1967; WAHL, 1963, 1968; STROİKOV, 1964).

     Arılara seçme şansı verildiğinde saf poleni ikame yemlerinden çok daha fazla tükettikleri(WAHL, 1963;HAYDAK 1967), polen ikame yemlerinin tüketiminin az olmasının bu yemlerin arılara çekici olmamasından veya ortamda polen bulunmasından kaynaklandığı ( WALLER ve ark., 1970; STANDİFER ve ark. 1973 ) belirtilmektedir.

     Forster (1966) kolonilerin ne zaman ve nerede polen ikama yemlerle beslenmesi gerektiği önerisinin çok güç olduğunu, ne zaman polen kıtlığı olacağını tahmin etmenin çok zor olduğunu ve kolonileri proteinli ek yemlerle beslemenin polen sıkıntısını gidermesi bakımından önemli olduğunu; buna karşılık GOODERHAM (1950) kolonilerin bulunduğu bölgede doğal olarak polen bulunuyorsa proteince zengin yemlerle beslemenin bir yararı olmayacağını ve önerilemeyeceğini; STANGER ve LAİDLAW(1974)ise Kalifornia'da yaptıkları çalışmalarda polen ikame yemleriyle beslenen koloniler ile kontrol kolonileri arasında popilasyon gelişmesi bakımından önemli bir farklılığın olmadığını bildirmektedirler.

     VİNOGRADOVA(1951) bira mayası ile beslenen kolonilerde yavru üretiminin daha fazla olduğunu, kontrol kolonilerinde bal veriminin ortalama 13kg olmasına karşılık, bira mayası ile beslenen kolonilerde 26kg olduğunu;FORSTER(1968) ise kolonilerin proteince zengin yemlerin maliyetine eş değer miktarda şurupla beslenen kolonilerde yavrulu alanda 0.8 çerçevelik bir artış olduğunu, buna karşılık proteince zengin yemlerin maliyetine eşdeğer miktarda şurupla beslenen kolonilerde bu artışın 2.2 çerçeve olduğunu vurgulamaktadırlar.

     Genel olarak kolonilerin beslenmesinde başarının iklim ve mevsime bağlı olduğu, soğuk havalarda başarının zayıf, ilkbaharda ise yüksek olacağı, doğal olarak polenin bulunmadığı zamanlarda veya polenin kalitesiz olduğu dönemlerde proteince zengin yemlerle beslemenin etkili olacağı bildirilmektedir (MC.GREGOR, 1952; TABER,1973; SCHOLZ, 1861).

     Arıların proteince zengin polen ikame yemleri ile beslenmesi amacıyla çok çeşitli rasyonlar geliştirilmiş ( HAYDAK,1965; BAKER ve LEHNER, 1976; DETROY ve HARP, 1976;DOUL, 1977 ; STANGER ve GRİPP, 1972; WYNDHAM, 1973 ) olup bunlardan en çok kullanılanı 3 kısım soya unu 1kısım bira mayası ve 1 kısım yağsız süt tozunun karıştırılması ile hazırlanan yemdir.

     Ülkemizde polen ikame yemleri ile yapılan çalışmalar henüz yeni başlamıştır. Özellikle sonbaharda çam balı üretimi için Muğla ili ve çevresine taşınan yüz binlerce kolonide polen yetersizliği nedeni ile yavru üretimi durmakta, koloni popilasyonu azalmakta ve arılar kış mevsimine zayıf olarak girdiklerinden ölüm oranları artmaktadır. Kışı çıkartabilen koloniler ise genellikle zayıf olduğundan ana nektar akımına kuvvetli bir popilasyonla girememekte ve randıman düşmektedir.

     3. BAL ARILARINDA EK BESLEME

     3.1. Beslemenin Önemi

     Hayvancılığın diğer dallarında olduğu gibi arı yetiştiriciliğinde de bal arısı ( Apis Melifera-L ) kolonilerinin ek beslemesi büyük önem taşımaktadır. Kolonilerde daha yüksek verim alınabilmesi için; Arıların gereksinim duyduğu besin maddelerinin sağlanması gereklidir.

     Ergin bal arılarının temel enerji kaynağı karbonhidratlar/ yani şekerlerdir. Arılar ihtiyaçları olan karbonhidratları, balözü(nektar)ve bal çiçeği(salgı balı) kaynaklarından sağlarlar. Yiyecek kaynaklarının miktarı ve3 kalite yönünden yetersiz olduğu zamanlarda koloniler,pancar veya kamış şekeri, sukrozla yemlenirler. Ergin arılar hayatlarını,sadece karbonhidrat tüketerek sürdürebilirler.

     Ancak larvalar ve gelişme çağındaki arıların büyümesi, dokuların kasların ve salgı organlarının gelişebilmesi içlin mutlaka polene ihtiyaçları vardır. Polen ; Protein 'ce zengin bir besin maddesi olup arıların protein,vitamin,yağ ve mineral madde ihtiyaçlarını karşılayan doğal bir gıda maddesidir. Kovan içerisinde ne kadar bal olursa olsun polen bulunmadığı sürece yavru üretimi ve buna bağlı olarak koloninin gelişmesi tamamen durur. Buna karşılık petek gözlerinde ne kadar polen olursa olsun eğer kovanda bal yok ise , dışardan nektar akışı yok ise veya koloni beslenemiyorsa ciddi problemler yaşanacaktır.

     Dünyada ve Türkiye'de arının besin maddesi ihtiyaçları ve kolonilerde beslemenin önemi konularında çok çeşitli araştırmalar yapılmıştır. İlk araştırmaları; " Haydak " ( 1934 ) ve "Mauriziol" (1954)bal arılarında kasların,salgı bezlerinin ve diğer dokuların gelişmesi için polen tüketimine ihtiyaç olduğu,ergin hale gelen bir işçi arının %13'ünün, 5 günlük bir işçi arının ise %15.5'nin protein den oluştuğu ergin arının harcadığı polenin ise 145 mgr. olarak ispatlamışlardır.

     3.2. Koloni Besleme

     Kolonileri beslemenin 2 ana nedeni vardır.

     1.Arıların gıda yetersizliğinden ölmelerini önlemek.

     2.Ana arının yumurtlaması için gerekli uyarı teşviki yapmaktır.

     Ayrıca;

     a) İlkbaharın geç geldiği veya nektar akımı süresince uçuş yapamadıkları kötü hava şartlarında arıların ihtiyacını karşılamak.

     b) Kıtlık dönemlerinde veya nektar akımının zayıf ve yetersiz olduğu dönemlerde.

     c) Yeni alınmış doğal oğulların yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için .

     d) Zayıf ve anasız kolonilerin birleştirilmesi ve ana arı yetiştirme gibi tekniklerin uygulanmasında.

     e) Arıların kendi yiyeceklerini depolayamadıkları veya kış yiyeceklerinin yetersiz olduğu yıllarda

     f) Çeşitli tarımsal ürünlerin döllenmelerinde kullanılan, dolayısıyla fazla nektar ve polen toplamayan kolonilerin yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için

     g) Tarımsal mücadele alanlarında kullanılan zehirli ilaçların doğuracağı arı kayıplarını ortadan kaldırmak veya dengelemek.

     h) Kolonilerde hastalıklar ile mücadele ilaçların kolayca uygulanabilir olmasının,beslemede önemi kaçınılmazdır.

     4. KATI ARI YEMLERİ VE KOLONİ İLİŞKİLERİ

     4.1. Polen, Polen Yerine Kullanılan Maddeler Ve Koloni Gelişimi Üzerine Etkisi

     Polen yerine kullanılan maddeler, arıların ihtiyaçları olan bütün önemli besin maddelerini sağlamalarına rağmen,arıların çiçek tozu (polen)yemlerini ve larva gıdası salgılamalarını teşvik eden özel kimyasal maddeleri içermezler. Ancak, birçok durumlarda arılar,kullanılan bu maddeleri hızlı bir şekilde tüketirler. Bunun neden böyle olduğunu anlayabilmek için, polen yerine kullanılan maddenin tüketimi, polenin bulunup bulunmaması ve yavru yetiştirme arasındaki temel ilişkilerin neler olduğunu bilmek gerekir.

     4.1.1. Kolonide Yavru Yetiştirme İçin İlk Uyarı Şekerin Alınmasıyla Başlar.

     Koloninin şeker alıp tüketime başlamasıyla,ana arıda yumurtlama arzusu yaratan, kolonide yavru yetiştirme faaliyetinin başlaması ve devamını sağlayan ilk uyarı meydana getirilmiş olur. Bu uyarı, arılar bir bal özü kaynağı buldukları zaman doğal olarak,koloni şeker şurubuyla beslendiği zamanda yapay olarak meydana getirilmiş olur.

     Şeker şurubu verilmek suretiyle ilk uyarı yapılmış olur. Şeker şurubu verilmek suretiyle meydana getirilen uyarının nasıl oluştuğu hakkında detaylı bilgiler bulunamamıştır. Ancak,bu olayın bal arılarında, koloninin varlığı koruma ve nesli devam ettirme gibi "koruyucular sistemi" ve ayrıca biyolojik mekanizmaları da içine alan bir davranış deseni olduğu kabul edilmektedir. Bu "koruyucular"koloniye herhangi bir yarar sağlamayan veya koloniye zararlı olan faaliyetlerde,koloninin enerji kaynaklarını boşuna harcama imkanını azalmada rol oynarlar.

     Bu bilginin uygulamadaki sonucu şudur; Şeker almayan ve tüketmeyen yavru yetiştirme uyarısının başlaması ve devamı için kolonide sadece polenin ve polen yerine kullanılan maddelerin bulunması yeterli değildir

     İkinci pratik sonuç da; yavru yetiştirmeyi teşvik etmek için, polen yerine başka maddeler kullanmaya karar veren arıcılar, aynı zamanda kolonilerine şeker kaynağı da temin etmek zorundadır.

     4.1.2. Polenden Mahrum Normal Kolonilere, Yalnız Polen Yerine Kullanılan Maddelerin Verilmesi, Kolonide Yavru Yetiştirmenin Başlamasını Ve Sürdürülmesini Sağlayamaz.

     Koloninin şeker tüketimine bir cevap olarak ana yumurtlamaya başladığı zaman, kovanda çiçek tozunun varlığı sayesinde, normal yavru faaliyeti de başlatılarak sürdürülür. Bununla beraber, eğer kolonilerde polen yoksa, sadece polen yerine kullanılan maddelerin verilmesi, arıların yavru yetiştirme faaliyetine başlayıp ve yavru yetiştirmeyi sürdürmelerine yeterli olmaz. Gerçekten böyle durumlarda arılar, herhangi bir kuru madde karışımına, ölçülebilir bir miktarda tüketemezler. Yumurtalardan larvalar çıksalar bile, çıkan larvalar beslenemeyeceklerinden, yumurtadan çıktıktan kısa bir süre sonra açlıktan ölürler.

     Kullanılan yeme, %10-20 düzeyinde polen ilavesi, yemi arılar için cazip getirerek tüketimini kolaylaştırır. Arılar bu tip yemi kolayca tüketirler. Çünkü polen ilavesi katı yemde bulunmayan özel uyarıcı maddeleri sağlayarak arıları cezbeder. Yemdeki bu değişiklik sayesinde hemen durum değişir. Yemin tüketimi hızlanır. Ana arının yumurtlama oranı normal düzeyine ulaşır. Kısa zaman içerisinde kolonide larva, pupa ve her yaşta yavrular görülmeye başlar.

     Arılara çiçek tozu pastası verildiğinde de aynı sonuç meydana gelir. Arılar polen pastasını tüketerek larva gıdası salgılamaya başlarlar. Larva gıdası genç işçi arılar tarafından meydana getirilir. Salgıladıkları yavru gıdasında bulunması şart olan besin maddelerine olan ihtiyaçları gittikçe artarak salgılama işine devam ederler. Bu tip maddelere karşı büyük bir tüketim arzusu başlar. Arılar bundan sonra tükettikleri gıda maddelerini seçmede daha titizlik gösterirler . Kimi çiçek tozlarına göre,gittikçe bir arzuyla katı maddeleri tüketerek yavruları beslerler.

     Açıklanan bu hususların uygulamadaki pratik sonuçlarını kısaca şu şekilde özetleyebiliriz. a-Yavru bulunmayan kolonilerdeki arılar,çiçek tozu yerine kullanılan maddeleri yemezler. Gerçekten,arıların kabul edebildiği bir katı yemin arılar tarafından tüketilmemesi, genellikle koloninin yavrusuz olduğunun bir işaretidir.

     4.1.3. Herhangi Bir Kolonideki Yavru Yetiştirme Oranı, Yıl Boyunca Kovan İçerisinde Bulunan Polen Miktarına Bağlı Olarak Değişir.

     Bu durum, daha önce açıklanan bilgilerin mantıki bir sonucudur. Çünkü, çiçek tozu, besleyici arıların yemlenme ve yavru yetiştirmeleri ile ilgili özel uyarıları meydana getiren kimyasal maddelerin tek kaynağıdır. Bu durum aynı zamanda,polen yerine kullanılan maddelerin arı beslenmesinde kullanılışının gerçek nedenini de açıklığa kavuşturmaktadır. Polen yerine kullanılan katı yemler, bal arıları için şart olan besin maddeleri yerine kullanılan bir kaynaktır. Bunun için, yalnız polen yerine kullanılan maddeler olarak kabul edilmeleri gerekir. Bu ifadeden katı yem maddelerin tam olarak polenin yerini tutmadıkları için bu besin maddelerinin değersiz olduğu anlamı çıkarılmamalıdır. Bu maddeler, normal kolonilerde,polenin bulunmadığı durumlarda,yavru yetiştirme konusunda arları uyarmazlar,uyarıcı etkileri yoktur. Fakat polenin kıt olduğu zamanlarda katı yemlerin kullanılması, diğer durumlara göre,koloninin çok daha yüksek düzeyde yavru yetiştirmelerini sürdürme imkanı sağlar.

     4.1.4. Polen Yerine Kullanılan Maddelerin Tüketilme Oranı, Yetiştirilen Yavru Miktarına Bağlı Olarak Değişir.

     Bu ifade aynı şekilde polen içinde geçerlidir. Çünkü,polen ve polen yerine kullanılan maddelerin her ikisi de arılar tarafından yavru yetiştirmek için tüketilir. Besleyici arılar tarafından salgılanan yavru gıdası miktarı,beslenecek yavru sayısına bağlı olarak değişir. Bunu da arıların ihtiyaçları izler. Çünkü larva gıdası içerisinde salgılanan besin maddeleri beslenecek yavru gıdası ile ilgili olarak değişir. Bunun için, polen ve polen yerine kullanılan maddelerin her ikisinin de tüketime oranı yavru yetiştirme oranına bağlı olarak değişir.

     4.1.5. Polen Yerine Kullanılan Maddelerin Tüketilme Oranı, Yavrulu Alanın Konumuna Bağlı Olarak, Kovan İçerisindeki Yerine Göre Değişir.

     Arıların çiçek tozu içerisinde bulunan özel uçucu kimyasal maddelere ilk cevapları; ihtiyaçları olan gıda maddelerini bulmak için, gömeç üzerinde şuraya buraya açık bir şekilde hareket ederek, " arama hareketi" yapmalarıdır. Gıda maddesinin yerini tespit ettikleri zaman, içindeki şekerler, su ve amino asitler gibi maddeler yemi yemelerini teşvik eder.

     Polen yerine kullanılan maddeler, arılarda, " araştırma davranışını" meydana getiren bu uçucu kimyasal maddeleri içermezler. Bunun yanında, diğer besin maddelerine bolca sahiptirler. Arıların bu maddeleri bir rastlantı sonucu bulmaları, yemelerini teşvik eder. Bunun için, polen yerine kullanılan hamur şeklindeki yemler, kovan içinde, besleyici arıların yoğun şekilde bulunduğu ve sürekli gezindikleri gömeçlerin bulunduğu ve kolaylıkla bulunabilecekleri bir yere konulmalıdır.

     Besleyici arılar normal olarak yavrulu gömeçler üzerinden fazla uzaklaşmazlar. Besleyici arıların büyük bir bölümü, " istirahat devrelerini " bu gömeçlerin üst kısımlarında geçirirler. Bunun için, katı yemler doğrudan doğruya arı salkımının bulunduğu çerçevelerin ortasında,çerçevelerin üst çıtası üzerine yerleştirilmesi, en uygun yerleştirme şeklidir (Teknik Tavukçuluk Dergisi - 1987, Sayı 57 )

     5. EK BESLENME METERYALLERİ

     Beslenme materyalleri; bal, polen, yağsız süttozu, yağsız soya unu, su, pudra şekeridir . Bu materyallerin yapımı için; ölçü, tartı aletleri ve çeşitli kaplara ihtiyaç vardır.

     5.1. Ek Beslenme Materyallerinin Nitelikleri

     BALIN; temiz, kaliteli, kaynağı belli hastalıksız, koloni ve peteklerden alınan ve fermentasyona uğramamış özellikler taşımalıdır.

     ŞEKER; arı beslemesinde rafine edilmiş; pancar ve kamıştan elde edilen şekerin kullanılması gerekmektedir. Çeşitli kimyasal maddelerle karıştırılmış, boyanmış, pekmez şekeri, kahve renkli şekerler ve lokum şekerleri gibi şeker türlerinin kullanılması sakıncalıdır.

     Bu tür materyallerin kullanılması halinde arılarda bir takım sindirim bozukluklarına neden olur ve hastalıklarına yol açar.

     POLEN; Nemsiz, taze, küflenmemiş, fermentasyona uğramamış, kaynağı bilinen ve hastalıksız kolonilerde alınan polen kullanılmalıdır. Polen yerine ikame maddeler olarak; yağsız soya unu ve yağsız süttozunun kulanım tarihlerine dikkat edilmelidir.

     SU; suyun katılması gerekli yemlere, temiz ve kaynatılmış olması gerekmektedir.

     Bu materyallerin özelliklerine riayet edilmediği taktirde, kolonilerde beslenme bozuklukları ve hastalıklara neden olur.

     5.2. Beslenme Materyalinin Yapımı

     Günümüzde en çok kullanılan beslenme materyalleri;
     Kek,
     Bal,
     Şurup ( şeker) ile besleme

     5.2.1. Kek`in Hazırlanması


     Kolonilerin miktarı ve koloni ihtiyaçlarına göre kek malzemeleri hazırlanır.

     5.2.1.1. Kek Yapımı Formülü;

     3 kg bal +1 kg polen + 6 kg pudra şekeri
     3 kg bal + 1 kg yağsız süttozu veya 1kg yağsız soya unu +6 kg pudra şekeri
     3 kg bal +6 kg pudra şekeri

     Yukarıdaki oranlarda hazırlanan malzemeler bir kaba bırakılır, iyice karıştırılır, temiz süzme balı 60 C. Geçmeyecek şekilde bir su dolu kap içerisinde ısıtılır ısısı 30C.ye gelince ( hastalık var ise ) ilaç katılır ve karışım üzerine dökülür, daha sonra elle veya mekanik olarak, ekmek hamuru kıvamına gelinceye kadar yoğrulur ve hazır hale geldiğinde kullanılmaya hazır hale gelir.

     5.2.1.2. Kek Kullanımı Hangi Durumlarda Tercih Edilmelidir ?

     -Anaarının yetiştirildiği dönemlerde.
     -Açlık tehlikesiyle karşı karşıya gelindiğinde ve uçuşların müsait olmadığı dönemde
     -Uzun süre kovan kontrolü yapılmayan dönemlerde ( tabiat koşulları)
     -Arının suya ihtiyacının en az olduğu dönemlerde.

     5.2.1.3. Kek 'in Kolonilerde Kullanımı

     Düz pasta biçimine getirilen kek kare şeklinde yağlı kağıt üzerine yayılır. Daha sonra uzun vadede kullanılacaksa mumlum kağıda sarılır ve dondurulur. Kek kullanılırken kovan açılır. Doğrudan yavrulu çerçevelerin üzerine bastırılarak yerleştirilir. Kurumasını önlemek için kağıt yüzeyi üste gerilir, burada dikkat edilmesi gereken nokta kek in mutlaka arının en yakınına, kolayca ulaşabileceği yere konulması gerekir Kek, kovan içerisindeki çanta şurupluklarla da verilebilir, bu yöntem özellikle sıcak dönemlerde tercih edilmelidir.

     5.2.2. İlkbahar Beslenmesi İçin Şurup Formülü

     1- 4kg. bal+ 1kg şeker+ 3lt.
     2- 1kg şeker+ 1lt su
     3- 1kg şeker+ 1/2lt su
     4- 1kg bal+ 1/2lt su

     5.2.3. Sonbahar Beslemesinin Amacı

     -Gıdanın yetersiz olduğu durumlarda ek gıda temini
     -Ana arıyı yumurtlatmaya teşvik
     Hastalıklarla mücadele ilaçlarının arıya kolayca verilmesi
     -Kolonilerde gelişmeyi hızlandırmak
     -Suni oğul elde etmek
     -Arıyı geliştirip nektarın geldiği zamanlarda iyi ve çok bal elde etmek için

     5.3. Beslenme

     5.3.1. Beslenme Tarihinin Tespiti

     İyi bir hasat yapılabilmesi için, yumurta petek gözüne bırakıldıktan sonra, 42 gün geçmesi gerekir. İlkbahar başlangıcından esas nektar akımı başlangıcına kadar olan zaman aralığında, arıların ister balları olsun isterse olmasın, uygun çevre şartlarında kendi doğal besin maddelerine uygun yemlerle beslenerek, hem açlıktan ölmeleri önlenir hem de kuvvetlendirilerek esas nektar akımına kuvvetli kadrolarla girmeleri sağlanır. Tarlacı işçi arı kadroları, çok kuvvetli olacağından doğadaki nektar ve polen kaynaklarından en ekonomik şekilde faydalanırlar. Nektar akımı mevsiminde, nektarı toplayan 21 günlük işçi arı sayısı ne kadar fazla olursa, kovana taşınan nektar o kadar fazla ve elde edilen bal o oranda yüksek olur. Böylece koloniler ; Kısa süreli nektar akımında yerlerine göre, daha fazla yararlanacaklarından yüksek verim sağlarlar.

     Nektar akımının hangi tarihte başladığı deneyimli arılar tarafından bilinir. Beslemeye bu tarihten 5-6 hafta önce başlanırsa, Kolonilerin kuvvetli olarak nektar akımına girmeleri sağlanmış olur. Doğadaki nektar akımı bilinen tarihten 1-2 hafta erken veya geç başlayabilir. Bunun için, nektar başlangıcını kestirmek oldukça güçtür. Arıcılar mevsim başındaki şartları göz önünde tutarak, kendi özel kayıtlarını yöresel meteoroloji bültenleri ile karşılaştırarak, aşağı yukarı bir tarih belirleyebilir. Bu bilgilerin ışığı altında şu şekilde tarih tespit edebiliriz.

     Bölgedeki esas nektar akımı döneminin haziranın son iki haftası ile Temmuz 'un ilk iki haftası olduğunu var sayalım. İşçi arı ömrünün son üç haftasında tarlacılık görevi yapabileceğine göre bir işçi arının nektar akımı devresinde en az bir hafta bal toplayabilmesinin mümkün olabilmesi için işçi arıyı meydana getirecek yumurtanın ana tarafından en geç 26 Mayıs 'ta ve en erken de 21 Nisan 'da petek gözüne konulması gerekir.

     Böylece 21 Nisan 'da 26 Mayıs 'a kadar yumurtlayan yumurtalardan meydana gelecek işçi arılar, 1-4 haftalık bal akımı devresinde ergin tarlacı olarak görev yapabileceklerdir. 28 Nisan ve 12 Mayıs tarihleri arasında bırakılan gelişen işçi arılar esas bal akımı devresinde, aktif tarlacı olarak en fazla yararlanan arılar olacaklardır.

     İlkbahar teşvik beslemesi, ister uygun çiçeklenme ve hava şartlarıyla olsun, isterse yapay olarak olsun, bu devrede üstün bir değer taşır. Bal üretimi sadece kolonideki 21 günlük işçi arı kadrosunun kuvvetli olmasına bağlı değildir. Ayrıca, Nektar ve polen kaynaklarının bolluğuna ve kalitesine ve devamlılığına, nektardaki şeker oranına, uygulanan tarım yöntemlerine, iklimin elverişli olmasına ve sonuç olarak arılıkta ve yörede bulaşıcı arı hastalıklarının bulunmamasına bağlıdır.

     Çizelge 1. Esas bal akımı devresi ile ilgili uygun ilkbahar teşvik yemlemesi , Şeması

     5.3.2. Sonbahar Beslemesinin Amacı :

     Ana arıyı yumurtlamaya teşvik, Kolonileri, genç arı jenerasyononu ile kışlatmak Yeterli kış yiyeceği sağlamak , Kışı en az kayıpla atlatmak , Hastalıklarla mücadelede, ilaçları kolayca arıya vermek, Yukarda belirtilen oranlarda malzeme hazırlanır, su kaynatılır ve soğumaya bırakılır.

     Su ılıyınca, şeker veya bal ilave edilir, eriyinceye kadar karıştırılır. Şurup kesinlikle kaynatılmamalı aksi halde arılarda sindirim bozukluklarına ve hastalıklara sebebiyet verir.

     Hazırlanan şuruplar çeşitli araçlardan yararlanılarak kolonilere verir. Çanta şurupluklar (kabartılmış) peteklerde verilerek şuruplama yapılmaktadır. Şurup, kovan içerinde verildiği gibi dışarıda da verilir. En ideal beslenme biçimi ;iç besleme olarak akşamüstü yapılmalıdır.

     Dışarıda yapılan besleme yağmacılık tehlikesini meydana getirir.

     5.4. Kışlatmada Beslemesinin Önemi

     Yeterli kışlık yiyecekle ( bal ve polen ) kışlatmamış kolonilerin anaarısı ne kadar genç ve yumurtlayıcı olurlarsa olsun, işçi arı kadrosu ne kadar kuvvetli ve genç işçi arılardan meydana gelirlerse gelsinler, kışı uzun ve ağır geçen yörelerde yiyecek yetersizliğinden ölecekleri kışı atlatsalar bile ilkbaharda büyük kayıplar vererek çok zayıf kalacakları, kadrolarını geliştirip hasat mevsimine kuvvetli giremeyecekleri unutulmamalıdır. "Yeterli kış yiyeceği ve iyi bir kışlatma koloni hayatının ve bal üretiminin sigortasıdır".

     Arıcılıkta, hastalıklı kolonilere rastlanmış ise yapacağımız beslenme, uygulanacak hastalığın cinsine göre ilaçlar, şurupla veya kek ile koloniye aşağıdaki miktar ve dozlarda verilmiştir.

     6. BESLEMENİN ARI SÜTÜNE ETKİSİ:

     Arı ürünlerinden besin maddece zengin olan arı sütü, ilk kez 1623 yılında sadece anaarı için üretildiği belirlenmiştir. İngilizce'de arı sütüne krallara özgü salgı anlamına gelen " Gelatine Reale", daha sonra ise " Royal jelly" adı verilmiştir. ( IANNUZI,1990). Arı sütü 5 - 15 günlük yaştaki işçi arıların alt çene ( mandibular ) ve boğaz bezlerinin ( hypophryngeal ) salgılarından birisidir. Beyazımsı veya hafif sarımsı renkte, pelte kıvamında kendisine has kokuya ve yakıcı bir tada sahip olup anaarının ve genç larvaların beslenmesinde kullanılır. Anaarı, larva dönem başta olmak üzere hayatı boyunca sürekli olarak arı sütü ile beslenerek günde kendi ağırlığına eşit miktarda ortalama 1500-2000yumurta bırakmaktadır. Bu olay arı sütünün yoğun besleyici içeriği sayesinde gerçekleşmektedir. Koloni popilasyonunun gelişiminin ve buna bağlı olarak arı ürünlerinin üretiminin temelinde yatan ana arıdır. Anaarının verimliliğini belirleyen faktörlerinin en önemlisini anaarının beslenmesinde kullanılan arı sütü olduğu bilinen bir gerçektir.

     Arı sütü yapısında %40.9-49.75 protein, %7.59-15.18 yağ, %3.34-2.34 mineral madde (P,Na, K, Ca ve Mg ), % 20.39 invert şekerler (fruktoz, glukoz), amino asitler, bazı vitaminler ( B, C, D ve E ),hormonlar ve % 2.84 bilinmeyen maddeler ( WITHERELL, 1984 ) ile seks salgı bezlerini harekete geçiren gonadotropik hormonlar bulunmaktadır. Ayrıca arı sütü, zayıflamış

     organları, sinir hastalıklarını, kardiyovasküler yetersizlikleri ve bazı diğer hastalıkları iyileştirmek için kullanılmaktadır. ( YOIRISH,1977 )

     Arı sütü konusunda gelişmiş ülkelerde yapılan bilisel çalışmalar yüz yıl öncesine dayanmaktadır. Ancak arı sütünün üretimi ve kullanımı konusundaki çalışmalar son 50 yılda önem kazanmıştır. Dünyada arı sütü üretiminde söz sahibi olan ülkelerden biri olan Çin'de 1993 yılında 1000 ton arı sütü üretimi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca bugün arı sütü Çin'de baldan sonra en önemli ikinci ana ürün olmuştur ( SHIBI, 1993 ).

     Arı sütü insan sağlığı açısından birçok hastalıkların tedavisinde kullanılmasının yanında kozmetik sektöründe de geniş kullanım alanı bulmaktadır. Bu nedenle son yıllarda ülkemizde de arı sütüne olan talep gittikçe artmıştır. Ancak ülkenizde arı sütünün üretim, kalite ve işlenmesi konusunda günümüze kadar çok az sayıda çalışma yapılmıştır. ( BERKANT ve TUĞLULAR,1970; KARAALİ ve Ark., 1988;ARSLBAYRAKTAR,1995 ).

     7. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

     WITHERELL, ( 1984 ), 8-24 saatlik larvaların transfer edilmesi sonucunda transferden sonraki üçüncü gün sonunda her bir anaarı yüksüğünün 148-281 mg. arı sütü içereceğini bildirmektedir.

     SLOW ( 1985 ), arı sütü üretimine besleyici işçi arıların yaşı, ırkı, mevsim ile aşılanan larva sayısı ve yaşının önemli düzeyde etki ettiğini, boş yüksük tabanına bırakılan larvalarda tutma oranının %76 olduğunu bildirmektedir.

     TASANEE ( 1988 ), bal arısı kolonilerini polen ikame yemleri ile besleme şeklinin arı sütü ve anaarı üretimi üzerine etkisini araştırmak için koloni başına 60 adet larva transfer ederek yaptığı bir çalışmada tutma oranını %76.17, 3. Gün yaptığı hasat sonunda ise bir yüksükten ortalama 0.420 g arı sütü elde ettiğini bildirmektedir.

     ZYTOON ve ark. ( 1988 ). Bal arısı kolonilerini polen ikame yemleri ile besleme şeklinin arı sütü ve anaarı üretimine etkili olduğunu bildirmişlerdir. Yapılan çalışmada yavrulu alanda yapılan beslemenin çıtalar üzerinde yapılan beslemeye göre %20-35 daha fazla arı sütü üretiminin olduğunu ve besin gereksiniminin de artığını göstermişlerdir. Ayrıca yavrulu alanda yapılan beslemenin arılarda hypophryngeal salgı bezlerinin gelişimini arttırdığı ve anaarı üretim kapasitesini yükselttiği bildirilmiştir. Yine aynı çalışmada polen ikame yemleri ve polen ile besleme uygulanan kolonilerden elde edilen arı sütünün yapısında ve anaarıların kalitesinde önemli bir farklılık görülmediğini, araştırma sonunda tutma oranının %66.7-86.7 arasında olduğunu bildirmişlerdir.

     KAFTANOĞLU VE KUMOVA ( 1990 ),Çukurova bölgesi koşullarında yaptıkları bir çalışmada nisan, mayıs ve haziran aylarında aşılama randımanı sırasıyla %91.4, 83.3 ve 81.7 olarak saptamışlar ve Çukurova bölgesinin zengin florası ve ılıman iklimi nedeniyle özellikle ilkbaharda ana arı yetiştiriciliği için çok uygun bir ekolojik yapıya sahip olduğunu, anaarı yetiştiriciliğine Nisan ayı içerisinde başlanabileceğini ve Eylüle kadar devam edileceğini, büyük çapta ticari ve randımanlı anaarı yetiştiriciliğinin ise ancak nisan ve mayıs aylarında yapılabileceğini bildirmiştir.

     SHENGMING ve ark. (1991), arı sütü üretimine etki eden önemli faktörlerden birinin kolonilere transfer edilen larva sayısı olduğunu, larva sayısı arttıkça yüksük başına düşen arı sütü miktarında düşme olduğunu, fakat toplam arı sütü miktarında artış sağlandığını bildirmektedirler.KAFTANOĞLU ve ark.,(1992), larva transferi yapılan başlangıç ve besleme kolonileri ne kadar güçlü olursa olsun bu kolonilere bir defada 30-45 arasında veya en fazla 60 aşılama yapılması gerektiğini, transfer edilen larva sayısı arttıkça tutma oranının düşmekte olduğunu bildirmektedir.

     JİANKE and WEİTUA,(1995), Çin'de, mayıs ayında koloni başına 30-60 ve 120 adet larva aşılayarak larva tutma oranlarını sırasıyla %93.29, %95.22 ve %90.43, aynı guruplarda koloni başına toplam arı sütü miktarı ortalamalarını 12.47 ± 11.23g, 18.27 ± 4.9g ve 27.01 ± 11. 14 g olarak saptanmış ve yüksük sayısı ile toplanan arı sütü arasında pozitifkorelasyon olduğu bildirilmiştir.

     FUHAI ve ark.,(1993), haziran ve ağustos ayları arasında 1989-1991 yılları arasında aşılama çerçevesi verildiği sırada besleme yapmanın 1989,1990 ve 1991 yıllarında koloni başına ortalama koloni başına sırasıyla 100,120 ve 100adet larva aşılayarak yaptıkları bir çalışmada, ortalama tutma oranını sırasıyla %87.8,91.6 ve 85.2, koloni başına toplam arı sütü miktarını ise 14.67± 7.13, 24.2 ± 7.0 ve 23.5 ± 7.5 g olarak saptamışlar ve çevrede bal bitkileri olmadığı zaman ek besleme ile arı sütü üretiminin artırıldığı saptanmıştır.

     Çin'de 1993 yılı mayıs ve ağustos ayları arasında 72 saatlik larva kullanılarak koloni başına 120 adet transfer yapılan bir çalışmada bir yüksükteki ortalama arı sütü miktarını 0.24 ± 0.06g, koloni başına ortalama arı sütü miktarını ise 26.04 ± 8.82g olarak saptamışlardır. ( ANONİYMOUS, 1993 ).

     SHENGMING ve ark.,(1993), arı sütü üretiminin aşılanmış larva sayısıyla doğru orantılı olarak artma eğiliminde olduğunu, yüksüklerden ortalama 170-250mg arı sütü alındığını ve arı sütü üretiminin yüksük başına 280mg'ı geçerse yüksük sayısının arttırılabileceğini bildirmektedirler.

     SHIBI VE ARK.(1993 b), Çin'de şubat ve ağustos ayları başında ZAU A hattı, Karpat Arısı (Apis Mellifera Carpatica) ve italyan arısı (Apis MelliferaLigustica) arılarıyla her bir kovana 100 adet larva aşılayarak yaptıkları bir çalışmada tutma oranını sırasıyla %77.2, %48.5 ve %75.1, yüksükteki ortalama arı sütü miktarını 0.375± 0.03g, 0.232 ±0.03g ve 0.347 ± 0.06g ve koloni başına alınan ortalama arı sütü miktarını ise 31.4 ± 5.2g, 11.35 ±7.5g ve 278.9 ±5.2g olarak bildirmişlerdir. Ayrıca Karpat Arısının yöre koşullarından etkilenip fazla bir performans göstermediğini ve ZAU A hattı ile İtalyan arısının arı sütü üretimi için uygun ırklar olduğunu, çiçeklenme periyodu boyunca arıların floradan yararlanmasına paralel olarak üretilen arı sütü miktarında azalma veya artma olduğunu bildirmektedirler.

     SHIBI ve ark., (1993 b), farklı besleme yöntemlerinin tutma oranına etkisini saptamak için yaptıkları bir araştırmada ; tutma oranını, transfer çerçevesi verilirken yapılan beslemede %91.6, hasattan bir gün önce yapılan beslemede %84.6, her gün yapılan beslemede %91.3 ve kontrol gruplarında ise %89.8 olarak saptanmıştır. Sonuçta transfer çıtaları verilirken yapılan besleme guruplarındaki tutma oranının, hasattan bir gün önce besleme yapılan guruplara göre %6.7 daha fazla olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca transfer edilen larva yaşının arı sütü verimi üzerine etkili olduğunu belirlemişlerdir. Ayrıca transfer edilen larva yaşının arı sütü verimi üzerine etkili olduğunu, 60 saatlik ve daha yaşlı larvaların arısütü üretimi amacıyla transfer edilmesinin uygun olmadığını, yüksek oranda arı sütü üretimi için, 12-24 saatlik larvaların transfer edilip arı sütünün transferlerden 72 saat sonra hasat edilmesini veya 48 saatlik larvaların transfer edilip arı sütünün 48saat sonra hasat edilmesi gerektiğini bildirmişlerdir.

     SHIBI ve ark. ( 1993 c), aşılanan anaarı yüksük sayısının arı sütü verim ve kalitesi üzerine etkilerini araştırmak için Mart ve Eylül ayları arasında 4 ayrı arı hattı ile yaptıkları bir çalışmada; tutma oranını sırasıyla %87.78, %63.50 ve %75.47, bir yüksükte arı sütü miktarını ise 0.305g, 0.315g,0.281g ve 0.301g olarak bildirmişlerdir. Ayrıca arı sütü verimin yüksük sayısıyla doğru orantılı olarak belirgin bir artış gösterdiğini, yüksük başına düşen arı sütü miktarının göz sayısının artmasıyla belirgin bir şekilde düştüğünü belirtmişlerdir.

     SHIBI ve ark., ( 1993 d ), aynı yaştaki besleyici arıları bir araya getirerek larva tutma oranı ve üretilen arı sütü miktarını araştırdıkları bir çalışma sonucunda 8 günlük işçi arıların bulunduğu kolonilerin oldukça düşük arı sütü üretimine ve tutma oranına sahip olduklarını, bu yaştaki arıların salgıladığı arı sütünün ekonomik bir değerinin olmadığını belirtmişlerdir. 24 saatlik larvaların kullanıldığı ve koloni başına 100 larva aşılandığı çalışmada 1989,1990 ve 1991 yıllarında ortalama tutma oranını sırasıyla %94.5, %94 ve %95 olarak, bir yüksükteki ortalama arı sütü miktarını ise sırasıyla 0.327g, 0.469g ve 0.346g olarak saptamışlardır.

     GÜLER ve Ark., (1994 ), Türkiye'nin altı değişik yöresini temsil eden genotiplerle Çukurova Bölgesi koşullarında yaptıkları bir çalışmada Nisan, Mayıs, Haziran be Temmuz aylarında larva tutma oranı ortalamalarını sırasıyla % 79.51, %62.50, %96.88 ve % 77.43 olarak bildirmektedirler.

     8. ARI SÜTÜ ÜRETİMİ İÇİN KULLANILACAK KOLONİLERE VERİLECEK KEK VE ŞURUBUN HAZIRLANMASI:

     Beslemede kullanılan şurup 1:1 oranında ( 1birim su: 1 birim şeker ) hazırlanmıştır. Kaynamış su içerisine eşit miktarda şeker katılarak karıştırılmak suretiyle şekerin erimesi sağlanmıştır.

     Kek ise 5 kg pudra şekeri, 1200ml glukoz, 200 gr süttozu ( %1 yağ, %35.9 protein, %52.3gr karbon hidrat ve 361.8 kcal/100g ) ve 50 g vitamin premixi ( A,B Komples, C,D,E,K Vitaminleri Niacin, Cal-D-Biotin, DL-Methionin, Fe, Mn, Zn, Co, Cu) kullanılarak hamur şeklinde hazırlanmıştır.

      Her transfer döneminde aşılama çerçevesi verilen koloniler, bulundukları deneme grubuna göre 1lt şurup veya 1lt+300g kek birlikte verilmiştir. ( RESİM 1).

     9. BESLEME GRUPLARINA GÖRE LARVA TUTMA ORANI

     Tutan larva miktarıyla arı sütü üretimi büyük oranda ilişkili olup üretilen arı sütü miktarını doğrudan etkileyen en öneli faktörlerden birisidir. ( JIANKE and WEITUA, 1995). Koloninin gücüyle doğru orantılı olarak gözlerde bulunan arı sütü miktarı, transfer sayısı ve larva tutma oranıyla birlikte değişebilmektedir.

     Araştırma kolonilerine üç dönemde transfer yapılmış olan larvaların tutma oranları kek+ şurupla beslenen gurupta %77.59±1.65, kekle beslenen gurupta %68.68 ± 3.23 ve kontrol grubunda ise %70.45 ± 0.86 olarak bulunmuştur (Çizelge 2). Bir koloniye transfer edilen larva sayısı bakımından değerlendirildiğinde, larva tutma oranları 30'luk transfer yapılan grupta %78.98 ± 2.94 ve 60'lık transfer yapılan grupta %65.50 ± 4.28 olarak saptanmıştır. Çizelge 3)

     Çizelge 2-3'ün incelenmesinden, kek+şurup besleme grubunun diğer besleme gruplarına, 30'luk transfer grubunun 60'lık transfer grubuna göre üç dönem boyunca daha fazla larva tutma oranı oluşturduğu görülmektedir.

     Beslemeye ait ortalamalar arasındaki farklılığı için uygulanan Duncan çoklu karşılaştırma testi sonucuna göre %1 önem düzeyde kek+ şurup grubu %77.59±1.65 ile birinci grubu, kek grubu %68.68±3.23 ve kontrol grubu %70.45±0.86 ile ikinci grubu oluşturmuştur.

     Çizelge 2-3'ün incelenmesinden, kek+şurup grubunun kek ve kontrol gruplarına göre daha fazla larva tutma sayısı gerçekleştirdiği görülmektedir. Bu durum, kolonilerin arı sütü üretimi için ek besin gereksinimleri olduğuna ve bunun da dışardan karşılanması gerektiğine işaret etmektedir. Koloni gereksinimi karşılandığı zaman larva tutma oranında önemli oranda artış sağlandığı belirgin bir şekilde görülmektedir. Ek besin gereksinimi olan koloniler protein gereksinimlerini doğadaki polen kaynaklarından karşıladıklarından yalnız kekle beslemenin önemli olmadığı fakat nektar kaynaklarının yetersiz olması nedeniyle kek+şurupla beslemenin larva tutma oranına olumlu yönde etkisi olduğu saptanmıştır. Zira yalnızca kekle beslenen kolonilerin test sonucu kontrol kolonileri ile aynı grupta olması kekle beslemenin sadece koloni gereksinimi olan polene destek olduğunu ve arı sütü üretimini artıracak ek bir katkı sağlamadığını göstermektedir.

     Araştırmada elde edilen larva tutma oranının GÜLER ve ark., (1994)'nın aynı bölgede yapmış olduğu çalışmada buldukları değerlerden düşük olması genotip farklılığı ve mevsim etkisinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Ayrıca bu denemede diğer denemelerden farklı olarak her transfer döneminde 3 kez ve 3 günde bir hasat yapıldığından koloni yıpranması dolayısıyla larva tutma oranında düşme olmuştur.

     Besleme gruplarına ait larva tutma oranları ortalamalarının ek yemlerle besleme yapan TASANEE (1988) ile ZAYTOON ve ark., ( 1988 )ile ve genel olarak ortalama tutma oranlarının ise SALOW ( 1985 ) ile uyumlu olması ek besleme ile belirgin bir ilerleme sağlanabileceğini göstermektedir

     Larva tutma oranının, transfer edilen larva sayısının artmasıyla birlikte düşmesi ve test sonucu ayrı gruplarda yer almaları KAFTANOĞLU ve ark., ( 1992 )'nın bildirmiş olduğu larva tutma oranının transfer edilen larva sayısının artmasıyla birlikte düşeceği bildirişiyle uyum içindedir. Özellikle 60'lık transfer grubunun larva tutma oranının 30'luk transfer grubundan düşük olması bu bildirişi doğrulamaktadır.

     Gerek KAFTANOĞLU ve KUMOVA(1960)'nın aynı bölgede yapmış olduğu ana arı yetiştiriciliği denemesinde gerekse JIANKE ve WEITUA,(1995) ve FUHAI (1993)'nin yapmış olduğu denemelerde larva tutma oranlarının bu çalışmadaki tutma oranlarından biraz yüksek olması, bakım ve transferlerin yeteri kadar hassas yapılamamasından veya transfer dönemlerindeki iklim koşullarının önceki yıllara göre daha yağışlı ve kapalı olmasından etkilenmiş olabileceği tahmin edilmektedir.

     Larva tutma oranına ait olan verilerin istatistiki analizi ve bununla ilgili varyans analiz tablosu çizelge 4'te verilmiştir.

     * P<0.05 düzeyine önemli ** P<0.01 düzeyinde önemli ns Önemsiz



          

ANA MENÜYE DÖN