''Her şey sende gizli: yerin seni çektiği kadar ağırsın kanatların çırpındığı kadar hafif.. kalbinin attığı kadar canlısın gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin nefret ettiklerin kadar kotu.. ne renk olursa olsun kasın gözün karsındakinin gördüğüdür rengin.. yasadıklarını kar sayma: yaşadığın kadar yakınsın sonuna ne kadar yasarsan yasa, sevdiğin kadardır ömrün.. gülebildiğin kadar mutlusun üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin sakin bitti sanma her şeyi,sevdiğin kadar sevileceksin. güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın bir gün yalan söyleyeceksen eğer bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın güneşin seni işittiği kadar sıcak. kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..iste budur hayat! iste budur yasamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün ve karşındakini unutturun kadar çabuk unutulursun çiçek sulandığı kadar güzeldir kuşlar ötebildiği kadar sevimli bebek ağladığı kadar bebektir ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren , sevdiğin kadar sevilirsin...'
Bir sevgiyi başlatan neydi yalnız atan bir yürekte.. Neydi, sakin bir çayken deli bozuk ırmağa çeviren? Yükseklerinde özlemin ; eriyen arzular mıydı ,magmada biriken kızgın lavlardan mıydı yoksa hepsinin nedeni... Neydi ? Kim cevap verebilir ki bu basit soruya. Belkilerle başlayan cevapların ardılı yine soru işareti değil mi..
Ve
neden düşünün, neden birden değişiverir insan
başka bir yalnızlıkla ısındığında, rüzgarın alıcılığında
kaybolan düşleri..
Sevmek;
ne güç şey oysa ölesiye değil ama öylesine sevmek.. Sadece insan olduğu için
birini sevmek sıfatsız, çünküsüz, eğersiz . Belki insanların, duyguyu
yok olan dinozorlar gibi görmeye başladığı günümüzde yok bu saydıklarım;
hepimiz birilerini bir şeylerden dolayı sevmedeyiz kim bilir ama hala ismi
yoksa o bir şeylerin umut var sayılmaz
mı bizler için..
Kaçınızın
içi yanmıyor, yüreğinde fırtınalar kopmuyor bir sevda sahnesine beyaz
perdenin önünde şahit olurken ve ah keşke dökülmüyor dudaklarından özlemle
.. Hepimiz aslında gerçek sevgiye sevdalı değil miyiz ve tüm sevdalarda ki
gibi çekingen ..
Bir
başka birinin gözlerinin içindeki ışıkla
yeniden yaratılmayı düşlediniz mi hiç , un ufak
olmuş hayallerinizi uzak bir buluta teslim edip
yenilerini alabilir misiniz taksitle (mobilya, beyaz eşya kampanyaları
gibi) alsanız bile taksitlendirilmiş, yarını ipotekli düşlenize yeni
kılıflar aramak çok çok uzun sürmez
mi ?Siz eskimesinler diye uğraşırken, yaşlanan gün gibi geceye dönmez
mi taksitlendirilmiş hayalleriniz.
Yaşamaya
çalışırken yaşam çalmıyor mu bizlerden yaşamlarımızı ve sevmek ne zor
şey değil mi ya da ne kadar da kolay...
Ufkun
karanlığına tutunan yıldızlar gibi sevebilmek birilerini (ne komik düşünün;
gece, güzel olmazdı saçlarına takılmasa yıldızlar ve yıldızlar
parlayamazdı gecenin kara saçlarına toka olmasalar.. Gece ve yıldız olmak
zor mu biz insanların birbirini sevmesi kadar)
Neden
yaşamaya çalışırken unutuyoruz beslemeyi yüreklerimizi o yürekler ki
yumruğumuz kadar neden düşünün bir saniye düşünün ego bahçelerimizde açan
narsit çiçekleri sevdiğimiz kadar sevmiyoruz
aslında kendiliğimizi ..
Unuttuk mu yoksa gülümsemek gibi kulak vermeyi sesimize renk veren
kalplerimizi dinlemeyi ..
Bunca
kirliyken dünya, yakınırken kirli sokaklarından mahallelerimizin; içimizde
kirlenenleri görmemizi engelleyen hangi oyunun ebeliği oysa oyun oynamayalı
ne çok oldu değil mi?
Sadece
bir düşünün bu sabah kendinizi daha iyi hissetmek için duş almaktan, tıraş
olmaktan, hoş bir esans sürmekten ,makyaj yapmaktan başka ne yaptınız
????????? Aynaya baktığınızda nereden tanıdığınızı hatırlamağınız
yüz hangi kumpanyanın küflü sandığından gelip yerleşti insan sıfatınıza
? fırlatıp atın artık biriktirdiğiniz asla siz olmamış maskeleri ve şimdi
tekrar bakın o sırlı cama inananın çok daha iyi hissedeceksiniz kendinizi;
bir zaman en sevdiğiniz oyunu oynarken taşıdığınız minik yüreğinizde ki
mutluluk gibi... Ve son bir şey
daha eğer; sevdiğinizi düşündüğünüz bir insan varsa hayatlarınızda
bir kez deneyin ölesiye değil ama öylesine de olsa yüreğinizden söyleyin
sevginizi ama bahçesinde oyun oynayan hatıranızda ki çocuk gibi..
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Nedir, ne oluyor, unuttunuz mu yoksa yaşadığınızı, günler, kızgın küller gibi bütün duygularınızı kavurup öldürerek mi geçiyor üzerinizden, arzuyla dudağınızı ısırdığınız olmuyor mu hiç, bir müzik sesiyle şöyle bir koltuğunuzda doğrulduğunuz, aniden bir yaz yağmuru gibi boşanıveren sebepsiz sevinçlere inanmıyor musunuz, bir ağaç gölgesinde bir an durmak, bir akşam üstü denize baktığınızda bu sonsuz suların kıpırtısına şaşmak yok mu artık, el ele tutuşmak, bir avucun bir başka avuca dokunmasının yarattığı ürperti de hayal hanesinde kendine bir yer bulmuyor mu, bitti mi bu macera, çekildiniz mi bu hayattan, hayatın sizin bulunmadığınız yerlerde yaşandığına mı inanıyorsunuz, daha bitmeden bitirdiniz mi her şeyi, yorgun ruhunuz yeni coşkular için hazır hissetmiyor mu kendini. Delirdiniz mi siz?
Şu köşe başında karşınıza ne çıkacağını ne biliyorsunuz, biliyorum genellikle köşe başlarında açlık, acı ve ölüm çıkıyor karşınıza ama kim bilir,belki eski bir dosta, belki güzel bir kadına, belki okunmuş kitaplar satan bir sahafa da rastlayabilirsiniz, bir piyano sesi duyabilirsiniz ya da bir Rumeli türküsü açık bir pencereden, bir söğüt ağacı görebilirsiniz çocukken kabuğundan düdük yaptığınız, dans adımlarıyla yürüyen bir çift bacak geçiverir önünüzden. bir oğlan bir ıslık çalabilir, hatta siz bile çalabilirsiziniz.
Ne sevinci, ne hayatı, ne eğlencesi para yok ki diyorsanız eğer ve eğlenmek için paranın gerekliliğine bu kadar inanıyorsanız, emin olun paranız olduğunda da eğlenemezsiniz, para eğlenmeyi çeşitlendirir sadece ama eğlenceyi yaratmaz, öpüşmek parayla değil, şarkı mırıldanmak parayla değil, acaba o şimdi ne yapıyor diye düşünmek parayla değil, tv'de iyi bir film seyretmek parayla değil, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bu benim için yapıldı diye neredeyse gururla alıp, bardağı ince belinden sıkıca kavrayıp içmek parayla değil. Bir bardak semizotunu sevinçle paylaşabilirsiniz ve hiçbir pahalı lokantada bir tat alırsınız, eğer bir tabak yemeği paylaştığınız, paylaşmak istediğiniz insansa.
Hayat diye bir şey var. Sadece sizin olan, sadece size ait, içinde sadece sizin gördüğünüz çiçekler açan, yalnızca sizin müziklerinizin çaldığı bir bahçe var, sokmayın oraya öyle herkesi, çiçeklerinizi başkalarının çapalamasını beklemeyin, şarkılarınızı başkalarına söyletmeyin, anladık ahmaklıklar oluyor, aptalca kararlar veriliyor, hepinizin hayatından bir şeyler çalınıyor, hayalleriniz teker teker buduyorlar, ümitlerinizi öldürüyorlar, çaresiz bırakıyorlar sizi, yenildiniz belki de, yenilginin ağır yaralarını taşıyorsunuz ruhunuzda ama gene de bir hayatınız var sizin, sadece size ait bir bahçeniz, durup soluklanacağınız, yaralarınızı yıkayacağınız, çiçeklerini seyredebileceğiniz bir bahçe, soğukta bir bira içebilirsiniz, bir ağacın gölgesinde durabilirsiniz bir an, sabaha karşı uyanıp her ay yeniden doğan hilale bir bakabilirsiniz, çok sevdiğiniz bir kitabı bir daha karıştırabilirsiniz, aşık olabilir ya da aşık olmayı düşünebilirsiniz. Sevdikleriniz özleyebilir ve bir gün yeniden kavuşabileceğinizi hayal edebilirsiniz, geceleri ağaçların daha değişik koktuğunu fark edebilirsiniz, yeni bir salata icat edebilirsiniz, sevgilinizi çırılçıplak soyup evde öyle dolaştırabilirsiniz, saçlarınızı her zamankinden daha değiş kestirebilir, evinize bir gün de başka bir yoldan gidebilirsiniz, alışkanlıklarınızı değiştirmek için kendinize karşı müthiş bir savaş açabilirsiniz.
Hayat diye bir şey var, her zaman size keşfedilecek geniş alanlar bırakan, ne kadar yaşarsanız yaşayın daima bilmediğiniz, kuytularına sokulamadığınız bir hayat, sadece size ait bir hayat.Biliyorum dertler çok, ahmaklıklar yapılıyor, sıkıntılar bitmiyor, günler birbiri ardına buruşup eskiyor, yorgunsunuz, belki yeniksiniz. Teslim mi olacaksınız peki? Hayal kurmayacak mısınız, çılgınca sevişmeyecek misiniz, ağaçlara bakmayacak mısınız, denizler şaşmayacak mısınız, ani ve sebepsiz sevinçlere inanmayacak mısınız, bir tabak semizotunun tahmin edemeyeceğiniz kadar lezzetli olabileceğini hiç düşünmeyecek misiniz, sizin için demlenmiş bir bardak çayı, bardağı belinden kavrayıp içmeyecek misiniz her şeyi. Delirdiniz mi siz? Hayat diye bir şey var, evet orada, elinin hemen yanında duruyor.