aman aman nazar değmesin...İşte Benim Hayat...

aha benSeneee 1979 'da Erzincan 'da doğduğumu söylediler, bende inandım. Annemi hemşirelikten istifa ettirecek kadar yaramaz (şimdi hiperaktif  çocuk diyolar, ne demekse o. Biz ona   yaramaz deriz kardeşim, işte o kadar) olan ben, daha  henüz karpuza babpu derken, Elazığ 'a yerleşmişiz. Niyemi, babam mühendisti, işleri varmış ve Elazığ-Madenliydi (hani şu türküsü varya: Maden dağı dumandır,  de loy loy deloyloy...)

Heey gidi hey. İşte sene 84-85 falan ben ana okuluna yazıldım. Dumlupınar Anaokulu. Aliye öğretmenim, Necla öğretmenim vardı.
Ama bunlar işin geyiği, asıl SeldaSelda vardı. Benim ilk gönül aşkım oluyor tabi kendisi bunu bilmiyooo (bak sen, yaş daha 5 ama...). Ne akıllı ne yetenekli bi kızdı yaw, anlatamam size. Öğretmen sorardı : "çocuklar resim mi yapalım yazımı yazalım? " diye , bizimkilerin ve benim kafa tın tın yaaa resim yapalım derdik, o yazı yazalım diye tuttururdu. Sınıfın yarısı aşıktı heralde, onu görenler yazı diye döneklik ederlerdi ve sonunda yazı yazardık. Ufuk, Cenk, en has arkadaşlarımdı. Sonra ayrıldık ve tarihin tozlu sayfalarına gittiler. Ufuk 'un yüzünü bile unuttum.

Bu arada şunu belirtiyim 5-6 yaşlarım benim geriye baktığımda en sevdiğim yaşlarımdır. Mahallede bir kaç arkadaş saklambaç, ebecilik, evcilik (baba olmayı hiç sevmezdim, hep çocuk ben olurdum) oynardık. Dilek ,Tuğba, Melike, Memet, Musa...

Aynı ana okulunun ilkokul kısmında Ruşen TOSUN isimli (nur içinde yatsın) öğretmenlik şablonu olan, harika bir öğretmenle devam ettim. Bu arada Selda ile gene aynı sınıftaydık. Ama benim kafa gene tın tın ya, bahçeye çıkar 8-10 arkadaş birbirimizin önlüklerinin arkasını tutar çevirip devirmece oynardık. En arkada kalanın vay haline bi oyundu. Bazen her düğmesi kopmuş bi önlükle eve giderdik... :-) Sonra yerdik kalayııı...

İlkokul 2. sınıfta bizim Mehmet 'le birbirimizi bulduk. Yanlış anlaşılma olmasın lütfen, en has arkadaşımdır.

mehmet ile ben 1997

Figure1.1 Ben ve Mehmet. Sağdaki benim ve bu kazık kadar ken çektiğimiz resimler, IQ larda bi problem yoktur reca ediciiim yanlış anlamayın.

Sonra işte anadolu lisesi sınavına girdik. O kafayla kazanamadım tabii, anca yedeklerde. Bekle ki sıra gelsin. Annem çok üzülmüştü yaw. Sanki ne varsa anadolu lisesinde, adamın başı göğe eriyooo. Ne var kazanamadım işte. Kaybettiğim ilk ciddi sınavdı. Ben aslında Selda orayı kazandı diye üzülüyordum :-(. Sonra her mahalle arkadaşım gibi Mezre Ortaokuluna başladım. Hakikatten iyi bi okuldu. Ama ne gıcıktı yaw, her derse başka bi öğretmen geliyordu. İş bölee olunca bizim ağızlardan öğretmen lafı çlank diye yere düşüp kırıldı ve yerine artık "hocam", kelimesi oturdu. Niyemi? Kime baksan geliyooo ders sonunda gidiyooo hiçbirini bağrına basamıyorsun ki "öğretmenim" diyesin. Öleeeede kaldı "hocam".

Orta 1 de matematikten nefret ederdim. 69 la ancak geçmiştim. Mustafa Gülorta okuldan beri görmüyorum hocam gelirdi  derse(bizim babalarımızı, kendisinin okuttuğunu söylerdi, halbuseki benim babam ondan sadece bi kaç yaş küçüktü), tahtaya kaldırıp saçma sapan matematikle ilgisiz sorular sorardı. Yazılı ortasında "YAW Bi YOĞURT Çorbası olsada içsek, NANELİ falan bişiii" derdi. :-))

Mehmetle ben ayrı sınıflardaydık , 6-U sınıfında memet, 6-O sınıfında ben. Sınıfa bak  "O" , ne gıcık isimdi yaw. Elin oğlu A,B,C,D,E gibi düzgün sınıf kodlarında okurken harf kalmamış gibi  "O" sınıfında.

Orta-2 ve orta-3 te en sevdiğim ders oldu matematik. Yusuf Kenan Yiğiteli hocam bana nasıl o gıcık denklemleri, özdeşlikleri sevdirdi anlatamam. Her kazık  soruyu çözdüğümde not defterini çıkararır bişeyler yazardı. Ama bide şey derdi "bak kurşun kalemle yazıyorum bunları silebilirim haaa!". Matematikte, o yıllarda babamın bana olan yardımın asla   unutamam, denklemleri oturur bana çok mükemmel anlatırdı. Gençlik zamanlarının nadir üniversitelilerinden oldukları için ders vermişler yaa, ondan iyi biliyordu özel ders vermeyi. Fen derslerimde harikaydı. Hep bi mikroskobum olsun istemiştim. Ama lise1 falandı, babam bi tane aldı. Orta okulda da bi sevdiğim vardı elbet Hevalonuda orta okuldan beri gormedim, saçları hep dağınık gelirdi. Ama hep kavga ederdik.
Yeşim görmesemde Asudeyle konuşuyor ve hala beni çekiştiriyor diye gıcık bi kız vardı. Beni hiç mi hiç sevmezdi ,hala da sevmez. Amcamın kızına "ne gıcık oğlan yaw şu Uğur" derdi. Ben o zamanlar ne şişman bi çocuktum, görseniz inanmazsınız.
Amcamın kızıyla (Asude İnşaat teknikeri çıkıyo bu sene...) aynı sınıftaydık. Asude bana hep sınıftan laf taşırdı. Acayip eğlenir geyik yapardık. Kardeşim olmadığı için Asude 'yi Murat abiyi (Asudenin abisi KARA MURATHâlâ İnönü iktisatta ve beraber mezun olacaz heralde...) kardeşim gibi severdim. Onlarla birlikte olmaktan acayip haz alırdım.

Sonra orta sona geçtiğim yaz benim bisiklet alındı. Bu bisiklet alınsın diye az ağlamadım :-( . Alındığı ilk gün fren papuçlarını eritmiş, 50 lik bi amcaya toslamıştımyere düştükten sonra beni affetti...bi daha da görmedim(memetin ifadesiyle 80'lik bi amca). Hemde rampa çıkarken. Beldesan Cobra, yokuşta Cobra, rampada Cobra (biraz kasar amaaa:), orda burda Cobra. Mehmetle (ki onunda aynından bi bisikleti vardı) Elazığın altını üstüne getirirdik. Sonra annem sorardı nerdeydiniz diye. Biz öleee bi aşağıya kadar gidip geldik derdim. Tabi Fırat Üniversitesine gittik desem bisikleti aynı gün sokağa atardı. Bu arada çok iyi bisiklet sürerim söylemesi ayıp  :-))

Orta sonda Fen Liseleri imtihanına girdik. Ben nato mermer nato kafa  burdan da ağzımın payını aldım. İveeeet kaybettiğim 2. büyük sınavdı. Ankara Fen Lisesini o kadar çok istemiştim ki. Ankara 'da okuma arzum o yıllarda başlar (sanki kuş konacak)...

Liseye başladık. Mehmet Akif Ersoy Lisesine ki bu lisede Elazığ'ın en harika okullarından biridir. Bizim Memet te süper liseye gitti. Bi kere daha ayrıldık. Lise 1 de fen sınavından 89 çekince sınıf başkanı olmuştum. Özgür Özgür ü liseden beri görmüyorumdiye bi gıcık kız daha vardı, hasedinden çatlamıştı. Erkek gibi sesi vardı. Bi bağırsın korkup kaçardınız valla. Ama sınıfı, başkanken iyi sustururdu. Sonra benim yardımcılığıma terfi etti :))) Gerçekten yönetimde üstüne yoktu. Kimsenin gözünün yaşına bakmaz tahtaya yazardı. Hoca da gelince bi çırpıda tahtayı siler, kimsenin dayak yemesine izin vermezdi. Ama ben tahtaya yazınca silmezdim(unuturdum silmeyi). Bi araba sopa yerdi bizimkiler... :-( Sonra  "Lan başkaaan, oluuum sen görürsün!!!" diye az tehtid almadım. bizimkiler...bizimkilerden biri daha

İlk ölüm ile tanışmam da Lise-1 e rastlar. Amcam (Asude'nin babası) hakka yürüdü. Akciğer kanseri. Çok üzülmüştüm o zaman. Hele babam yıkılmıştı, arkasından bir dağ kayınca. İlk defa kefenli birini o zaman görmüştüm. Amcam çok adaletli bir insandı çook. :-(

Sonra ben okulda T-M bölümüne geçtim. Matematik-Fen ağırlıklıydı. Dersaneye yazıldım. O senelerde Lise2 den hazırlık başlamazsa başın göğe ermiyordu . İstanbul Dersanesinin en berbat sınıfına düştüm. Serkan, ben, Gökhan, Ali  aylak aylak gezerdik. Masa tenisi oynamaya giderdik.

Okulda iki ineklik örneği vardı: GüngörGungor Dokuz Eylül elektronik Müh. heralde şimdi 3. sınıfta ile YunusYunusta KTÜ bilgisayar müh.'te 4.sınıf, hiç ayrılmazlardı. Ya ne özenirdik onlara, nassı yapıyolar  bu kazık sınavları derdik. Bu arada derede   Necati dedemi kaybettik ki işte bu da 2. ölümle  karşılaşmamdır. Dedem diildi ama çocukluğumdan beri ona dede derdim. Babamın arkasından bi dağ daha kaymıştı. Kötü yıllardı o yıllar. Sonra lise 3 e gireceğim yaz ders çalışmaya başladım.   Bir yazımı mahvettim. O sıcakta  oturup kazık kitapları hatmettim. Terleyince çiçek sulanan fıs fıslarla elimi yüzümü ıslatırdım
Ne zor yazdı o yaz....

Sonra lise3 te gene aynı dersaneye yazıldım. Seviye tesbit sınavında bişeler yaptım işte. Ne durumda olduğumu hiç bilmiyorum ya ben kendim, merakla sonuç bekliyoz... Sonra bizim SerkanSerkan Fırat makine müh. 3. sınıfta beni buldu "olüüüüm Fen liselerinin sınıfınna girmişiz laaan dedi" . Ben "hass...tir lan " dedim. O yıllarda fen liselerinden kaçılır dandik okullara gelinirdi ki, Orta öğretim başarı puanı yüksek gelsin diye... Onlar içinde ayrı bir sınıf yapılmıştı... Bizde oraya girmişiz. Neyse işte, bizim sınıftan Türkiye derecesi bekliyorlar. Yani hiç olmazsa ilk 2000 e girmemiz umuluyor. Final dergisinin en baba hocaları geliyor derslere. Acayip motive olmuşum ki Babam 'ı da bir gece vakti kalp krizinden hakka uğurluyoruz. :-( Ettimi sana 3. merasim.


Sonra millet   günde 500 soru çözerken, biten kitaplar üzerinden bi daha  geçerken Uğur ugur top koştursunevde aylak aylak top oynasın. 2,5 senede mezuniyet vardıya o dönemler, biz Ocakta mezun olduk. liseden mezun edildim, aslında ben hiç istemiyordum...Ulan niye erkenden salıyonki beni, ben evde top oynayacam. Allah tan dersanedeki sınıftan atılmadık. O kadar ki berbat durumdayım. Heralde hocalarım durumu öğrenince, motivesi bozulmasın diye bana karışmadılar. Sonna işte ÖSS ye girdik, sayısal 172   geldi. O yılda  puanlar bi tavana vurmuşki anlatılmaz. Birincinin 224 aldığı o nadir sene. Geometri soruları ne kazıktı yaw(1996 ÖSS alıp bakın). Ben varya kafa aval modda, ölee kötüyümki, meslek yüksek okullarına gitsem diye düşünüyorum. Ben ÖYS yi asla yapamam diyorum. Sınava girecez 3 hafta kaldı , Uğur İş ciddi, uğur kasarsen kasarmısın derslere... Bir günde 3 matematik konusunu bitirirdim. Denemelerde 40 ar 50 şer puan yükselmelere şahit oldum yaw. 470 lerde sürünen adam  510, 520 almaya başladı. Hemde 3 haftada. Ama bilinç altında lise3 edebiyat hocamın sözü vardı hep "insan hayatından bir sene gidiyor, kaybederseniz sınavı, ilk senenizde girmeye bakın" ne pis bir sözdür bu yaw. Aman siz siz olun bunu kimseye söylemeyin !. 

hadiii girdik üniversiteye gerisi ALLAH Kerim..Sonra yazın koşup oynuyoz biz daha, o dönemler ÖYS sonucu geldi. Mat 509 almıştım. Ve karşılığı olarakta  G.Ü. Bilgisayar Sistemleri Öğretmenliği. 9. tercihimdi. İsteyerek gelmedim aslında. Zaten kaç kişi 1. tercihine giriyorki ? Gideyim mi gitmeyeyim mi derken bizim burdan mezunlarla konuştum. Git dediler. Ben de haydin kalk Ankara 'ya. Bir ay kadar sonra zaten evi getirdik. 3,5 senedir burdayız.

Önceleri yol çok uzundu. Bi yere gitmek en az 1 saat alıyor. Ben alışmamışım öleee yollarda vakit harcamaya, sallan babam sallan,tıngır tıngır. Otobüste örgü ören teyzeler ilginç geliyordu banaNassı oluyoda oluyooo.. ???, sonra nasıl oluyoda ilmek kaçırmıyolar diye merak edip bende denemeye çalış.....
madım. He hehe :))

İlk sene tekrar sınava girdim, ODTÜ ye gitmek için. Kampüs şahane tabii. Amerikanvari bi hava. İnsan özeniyoo. Ama 60 sayfalık devre elemanları ölçü aletleri raporu, sağolsun 70 derece norm yazı yazacaz diye bu sınavıda elimize yüzümüze bulaştırdık. Benimle aynı amacı taşıyan Eğitim Fak. arkadaşlar gittiler ODTÜ ye. Ama TEF 'te ne mümkün.   60 sayfa  elle norm yazı yazdık yaw. Son haftaya zor yetiştirdim.  Alışmamış bünyede norm yazı durmuyooo. Zaten yazım bozuktu sene sonunda iyice çarpıldı.. :)) İşte uğur artık norm vaziyette..

Bilgisayar   bölümüne geldiğimde beni en çok üzen şey ilk dönem bilgisayar dersinin olmamasıydı ki (evet evet bilgisayar dersi hiç yoktu Fiz-Kim-Mat, elektronik,teknik resim falan vardı ), uyuz olurdum. Evde bilgisayarda yok. EEeee nerde çalışacam ben. Sonra uyuz bir kitap aldım ve BASIC diliyle tanıştım. Ama sadece kitaptan. Kaçak olarak lab 'lara girip bizim 4.sınıftaki abiler proje yaparken ben PLAY "cdefgab" komutunu uygulayıp onları kıl ediyordum. Ha bide networkten birbirimize mesaj atar ,bilgisayarı bilmeyenleri makina bozuldu hemen RESET leyin diye keklerdik. kekledik kekledik kekle...

 

1. sene sonunda  yazın boş boş oturdumel ense.... O yaz Mehmette Elazığ 'dan bize geldi iyi eğlendik(bkz. Figure-1.1). Neyse işte, bilgisayarda yok. Evdeki aletleri söküp içlerindeki  devre elemanlarını kontrol ederdim eksilmişlerdir belki diye. Kendi kendime iş çıkarırdım. Onu söker bunu lehimler ötekini AVO dan geçirir öleee bölee vakit harcardım. Yazın sonunda canıma tak etti. Bi yerde çalışmak istedim. Daha ben bilgisayarın "B" sini bilmiyorum, teknik servis elemanlığına soyundum. Feyyaz dayım İTM firmasını buldu. İşte orda 20 güne yakın ,okul açılana dek senet sepet işlerine  ve uzaktan izleme modunda bilgisayar sök, çıkar tak takıştır işlerine baktım. Benim için çok önemliydi bunlar. Sonra Serdar Bey bana ilk alınterimin karşılığı olan bir para verdi.  Aslında zevk olsun diye çocukken çekirdek satıp ayakkabı boyamıştım ufakta olsa para kazanmıştım ama, bunun tadı ayrıydı. Heeey gidi hey, son günüsü eve nassı geldim  böyle, leyla leylaaa....

2. sınıfta okuldan ilk şamarımı yedim. İlk dönem Devre Analizi -1 den, ve Pascal programlamadan kaldım. Bittimii bitmediii 2.dönemde  Elektronik-1 ile Mantık devreleri-1 dende apıştımmı... Apışmışım görmedin mi?Oldumu sana yeni evin. Ayıkla pirincin taşını... Fakat o dönemlerde yaptığım en iyi iş DKD ye başlamak olmuştu... Bir gün annemlerle gittik  ayşeciğin kuzusuna rastgeldik:

Ayşeciğin minik bir kuzusu vardı
Tüyleri bembeyaz sanki kardandı,
Ayşecik nereye giderse gitsin,
O da arkasından meler koşardı.

 

Tabi bunu okuyanların girdikleri şekli görseniz göbeğiniz çatlar gülmekten. Sonradan ben ayşeciği yakalayıp dövdüm. Sen koştururmusun el kadar kuzuyuu hııı.  Bir iletişim kursu olan DKD hayatımda yapmadığım şeyleri toplum önünde korkmadan yapmayı öğretti. Bundan sonra, ben biraz daha kişisel gelişime yönlendim. Şimdi bi ton kaynağım vay elimde. İletişimimide  ve haddimi  de  iyi bilirim...  :-) 
UĞUR

Hıım bundan sonra bisuru şeyler oluyo (3. sınıf 4.sınıf, stajlar, öğretmenlik stajı ) tabiii ama yazmaktan sıkıldım yaw. Gene bi ara devam ederim.

Bu arada hobilerimden söz edeyim. Müzik dinlerim( Orhan Hakalmaz 'ı severim), türkü söylerim, bi ara koroya gitmeye niyetlendim ama zamanı ters oldu. Arada bir olmayan arabamda vitesi 4'e takar, Ferdi 'nin hit parçalarını dinlerim. 
Karakalem resim kafama eserse yaparım. Ah monşer bir çizdimki, artık o bir şaheser ...tıklayıp görün.

Bulaşık yıkamaktan nefret ederim. Yemek: ruh durumum uygun olursa bişiler yapabiliyorum (salata, menemen,bulgur pilavı falan). Soğanların pembeleşmesi teriminden nefret ederim. Çünkü asla bu olmaz. Hep siyahlaşır. Varsa aksini iddia eden, altta ziyaretçi defterim var yazsın tersini ispat edeyim.

Akşamları annemle evde çay içmek en büyük lüksüm. Ev içinde top oynamaktan ve duvarla pinpon oynamaktan acayip zevk alırım. Aslında komşulara çok ayıp oluyo ama ne yapayım seviyorum. Kitap okumayı sevmem. Okuyan bi tip diilim. Hele romanlara gıcık olurum. Çoğu kafa şişiren boş kitaplardır. Şimdiye kadar hemen hemen hiçbir romanı bitirmedim. Belkide bitirme hazzına ulaşamamışımdır. Son okuyamadığım roman Schödingerin Kedisi.

Tiyatroya Ankara 'da ancak bi kere gittim. Ama bu sene ben, Hakan, Alpi dibine vuracaaz kültürün (bu lafıda 4 senedir söyleriz).

Biyografi dediğin aslında böyle olur kardeşiiiim. Ne o öyle mıncır mıncır yazılar. Orda doğdum, bu okulu bitirdim. Ben yaşadıklarımla bir bütünüm, her gün 40 parçaya bölünsemde...40 'ı kafadan  attım. Ben annemle saydım, çıka çıka 8 parça çıktı. Okuldaki, evdeki, metrodaki, otobüsteki, mahalledeki, sınıftaki, akrabalarının yanındaki, işte ki Uğur diye. Psikolojide bu varmı bilmiyorum ama bence bunu adı kişilik çoklaması. Yoksa bile ben kattım. Zaten psikolojiye en çok. eğitimciler katkı yapmıştır. Bu böleee biline. :-)

Hürmetler efendim...  

Annem
annem

The sweetest girl of my world...
Kız arkadaşım

Ziyaretci defterim

e-mail
u_ocal@hotmail.com
uocal@yahoo.com

ana sayfaya dönüş