İşte Benim Hayat...
![]() Heey gidi hey.
İşte sene 84-85 falan ben ana okuluna yazıldım. Dumlupınar Anaokulu. Aliye
öğretmenim, Necla öğretmenim vardı. Bu arada şunu belirtiyim 5-6 yaşlarım benim geriye baktığımda en sevdiğim yaşlarımdır. Mahallede bir kaç arkadaş saklambaç, ebecilik, evcilik (baba olmayı hiç sevmezdim, hep çocuk ben olurdum) oynardık. Dilek ,Tuğba, Melike, Memet, Musa... Aynı ana okulunun ilkokul kısmında Ruşen TOSUN isimli (nur içinde yatsın) öğretmenlik şablonu olan, harika bir öğretmenle devam ettim. Bu arada Selda ile gene aynı sınıftaydık. Ama benim kafa gene tın tın ya, bahçeye çıkar 8-10 arkadaş birbirimizin önlüklerinin arkasını tutar çevirip devirmece oynardık. En arkada kalanın vay haline bi oyundu. Bazen her düğmesi kopmuş bi önlükle eve giderdik... :-) Sonra yerdik kalayııı... İlkokul 2. sınıfta bizim Mehmet 'le birbirimizi bulduk. Yanlış anlaşılma olmasın lütfen, en has arkadaşımdır.
Sonra işte anadolu lisesi sınavına girdik. O kafayla kazanamadım tabii, anca yedeklerde. Bekle ki sıra gelsin. Annem çok üzülmüştü yaw. Sanki ne varsa anadolu lisesinde, adamın başı göğe eriyooo. Ne var kazanamadım işte. Kaybettiğim ilk ciddi sınavdı. Ben aslında Selda orayı kazandı diye üzülüyordum :-(. Sonra her mahalle arkadaşım gibi Mezre Ortaokuluna başladım. Hakikatten iyi bi okuldu. Ama ne gıcıktı yaw, her derse başka bi öğretmen geliyordu. İş bölee olunca bizim ağızlardan öğretmen lafı çlank diye yere düşüp kırıldı ve yerine artık "hocam", kelimesi oturdu. Niyemi? Kime baksan geliyooo ders sonunda gidiyooo hiçbirini bağrına basamıyorsun ki "öğretmenim" diyesin. Öleeeede kaldı "hocam". Orta 1 de matematikten nefret ederdim.
69 la ancak geçmiştim. Mustafa Gül Mehmetle ben ayrı sınıflardaydık , 6-U sınıfında memet, 6-O sınıfında ben. Sınıfa bak "O" , ne gıcık isimdi yaw. Elin oğlu A,B,C,D,E gibi düzgün sınıf kodlarında okurken harf kalmamış gibi "O" sınıfında. Orta-2 ve orta-3 te en sevdiğim ders
oldu matematik. Yusuf Kenan Yiğiteli hocam bana nasıl o
gıcık denklemleri, özdeşlikleri sevdirdi anlatamam. Her kazık soruyu
çözdüğümde not defterini çıkararır bişeyler yazardı. Ama bide şey derdi "bak kurşun kalemle yazıyorum bunları silebilirim haaa!".
Matematikte, o yıllarda babamın bana olan yardımın asla
unutamam, denklemleri oturur bana çok mükemmel anlatırdı. Gençlik
zamanlarının nadir üniversitelilerinden oldukları için ders vermişler yaa, ondan iyi
biliyordu özel ders vermeyi. Fen derslerimde harikaydı. Hep bi mikroskobum olsun
istemiştim. Ama lise1 falandı, babam bi tane aldı. Orta okulda da bi sevdiğim vardı
elbet Heval Sonra orta sona
geçtiğim yaz benim bisiklet alındı. Bu bisiklet alınsın diye az ağlamadım :-( . Alındığı ilk gün fren papuçlarını eritmiş, 50 lik bi amcaya
toslamıştım Orta sonda Fen Liseleri imtihanına girdik. Ben nato mermer nato kafa burdan da ağzımın payını aldım. İveeeet kaybettiğim 2. büyük sınavdı. Ankara Fen Lisesini o kadar çok istemiştim ki. Ankara 'da okuma arzum o yıllarda başlar (sanki kuş konacak)... Liseye başladık. Mehmet Akif Ersoy
Lisesine ki bu lisede Elazığ'ın en harika okullarından biridir. Bizim Memet te süper
liseye gitti. Bi kere daha ayrıldık. Lise 1 de fen sınavından 89 çekince sınıf
başkanı olmuştum. Özgür İlk ölüm ile tanışmam da Lise-1 e rastlar. Amcam (Asude'nin babası) hakka yürüdü. Akciğer kanseri. Çok üzülmüştüm o zaman. Hele babam yıkılmıştı, arkasından bir dağ kayınca. İlk defa kefenli birini o zaman görmüştüm. Amcam çok adaletli bir insandı çook. :-( Sonra ben okulda T-M bölümüne geçtim. Matematik-Fen ağırlıklıydı. Dersaneye yazıldım. O senelerde Lise2 den hazırlık başlamazsa başın göğe ermiyordu . İstanbul Dersanesinin en berbat sınıfına düştüm. Serkan, ben, Gökhan, Ali aylak aylak gezerdik. Masa tenisi oynamaya giderdik. Okulda iki ineklik örneği vardı:
Güngör Sonra lise3 te gene aynı dersaneye
yazıldım. Seviye tesbit sınavında bişeler yaptım işte. Ne durumda olduğumu hiç
bilmiyorum ya ben kendim, merakla sonuç bekliyoz... Sonra bizim Serkan
Önceleri yol çok uzundu. Bi yere
gitmek en az 1 saat alıyor. Ben alışmamışım öleee yollarda vakit harcamaya, sallan
babam sallan,tıngır tıngır. Otobüste örgü ören teyzeler
ilginç geliyordu bana İlk sene tekrar sınava girdim, ODTÜ ye gitmek için. Kampüs şahane tabii. Amerikanvari bi hava.
İnsan özeniyoo. Ama 60 sayfalık devre elemanları ölçü aletleri raporu, sağolsun 70
derece norm yazı yazacaz diye bu sınavıda elimize yüzümüze bulaştırdık. Benimle
aynı amacı taşıyan Eğitim Fak. arkadaşlar gittiler ODTÜ ye. Ama TEF 'te ne
mümkün. 60 sayfa elle norm yazı yazdık yaw. Son haftaya zor
yetiştirdim. Alışmamış bünyede norm yazı durmuyooo. Zaten yazım bozuktu sene
sonunda iyice çarpıldı.. :)) Bilgisayar bölümüne
geldiğimde beni en çok üzen şey ilk dönem bilgisayar
dersinin olmamasıydı ki (evet evet bilgisayar dersi hiç yoktu Fiz-Kim-Mat,
elektronik,teknik resim falan vardı ), uyuz olurdum. Evde bilgisayarda yok. EEeee nerde
çalışacam ben. Sonra uyuz bir kitap aldım ve BASIC diliyle
tanıştım. Ama sadece kitaptan. Kaçak olarak lab 'lara girip bizim 4.sınıftaki abiler
proje yaparken ben PLAY "cdefgab" komutunu
uygulayıp onları kıl ediyordum. Ha bide networkten birbirimize mesaj atar ,bilgisayarı
bilmeyenleri makina bozuldu hemen RESET leyin diye keklerdik.
1. sene sonunda yazın boş boş
oturdum 2. sınıfta okuldan ilk şamarımı
yedim. İlk dönem Devre Analizi -1 den, ve Pascal programlamadan
kaldım. Bittimii bitmediii 2.dönemde Elektronik-1 ile
Mantık devreleri-1 dende apıştımmı... Ayşeciğin minik bir
kuzusu vardı
Tabi bunu okuyanların girdikleri şekli
görseniz göbeğiniz çatlar gülmekten. Sonradan ben ayşeciği yakalayıp dövdüm. Sen
koştururmusun el kadar kuzuyuu hııı. Bir iletişim kursu olan DKD hayatımda
yapmadığım şeyleri toplum önünde korkmadan yapmayı öğretti.
Bundan sonra, ben biraz daha kişisel gelişime yönlendim.
Şimdi bi ton kaynağım vay elimde. İletişimimide ve haddimi de iyi
bilirim... :-) Hıım bundan sonra bisuru şeyler oluyo (3. sınıf 4.sınıf, stajlar, öğretmenlik stajı ) tabiii ama yazmaktan sıkıldım yaw. Gene bi ara devam ederim. Bu arada hobilerimden söz edeyim. Müzik dinlerim( Orhan Hakalmaz 'ı
severim), türkü söylerim, bi ara koroya gitmeye
niyetlendim ama zamanı ters oldu. Arada bir olmayan arabamda vitesi
4'e takar, Ferdi 'nin hit parçalarını dinlerim. Bulaşık
yıkamaktan nefret ederim. Yemek: ruh durumum uygun olursa bişiler yapabiliyorum (salata, menemen,bulgur pilavı falan). Soğanların
pembeleşmesi teriminden nefret ederim. Çünkü asla bu olmaz. Hep siyahlaşır. Varsa aksini iddia eden, altta
ziyaretçi defterim var yazsın tersini ispat edeyim. Akşamları annemle evde çay içmek en büyük lüksüm. Ev içinde top oynamaktan ve duvarla pinpon oynamaktan acayip zevk alırım. Aslında komşulara çok ayıp oluyo ama ne yapayım seviyorum. Kitap okumayı sevmem. Okuyan bi tip diilim. Hele romanlara gıcık olurum. Çoğu kafa şişiren boş kitaplardır. Şimdiye kadar hemen hemen hiçbir romanı bitirmedim. Belkide bitirme hazzına ulaşamamışımdır. Son okuyamadığım roman Schödingerin Kedisi. Tiyatroya Ankara 'da ancak bi kere gittim. Ama bu sene ben, Hakan, Alpi dibine vuracaaz kültürün (bu lafıda 4 senedir söyleriz). Biyografi dediğin aslında böyle olur kardeşiiiim. Ne o öyle mıncır mıncır yazılar. Orda doğdum, bu okulu bitirdim. Ben yaşadıklarımla bir bütünüm, her gün 40 parçaya bölünsemde...40 'ı kafadan attım. Ben annemle saydım, çıka çıka 8 parça çıktı. Okuldaki, evdeki, metrodaki, otobüsteki, mahalledeki, sınıftaki, akrabalarının yanındaki, işte ki Uğur diye. Psikolojide bu varmı bilmiyorum ama bence bunu adı kişilik çoklaması. Yoksa bile ben kattım. Zaten psikolojiye en çok. eğitimciler katkı yapmıştır. Bu böleee biline. :-) Hürmetler efendim... |
Ziyaretci defterim |