
Diyarbakır ve
çevresi tarih öncesi dönemlerden itibaren her devirde nemini korumuş,
Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir geçiş yolu,
bir köprü görevi yapmış bu nedenle de çeşitli uygarlıkların tarihi ve
kültürel mirasını günümüze kadar taşımıştır.
Tarih boyunca
Amida, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr, Diyarbekir, Diyarbakır adlarını alan
kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde, Elcezire denilen,
Mezopotamya'nın kuzey kısmındadır.
Yontma taş ve
Mezolitik devirlerde, Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşanmış
olduğu, yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Eğil-Silvan
yakınlarındaki Hassun, Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani
yakınlarında Hilar mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit
edilmiştir.
Anadolu'nun en
eski köy yerleşmelerinden biri olan tarımcı köy topluluklarının en güzel
örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000
yıl önceye tarihlenmesi ile sadece bölge tarihimize değil Dünya uygarlık
tarihine de ışık tutmaktadır. M.Ö. 7.500-5.000 yılları arasında
aralıksız olarak daha sonra da aralıklarla iskan edilmiş olan
günümüzdeki kent uygarlığının ilk temellerinin atıldığı Çayönü,
insanların göçebelikten yerleşik köy yaşantısına, avcılık ve
toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri "Neolitik Devrim" olarak da
bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme ekonomisi ve insan doğal çevre
ilişkilerinin tümü ile değiştiği kültür tarihi ile ilgili buluşlarda bir
çok ilki de içeren canlı ve ilginç bir yerleşmedir. Yabani buğday,
mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması, koyun ve keçinin
evcilleştirilmesi ile Çayönü bilim dünyasında önem kazanmıştır.
Yine Ergani
yakınlarındaki Grikihaciyan Tepesi'nde M.Ö. 5.000 yılları başına
tarihlenen "Gelişkin Köy Evresi" ya da Kalkolitik Çağ olarak
adlandırılan Halaf Kültürünün sonlarına tarihlenen tek bir kültür evresi
görülmüştür. Halaf Kültürü, Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu'da
görülen yuvarlak planlı kubbeli evleri zengin boya bezeli çanak-çömleği
ile ünlüdür.
Diyarbakır'ın
Bismil İlçesi yakınlarındaki Üçtepe Höyük'te yapılan ve henüz
bitirilmemiş olan kazı çalışmalarında ise 2. Bin, Yeni Asur, Helenistik
ve Roma İmparatorluk dönemine tarihlenen önemli bir merkez ortaya
çıkarılmıştır.
Öte yandan Lice
yakınlarındaki Birkleyn mağaraları ve Eğil'deki Eğil Kalesi ve
kayalardaki kitabeler Asurlardan kalan önemli eserler bulunmuştur.
Diyarbakır'ın kent
merkezinin tarihine baktığımızda ise; M.Ö. 3. Binde kente Hurri-Mitaniler'in
egemen olduklarını görüyoruz. M.Ö. 1260'a dek egemenliklerini sürdüren
Hurri-Mitaniler'den sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular,
İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük
Tigran İdaresi, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler,
Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları,
Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler
ve Osmanlılar Diyarbakır'a egemen olmuşlardır.
Bu uygarlıklar
arasında Diyarbakır'da en fazla tarihi eser yapan ve iz bırakanlar
Romalılar, Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular, Hıristiyan ve
Osmanlılar olmuştur. Diyarbakır sadece Roma-Bizans değil aynı zamanda
Müslüman, Pers, Arap ve Tür devletlerinin zengin tarihi ve kültürel
değerlerini taşıyan ortak bir kültür mirası olarak günümüze kadar
gelmiştir. Özellikler surlarda birçok medeniyetlerin izlerini kitabe,
süsleme, figür, kapı veya görkemli burç şeklinde en canlı şekilde
görebilmekteyiz.