"RTÜK Kanunu" denen bir kanun var. Bir yıldır meclisten çıkmaya çalışıyor. Hani geçen yıl çıkmıştı da, cumhurbaşkanı "şurası, şurası iyi olmamış" diye geri göndermişti. Hani içinde Internet'le ilgili bir madde de var. Hani Internet kullanıcılarının da bayağı bir diline dolanmıştı geçen yaz başları. İşte o kanun. Şimdi tartışmalar tekrar alevlendi. Çünkü cumhurbaşkanından dönen kanun, Çankaya'ya girdiği haliyle TBMM Anayasa Komisyonu'ndan geçmiş durumda. Cumhurbaşkanı da ikinci kez geri çeviremeyeceğine göre, ha çıktı ha çıkacak.
Tartışmalar gazete ve televizyonlardan çok Internet'te sürüyor. Bu da tabii sayılabilir, çünkü büyük medya gruplarımızın yönetimleri açısından olumsuz bir kanun değil. Hatta sanırım, bir an önce kanunlaşması isteniyor. Sonuçta, o grupların televizyon, gazete, dergilerinde çıkan üç beş değerlendirmeden çok daha fazlası, Internet üzerinde yapılmakta. Böyle olunca da, tasarının yüzde biri bile etmeyen küçücük bir madde, Internet'le ilgili bir pasaj, neredeyse geriye kalan yüzde 99'un önüne çıkmış durumda.
Tasarıda, Internet'le ilgili bölümlerde, şöyle deniyor:
"Her türlü teknoloji ile ve her türlü iletişim ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme Yüksek Kurulu'nun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tesbit edilip Haberleşme Yüksek Kurulu'nun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata uygunluğu Üst Kurulca denetlenir."
Bir de böyle (Basın Kanunu'na bir madde ekleyerek):
"Bu Kanunun, yalan haber, hakaret ve benzeri fiillerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümleri, bilişim teknolojileri ve Internet ortamında sayfa açılması veya elektronik gazete, elektronik bülten, vb. suretiyle yayınlanan her türlü yazı, resim, işaret, sesli veya sessiz görüntü ve benzerleri hakkında da uygulanır."
Cumhurbaşkanı bu bölümlerle ilgili değerlendirmesinde geçen yıl demiş ki:
"İletişim teknolojisinde bir devrim niteliğindeki Internet yayıncılığının en baskın yönü, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün, özgün kanaat oluşumunun günümüzdeki en etkin kullanım alanı olmasıdır. Internet ortamındaki yayıncılıkta hukukun üstün kılınması, kişilik haklarının korunması ve bunun yanında da yayın yoluyla düşünce ve ifade özgürlüğü gibi duyarlı alanların dengelenmesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlar ancak, ifade özgürlüğü esas alınarak ve yayınlar üzerindeki denetim yargıya bırakılarak sağlanabilir. Dolayısıyla, Internet yayıncılığına ilişkin ilkelerin ve öteki düzenlemelerin özel bir yasa ile yapılması en doğru yol olacaktır. Bu yola gidilmeyerek, yayınların düzenlenmesinin tümüyle kamu otoritelerinin takdirine bırakılması ve Basın Yasası'na bağlı kılınması Internet yayıncılığının özelliğiyle bağdaşmamaktadır."
Olaydaki kahramanlar ve görüşleri
"RTÜK Kanunu Olayı" diyebileceğimiz olayın kahramanları arasında bir de şu unsurlar var:
- Internet kullanmayı bilen, Internet'i iyi tanıyan ve kendilerini meclisteki "tipik milletvekili"nden ayıran milletvekilleri
- Internet Kurulu'nun bazı üyeleri
- Internet servis sağlayıcılar
- Bazı sivil toplum kuruluşları
- Bazı basın mensupları
- Medya imparatorları ve onların maaşlı yöneeticileri
- RTÜK yönetimi
Görüldüğü gibi, kahramanların hem sayısı kabarık, hem de sosyal - mesleki etkinlik açısından nitelikleri son derece çeşitli. İçlerinde cumhurbaşkanı da var, milletvekili de, işadamı da, inisiyatifçi bireyler de. Olay, "Türkiye'de demokrasi ve demokratikleşme" başlıklı bir araştırma için mükemmel bir laboratuar oluşturabilir. Ve denebilir ki: Keşke Internet'teki özgürlüklerin savunucuları kadar, geleneksel medyadaki özgürlüklerin de savunucuları olsaydı. Ama zaten orada özgürlükleri kısıtlayan yazılı kanunlar değil: iş hayatının yazısız kanunları.
Yukarıda saydığım kahramanlar arasında, Internet'i gayet iyi tanıyan Emrehan Halıcı (DSP milletvekili, DSP Meclis Grup Başkanvekili) diyor ki: "Verdiğimz önerge ile bu uygulama sadece yalan haber, hakaret ve benzeri fiilerden doğacak maddi ve manevi zararlarla ilgili hükümlere indirgenmiştir. Yalan haber ve hakarete prim vermeyen Internet kullanıcılarının ve girişimcilerin bu düzenlemeden kuşku ve kaygı duymalarına gerek olmadığını düşünüyorum.."
Olayın bir başka kahramanı, RTÜK Başkanı Nuri Kayış öyle düşünmüyor: "Internet'e getirilen sınırlamaları kesinlikle kabul etmiyoruz. Doğru bulmuyoruz. Internet'te de belki bazı düzenlemeler yapılması gerekir. Bazı etik kurallar konulabilir. Ama Internet'i basın yasasının çerçevesine oturtmak son derece yanlıştır.."
Sivil toplum kuruluşlarından Internet ve Hukuk Platformu, yayınladığı bildiride diyor ki: "TBMM, Internet ile ilgili olan maddeleri bu yasadan çıkarmalıdır.. Internet ortamındaki yayınları Basın Yasası hükümlerine göre düzenlemekten vazgeçmek gereklidir. Internet'in kendine özgü bilişim ve bilgi teknolojilerine uygun olan hukuki 'sorumluluk' ilkelerinin net olarak belirlendiği özel bir yasa yapılarak, bu alandaki sorunların çözüme kavuşturulması önerimizdir.."
Kahramanlardan bir başkası, Ahmet Tezcan, sitesinde konuyla ilgili değerlendirmeler yapıyor, başka değerlendirmelere yer veriyor.
Bu arada en çok dial-up abonesi olan servis sağlayıcı Superonline ekran karartma eylemi yapıyor. Bu arada Internet Servis Sağlayıcıları Derneği, duyuru yayınlayıp en ağır eleştiriyi yapıyor: "Kanun tasarısındaki Internet ve Bilişim ile ilgili 14. ve 26. maddeler ise başta biz Internet Servis Sağlayıcılar olmak üzere tüm Internet ve Bilişim sektörü açısından olduğu kadar demokrasi ve insan haklarını benimsemiş herkes için kabul edilemez niteliktedir. İlgili maddelerde öngörülen sözde düzenlemeler, Internet'in doğasına aykırı, uygulanması çok zor hatta imkânsız olan teknik sorunların yanında, bilgi edinme özgürlüğünü ve Türkiye'de Internet'in gelişimini engelleyici unsurlar içermektedir.."
Internet kullanıcılarından cumhurbaşkanına, servis sağlayıcılardan hukukçulara, RTÜK başkanından gazetecilere, nerdeyse herkesin karşı olduğu kanun maddeleriyle ilgili sonucu, mecliste gelinecek noktayı yakında göreceğiz.