Silah denilen şey olmasaydı dünya nasıl bir cehennem olurdu düşünmek bile istemiyorum. Yaratma sadece müzikte, edebiyatta olmaz. Dünyanın, içinde yaşadığımız bu cennet haline gelebilmesinde binlerce yıllık çok özel bir yaratıcılık birikimi olduğu pekçoğumuzun aklından bile geçmiyordur.
Son aylarda Internet sayesinde bilgi hazineme eklediğim şeylerden biri, Hiram Maxim'in hayat hikâyesi mesela. Makineli tüfeğin mucidi olan bu Amerikalı dâhi, ilkokul çağlarında kasabasının yakınlarından geçen derelerin kıyılarında oynarmış. Herkes dereye çakıltaşı falan atarken Hiram'ın bambaşka pratikleri olurmuş. Kasaba dereli ya, haliyle değirmenleri de bolmuş. Küçük Hiram bu değirmenlerin küçük maketlerini yapıp suyun gücünü gözleriyle izler, bir yandan da maket değirmenin çarkı döndükçe heyecanla düşüncelere dalarmış. O düşünceler, o dönen çarkın beynine saçtığı tohumlar, yıllar sonra filiz olup dakikada 666 (rakamın özel bir anlamı yok; sonuç böyle) mermi sıkabilen makineli tüfeğe dönüşmüş. Bu mekanik dahisinin medeniyete kazandırdığı "Maxim makineli tüfeği" sayesinde, Matebele ve Boer savaşlarında çok daha fazla kötü insan hızlı bir biçimde öldürülebilmiş.
Ama iyi silahlar zamanla kötülerin de eline geçtiğinden, hep daha iyisini yapmak gerekiyor. Bu soylu uğraşta gecesini gündüzüne katıp hep "daha iyi"ye ulaşabilmek için didinen yaratıcıların ve pek az çıkar beklentisi, çok daha fazla toplumsal sorumlulukla bu daha iyi silahların üretimine yatırım yapan şirketlerin ne harikaları var bir bilsen. Her iyi şey gibi, görünümü de parmak ısırtan bu 21. yüzyıl silahları arasında, uçakların benim için özel bir yeri var.
Dikine de kalkıyor
200 yıl öncesinin süvarisi neyse, bugün savaş uçakları o. 200 yıl önce süvarinin kemerinin tokası güneşte nasıl parlıyorduysa, şimdi bu uçakların kanatlarının altında taşıdıkları füzeler öyle parlıyor. Bir de güzel fotoğraflarını çekmişler ki: Uçarken, konarken, füzeyi fırlatırken, güneş doğarken, güneş batarken, bulutlardan çıkarken.. Internet'te böyle fotoğrafları bulabileceğim yerleri bir bir keşfettim. Hergün açıp bu fotoğraflara bakıyorum.
En bol ve iyi uçak fotoğrafları ABD Savunma Bakanlığı'nın fotoğraf arşivleri ile Lockheed'in altında bulunuyor.
Lockheed, anladığım kadarıyla, son dönemde rakiplerinin bir adım önüne çıkmış durumda. Yani kazandığı ihaleler ve üstlendiği projeler bakımından. Hava savunma sistemlerinde kıran kırana bir hizmet rekabeti var. Bu rekabette Boeing'in de adını anmam lazım tabii. Ama dediğim gibi, Lockheed biraz daha parlak günler geçiriyor galiba.
Şimdi Joint Strike Fighter (JSF) diye bir uçak hazırlıyorlar. Geleceğin uçağı! Konsept tasarım aşamasına 1994 sonunda geçilen "Joint Advanced Strike Technology"nin bir uzantısı olan JSF, hava, deniz ve kara kuvvetleri için paralel üretilecek. Deniz kuvvetleri için üretilecek modeli dikey kalkış ve iniş özelliğine (okyanusun ortasında, üç karış uçak gemisinden başka nasıl kalksın garip?) sahip olacak bu uçağa bakmaya doyamıyor insan. En başta "stealth" (yani sinsilik, radara yakalanmadan uçabilme), havada yakıt ikmali, üstün ani hızlanma ve yavaşlama, süpersonik uçuş özelliklerine sahip JSF'nin testlerinde bayağı başarı sağlanmış durumda. 5 - 6 yıla kadar piyasaya çıkacak ve bize de gelecek inşallah.
Bir de "Nighthawk" diye bir uçak var ki, o da uzun uzun seyrettiriyor kendini. Radara yakalanmayan "stealth" savaş uçaklarının gelişmişlerinden, tam adıyla F-117 Nighthawk, rüştünü Körfez Savaşı sırasında, "Çöl Fırtınası" operasyonlarında kanıtlamış.
Bağıracak mı, tükürecek mi?
İndik karaya. Şu tankları kızgın babalara benzetiyorum ben. Kızdırmayacaksın. Yoksa patlıyorlar. Ama uçaklar kadar estetik değil tabii. ABD kara kuvvetlerinin gözdesi Abrams'ların 120mm mühimmat atarken görüntüsü, mühimmatın üreticisi Alliant Tech Systems'de var. Tavsiye ediyorum. Bu ve pekçok başka fotoğrafa Alliant sitesinin Newsroom'undan ulaşmak mümkün.
Patlamak, atmak dedik, mühimmattan bahsettik. Alliant'ta 25mm mühimmatı şöyle yan yana dizip bir çekmişler, bakakalırsın. Rengarenk. Şeker sanıp yiyesin gelir. Bir de geleceğin piyadesinin mühimmatı, "Objective Individual Combat Weapon" denilen silahın mermileri var. Dana gibi. Sarı ve koyu mavi şeklinde olmaları itibariyle kanaryaseverlere bilhassa hitap eden bir görünüm de arz ediyorlar. Onların yanında, aksi görünüşlü, geleneksel piyade tüfeği mermisi benzeri üçüncü bir şey var. Bir konuya dikkat çekmek isterken büzülüp ucu sivrileşen dudaklara benzettim. Bağıracak mı, tükürecek mi belli değil.
Mühimmat konusu mermiden başlayıp roketlere kadar gidiyor. Uzaktan beyzbol sopasını andıran, ama tasarımı kim bilir hangi isimsiz heykeltraşın beyninden fırlamış bu roketlerin en alımlılarından biri, Raytheon'un AIM-9X'i. Gri, pastel sarısı ve bakır kırmızısı renklerin beyaz üzerinde kullanılışı cidden yerinde ve son derece etkileyici olmuş.
Artık "akıllı" olmayan roketler demode sayılıyor. Hatta dededen kalma bombalara bile yelek gibi bir şey takıyorlar. O yelek, akıllı ediyor o bombayı. Uçaktan aşağı sallandıktan sonra, yelekteki yön tayin ve navigasyon yeteneği sayesinde araya taraya hedefi buluyor, düşmanın tam kafasına düşüyorlar. Bombalar öyle yaptıktan sonra, doğuştan akıllı yeni nesil roketler ne yapmaz? Tomahawk ve Stinger gibi roket ve füzelerin de mutlaka dikkate alınması gerektiğini söyleyip konuyu bağlayalım.
Tabii "21. yüzyılın silahları" deyince her konuya, her silaha girmek mümkün değil. Kaldı ki "deniz"i hepten dışarda bıraktık. Uydu haberleşme destekli füze savunma sistemlerini de öyle. Böyle konuya ikide bir girmek de olmaz, ama gelecek haftalarda belki. Kısmet.