Main Page
CV
Publications
Online Arts
Yeni Binyil Articles
Photo Gallery
Poems
Links
Contact
Search

MHP, Şiddet ve Demokrasi

İlk kez yıllarca önce Montgemary Watt’ın bir kitabını okurken bilinçlendirdiğim evrensel bir sorun beni hep düşündürür. Watt, İslam tarihi bağlamında, birbirine kan bağı gibi birincil ilişkilerle bağlı olmayan ve bir sürü farklılığı olan insanların, içinde yaşanılan kalabalık ve karmaşık ortamlarda, ‘ötekiler’e saldırmamasını, onlarla gönül rızasıyla birlikte yaşamak istemesini, kendilerini bu istekle sınırlamasını sağlayan nedir diye soruyordu? Soru, devletin kökenleri meselesini aşar. Bir toplumun bütünlüğünün sağlanması sorunsalını işaret eder. Peygamberin ölümünden kısa bir süre sonra, Müslümanların, onun torunlarını bile esirgemeden birbirlerini öldürmeğe başlamalarının gösterdiği gibi, toplumsal bütünlüğün sağlanması zor bir iştir.

Son günlerde, Diyarbakır, Erzurum ve Trabzon’da oynanan maçlarda yaşanılan saldırganlıklar çarpıcıdır. Bir parti olarak MHP ‘sivil toplumcu’ bir hukukçuyu Cumhurbaşkanı seçtirmek isterken, aynı partinin bazı milletvekillerinin Meclis bahçesinde ‘taşra kabadayılığı’ yapmaları, sonra bazı parti yöneticilerinin, şiddet kullanmayı adeta meşru sayan bir ‘MHP töre’sinden dem vurarak kabadayılığı mazur göstermeğe kalkışmaları da çarpıcıdır. Uzlaşmazlıkların, ‘doğa hali’nin korkutma ve saldırı yöntemiyle değil, ‘toplum hali’nin hukuk yöntemiyle çözülmesi terbiyesine bağlılıkta ciddi bir sıkıntı gündeme getirmiştir MHP. O milletvekili arkadaşımızın Somuncuoğlu’nun arabasını yumruklamasını seyrederken, bir çok insan gibi, temel bir rahatsızlık yaşadım. Günlerdir aklımdan bir sürü şey geçiyor: homo sapiensler, hukuk, hürriyetler, faşizm, kabadayılık, korkutma, toplumsal bütünleşme, milliyetçilik, taşralılık, uygarlık, erkeklik, kadınlık, Montgemery Watt ve başka bir sürü kavram ve anı.

Kişi, daha iyi bir beşeri dünyanın olanaklı olduğu varsayımıyla yaşamak anlamında umutlu ve iyimser olmak ister. Ama, tüylerini dökmüş olsa da, bir üst maymun türü olan homo sapiens bireyi olduğunu akıldan çıkarmaması anlamında gerçekçi ve ihtiyatlı olması, ömrünü akılla ve vicdanla yaşayabilmesinin ön koşulu gibidir. Homo sapiensler, yer küresinin tanık olduğu en vahşi canlı türüdür. Hayvani alt yapımızdaki acımasızlığı frenlememiz açısından, siyasette şiddeti kayıtsız şartsız yasaklamamız hayati önem taşır. Hukuk dışında bir uzlaşmazlık giderme yönteminin meşrulaştırabilecek hiçbir gerekçe, ama hiçbir gerekçe olamayacağı üstünde anlaşmamız gerekir.

İyimser ve umutlu olmak ihtiyacı duyan yönümüz, Türkiye sahnesinin gerçekliğinde olumluluklar görmek zorunda. Bu nedenledir ki, 1970’lerde Bülent Ecevit’i, adeta Eflatunu imrendirecek bir ‘feylesof kral’, CHP yi ise, Türkiye’yi çağdaş siyasi uygarlığa taşıyacak parti gibi görmek istedik. Ama ne 1970’lerin Ecevit’i ‘feylesof kral’ çıktı ne de CHP, Türkiye’yi gıpta edilecek bir siyasi uygarlığa kavuşturan parti.

Bugünlerde, kendisini ‘milliyetçi muhafazakar’ olarak algılamayan on binlerce insan, umutla yaşamak zorunda oldukları için, Bahçeli’nin başkanlığındaki MHP’ye iyi niyetle bakıyor. Bahçeli’nin, Erbakan’ın heveslenip de beceremediği Türkiye’nin Mandela’sı olabilecek biri olduğuna inanmak istiyor. MHP’yi, geçmişindeki şiddet ve kabalıklara rağmen, şimdi, toplumsal bütünlüğü farkları tanıyarak sağlayan sivil toplumcu bir kamusal alanın inşasına katılabilecek ‘sivil’ bir parti gibi görmek istiyor. MHP’nin Türkiye’nin Avrupa Bütünleşmesine girmesine, ‘sivil toplumcu’ bir hukukçunun cumhurbaşkanı seçilmesine verdiği destek, bu umutların, ‘hayalci’ bir iyimserlik olmayabileceğine dair işaretler olarak da önümüzde duruyor.

Birkaç yıl içinde MHP’nin sergileyeceği gerçeklik Türkiye’nin yakın geleceğini en çok etkileyecek faktörlerden biri olacak. MHP ise ciddi gerilimler üstünde yaşayan bir parti. Bu partinin tarihi, oturduğu sınıfsal-toplumsal yapılar, son seçimde aldığın desteğin nedenlerini sonraki yazılarda konuşmamız da fayda var. Ben bugünkü söyleşimi MHP’nin yeni bir kimlik edinme projesinde bir hayli zorlanacağına dair işaretleri önemseyerek bağlamak istiyorum. Bir yeni kimlik edinme ihtiyacı içinde olduğuna inandığım halde.

MHP’nin iki temel paradoksu var. Birincisi şu. MHP’nin, Türkiye bütünlüğünün dağılması endişesinden kaynaklanan bir varlığı var. 1960’lı ve 1970’li yıllarda, ihtilalci solun ve onun kuyruğuna takılanların, ‘devrim’ için, Türkiye’yi önce toplumsal fay hatlarında çatlatmak istemesine karşı duyulan bir savunma refleksinden kaynaklanıyor MHP’nin ortaya çıkışı ve gelişmesi. Ama MHP geleneği, toplumsal bütünlüğü, farkları barındıran bir sivil siyasetle sağlama anlayışına uzak kalmış bir gelenek. ‘MHP Töresi’ denilen ‘şey’e yollama yapıldığı anda, hukukun üstünlüğü ve şiddet kullanmanın kötülüğü inancına ne kadar uzak bir ‘toplum, devlet, insan tasarımı’ karşısında olduğumuz hemen görünür hale geliyor. İkinci paradoks ise şu. MHP, dünyadaki hakim bilimsel, teknikal uygarlığa uymakta bir hayli zorlanan bir eğitimsiz taşralılık zemini üstünde gelişmiş bir parti. Çarpıcı bir şekilde ‘işte orada’ var olduğunu gördüğü, ama anlayamadığı, anlayamadığı için de içine girme imkanı görmediği bir ‘yabancı uygarlık’tan korkan, bu korkusunu, kendi ‘taşralılık’ını yüceltip o ‘yabancı uygarlık’ı reddederek ifade eden avantajsızlar partisi MHP tabanında. Bu açıdan Fazilet Partisi ile ortak bir zemini paylaşıyor. Paradoks, böyle bir ‘taşralığı yüceltme’ refleksinin tarif ettiği kadroların MHP’sinin, bir iktidar partisi olarak Türkiye’nin gerçek gündemini taşıma şansını elinde tutup tutamayacağıyla ilişkili. Secim başarısının altındaki sosyolojik zemin muhtemel iktidar başarısızlığına yol açabilir. Refah Partisi’nde olduğu gibi.

Türkiye’nin, seçmen çoğunluğunu oluşturmasa da, dünya ölçülerinde iyi yetişmiş bir insan malzemesi var. Mühendisler, doktorlar, sanatçılar, yazarlar, felsefeciler, iş adamları, yeniden üretimine katılarak çağdaş dünyayı yaşayan yüz binlerce insan var Türkiye’de. Bu insanları ürküten, kendine yabancılaştıran bir siyasi partinin Türkiye’nin çağdaşlaşma sürecinin bayraktarlığını yapması mümkün olabilir mi? Sanmıyorum.

30th April 2000    Home   14th May 2000