Erol KIRIK'S Poetry page 
şekli Sevgi



Nerede olursanız olun  sanırım hayatın özü sevgi,saygı ve güvendir. Istisnasız herkes her türlü ortamda bunların
varlığını bilmek veya en azından hissetmek ister. Evet hissetmek sanırım doğru kelime olur. Çünkü bazen kelimelerle
ifade edemediğimiz veya ifade edilmeyen birçok duygu ve düşünçeyi bir şekilde  hissediyoruz veya başkalarının
hissetmesini sağlıyoruz. Bazen bunu hissettirmek kelimlerle mümkün olsa bile çeşitli sebeplerden ötürü biz dolaylı
ve imalı yöntemleri tercih ediyoruz. Ben de bugün bu yöntemler üzerinde biraz konuşmak istiyorum.

Hisler çoğunlukla bilinçli bilinçsiz yapılan ve kişinin gerçek niyetlerini ortaya koyan hareket ve davranışlar ile
dışa vurulur. Konuşmak belki de bunun en yaygın şekli ve doğrudan olanıdır. Ama kültürlere göre farklılıkar
arzetmesine rağmen imalı anlatımlarda sanılanın üzerinde yaygındır. Mesela kişilerin mimiklerini ve vücut dillerini
bir kenara bırakırsanız  en keyifli sohbetlerin bile sıkıcı konuşmalardan öte geçemediğini, en net şekilde yapılan
ifadelerin bile yanlış anlamalara yol açabileceğini görebilirsiniz. Evet aslında birbirimizle iletişimimizi sağlayan
veya kolaylaştıran, herkesçe aynı algılandığı farzedilen, bazı semboller  ile mümkün olmaktadır. Belki de kültürleri
ayıran bu sembolik ifadelerdeki farklılıklardır. Başımımızı evet anlamında sallamamızı, hayretten gözlerimizi faltaşı
gibi açmamız, memnuniyetimizi gülümsemlerle aktarmamız birer örnek olabilir. Ama hangi şekilde olursa olsun bu
sembollere anlam yükleyen ardında yatan düşünce,his ve niyetdir. Bu duygu,düşünce,niyet ve hisleri paylaşmayan şekli
hareketlerin hiçbir anlamı olmaz. Yani memnuniyet belirtmeyen gülümsemenin, hayir manasındaki baş sallamanın, hayret
belirtmeyen şaşkınlığın bence bir anlamı yoktur. Maalesef günümüzde bu şekilci yaklaşıma çok fazla rastlamakta ve
belki de duymamız gereken heyecan ve hisleri artık yeteri kadar yaşayamamaktayız. Ben bu bağlamda sevgi,saygı
ve güvenden birkaç örnek vermek istiyorum.

Bu dunyada sevgisiz yani en azından bir şeyi veya kimseyi sevmeyen insana rastlayamazsınız. Kimi annesini- babasini,
kimi kardeşlerini, kimi arkadaşlarını, kimi yarini, kimi eşini, kimi yöneticilerini, kimi sanatcılarını, kimi 
alimlerini vesaire sever. Ama herkesin buluştuğu ortak nokta bu sevginin nasıl ifade edileceğidir. Anne-babaya saygı,
kardeşleri koruma kollama, arkadaşlarla beraber vakit geçirme, eslerle hayatını birleştirme,yöneticilere oy verme,
sanatçıların konserlerine gidip posterlerini ve kasetlerini alma,alimlerin kitaplarını okuma belki bu sevginin gösterim
şekillerinden biridir.Kime verirseniz verin bir demet çicek her yerde sevgi nişanesi olarak algılanır. Bütün kültürlerde
böyle bir ortak algılamanın olması çiceğe cidden sevgi ifadesi olarak ayrı bir önem yüklemektedir. Bence bu ortak kanaat
çiceğin yüzyıllar boyunca kolayca erişilebilen ve belki de hiçbir maddi imkana ihtiyaç duymayan yapısından
kaynaklanmaktadır. 

Sanırım çicek yetişmeyen yeşil bir alanı dünyanin hiçbir köşesinde bulabilmek mümkün değildir. Bu özelliğinden dolayı
maddi hiçbir kaygısı olmayan minik bir çocuk topladığı birkaç sıradan çicekle gösterdiği sevgiyle annesinin kalbini
kolayca kazanabilmektedir. Ama bugünlerde büyük meblağlar harcanarak alınan görkemli çicekler maalesef aynı etkiyi
her zaman yapamamaktadır. Çünkü bu çicek alma işlemi içten bir sevgi gösterme hadisesi yerine maddi fedakarlık yapma
şeklinde algılanmaya başlanmıştır. Habuki sevginin maddiyatla sınırlı olmaması gerekir ve bilhassa çiceğin bu anlamdaki
sembolik değeri erozyona uğramamaktadır. Yani başka deyişle en zengin kişi en büyük çicek demetini getirerek daha fazla
sevgi göstermiş olmaz. Bilakis kırdan toplanan yabanı çicekler ferdi bir insiyatif ve katılımı içerdiği icin daima daha
makbüldür. Bunla ilgili Çinliler ile Amerikalılar arasında geçen ilginç bir diyalog nakledilir.

Bir Amerikali bir arkadaşını mezarlıkta ziyarete gider ve yanında bir demet çicek götürür. Orada bir Çinliye rastlar ve
onunda arkadaşının mezarına birkaç tabak yemek getirdiğini gözlemler. 
Alaycı bir tavırla Çinliye 
-Arkadaşın bu yemeği ne zman yiyecek? diiye takılır. Çinli de hiç alttan almayarak
-Senin çiceğini kokladığı zaman diye cevvap verir.

Bu kısa hikayede anlatılmak istenen önemli olan sevgi ve saygının bir şekilde dile getirilmesi ve bunun illaki belirlenmiş
belli formatlarla ve genelde masraf içeren şekillerde olmaması gerekliliğidir. Belki Çinli evindeki en değerli varlığı
yemeğini oraya getirerek Amerikalıdan daha fazla saygı ve sevgi göstermektedir. Bu nedenle sembolik hareketlere ve davranış
türlerine fazla saplanmamk gerekir kanaatindeyim. Şekilci anlayıştan, maganda maddiyatçılıktan kurtulup azalan gerçek
sevgi ve saygının değerini bilmeli ve kendi kültür ve ekonomik durumumuza göre her yaşta kendimize uygun yeni sevgi ve
saygı formları üretmeliyiz.

                                                                       2000



 Bu şiir hakkındaki samimi yorumlarınızı yazara gönderdiğiniz için şimdiden teşekkürler.

> people visited this page since 30th of September 1999.