Bölüm 21
Erdinç günlerce evden çıkmadı. Kimse merak edip de gelmesin diye şehir dışında olduğunu söyledi arayanlara. Mektubu defalarca okudu. Okudukça Bora’nın kaçamak cevaplarına anlam verebildi. Mektup elinde uyuya kaldı bazen. Bora’yı gördü rüyasında.
“Gitme” dedi. “Biraz daha kal” ve Bora hiç bir zaman kalamadı. Ya rüyası karanlık bir kabusa dönüştü, ya da uyanıp gerçekle yeniden yüzleşti. Ama Bora hiç bir seferinde yanında kalamadı.
O gece sarhoş olmak için ya da uyuya kalmak için değil, ölmek için içti Erdinç. Arka arkaya, sanki nefes almadan içti. Vücudunun alkolle dolduğunu hissediyordu. Mektubu tekrar okumak için salona gitti. Yüksek sesle okuyordu.
Bir kaç dakika sonra kulaklarının uğuldadığını farketti. Okuduklarını anlamamaya, kelimeleri söyleyememeye başlamıştı. Havada süzülüyordu sanki. Eşyalara çarpıyor ama içinden geçtiğini görüyordu. Yatağına doğru ilerledi. Ayağı burkulup yere kapaklanırken yorganına tutundu. Sonra yorganı üzerine çekti.
Erdinç’in içini o an garip bir duygu kapladı. Öleceğini düşünmeye başladı. Uykuya dalar gibi kapanıyordu gözleri ama kapandığında, karanlığa batıyordu sanki. Uykunun tatlı huzuru değildi O’nu içine çeken.
“Yok” dedi. “İstemiyorum”
Her satırını nerdeyse ezberlediği mektubun cümleleri yankılanıyordu kafasında. Kulaklarındaki uğultudan duyamıyordu düşüncelerini.
“O’nunla konuş” dedi Bora’nın sesi. “Sevmediğini biliyorum” “O’nunla konuş”
Erdinç şimdi gözlerini kapatmamak için parmaklarıyla göz kapaklarını aralıyordu. Ama göz bebeklerinin yukarı kaydığını farkediyor, yüzüne yakın duran ellerini bile göremez hale geldiğini anlıyordu.
Elini uzattı. Başucundaydı telefonu. Orada olmalıydı
“Orada olsun lütfen”
Yastığına dokundu parmakları, kitaplarına, saatine. Telefonu yoktu.
“O’nunla konuş,O’nu ara”
Erdinç kulaç atar gibi uzanıyordu başucuna ama telefonunu bulamadı.Kitapları sanki üst üste yığılmış, üzerine devrilecek gibi görünüyordu o an. Kulağındaki uğultuya rağmen saatinin saniyelerini duyuyordu
Erdinç kendini uykuya bırakmak üzereyken telefonu çalmaya başladı. Yere düşmüş olduğunu o an farketti. Sesin geldiği yöne uzandı, alıp yüzüne yaklaştırdı telefonu.
“Efendim”
Ne söylediği anlaşılmıyordu.
“Erdinç nasılsın?”
Kafasının içinde Bora’nın sesini duyuyordu Erdinç. “Ara O’nu Konuş”
“Selim?”
“Evet benim. Numaram görünmedi mi?”
“Selim kötüyüm”
Erdinç’in sözleri ağzından çıkmadan kayboluyordu sanki.
“Anlamıyorum”
“Kötüyüm”
“Ne yaptın Erdinç”
“İçtim...Çok”
Erdinç karanlığa batma korkusundan ağlamaya başladı
“Yardım et... Evdeyim”
Selim başka bir şey söylemeden kapıya koştu. Arabasının anahtarlarını alıp merdivenlerden koşarak inmeye başladı. Telefonu kapatamamıştı bile.
Erdinç Selim’in ayak seslerini duydu. Sonra kolu yanına doğru düştü. Sırt üstü uzanmış gözlerini tavandaki bir noktaya dikmişti. Uyumamak için kendine vuruyordu. Gözlerinden yaşlar akıyor şakaklarından kulaklarına doğru süzülüyordu. Erdinç o an kendini kaybetti.
Telefonunun çaldığını duydu bir ara. Bir kaç saniyeliğine uyumuş gibiydi. Cevap veremedi sadece dinledi.
“Erdinç, sakın uyuma. Bana kapıyı aç. Yoldayım. Bana kapıyı aç”
“Konuş benimle” dedi Erdinç. Selim konuştukça ayık kalabiliyordu.
“Kapıya git Erdinç. Kapıyı kilitledin mi?”
“Bilmiyorum”
“Kalk...Sakın uyuma...”
Erdinç yataktan kalkmaya çalıştı. Sonra yan dönerek yataktan aşağı kayıp dizlerini yere koydu. Sonra tam doğrulamadan duvarlara tutunarak kapıya yürüdü. Yatak odasından kapıya giderken koridorun hiç bitmeyecekmiş gibi uzadığını görüyordu bir an. Ahşap sokak kapısının önüne geldiğinde yeniden yere oturdu. Emekler gibi duruyordu. Elini yukarı uzatıp kapının zincirini çıkarmaya çabaladı. Zinciri tutsa da elinden kayıyordu. Başka çaresi kalmadığını anlayınca kapının koluna bütün gücünü verip kendine doğru çekti.
Zincirle birlikte kapının çerçevesi yerinden çıktı. Erdinç kapının önünde soğuk taşın üzerine yattı. Dizlerini karnına doğru çekip çıplak ayaklarının soğuğa alışmasını bekledi. Sonra derin bir karanlığa doğru çekildi.
~~ 21. Bölümün Sonu ~~
20. Bölüm için Tiklayin 22. Bölüm için Tiklayin
|