![]() |
Hacı Ali Özhan |
TSK'nin ve Genelkurmay Başkanlığı'nın iç güvenlik konusunda görev ve yetki üstlenerek ‘irtica ile mücadele' amaçlı faaliyetle bulunması hatta bu amaçlı BÇG adı altında organizasyon kurması, konu ile ilgili davalarda, mahkemeler de ve savcılıklar da iç Hizmet Kanunu' nun 35'inci maddesiyle ilgili tereddütlere yol açmakta,bir kısım mahkemelerce konunun Başbakanlığa sorulması yönünde karar alınmakta, bir kısım mahkemelerce de yasal kabul edilmesi yönünde kararlar verilmekte, basında ve kamuoyunda bu husus yer yer tartışma konusu olmaktadır.İç güvenlik görevi ve darbelerin gerekçesi olan 35'inci maddeyi, hukuk içindeki yerini, mümkün olan genişlikte inceleyerek tartışmalara esas olacak hukukî bilgiler vererek naçizane hukuki görüşlerimi belirtmek istiyorum.
1961 Yılı 21l sayılı TSK iç Hizmet Kanunu'nün 35'inci maddesi aynen,"Silahlı Kuvvetler’ în vazifesi, Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır" hükmünü içermekle, maddenin teklif gerekçesi ile aynen benimsenen Güvenlik Komisyon Rapor Gerekçesi' nde, "Bu maddenin tedvininde 2771 sayılı kanunun 34'üncü maddesi denilerek madde bu gerekçe ile kabul edilmiştir.
2771 Sayılı kanunun 34'üncii maddesi hükümet teklifinde, "Ordunun vazifesi; Türkiye vatan ve cumhuriyetini müdafaa etmektir..." iken, TBMM Milli Müdafaa Komisyonu Raporu'nda “...34'üncü maddenin ordu vazifesinin daha iyi anlaşılması ve bu vazifenin iyi öğretilmesi maksadıyla birinci fıkra değiştirilmiş..." denilerek 34'üncü madde aynen " Ordunun vazifesi; Türk yurdunun ve teşkilatı esasiye kanunu ile tayin edilmiş olan Türk Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır..." denilerek TBMM Genel Kurulu'na sunulmuş ve 10/6/1935 tarihinde genel kurulda kabul edilmiş 211 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 4-01-1961 tarihine kadar yürürlükte kalmıştır.
İç Hizmet Kanunu' nun uygulanması amaçlı hazırlanan iç Hizmet Yönetmeliği 85'inci maddede, "Vâzifesi Türk yurdu ve cumhuriyetini içe ve dışa karşı, lüzumunda silahla korumak olan..." şeklinde belirtilmiştir.
Anayasamıza güre, savaş hali ilanı ve Silahlı Kuvvetler' in kullanılmasına karar verme TBMM'nin görevi olduğu gibi; tabii afet, ağır ekonomik bunalım, şiddet olaylarının yaygınlaşması ve kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması sebepleri ile hemen TBMM' ye sunulmak şartıyla Bakanlar Kurulunca olağanüstü hal kararı verilebilmekle; keza, sıkıyönetim ve seferberlik ilanına Bakanlar Kurulu görevli ve yetkili olup aynı gün TBMM' ye onaylanmak üzere sunulmak zorundadır.
Yine Anayasamız' a göre Başkomutanlığın TBMM'nin manevi varlığından ayrılamaz olduğu ve Cumhurbaşkanı 'nca temsil olunacağı,milli güvenliğin sağlanması ve Silahlı Kuvvetler' in yurt savunmasına hazırlanmasından TBMM'ye karşı Bakanlar Kurulu' nun sorumlu olduğu Genelkurmay Başkanı' nın Silahlı Kuvvetler' in komutanı olduğu ve görev ve yetkilerinden dolayı Başbakan'a karşı sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihadı sayılabilecek çok sayıda kararında TSK'nin yönetim, denetim ve savaşa hazırlanmasında Genelkurmay Başkanı vasıtasıyla Bakanlar Kurulu içinde görevli bakanı Başbakan' ın tayin edeceği, Başbakan' ın; genel nitelîkteki görevlerinden ayrı ve onlara ek olarak özel nitelikte bir görevi olduğu, bu görevlerinden dolayı da bir bakan gîbi münferit, kişisel sorumlu olduğu, hükümetin de TBMM' ye karşı sorumlu olarak sorumluluk halkalarının
tamamlandığı belirtilmiştir.İç Hizmet Kanunu' nun 43'üncü maddesinde " TSK her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir"
denildikten sonra, üyelerinin siyasi parti, demek vb. kuruluşlara üye olamayacakları , her türlü siyasi faaliyet ve toplantılara katılamayacakları, siyasi amaçlı beyanda bulunamayacaklarını açıkça belirtmiştir.İç Hizmet Kanunu' nun dayanağı olan 2771 sayılı kanunda da TSK'nin siyaset üstü konumu korunmuş, hatta 43 üncü maddenin karşılığı olan 4l 'inci maddenin hükümet teklifi hu konuda yetersiz bulunarak komisyonda 'Türk ordusunun üstün niteliğinin belirtilmesi maksatlıyla bir fıkra' ilave edilmiş ve Türk ordusunun siyaset üstü ve dışında olduğu özellikle vurgulanarak belirtilmiştir.
Genelkurmay Başkanlığı Kuruluş ve Görev Kanunu başta olmak üzere TSK ile ilgili hiçbir kanunda
'Anayasa ile tayin edilmiş TC'yi korumak amaçlı’ iç güvenlik görevi TSK'ye verilmemiştir.Keza, kanunların hazırlanmasında tasarı ve komisyon raporlarında, TBMM görüşmelerinde TSK'yi görevlendiren bir açıklama, öneri olmadığı gibi bu konuda bîr çağrışım dahi yoktur.
İç Hizmet Yönetmeliği'nin 158'inci maddesinde garnizon komutanının görevleri arasında " isyan, ihtilal gibi hallerde hususi kanuna göre icap eden kuvvetlerle hükümete yardım etmek" şeklinde bir görev verilmiştir.
TSK'nin açıklamaları ve bu görüşü benimseyenlere göre; TSK'nîn Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni dış düşmanlara korumanın yanı sıra Türk vatandaşı olan iç düşmanlara karşı da korumak görevi vardır, bu nedenle de gerektiği koşullarda 'irtica ile mücadele’ amaçlı faaliyetlerde bulunabilir, muhtıra ve darbe yapabilir.
Keza "Ülkenin bölünmezliğine, diktatörlük rejimleri savunan siyasi görüşlere karşı da TSK görevlidir ve mücadele edebilir"denilmekledir.
Yukarıdaki hukuk mevzuatımız gereği bu görüşe katılmak, doğru demek siyaseten savunulamayacağı gibi bu tür görüşleri hukuken de savunmak kanımca mümkün değildir.
35'inci maddeye zorlama yorumlarla ve yönetmelikteki 'iç' kelimesinden hareketle bütün diğer kanunları ve Anayasa' yı göz ardı ederek böylesine çok hassas ve önemli bir konuda görev tevdi etmek hukukî bir tarz olamaz. İç hizmet Kanunu' nun 43'üncü maddesinde Özellikle siyaset dışılık ve siyaset üstülük statüsü belirtilmesine karşın
böylesine önemli bir kurum olan TSK'nin manevi değeri fiziki yapısı ve emir yetkisi kullanılarak siyaset kavramları ile yıpratılmasına neden olan bir hukuk yorumu doğru ve yerinde görülemez.Kuşkusuz Silahlı kuvvetler' in yönetmeliğin 158 'inci maddesi gereği isyan, ihtilal hallerinde hükümete yardımcı olması, asayişin sağlanmasında hükümet emrinde görev yapması kanunlara uygundur. Şiddet olaylarının yaygınlaşması, kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde Bakanlar Kurulu'nca alınan olağanüstü hal ve sıkıyönetim kararlarında icra organı olarak TSK'nin büyük bir önemi vardır.
Asayiş konusundaki bir dizi usule bağlı görevden hareketle "TSK' nın irtica, bölücü, diktatörlük vb. siyasi kavramlarla kendi kendisini görevlendirip, kendiliğinden siyasi alana müdahalesi doğru değildir.
Kuskusuz TSK personelinin şahsî olarak siyâsi görüşleri olabilir. Bu görüş ve eğilimlerini TSK'de görev başında ve görevini yaparken bırakması hem Anayasa' nın hem de 43'üncü maddenin amir hükmüdür.
Bazı siyasi görüş ve eğilimleri tehlikeli bulmak, bu amaçlı istihbarat çalışması yapmak TSK'ye görev olarak verilmemiştir. Bizatihi bunlar doğrudan siyasi görev olup siyasi alandan kaçınılması kanunun amir hükmüdür.
TSK' inin görevi çok ayrıntılı olarak iç Hizmet Kanunu'nda sayılmıştır. Bunun dışında böylesine Önemli büyük ve can alıcı bir görev varsa, bu açık ve kesin olarak belirtilmelidir. Askeri dönemlerde hazırlanan tamamı asker kökenli olan komisyonda önerilmeyen ve düşünülmeyen bir görev var edilemeyeceği gibi hiçbir hukuk yorumu ile de bu sonuca ulaşılamaz.
Herhalde TSK'nin hükümete muhtıra verme, darbe yapma görevi var da, açıklamaya gerek olmayacak kadar küçük görevdir diye düşünülemez. Kanunlarda bu yetki açıkça belirtilince kuşkusuz tereddütlü bu tartışma da biter ve kanun hükmünce görev üstlenilir.
Anayasa' ın in açık hükümlerinde; Başkomutanın TBMM' yi temsilen Cumhurbaşkanı olması; milli savunmanın gerektirdiği devlet ve milletin iç ve dış savunmasını sağlayacak kanunların çıkarılmasını sağlaması görevidir.
Milli güvenliğin sağlanması ile Silahlı Kuvvetler' in savaşa hâzır tutulması; yasama organının ve Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ile diğer mercilerin kendilerine düşeni bütünüyle gerçekleştirebilmeleri için gerekli görülen tedbirleri alması ise Bakanlar Kurulu' nun görevidir.
Keza, Genelkurmay Başkanı' nın görev ve yetkilerinden dolayı da Başbakan' a karşı sorumlu olması gerekir.
Yine Başbakan, Anayasa Mahkemesi’ nin kararında açıklandığı üzere Bakanlar Kurulu içindeki görevli Bakan olarak Genelkurmay Başkanı ile emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden sorumlu olarak görevlerin yerine getirilmesini gözetir ve düzeltici önlemleri alır. Yani, Genelkurmay Başkanlığı' ndan Başbakan sorumlu tutulmuştur. Böylece komuta görevine önem verilmekle beraber Genelkurmay hükümet kademesinde Başbakan' a bağlanarak yürütme organı içindeki yeri gösterilmiştir
Kısaca, Anayasa hükümlerine göre milli güvenliğin sağlanması ve Silahlı Kuvvetler' in savaşa hazırlanması görevleri çok geniş olup Genelkurmay Başkanı' na bırakılmış olan yalnızca ve sadece 'komuta' görevidir. Bütün yetkiler Meclis' e dayanmaktadır
Buradan açıkça anlaşılacağı üzere, TSK'nin asli görevi olan savaş hali de dahil bütün görev ve yetkiler aşama aşama gelerek TBMM' ye dayanmakta ve sorumluluk halkaları böylece tamamlanarak milli İrade ve egemenlik kavramına ulaşılmaktadır.
TSK'nin asli görevinde bile TBMM'nin görev vermesi hali zorunlu iken, yalnızca asayişle sınırlı ve hükümetin emrinde ülke içinde görev almak yetkisi dışında muhtıra gibi darbe gibi çok önemli bir yetkinin TBMM'den alınmadan kanuni dayanak bulması hukuken imkansızdır. Özellikle de siyaset üstü statüsünün korunmasına aşın özen gösterilmesi gerekirken siyasi kavram ve siyasi ortamda görevler üstlenmek kanuni olmadığı gibi kanımca
TSK'yi yıpratacaktır.TSK'nin bazı siyasi görüşleri tehlikeli olarak nitelemesi ve mücadele amaçlı istihbarat da dahil siyasi alanda faaliyet göstermesi demokrasinin esaslarına açıktan aykırı olduğu gibi, demokrasiyi korumak adına hukuk dışına çıkılması hukuk devleti ilkesinin zedelenmesidir.
Kaldı ki demokrasinin hukuk dışı eylemlerle adeta dikta yöntemleri ile korunması düşünülemez. Demokrasi ancak demokratik esaslarla korunmalıdır. Her rejimde olduğu gibi demokratik rejim de kendisini korumalıdır, bu da ancak yine demokratik yöntemlerdir.
Anayasa ile tayin edilmiş Türkiye Cumhuriyeti kavramından mevcut Anayasa' daki bütün hükümlerin değişmezliğini anlayarak bunlara karşı olan siyasi görüşler ile cumhuriyeti korumak adına kendi vatandaşına karşı iç görev çıkarılamayacağı gibi bu anlayış Anayasanın ilk 4 maddesi hariç nasıl değiştirileceğini düzenleyen 175 inci maddesinin amir hükümlerine de aykırıdır.
Anayasa kendi içerisinde kendisinin nasıl değiştirileceğini açıkça belirterek bu konudaki değişimi kabul etmiştir. Buna rağmen Anayasa' nın değiştirilemeyeceği yorumuyla görev çıkarmak sorun kaynağı yaratmaktır.
Hukuk içinde bütün yetkiler TBMM' ye dayanmakla ve ondan kaynaklanmaktadır. Anayasa kendi sistemini ve demokratik esasını buna göre kurmuştur.
Genelkurmay Başkanlığı ve TSK bağımsız bîr kurum veya özerk bir kurum olarak kabul edilmemiş, Başbakanlığa bağlı devlet organı olması nedeni ile, Başbakan' ın bilgisi ve talimatı dışında bir eylem ve işlem yapamayacağı gibi
bağımsız bîr kurum veya özerk bir kurum olsa dahi, kuruluş amaç ve faaliyetlerinin kanunlara uygun olması zorunluluğu kabul edilmiştir. Kanunlarda belirtilmemiş bir yetki hem de demokrasinin özü ile çelişen bir yetki kullanımı, kendiliğinden ve demokrasiyi korumak adına da olsa düşünülemez.Hacı Ali Özhan
Not : Bu araştırma Yeni şafak gazetesi 22 nisan 1998 yayımlanmıştır.