Sizce eşcinsellik genetik mi?
Evet Hayır
 
    hikayeler  

ÖYKÜ (yazan SECRET) bölüm 2

ARZU- neler olduğunu bilmiyorum. Ama Nihal’in sinirleri bozuldu. Olur olmaz şeylere kızıveriyor. Bazen onu kızdıracak ne yaptığımı anlamıyorum bile. En çok Metin söz konusu olduğunda çabuk parlıyor. Oysa arkadaşlığımızın başında Metin’le iyi anlaşırlardı. Hatta kimi küslüklerimizde bizi barıştırmak için o aracı olurdu.

Evet, Nihal son aylarda çok değişti. Onun gibi aklı başında ,sakin biri nasıl böyle sinir küpü olabilir,anlamıyorum. Geçen gün söylemek zorunda kaldım. Beni korkutan şey bakışları. Metin eskiden de rahattı ve Nihal’in yanında sarılır öperdi beni. Bu yeni bir durum değil ki. Ama son defasında Metin’le öpüşmemize kızıp aniden kalkıp gitti. Sinema salonundaydık ve film başlayalı on dakika kadar olmuştu. “filme saygınız yoksa, etraftakilere saygınız olsun” dedi ve çıktı. Metin de sinirlendi tabii. Arkasından “kaçık” dedi. İkisinin arasında kaldığımda çok üzülüyorum. Çünkü ne Nihal’in,ne Metin’in üzülmesini isterim ben. Her ikisini de çok seviyorum.

Nihal’le tanışıklığımız iki yıldır var. İşe yeni başladığı günlerde birkaç girişimim olmuştu,arkadaş olabilir miyiz diye? Ama başaramamıştım. Soğuktu tavırları. Bazen beni küçümsüyor mu diye düşündüğüm de olmuştur. Çünkü esprilerime güldüğü nadirdi. Duymamış gibi yapardı. Herhalde beğenmediğinden. Tabii sonraları yakınlaştığımızda bunu sordum ona. “Hatırlamıyorum” dedi. İnanmadım ya. Bu konularda çok kibardır. Yani karşısındakini beğenmiyorsa bunu söylemez. Benim Metin’le ilişkimin başladığı yıldı, birbirimize deli gibi aşıktık o zamanlar. O yüzden ben de ona bir kez teklifte bulunur,ısrar etmezdim. Mesela iştekilerle hep birlikte yemeğe mi gidilecek; “hadi Nihal, bu kez olsun sen de gel; çok eğleneceğiz” derdim. Bahane göstermezdi bile. Sadece “bu akşam olmaz” derdi. Ne sinir bozucuydu o tavrı. Tabii bizde sonunda vazgeçtik onu oraya buraya çağırmaktan.

İlk yıl böyle geçiverdi. Sonra Erhan geldi; bilgisayar programcısı olarak bizde işe başladı. Erhan daha ilk günden göz koymuştu Nihal’e. Kadınca bir sezgiyle anlamıştım bunu. Gerçekten iki ay geçti geçmedi Nihal’le beraberlikleri başladı. Önceleri iyi anlaşan bir çifttiler. Dışardan bir bakışla görüntüleri buydu yani. Benim Nihal’le can ciğer arkadaşlığım aslında bu dönemde değil de; onların aralarının kötü olduğu günlerde başladı. Çünkü o günlerde morali çok bozuktu Nihal’in. Bazen odadan çıkar, Erhan’ın yanına uğradıktan sonra gözleri kıpkırmızı dönerdi. O güne kadar bana mesafeli davranmış olsa da, birinin üzüldüğünü görmeye dayanamam. Neler olup bittiğini sorardım, anlatırdı. Çok yakın bir arkadaşı olmamasından belki . İlişkilerini bozan onun deyimiyle “komik kıskançlık gösterileri” imiş. Etek boyu,kolsuz,askılı elbiseler vs.

Nihal’ın yorumlarını dinlemekten her zaman hoşlanırım. Bir şey anlatacaksa önce kendi yorumunu yapar. Olayı epey sonra anlatır. “ne oldu?” derim mesela, “komik kıskançlık gösterileri” der yalnızca. “ne yaptı yine?” derim bu kez. “söz vermişti ama tipik erkek egosu işte,şişkin ve kadını kendi malı sayan.” Ondan böyle şeyler duyardım sık sık. Bağımsızlığına aşırı düşkün biridir çünkü. Ama ne olup bittiğini anlamam için birkaç soru daha sormam gerekir. “neye kızdı bu defa?” “ona karşı saygılı değilmişim. Herhalde bir çocuk gibi onun sözünü dinlemem gerektiğini düşünüyor.” Sonunda yeterli ön açıklamayı yaptığına inandığında olup biteni anlatırdı. Acaba bu açıklamaları yapmazsa benim anlayamayacağımı mı zannediyor,bilmiyorum. Bazen beni eğitmeye çalıştığını düşünüyorum. O benim öğretmenimmiş gibi. Aslında şikayetçi değilim bundan. Dedim ya, onun düşüncelerini beğeniyorum. Çok şey biliyor,çok okuyor. Ama benim fikirlerime de daha çok değer vermesini isterdim. Çok isterdim. Onun hoşuna gitsin diye kate millet’in cinsel politikasını bile okudum. Okumaya çalıştım yani. Çünkü yarım kaldı. günlük koşturmadan fırsat bulamıyorum kitap okumaya.

Metin de değişmemi istemiyor aslında, o olduğum gibi kalmamdan memnun. “Cinsel politika” yazısını görünce kitabın kapağında “ne bu?” dedi, “erkek düşmanlığı mı?” Üçümüz iş yerinin altındaki bir kafeteryaya inmiştik, Nihal’in yanında söyledi bunu. Hatta özellikle söylediğini düşünüyorum. Nihal’i kızdırabilmek için. “neden öyle diyorsun?” dedim hemen. Nihal söze karışmadan yanıtlamak istedim. “Kadınlara yapılan haksızlıkları anlatan bir kitap neden erkek düşmanlığı yapsın?” ama Nihal de altta kalmadı tabii. “yoo” dedi. “Metin haklı, bu tür kitaplarda erkek düşmanlığı yapılır elbette. Hem Arzu söyler misin, kadınlara haksızlıkları yapanlar kim, uzaylılar mı? Dolayısıyla kitabın eleştirisi erkekçi zihniyete.” Onların bu soğuk savaşları beni yoruyor.

Dört-beş ay öncesine kadar ne iyiydik halbuki. Nihal Erhan’la ilişkisini bitirmeye çalışıyordu. Metin,ben,o haftada en az üç akşam dışarı çıkardık, ya filme, ya konsere, ya bara. Metin de gazeteleri düzenli takip eder ve politik gelişmelerden haberdardır. İkisinin sohbeti iyi olurdu bu yüzden. En çok anlaşamadıkları konu küreselleşmenin sonuçlarının iyi mi, kötü mü olduğu? Tabii metin borsacı olduğundan liberallikten yana, sonuna kadar. “ küreselleşme sayesinde bizde de demokrasi yerleşecek,başka türlü bizim yasalar değişmez. halkın umurunda değil çünkü, zorla değiştirecekler bizi” der coşkuyla. Nihal bu görüşlerin karşısında. Karşıt görüşlü iktisatçıların yazılarında verdikleri bilgileri sıralar; doksanlardan bu yana zengin batının geliri daha da artmış, üçüncü dünya ise yoksullaşmış. Küreselleşme yoksul ülkelerin zengin batıya tek yönlü bağımlılığıymış. Avrupa’nın derdi kendi pazarını artırmakmış. Onlar kendi tarımlarını desteklerken,bize “bunu yapmayın” diye baskı uyguluyorlarmış. Onların sözlerinden çıkardığım sonuç, durumumuz hiç de iyi değil.

Neden saklayayım, Nihal’ın söyledikleri daha inandırıcı geliyor bana. Ayrıca güvenirim ona, haksızlıklara dayanamaz. Metin kendi maaşı artmazsa kızar, söylenir mesela,ama başkaları bunu yapsa “bakalım hak ediyorlar mı bu maaşlarını?” der. Kendine dokunmayan yılan bin yaşasın durumu yani. Onun hep kendini düşünmesi canımı sıkıyor bazen. İlişkimizde de aynı şeyi yapmıyor mu? Eğer onun işi varsa mutlaka “çok önemli” oluyor ve programımızı değiştiriyoruz sık sık. Ama meşgul olan ben isem; “n’olacak canım, ayarlayıver” diyor. Ona böyle davranmaması gerektiğini mutlaka söyleyeceğim.

 

üçüncü bölüm için tıklayınız.