Sizce eşcinsellik genetik mi?
Evet Hayır
 
    hikayeler  

ÖYKÜ (yazan SECRET) bölüm 4

ARZU- Metin'le on gündür görüşmüyoruz. Sebep Tekirdağ'a, Metin'lerin yazlığına gideceğim yerde Nihal'le kalmış olmam. Yazlık meselesini daha önceden kararlaştırmıştık ama vazgeçtim. Hep aynı şeyleri yapıp durmuyor muyuz sanki? Nihal "hafta sonu gitme,üstelik sıkılacağını söylüyorsun" deyince kararımı vermiş oldum.

Hem yazlıkta boş değilmiş zaten; Metin'in kardeşi, onun sevgilisi, ortak bir arkadaşları falan filan. Tabii "gelmiyorum" deyince müthiş bir kavga çıktı aramızda. Metin beni Nihal'in etkisinde kalmakla suçladı. Ve kendi başına gitti. Döndükten sonra da aramadı. Beş kez telefon açtım ona, ama cevap vermedi. Nihayet az önce mesaj çekmiş; "seninle konuşup karar vermemiz gereken şeyler var,yarın görüşelim" diye. Söyleyeceklerini tahmin edebiliyorum. Nihal'le ilişkime sınır getirmemi isteyecek. Bendeki değişim onu rahatsız ediyor. Gerçekten,ben de şaşırıyorum. Eskiden olsa, Metin'le en küçük tartışmamız sonrasında büyük üzüntü çeken ben olurdum, aramız düzelinceye kadar uyku tutmazdı beni. Ama şimdi o kadar huzursuz değilim.

Ayrıca hafta sonunu Nihal'le geçirmiş olmaktan da pişman değilim. Cuma gecesi sinemaya gittik. "Annem Hakkında Herşey" i izledik. Filmden çok etkilendim. Kadının oğlunun öldüğü sahnede kendimi tutamadım,ağladım. Nihal'in de gözleri doldu ama ağlamadı. Sonra benim ağladığımı fark edince de gülümsedi, "sulu göz" dedi. Metin'le bu tür bir filme gidemezdim. O daha çok aksiyon filmlerini seviyor. Gittiğimiz duygusal filmler de tipik amerikan filmleridir işte. Julıa Roberts'lı, Richard Gere'li masallar,prensle prensesin sonunda kocaman evlerde oturabildikleri sinir bozucu filmler. Hani başından sonu belli cinsinden. diyaloglar bile hiç değişmiyor sanki. Cumartesi gününü Nihal'in ailesiyle geçirdik. Anne babası çok tatlı insanlar,beni de kızları gibi seviyorlar. O evdeki aile sıcaklığını seviyorum. Kendi ailemle görüşmüyorum. Babamın çocukken bana yaşattığı kimi şeyler-hatırlamak istemem hiç- ve annemin de beni korumaması yüzünden. Metin'in ailesiyle de iyi olamadım baştan beri. Bir türlü beni oğullarına yakıştıramadılar. Belki başımda anne baba görmemelerinden..

Her neyse. Nihal'in annesi Melek Teyze'yi çok severim. Bana gururla kızının okul birinciliği belgesini gösterdi. Nihal bazı şeylerden söz etmeyi sevmez. Annesine de sitem etti; "sanki kaç kişilik okuldu orası,küçücüktü" filan dedi. Melek teyze de ona "sen karışma" dedi. Sürekli didişir gibiler. Ama sevgileri apaçık ortada yine de. "çok şanslısın" dedim Nihal'e. "annen de,baban da iyi insanlar. Her anne baba illa çocuğu için yaşamaz. " üzgün halim dokundu ona, "canımsın" deyip sarıldı. Kendimi onun yanında iyi hissediyorum. Başıma kötü bir şey gelmezmiş gibi. Gelse de, o bir çare bulurmuş gibi. Ona da söyledim böyle hissettiğimi. Çok sevindi.

Pazar günü bende kaldık. Nedense olur olmaz şeylere gülüp durduk o gün. Televizyon seyrettik,müzik dinledik,bulaşık yıkadık,hatta kimi eşyaların yerini değiştirdik. Çok eğlenceli oldu bu. Nihal "bu dolap ne zamandır burada duruyor?" diyordu. "eh,on yıldır filan orada durur o dolap" "tebdil-i mekanda ferahlık vardır" deyip gözümüze kestirdiğimiz yeni köşesine taşıyorduk dolabı. Sonra küçük süs eşyalarına da yeni yerler beğendik. Tabii eşyalar yer değiştirince odanın biçimi de değişti;başka bir hava geldi eve. Nihal'in bu konuda bir teorisi vardı; onun deyimiyle "eşyaların koordinatlarıyla" oynayarak zihnimizi de pasifize olmaktan koruyabilirmişiz. Hatta insanın elinden kazara bir şişenin düşmesi ve kırılması bile bu açıdan bakılırsa fena değilmiş. Dünyayı donuk bir şey sanmamak için. "her şey değişir, değişmeyen tek şey değişimdir" diyen filozofu -adı dilimin ucunda ya- saygıyla andık. O gece ikiye kadar uyumadık. Balkonda oturduk,konuşacak ne çok şey buluyorum onunla. Hem çoğu dişe dokunur şeyler bile sayılmaz. Uçuk kaçık. Aklımıza ne gelirse. Sansürsüz. İnsanın aklından geçenleri "ne der, ne düşünür?" endişesi taşımadan anlatabileceği birini bulması ne güzel. Ertesi gün işe gitmeyecek olsak sabahlardık herhalde.

Hafta sonu boyunca Metin'i çok az düşündüğümü fark edip şaşırdım. Nihal'le paylaştıklarımız çoğaldıkça, Metin'le ne kadar sığ bir ilişkim olduğunu daha iyi görüyorum. Neden bu kadarına razı oldum ki? Yoksa bir erkekle ancak bu kadar mı paylaşılabilir? Kadınların birbirlerini daha iyi anladıkları doğru sanırım. Nihal yalnız kadınların değil, erkeklerin de hemcinsleriyle daha iyi anlaştıklarını, daha fazla eğlenebildiklerini söylemişti. Gerçekten Metin de benimle asla konuşmadığı kimi konuları ancak erkek arkadaşlarıyla konuşur. Yalnız futbol meselesi de değil ama. Hatta şöyle bir şey de var; beş kadın bir erkek bir arada olsa, kadınlar o erkeği de dikkate alarak konuşurlar. Ama beş erkek, bir kadınsa; erkekler ya o kadını dışlarlar; ya da belden aşağı esprilerine başlarlar. Böylece iki seçenek bırakırlar; somurtup oturmak ya da o aptal esprileri komik buluyor gibi davranmak. Bazen Metin'in arkadaşlarıyla bu durumları yaşamak zorunda kaldım. Arkamdan "espriden anlamıyor" dediklerine eminim. oysa asıl onlar ince düşünceden yoksunlar. Hatta saldırganlar. Birbirlerine karşı bile...

 

beşinci bölüm için tıklayınız.