Sizce eşcinsellik genetik mi?
Evet Hayır
 
    hikayeler  

ÖYKÜ (yazan SECRET) bölüm 5

NİHAL- bir yerde şu cümleyi okumuştum: "insan zihninin gelişmesi ile yazgısının geliştirilmesi bir ve aynı şeylerdir" şimdi tüm kalbimle bu sözün doğru olmasını diliyorum. Yasalar, kurallar, kültür; her şey. Arzu'ya duyduğum tutkuyu lanetlerken tek umudum bu çünkü. Arzu'yu da kendi yaşadığım zihinsel dönüşüme ortak edebilirsem neden olmasın?

Bazen içine düştüğüm bu hali umutsuzca da buluyorum. Toplum mühendislikleri ne zaman sonuç verdi ki? İçimde benimle dalga geçen bir antik dönem korosu barınıyor sanki; aynı sözleri yineleyip duruyor koro: "kimse kimseyi değiştiremez,kimse kimseyi değiştiremez. İnsan ancak kendi dilerse değişir." Dün gece aynı rüyayı görüp durdum. Açık bir alandayım, ne bina,ne ağaçlar var görünürde. Bozkır gibi. Öte yandan sanki toprakta değil üzerinde durduğum zemin; her an kayıp düşebileceğim bir yapısı var. Göğün rengi de mavi değil; hastalıklı kükürt renginde. Orada Arzu'yu bekliyorum. Sözleşmişiz çünkü. Sonra Arzu geliyor,onu görünce çok mutlu oluyorum. Ama o sürekli etrafına bakıp, bir şeyler bekliyor gibi. Beni dinlemiyor bile. Derken az sonra Metin de geliyor. Ben de Arzu'ya "hani bu gün Metin gelmeyecekti?" diyorum. Yanıt vermiyor,ikisi arkalarını dönüp uzaklaşıyorlar. Şamar yemiş gibi oluyorum.

Metin ve Arzu bu gün buluşup konuşacaklardı. Ayrıldıklarında hemen arayacaktı Arzu. Henüz aramadı. Demek ki hala beraberler. Son birkaç hafta umduğumdan iyiydi her şey. Çoğu kere Metin'i kırmak pahasına benimle olmayı tercih etti Arzu. Ama onun için hala esas olan bir erkekle kuracağı ilişki. Nasıl davranmam gerektiğini düşünüp duruyorum. Bir ara duygularımı kontrol edemeyip bir hayli zorlamıştım Arzu'yu. Ama böylesi iyi sonuç vermiyor. Tutkulu halim ürküttü onu. Sakin kalmalıyım, sakin kalabilmeliyim. Bu akşam Metin ağır basarsa ne olur? Arzu'nun bana soğuk davranmasını kaldıramam. Sabah işte onu takip ettim, her anını. O farkında değildi bunun. Arkam dönükken bile onun hareketlerini görebiliyorum. Beynim onun görüntüleriyle o kadar dolu ki, olacağı buydu demek. Arzu'nun varlığını koklayabiliyorum, onun devinimiyle odada oluşan hava akımını tenimle algılayabiliyorum. Beden ısısındaki en küçük değişimi derecesiz bile ölçebilirim. Sesindeki tını düşmelerini, ne anlam taşıdıklarını da. Ne düşündüğünü söylemese de olur; gözlerinden okuyabilirim.

Anneannem cezbeye tutulmuş derdi; aşkından kendini kaybedenler için. Şimdi görebilseydi torununun şu halini;aynı şeyi söylerdi herhalde; cezbelendiğim apaçık. Kendimi işe veremiyorum. Onunla şakalaşıyoruz, öğle yemeğine gidiyoruz. Yetmiyor bunlar. Elini tutmak istiyorum. Bunu yapamıyorum. Kısa süreli, anlık dokunuşlar sadece. Onlarda da karşı koyamadığım bir çekim kuvvetine kapılıp bir anlığına tutunuyorum bedenine. Arkadaşlık duygularıyla da yapılabilecek şeyler. Ama görüntü aynı da olsa, tende bıraktığı duygular apayrı, iki türlü dokunuşun. Masanın üzerindeki elini tutup hafifçe sıkarken bile "yapma" demesinden korkuyorum. Aramamasını iyiye mi,kötüye mi yormalıyım? Şu saate kadar birlikte olduklarına göre gece de Metin Arzu'da kalır mı acaba? Bu düşünce içimde bir şeyin hareket etmesine neden oluyor. Göğüs kafesimin gerisinde bir yerde. O şeyin hareketi canımı acıtıyor. Dönüp dolaşıp aynı görüntüye takılıp, tökezliyorum. Metin'le Arzu'nun barıştıklarını düşünmek istemiyorum. Arzu ilişkisini sorgulamaya başlamıştı oysa. Ama birden de kopabilir mi insan geçmişinden? Evet,onun geçmişi Metin. Ben değilim. Ben ancak olası geleceklerinin birinde yer alabilirim. Yer almayı umabilirim. Onun sevgilisi olarak.

Ne saçma iş. Metin Arzu'yla benim anlaştığımdan daha iyi anlaşıyor değil. Daha yoğun paylaşıyor da değil. Daha fazla seviyor da değil. Metin Arzu'ya özne değil, nesne muamelesi yapıyor hatta. Herkesin ezberlenmiş rolleri oynaması bekleniyor onların ilişkilerinde. Bunca zayıflıklarına rağmen ikisi arasında bir ilişki var, belki hep böyle kalacak. Çünkü belirleyici olan farklı cinsiyetlere sahip olmaları. Uygarlık bunu şart koşuyor. Ayrı cinsiyetten insanların sevgili olmalarını. Saçmalık. Neden aramıyor? Araması gerekirdi. Merak ettiğimi biliyor. Metin'in ileri süreceği şartları kabul etmiş de olsa, en azından arayıp bunu söyleyebilir. Bir köşeye çekilip telefon etmek çok mu zor? Belki zorluğundan bile değil, sadece düşünmediği için aramıyordur. Basitçe sonra aramayı düşünmüş olabilir. Ne yapabilirim? Ne yapabilirim ki? Sevgili olmayı hayal ederken belki arkadaşlık da edemeyeceğim onunla. Neden aramasın ki? İyiye işaret değil tabii. Duygularımı açıkça ifade etmiş olsaydım bir şansım olur muydu acaba? Saçmalıyorum. Hele Arzu gibi en büyük hayali bir çocuk sahibi olmak olan biriyle. Anlamsız geliyor. Onunla çok iyi vakit geçirsek de, yanımda kendini daha bütünlüklü hissetse de, bir kadınla olmayı asla kabullenmeyecek. Alışkanlık belki, içgüdü ya da. Bilmiyorum ama değişmeyecek. Yine de şu anda arasaydı...

Gün ışımasına birkaç saat kaldı. Beş milyar insanın konakladığı şu kürede herhalde karşılıksız aşk yaşayan tek insan değilimdir. Kalabalığızdır herhalde. Arabesk müzikle barok müziğin ortak yanları varmış meğer, çok şaşırdım. İkisinde de ana tema çevresinde tekrarlar, süslemeler. O halde birini soylu, ötekini soysuz yapan nedir? Bir müzik cümlesi buluyorsun mesela, sonra dönüp ona bir oradan,bir buradan... baksam ne olur ki? Mutlu aşk yoktur, biliyorum. Gözlerinden içilecek bir sevgili de. Acı acı kontrol teorisi diye bir şey okumuştum. İçinde çok şey yazan kitapların birinde. Acı çekenin arabesk müzikle rahatlaması bundan demek, Van Gogh'un kulak ağrısından kurtulmak için kulağını kesmesi de öyle. Göğsümde yumrulanmış bu ateş topunun canımı acıtmasını nasıl önleyebilirim? Kurgulamak insanı üzer. Onun ne yaptığını kurgulamaya çalışmayacağım. Her şey yapıyor olabilir tabii, hem insanın kaç türlü hali olabilir ki? Gülüşünü biliyorum onun, kaşlarını çatışını da. Dalgın bakışlarını da, heyecanlandığındaki yüz kızarmasını da. Tüm görüntüleri zaten zihnimde,bende zaten. Bunlardan başka neye sahip olabilir ki insan? Sahip olmak mümkün mü? Kendi gölgesi dışında kimin gölgesini sürükleyebilir insan?

 

altıncı bölüm için tıklayınız.