Hz. Mevlana daima
hayatın gerçeklerini görür, ondan el etek çekmez, miskinliği reddeder, hayatı
hayatın içinde yaşatır. O’nun tasavvufundan gaye, kulluk ve yokluktur.
Mevlana’nın Tasavvufu’nda, yaratılışın, hayatın manası aşktır. Yaratılışın
sebebi, bütün hastalıkların tabibi, bencilliğin, elemlerin merhemi ilahi aşktır.
“Toprak
beden, aşktan göklere çıktı; Dağ oynamaya başladı çevikleşti.
![]() |
Kimin aşka
meyli yoksa o kanatsız bir kuş gibidir, vah ona!” Mevlana’nın tasavvufunda
esas olan gönül sahibine erişmek ve cevher olmaktır.
“Katı taş mermer bile olsan, gönül sahibine erişirsen cevher olursun.
Temizlerin muhabbetini ta canının içine dik. Gönlü hoş olanların
muhabbetinden başka muhabbetlere gönül verme. Ümitsizler diyarına gitme
ümitler var. Karanlığa varma, güneşler vardır.”
Hz.
Mevlana, Kur’an hükümlerine harfiyen uyan, Allah’ın haram kıldığı şeylerden
çekinen nefsinin hazlarını terketmiş, Allah’dan kendisini uzaklaştıracak
şeylerden daima sakınmış, gerçek takva sahibi bir şahsiyettir. |
Mevlana
insana günahkar da olsa, kafir de olsa, engin bir görüşle ve rahmet dolu bir
nazarla bakar. “Hiçbir kafiri hor görmeyin. Olur ya, Müslüman olarak ölebilir.
Ömrünün sonundan ne haberin var ki, ondan tamamiyle yüz çeviriyorsun?”
Mevlana,
ince ruhlu gayet hassas ve nazik bir baba; gönül almak ve gönül okşamakta örnek
bir aile reisidir.
O daima
birleştiricidir, barıştırıcıdır. Sevginin ve barışın adeta sembolüdür.
“Bu
denizde ne ölmek var bize
Bu
denizde ne gam, ne dert, ne keder,
Bu
denizde alabildiğine sevgi
Bu
deniz iyilik, cömertlik denizi.”
Daima
çalışmayı öğütler. “İnsanın elde ettiği şey zarar ise çalışmamasından, kar ise
çalışıp çabalamasından ileri gelmiştir.”
Dostlarına helal kazanç ve helal lokmayı tavsiye eder. “İlim ve hikmet helal
lokmadan doğar. Aşk ve rikkat (gönül inceliği) helal lokmadan meydana gelir.”
Diyerek helal kazancın önemini belirtir.
Mevlana;
“Biz, kendi dostlarımıza dilencilik kapılarını kapattık. Dostlarımız, ticaret,
kitabet veya herhangi bir el emeği ve alın teri ile geçimlerini temin etsinler.
Bizim müritlerimizden kim bu yolu tutmaz ise, onun bir pul kadar değer yoktur.”
buyurmuştur.
Mevlana’nın kainatı kucaklayan insan sevgisi ve hoşgörüsü, Allah’a olan hudutsuz
aşkının neticesidir.
Mevlana
oğluna der ki; “ Bahaeddin! Eğer daima cennette olmak istersen, hekesle dost ol,
hiç kimsenin kinin yüreğinde tutma! Fazla bir şey isteme, hiç kimseden de fazla
olma. Merhem ve mum gibi ol, Eğer hiç kimseden sana fenalık gelmesini istemezsen
fena söyleyici, fena öğretici, fena düşünceli olma! Çünkü bir adamı dostlukla
anarsan, daima sevinç içinde olursun. İşte o sevinç Cennetin ta kendisidir. Eğer
bir kimseyi düşmanlıkla anarsan, daima üzüntü içinde olursun. İşte bu gam ve
üzüntü de Cehennemin ta kendisidir.”
............
ESERLERİ
a)
Mesnevi: Bir çok hikayeyi konu alan, bunlardan ahlak, tasavvuf ve
felsefi sonuçlar çıkaran öğretici bir eserdir. (Altı cilde bölünmüş 25618
beyitten ibaret olup Farsça yazılmıştır.)
b)
Divan-ı Kebir: Hz. Mevlana’nın Gazel ve Rubailerini içine alır.
c)
Mecalis-i Saba (Yedi Öğüt): Mevlana’nın kürsüden verdiği vaizleri ile
toplantılardaki sohbetlerinin toplanmasından meydana gelmiştir.
d)
Mektubat: Hz. Mevlana’nın devrin ileri gelenlerine yazdığı
mektuplardır. (147 mektubu içine alır.)
e)
Fih-i Ma-fih (Ne varsa içindedir): Hz. Mevlana’nın çeşitli
meclislerde verdiği dersler de yaptığı sohbetlerdir.
SEMÂ VE KAİNÂTIN
HAREKETİ
SEMA, Türk
tarihinin, ananesinin, inançlarının bir parçası olup Hz. Mevlana (1207-1273)
ilhamiyle oluşmuş ve gelişmiştir. Kemale doğru manevi bir yolculuğu (Miracı),
bir gidiş-gelişi, temsil eder. Sema 7 bölümdür. Her bölümün ayrı bir manası
vardır. Sema’yı ilmi yönden tetkik ettiğimizde, şunu görürüz: Var olmanın temel
şartı dönmektir. Varlıklar arasındaki müşterek benzerlik, en ufak zerreden en
uzak yıldızlara kadar her birinin bünyesini teşkil eden atomlarındaki elektron
ve protonların dönmesidir. Her şeyin döndüğü gibi, insanoğlu da bünyesini teşkil
eden atomlardaki mevcut dönmelerle, vücudundaki kanın dönmesiyle, topraktan
gelip toprağa dönmesiyle, dünya ile beraber dönmesiyle tabii ve şuursuz olarak
döner. Ancak insanı öbür varlıklardan farklı ve üstün kılan şey aklıdır. İşte,
dönen SEMAZEN varlıkların müşterek hareketine, semaıyla beraber aklı da iştirak
ettirir...
SEMÂ, bir
kulun hakikate yönelip, akılla-aşkla yücelip, nefsini terk ederek, Hakk’ta
yok oluşu ve olgunluğa ermiş, kamil bir insan olarak tekrar kulluğa
dönüşüdür. Bütün varlığa, bütün yaratılanlara yeni bir ruhla, sevgi için,
hizmet için dönüşüdür... Semazen hırkasını çıkarmakla, manen, ebedi aleme,
hakikate doğar orada yol alır.. Başındaki sikkesi (nefsinin mezar taşı),
üstündeki tennuresi (nefsinin kefnidir). Kollarını çapraz bağlıyarak,
görünüşte BİR rakamını temsil eden, böylece Allah’ın birliğini tasdik eden
Semazen, Sema ederken, kolları açık, sağ eli dua edercesine göklere, Hak
gözüyle baktığı sol eli yere dönüktür. Hakk’tan aldığı ihsanı, halka
saçmasıdır. Sağdan sola kalbin etrafında dönerek, bütün insanları, bütün
yaratılmışları, bütün kalbiyle sevgi ve aşkla kucaklayışıdır... Sema 7
bölümdür. Her bölümün ayrı bir manası vardır...
|
![]() |
A – Birinci bölüm:
İlahi aşkı temsil eden Peygamber Efendimizi metheden “na’t” ile başlar. Buna
“Nat’ı Şerif” denilir. Peygamberimizi methetmek, Ondan evvelki bütün
Peygamberleri ve hepsini yaratan Allah’ı methetmek demektir...
B – Bu methiyeden
sonra bir kudüm darbesi duyulur. Bu vuruş Allah’ın (c.c) kainatı yaratışındaki
“Kün=Ol” emrini temsil eder... (kur. Ker. S. 36/A:82)
C – 3. bölümde ise
her şeye can veren “Nefesi” nefhayı ilahiyyeyi temsil eden bir ney taksimi
duyulur.
D – 4. bölüm, Sultan
Veled devridir. Bu, Semazenlerin birbirine üç kere selam verere, bir peşrevle
dairevi yürüyüşüdür. Şekilde gizil ruhun ruha selamıdır.
E – Sema töreni 4
selamdır. Semazen üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak, hakikate
doğar, kollarını bağlıyarak bir rakamını temsil eder, böylece Allah’ın birliğine
şahadet eder, Şeyh Efendinin elini öperek Sema’ya girme izni alır, Sema’ya
başlar.
1.
Selam, insanın, bilgiyle hakikate doğarak, Yüce Yaradan’ını ve kendi
kulluğunu idrakidir.
2.
Selam, insanın yaradılıştaki nizamı, azameti müşahede ederek, Allah’ın
kudreti karşısında hayranlık duymasıdır.
3.
Selam, insanın hayranlık ve minnet duygusunun aşka dönüşmesiyle, aklın
aşka kurban oluşudur. Bu tam teslimiyettir, Allah’a vuslattır, Sevgilide yok
oluştur! Budizm’de en yüksek mertebe olan Nirvanadır, İslamiyet’teki
Fenafillah’tır. Ancak islamiyette en yüksek mertebe kulluk mertebesidir.
4.
selam ise, insanın manevi yolculuğunu tamamlayıp, kaderine razı olarak,
yaratılıştaki vazifesine, kulluğuna dönüşür. Bu selama Şeyh Efendi ve Semazen
başı da iştirak ederler.
Bu noktada Semazen,
Amene’r Resülü’deki (Kur. Ker. Bakara 2. ayet 285.) Allah’a, Meleklerine,
Kitaplarına, Peygamberlerine... iman etmiş olmanın neş’esi içindedir. İlahi
emirlerin ve yaratılış sebeplerinin zevki ve idraki içindedir. Benliğini,
egosunu mağlup etmiş Peygamber Efendimizin, “ölmeden önce ölünüz” ve Kur. Ker.’in
Fecr S/27, son ayetlerindeki, “Ey emin ve mutmain olan nefis, sen O’ndan hoşnut,
O da senden hoşnut olarak, Rabbine dön! Has kullarım zümresine gir! Onlarla
beraber cennetime gir!” emirlerine uymuş ve neş’esine ne gark olmuştur.
F – Sema töreninin 6’ncı bölümünde bilhassa “Meşrik de Allah’ındır, mağrib de. Hangi tarafa dönerseniz, Allah’ın yüzü oradadır. Çünkü Allah Vasi’dir, Alim’dir.” (Bakara s. 2 115 nci) ayetinin okunduğu Kur. Kerim tilavetiyle devam eder.
G – 7 inci bölümde Sema töreni, bütün Peygamberlerin, şehitlerimizin ve bütün insanların ruhları için okunan bir fatiha ve devletimizin selameti için dua ile son bulur.
Dede’ler
ve Derviş’ler, Sema Mukabelesinden sonra, kimseyle konuşmadan, tefekkür (meditasyon)
için, sessizce hücrelerine çekilirler.
ANASAYFA | MÜZELER | MEVLANA | TASAVVUF | ULAŞIM | HAKKIMDA |