II.Bölüm için Tıklayınız
                                                                                III.BÖLÜM
                                               Trabzon , Sümela (Meryem Ana) Manastırı, Uzungöl
 

                                                       .
                                                    Sümela ( Meryem Ana)  Manastırı 19 Ağustos 2002 Photo: Geronimo

Yola devam edip Karadeniz'in her anlamda en popüler şehri  olan  Trabzon'a varıyoruz . Yöredeki karizması ve futbolu ile anılan  bu şehri görmek bana doğrusu ilginç geliyor. Rus Pazarı dedikleri yerde kısa bir alışveriş molası için duruyoruz . Birde Erbil bize doğup büyüdüğü evini gösteriyor . Kendisi Tirabizonlu olur da . Onun içinde tabii ki uzun yıllar sonra çocukluğunun geçtiği şehirde olmak heyecan veririci oluyor . Trabzon içerisinden Maçka istikametinde yolumuza devam ediyoruz. Amacımız  bu gün , dağların yamaçlarındaki kayaların oyularak işlendiği 406 yılında yapıldığı söylenen   bir doğal yapı ile insan emeginin bütünleştiği,  büyülü  atmosferdeki Sümela Manastırı'nı görmek. Maçka' yı geçtikten sonra yolumuza 15 km. kadar daha devam edip Karadenize has yeşil yamaçların arasında ki  yollardan geçerek, vadileri,  derelerin serin suları ve melodileri eşliğinde  Altındere Milli Park alanına geliyoruz. Alanın park edilen ve konuklarına konaklama imkanı veren bölümünde aracımızdan iniyoruz . Pazar günü , memleketimin heryerinden gelmiş insanlarımız kah lokantalar veya restaurantlarda kah piknik alanı masalarında ya da uygun gördükleri her müsait yeşil alanda mangal başında günün keyfini çıkarma gayretinderler. Alan oldukça populer bir yer , yağmurlu bir hava olmasına rağmen kalabalık oldukça fazla, bizim derdimiz piknik yapmak değil . Halen  başım yukarılarda ki  yeşile bürünmüş yamaçlarda, Erbil ile iddialaşıyoruz manastırı görebilmek adına, ama olduğu söylenen yerde gözle görülebilecek hiçbir iz yok. Araç yolu yerine , yapım aşamasında da kullanılan orjinal patika yolunu zigzaglar çizerek  yaklaşık 30 dk.'lık bir sürede  enfes doğal manzarasını izleyerek çıkmaya başladık . Bir müddet sonra  yolun bir bölümünde dönüp başımı kaldırınca tepemde, yamaçtaki kayalıkların içerisinde manastırın o fotoğraflardan bildiğim görüntüsüyle karşılaştım. Gerçekten insan azminin, hırsının, korukusunun, inancının, isteğinin doğayla mücadelesi ve sonunda onunla bir bütün olarak başarılmasına  örnek nadide bir görsellik vardı karşımda . Tırmanma sonucunda enfes manzarası ile Sümela'ya ulaştık  . Kişi başı 4 000 .000 TL. olan Kültür Bakanlığı ziyaretçi ücreti nedeniyle içine girmeyi reddettik . Kişisel bir tepkiydi .  Adı üstündeki bu kurumun bizlerin kültür erezyonuna uğramamız için bir uğraş içinde olduğu izlenimine kapıldım . Biliyoruz ki bu tarz müze girişleri ülkemizin heryerinde kültür turizmi  ile ilgili TC. vatandaşlarına sürprizler  sunmaktadır. ( Milli park üreti araç  başına 3 milyon , Sümela 5 kişi 20 Milyon-Yorumu size bırakıyorum. ) Manzarayı ve yapıyı seyrededip fotoğraf çekimlerinden sonra dönüşe geçtik. Birkaç hediyelik eşya alıp, kısabir Karadeniz yağmurunda ıslandıktan, anın ve ortamın keyfini çıkardıktan sonra , akşam konaklamayı planladığımız Uzungöl' e varabilmek için geldiğimiz istikametten Trabzon'a dönüp önce Çaykara oradan da Uzungöl'e haraket ediyoruz .

                                                       .
                                                    Uzungöl 20 Ağustos 2002 Photo : Geronimo

                                                  Dağların Yamacında bir doğa harikası: Uzungöl

Trabzon'dan sonra önce Sürmene oradan da Of' a varıyorsunuz. Yol buradan içeriye Çaykara'ya  yöneliyor bu istikametle haraket edip önce bu ilçeden geçip daha sonrada yeni yapılmış geniş ve güzel bir yolla Karadeniz Bölgesinin Sümela Manastırı ile birlikte en çok ilgi gören meşhur ve önemli turizm beldesi olan Uzungöl'e akşam saatlerinde varıyoruz. Uzungöl 1090 m. rakımlı bir yükseklikte  enfes manzaralı bir göl'ün etrafına kurulmuş bir yerleşim yeri. Dik yamaçlarda çam ağaçlarının yeşili, yukarıda tahmini 2000 m. yükseltiden sonra ağaçsız yaylaların görüntüsü, yerleşim yerinin olduğu açık yamaç , masmavi gökyüzü, beyaz bulutları ile bir doğa harikası, yerleşim ve tatil yeri.  Amacımız öncelikle konaklama yeri bulmak. Bu anlamda önce gölün sol tarafındaki yol ile motelleri araştırıyoruz. Birkaç görüşme sonrası fiyatların yüksekliği öncelikle dikkatimizi çekiyor . Birde şöyle bir ilk gözlemim oluyor insan konsepti hakkında; Beldeyi konaklamak ve tatil için tercih edenlerin çoğunlığu  daha çok bölgeden Türkiye içine  veya yurtdışına göçle gitmiş olanları kişiler ya da ikinci kuşak çocukları, memleket özlemi için  burayı tercih ediyorlar . Ortam daha çok aileler ve  için hazırlanmış gibi. Alabalık restaurantları mevcut . Sit alanı olduğu için yapılaşma görüntüde  yasak  heryerde ağaç evler yapılmış ve  oldukça özenli yerler mevcut. Konaklayan  kitle mazbut bir görünüm sergiliyor . Başı açık bayan görmek zor gibi. Bence en önemli olaylardan biri ki bize pek uymayan yönü, Uzungöl'de bayii anlamında içki satılmıyor . Akşam yemeği için gittiğimiz Restaurant'da arada sırada isteyen konukları için aslında alkol verilmediği halde , sakladıkları büyük rakılarını bize gizliden veriyorlar. Konaklama için gölün beldeye girişine göre sağ tarafında kalan kenarındaki  Aygün Motel' de iki katlı bir bungalov evi seçiyoruz. ( Geceliği 60. Milyon , yaklaşık 40 $, ancak 5 kişi kalınabilen iki katlı bir bungalov) Akşam için bahsi gecen rakı içebilmeyi umduğumuz gölün diğer yanındaki Alabalık Restaurant'ına gidiyoruz. İçerisi boş ama bize yer göstermekte zorlanıyorlar, meğer heryer rezerve imiş bunu sonradan öğreniyoruz . Gecede Karadeniz insanının en enteresan yönlerinden birini gözlemleyeceğimiz "Horon" var . Biz balık, rakı olayına girmiş ( Tereyağda kızarmış alabalık en seçkin tecih olarak sunuluyor.)  günü, olayları konuşurken bir kemençe sesi restaurantın salonunda yankılanıyor ve gecenin gidişatına yön veriyor olabildiğine çarpıcılığıyla. Önce  kemençe müziği eşliğinde gençler hemen ortaya fırlıyorlar, kan ter içinde kalana dek tek bir kemençe ve vokal eşliğinde çılgınca horon tepiyorlar . Horon gerçekten ilginç bir dans biçimi, kendini kaptıranların yüzünde bir trans hali sezinliyorum. Yorulmalarına rağmen bırakamıyorlar, ısrarla müzik bitene dek devam ediyorlar danslarına , kendi deyimleriyle horon tepmelerine. Birde bence çok başka bir işlevide var bu horonun, mazbut bir çevrede genç erkekler ve genç kızların birbirlerine kur yaptıkları, dans edebildikleri aralarında duygusal etkileşimlerin geçtiği, belkide elele dans edebildikleri yegane ortamı yaratıyor. Gözlemlerim bana bunu söylüyor.  Belkide yakınlarına buradan mesaj veriyorlar ya da çevrelerine. Hakikatten gece çok ilginç geçiyor, yöresel  sanatçının ( İsminin Seyfettin olduğunu hatırlıyorum) konseri de çok büyük ilgi görüyor. Herkes pistte yer bulma, horon tepme sevdasında . Açık söylemek gerekirse bir müddet sonra müziğin ritmi ve ses düzeninin durumu rahatsız edici boyuta geliyor. Gecenin sonlarına doğru sahneyi yöresel, kaval çalan bir müzisyen alıyor ve bizce yine yöreye has çok enteresan bir dialog daha  yaşanıyor . Eleman çalıyor, insanlar oynuyor, sonra bir ses " Beyler aranızda daha düz horonu bilmeyenler var, onlar çıksınlar yoksa ben kendim çıkarırım. Burası idman yeri değil , burda nefes tüketiyoruz" Hakikatten ilginç  bir yaklaşım bu bizim için, şaşırıyoruz kenardan oynayanlara bakarken. Sonrasında  bu mahalli sanatçının bu ilginç ve sert uyarısını hatırladıkça aramızda çok güldük doğrusu ( Düz horunu bilmeyenler çıksın deyip durduk , düz olmayan horunu merak ettik . ) . Ertesi gün erkenden kalkıp  göl kenarında kısa bir gezi ve kahvaltı yapıyoruz . Sonrası  birkaç fotoğraf çekebilmek ve Uzungöl'e panoromik bir açıdan göz atabilmek için yamacındaki yolla yukarılara tırmanıyoruz.  10 dk bir yol sonrası bölgeyi o meşhur panoromik görüntüsüyle çıplak gözle  izleme şansına sahip olabiliyoruz. Hakikatten muhteşem bir alan ve turizm için muhteşem bir cevher ama bana göre burada o cevhere layık profosyonel  bir  organizasyonu yok, ya da ben kişişel görüşümle içeriğinden pek hoşlanmadım. Ama yinede Karedeniz'de mutlak görülmesi gereken yerlerden biri olduğuna kuşku yok.

                                                     IV. Bölüm ( Devam) İçin Tıklayınız

                                                              IV.BÖLÜM
                                  Rize, Ardeşen, Ayder  :Yolda Kaldık, Tik Tak Yaşar'ı Tanıdık