|
"Denizin tanrıları adına..."
(Cnidianlı Sostratus) Şimdi
mimari bir harikadan söz edeceğiz; İskenderiye Feneri, her fener
gibi denizcilerin limana güvenle dönmeleri için yapılmıştı.
Çağında dünyanın en uzun yapısı olarak biliniyordu. Ama
Fener'in gizemli yönü olan ünlü "Ayna" bilimcileri
daha çok ilgilendirmektedir. Fenerin ışığını yansıtan aynanın
50 kilometre (35 deniz mili) uzaklıktan görüldüğünü kaynaklar
yazmaktadır. Yeri; Şimdiki İskenderiye kentinin önünde bulunan Pharos Adası'nda. Tarihi; Büyük İskender'in ölümünden sonra kumandanlarından Ptolemy
Soter, Mısır'ı bir dönem yönetti ve İskenderiye'nin kuruluşuna
tanık oldu. Kentin kıyısını Pharos Adası yani Firavun Adası
kapatıyordu. Kıyıda ve liman girişinde su altı çok tehlikeli
olduğundan bir fenerin yapılması gerekliydi. Tasarım ve ilk çalışmalar
Ptolemy Soter'e aittir ama fener, oğlu Ptolemy Philadelphus tarafından
bitirilmiştir. Euclid'in çağdaşı olan mimar Sostratus, fenerin
ayrıntılı hesaplarını vermektedir. Fener, koruyucu tanrılara,
Ptolemy Soter'e ve karısı Berenice'e adanmıştı. Limanın girişini
belirtiyordu. İçinde geceleri ateş yakılıyor, gündüzleri ise
güneş ışığı bir ayna yardımıyla
yansıtılıyordu. Fener, Eski Yunan ve Roma paralarında gösterilmektedir.
Araplar Mısır'ı ele geçirince İskenderiye'yi ve iklimini çok
beğendiler ve fener yanmaya devam etti. Ama başkent Kahire'ye taşınınca
fenerin bakımı ihmal edildi ve kazayla dev ayna kırılınca da
bir daha yenisi yapılamadı. MÖ 956'daki depremde fener zarar gördü
ama yıkılmadı. Fakat 1303 ve 1223'te Memlük Sultanı Kayıtbay
İskenderiye'nin savunulması için bir kale yaptırmaya karar
vererek, yıkık fenerin tüm taşlarının ve mermerlerinin kalenin
yapımında kullanılması emrini verdi. Tanımlama; Yok olan altı harikadan en sonuncusu İskenderiye Feneri'dir.
Bugün yeri tam olarak bilinmiyor. Strabo'ya ve Romalı tarihçi Küçük
Pliny'e göre, kulenin
dışı tamamıyla beyaz mermerle kaplıydı. Gizemli aynaların
yansıttığı ışığın onlarca kilometre uzaktan görüldüğünü
yine bu tarihçiler yazıyor. Bazı efsanelerde aynanın yansıttığı
güneş ışınıyla düşman gemilerinin yakıldığı da yazmaktadır.
1166'da Arap gezgini Ebu Haccac el-Endülüsi feneri gezdi ve uzun
uzun tanımladı. Modern uzmanlar, bu kaynaklardan yola çıkarak,
fenerin üç katlı olduğunu söylüyor. En alt kat 55.9 metre yükseklikte
ve kare şeklindeydi. Ortasında silindirik bir bölüm veya şaft
vardı. Karenin üstünde 18.30 metre eninde 27.45 metre yüksekliğinde sekizgen bir kule, onun üstünde de 7.30 metre yüksekliğindeki
üçüncü kat bulunuyordu. Fenerin toplam
yüksekliği 117 metreydi ve bu yükseklik günümüzdeki 40 katlı
binalara eşittir. Ortadan geçen şafta yakılan ateşin yakıtı
konuluyordu. En tepede gizemli ayna duruyordu. İlk yapımında
fenerin damında veya tepesinde Tanrı Poseidon'un bir heykeli vardı.
İskenderiye Feneri, sonraki yüzyıllarda yapılan birçok fenere
mimari örnek teşkil etmiştir. Bulunduğu adanın Pharos sözcüğü,
Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca'da "Fener" yerine
kullanılmaktadır. Fenerin
en büyük gizemi olan ayna hakkında hiçbir bilgi bulunmuyor. Bu
kadar büyük bir aynayı kimin, nasıl yapabildiğini ve hangi
tekniğin kullanıldığını hala bilmiyoruz. |