Suphi
Yoldaş'ın Sovyet Hükümeti'nden, "Müslüman
Komiserliği"nde
çalışmasına karşılık milyonlar aldığı
söylentileri çıkartıldı.
Bu, en karanlık dönem oldu, çünkü bir avuç
cesur Bolşevik ve sol müslüman
sosyalist, Rusya'daki müslüman doğu halklarının
şovenizminin gemi azıya almasına karşı mücadele
etmek zorundaydılar. Suphi Yoldaş "CENTROMUSKOM"
katında enternasyonal propaganda
kesimini oluşturmak ve yönetmek görevini üstlendi.
En kısa sürede Türk savaş tutukluları için
"Yeni Dünya" ismi altında haftalık
bir sosyalist propaganda organı çıkardı. Türk
savaş tutukluları arasında bilimsel
sosyalizmi yayan ve onlara
Ekim Devrimi'nin önemini açıklayan "Yeni
Dünya", aynı zamanda "kafasında
dokuz tilki dolaşan" paşaları ve
dayanaklarını açıkça ortaya çıkartmakta
ve eski askerleri, bunlardan sıyrılıp Türkiye'nin
şûra rejimini kurmaya çağırarak, Türkiye'nin
milliyetçi
burjuva hükümetine karşı yoğun bir
propaganda yürütmekteydi. Gazete, Türk
savaş tutukluluları arasında büyük bir
otorite kazandı ve binlerce nüsha ile aralarında
yayıldı.
Yavaş
yavaş "Yeni Dünya" çerçevesinde küçük,
ama sağlam bir Türk marksistleri çekirdiği
oluştu.
Dünya
sosyal devrimi önünde Suphi Yoldaş'ın asıl
başarısı, Rusya
komünistleri ile tüm yandaşlığı süresince,
düzenli bir Türk Komünist
Partisi yaratmaya uygun sıkı ve akıllı bir
çizgiyi izlemiş olmasındandır. Kendi
ülkesinde bu uğraşın teorikoentellektüel
bir niteliği yoktu, ama her zaman mücadelenin
ilk durumlarında yer alan, proleter kitleler
arasında taşkın bir devrimci niteliğine sahipti.
Kazan'ın düşüşünden birkaç hafta önce,
"CENTROMUSKOM Enstitüsü"nün
birleşiminde 5. Sovyet Panrus Kongresi Müslüman
delegelerince seçilen Suphi Yoldaş'ın Müslüman
Sosyalist
Merkez Komitesi ile Müslüman SosyalistoKomünist
Komiteler
tarafından hazırlanmış konferansa gelmiş Türk
sosyalistlerini yine bu konferansta nasıl
örgütlediğini görüyoruz. Onun insiyatif
ve yönetimi altında, Cekoslovaklara karşı
savaşacak Türk savaş
tutuklularından oluşan bir alay düzenlendi.
Kazan'da Moskova'ya
bildirmek üzere, Türk sosyalistlerinin Panrus
konferansı karar taslağı hazırlandı. Bu
konferans, aynı yılın haziran ayında toplandı.
Yirmibeşotuzdan fazla kişinin katılmadığı
doğrudur, ancak bu sayı bile çalışmanın
ilk zamanları için yeterliydi. Suphi Yoldaş'ın
itimiyle, Konferans, tüm Türk mülteci
sosyalistleriniğü Rus Komünist
Partisi'ninkinin aynı olacak tek bir komünist
örgütte birleştirmeyi kararlaştırdı.
Tahmin edileceği gibi, Suphi Yoldaş'm çalışması,
tavşan uykusundaki Türk Hükümeti'nin öbür
gözünü de açıyor. Ciddi olarak rahatsız
oluyor Suphi Yoldaş'tan...
Ve bu hükümetin Moskova'daki elçisinin,
Sovyet Hükümeti'ne
nasıl arka arkaya "BrestLitovsk Anlaşması'na
uygun olarak" Türk savaş
tutukluları arasında "bolşevik
propagandasının durdurulması" ve
"Yeni Dünya Gazetesi'nin yayınının askıya
alınması"
kararının uygulanması için notalar gönderdiğini
görüyoruz.
Bir
süre sonra (bunun devamı olarak) aynı elçinin
doğu diplomasisine özgü kurnazlıkla, Suphi
Yoldaş'ın prestijini Sovyet Hükümeti'nin
gözünde nasıl hiçe indirme yollarını aradığını
görüyoruz.
İsmi geçen konferansa "sosyalist"
diye bir ajanprovakatörü sokmayı başardı
bu elçi. Provakasyon anında görüldü, ama izleri
hâlâ duruyor.
Avusturya
savaş tutuklusu, Bosna müslümanı Bülbülanov,
Moskova
milliyetçi Tatarları hizmetinde bulunduğu sıralarda,
bilinmeyen yollardan "Haber Alma Bürosu'na
Sovyet bükümeti'nin
merkez organlarından biri giriyor ve "Müslüman
komiserliği"ne,
Suphi Yoldaş'ın da aralarında bulunduğu
omuzdaşlarına karşı iğrenç bir duyuru
kaleme alıyor.
Bu
anda, komünist Suphi Yoldaş'ın kaybına ağlarken,
1918'de
Türk paşasının sözlerini yayan tüm Bülbülanovcuları
ve benzeri
provakatörleri nefretle lanetliyoruz. Bu karşı
propagandalar,
o dönemde, bir sıra iç ilişkilerine karşın,
yine de, Suphi Yoldaş'ın
uğraşında olduğu gibi, kişisel yaşantısında
da oldukça önemli
bir rol oynadı.
Uzun
süre güvensizlik ve kuşku atmosferinde çalışması
gerekiyordu.
Ve de bu ona korkunç ağır geliyordu. Onu kişi
olarak tanıyan
ve onunla çalışmış tüm yoldaşlar, o sırada
cephedeydiler. Ayrıca, Müslüman İşleri
Komiseri Yoldaş Molla Nur Vayhidof, Kazan'da
Cekoslovaklar tarafından yakalanıp kurşuna
dizilmişti. Bu dönemde Suphi Yoldaş,
Cekoslovaklar tarafından yıkılan müslüman
proleter örgütleri yeniden kurmak, Volga ve
Ural arasındaki karşı devrimlerle mücadele
etmek üzere olağanüstü komisyon
üyeliğine getirildi, ama yukarıda belirtilen
koşullar yüzünden,
Stalin Yoldaş'm gelişine değin çalışmaya
girişemedi.
1918'in
son ve 1919'un ilk yarısında Suphi Kazan'a geçerek
Çekoslovaklar
tarafından yakılan Müslüman Bilim Enstitüsü'nün
yeniden kurulmasına karar verir ve aynı
zamanda yerli Tatarlar ile savaş tutukluları
arasında partinin çalışmasına katılır.
1918 Eylülünde
kendi yönetimi altında, Tatar yazı ve
alfabesini basitleştirmek
üzere bir Panrus Konferansı toplanır. Bu
konferans değerli pratik sonuçlar
verir. Tatarlar arasında sosyalist öğrenimin yaygınlaştırılması
alanında bir sıra çalışmayı da gerçekleştirir.
Suphi
Yoldaş "NARKOMİNDEL"ce 1918'de
Moskova, Petrograd ve diğer kentlerde düzenlenen
"enternasyonal miting"lerde
aktif olarak yeraldı. 1919 Mart'ında III.
Komünist
Enternasyonal'in I. Kongresi'ne katıldı. Kırım'm
Sovyet birliklerince alınmasından
sonra, Komintern adına çalışmak üzere
buraya gitti. 1918 çatışmalarından sonra
Sovyet Hükümeti'ne sırt çeviren Tatarlar
arasında çalışma alabildiğine özen
gerektiriyordu. Suphi Yoldaş buna da ulaşmıştı.
"R.K.P. Bölge Komitesi" üyesi ve
buna bağlı "Tatar
Bürosu başkanı", aynı zamanda
Simfiropo'e taşınan "Yeni
Dünya" Gazetesi yönetmeni olan Suphi
Yoldaş, kendisini bütünüyle çalışmasına
veriyor ve çok kısa zamanda parti içinde olduğu
gibi, kitle içinde de geniş bir otorite kazanıyor.
Suphi
Yoldaş'ın insiyatifiyle, Kırım Tatarları
ile Türk işçilerinden
oluşan Enternasyonal Doğu Alayı,
birliklerimizi geri çekilişte savunarak,
yeni asker sürmek üzere olan General
Sbachtchev'in birlikleriyle
çarpışır.
Orada
partinin Türkiye için çalışmasını hiçbir
biçimde unutmaz. Kırım'da çok kısa bir süre
kalmasına karşın, İstanbul'a ve Türkiye'nin
diğer kentlerine, Türkiye'nin yarınki komünist
olayının
ilk kadroları olan onlarca komünist göndermeyi
başarır. Suphi Yoldaş'ın Kırım'da
çalışmasının ürünleri Vrangel döneminde mevyasını
verdi. Kırım'da tüm karşı hareketler
yenilgiye uğradı.
İngiliz
karşıcasusluk örgütü de kendi açısından
Suphi Yoldaş'ın
prestijini istismar etmeyi planlıyordu. Kırım'ı
ele geçirmek isteyen
Beyazlar, M. Suphi'yi yakalamak için her yana
ajan saldılar.
Onun gizli bir çalışma için Kırım'da kaldığı
kuvvetle tahmin ediliyordu.
Sıkı aramalardan sonra M. Suphi "bulundu
ve asıldı". Bir
zaman, Kırım'daki Beyaz muhafızların
gazeteleri böylesi bir yayında
bulundular. Oysa, o anda M. Suphi Yoldaş, Kiev
yakınlarında Petliura ile Denikin'in müfrezeleri
tarafından kuşatılan 12.
Ordu'daydı ve yanındaki yiğitler ile, kendi
saflarına ulaşmak üzere
bu yoğun süngü çemberini yarmaya çalışıyordu.
Sonra,
Suphi Yoldaş, Afganistan ve İran üzerinden
gizli bir çalışma
için Türkiye'ye girmek amacıyla Türkistan'a
gider, Türkistan
yolunda dutouskokolçakist cephesinin yarılmasını
beklerken, Samara'da
"Türkfront"un politik kesiminde ve Türkistan'da
1920'nin
ilkyazına kadar çalışır ve Azerbaycan'da
Sovyet rejiminin
ilanı üzerine Baku'ya geçer. Türkistan'da
olduğu gibi, çalışması, çok yönlülüğü
ve olumlu sonuçları ile belirlenir. Taşkent'te
parti
"Kraikom" katında "Enternasyonal
Propaganda Bürosu" başında
bulunur ve Türk, İranlı, Afgan, Buharalı ve
Hindu komünistleri
örgütler. Aynı zamanda Partinin Şartlılar,
Taciller, Türkmenler vb. ararasındaki çalışmasına
aktif olarak katılır.
Baku'ya
Suphi Yoldaş, aşağı yukarı sadece Türk
sorunu üzerine,
buna değin olarak diğer doğu ülkeleri komünist
örgütleri ile ilişkileri
yitirmeksizin, çalışmasını yoğunlaştırır.
Burada "İttihatçılar"m
(Türk burjuva milliyetçisi "İttihat ve
Terakki Partisi"nin önde gelenleri) yönetimi
ve yoğun işbirliğiyle "ürettirilmiş"
bir "Türk
komünist Partisi" bulur. Suphi Yoldaş İttihatçılara
seslenir: "Kahrolsun proletaryanın işlerine
burunlarını sokanlar!" Ve bunların
pseudokomünist örgütlerini tasfiye eder.
Daha
sonra Suphi Yoldaş'ın karşısına alabildiğine
karmaşık bir
sorun dikilir: Türkiye'deki tüm gizli komünist
işçi grup ve örgütlerinin birleştirilmesi
ve merkezileştirilmesi; Türk sol sosyalist partilerle
ilişkiler. Onun, Anadolu'da durmadan gelişen
Ulusal Kurtuluş
Hareketi karşısındaki tutumunun tanımlanması
oldukça
önemlidir. "Türk Komünist Örgütleri
Merkez Bürosu"nu oluşturdu.
İstanbul'da ve Anadolu'da varolan tüm komünist
gruplarla ilişkiler kuruldu. Baku'da Eylül
ortasında "Türkiye Komünist Örgütleri
Kongresi" toplandı. Kongre tüm Türkiye
komünist örgütlerini tek bir örgütte,
"T.K.P."de toplamaya karar verdi.
Suphi Yoldaş,
Merkez Komitesi Başkanı seçildi. II.
Enternasyonal1!
tanıyan
"Sol Sosyalist Partisi" komünist
Partisi'ne katılıyor. Türk "Sosyal
Demakrat Partisi" üyeleri de T.K.P.'ye
giriyorlar. Suphi yoldaşça
yönetilen T.K.P. Merkez Komitesi Baku'da kaldığı
sürece geniş çapta örgütleme çalışmasını
tamamlıyor. Merkez komitesi organları,
Anadolu'nun her noktasında ve Türkiye'nin anlaşma
ile işgal edilmiş bölgelerinde örgütlenmeye
gidiyor. Kafkasya'nın ve Türk savaş
tutukluları ile Türk işçilerinin bulunduğu Güney
Rusya'nın çeşitli kentlerinde organ ve hücreler
oluşturuluyor.
Propagandacılar hazırlamak üzere, geniş
programlı politik kurslar düzenliyor.
Baku'da, daha sonra Anadolu'ya kaydırılan, Türk
savaş tutuklularından oluşmuş bir komünist
alay hazırlanıyor.
Yayınlar özel olarak çoğaltılıyor. Kadınları
ve gençliği partiye çekmek
için büyük bir çalışma tamamlanıyor.
M.
Suphi gibi böylesi bir kişinin kaybı Türkiye
komünist hareketine müthiş bir darbe vurdu.
Onun kişiliğinde T.K.P., Sovyet Rusya'da
sosyalist devrimin süzgecinden geçmiş ve
Tataristan'da başlayıp
Kafkas aşırı ülkelerde biten doğunun her köşesinde
doğurduğu
çeşitli sonuç ve etkileri ayrıntılarıyla
incelemiş olan şefinden
ve yöneticisinden yoksun kaldı. Bugün aramızda
bulunmayan "O", otuzdört otuzbeş yaşlarında
bile değildi. M. Suphi, düşmanlarının tüm
dikkatini üzerine toplayacak denli güçlü ve enerjikti.
Caniler kimlerle uğraşacaklarını iyi
biliyorlardı.
Kimsenin
bilmediği mezarında rahat uyu, devrimin erken
yiten savaşçısı!
Sağ kalanlar tamamlayacaktır başlatmış olduğun
yapıtı!
Sultan
Galiyev.