ARŞİV
Öyle Bir Geçer Zaman ki, Dediğim Aynıyla Vaki


YORUM
Dilimin Ucunda Kelimeler, Bir Türlü Söyleyemiyorum


GEZGİN
Çayır Çimen Geze Geze, Oldum Ben Bir Geveze


MERAKLI MELAHAT
Ama Ben Öğrenmezsem, Ben Olamam ki!


BİR ZAMANLAR
Geçmiş Değil Bugün Gibi, Yaşıyorum Hala Seni


SEVERİM
İçimde Bir Ümit Var, Yeniden Seveceksin


BALIK HAFIZASI
Unutulmaz Deme Bana, Unutulur Unutulur


SÖZLÜK
Güneş Solgun
Gündüz Gece,
İçimde Sen Bir Bilmece


GALERİ

Benden Sana Son Kalan, Bir Küçük Resim Şimdi


ATÖLYE
Fabrikada Tütün Sarar, Sanki Kendi İçer Gibi


NEDEN AKIL DEFTERİ?
Seninle Bir Dakika, Umutlandırıyor Beni


 

KİTAP, MÜZİK, VİDEO



 


       

erdemetal ©2003

 

GEZGİN ...
Çayır Çimen Geze Geze, Oldum Ben Bir Geveze ...

 

ACİL ARAMA ...
"Dönüşte indirir misin?" Bu cümleyi kuran yaşlı teyzeyle birlikte indi dolmuştan. Son duraktı zaten, inmesi gerekiyordu. Aşağıya, iskeleye doğru yürüdü. Kokoreççi yine her zamanki yerini almış elindeki bıçakla hızlı bir şekilde tahtanın üzerindeki domatesi dilimliyordu ...
Ankesörlü telefonlara doğru yöneldi. Kalabalık olduğunu görünce üzüldü biraz, acil olarak birini araması gerekiyordu çünkü. Kaderine razı oldu ve hemen yan taraftaki banka oturmaya karar verdi. Sağ tarafında da bir çocuk oturmuş, volkmen dinliyordu. Ayağını yere vurarak tempo tuttuğunu farketti. Denizi seyretti biraz, iskeleye gelen, burayı buluşma yeri olarak seçmiş ve birbirini gördüklerinde gülüp kucaklaşan insanları izledi bir süre ...
Derken solundan gelen sesle irkildi. Adam konuşmasını bitirmiş telefon kulübesinden çıkmaya çalışıyordu. Kulübelerin içeri doğru açılan ve arasından geçmenin maharet istediği kapılarına küfrediyodu çıktığında. Ona hak verdi. Kapılar adeta insanların dışarı çıkmaması için yapılmış gibiydi ...
İçeri girdi, ahizeyi kaldırdı. Kartı yerleştirmeye hazırlanırken göstergedeki "acil arama için" yazısını gördü. Yıkılmıştı! Aramasının acil olduğunu nasıl ispatlayacaktı telefona şimdi? ...
11 Eylül 2002 // 00:25

 

 

ORGANİZASYON ...
Kendine doğru yaklaşan ve "bana bin lütfen" dercesine sürekli selektör yapıp korna çalan dolmuşa işaret etti. Hızla gelen makine zınk diye durdu önünde. Atladı hemen. En sevdiği yer boştu, oraya konuşlandı. Önündeki kişiye seslendi akabinde: "Bi Beşiktaş uzatır mısınız?"
Radyoda çalan hoş parçanın sonuna denk gelmişti ne yazık ki. Şarkı bitti, hemen reklam girdi. "Dev organizasyon! Dünyanın en ünlü müzisyenleri İstanbul'da buluşuyor" diyordu reklam. Ne ola ki bu organizasyon diye düşündü önce, aklının bir yerine not etti sonra araştırmak için.
Her zamanki gibi fotokopicilerin orada indi. Işıklara doğru yürürken inşallah yeşil yanıyordur diye geçirdi içinden. Yeşil ışığın süresinin bitmesine 18 saniye kaldığını görmesiyle adımlarını hızlandırması bir oldu. Koştu, kırmızı yanmadan karşıya geçti. Boş CD almak için geldiği çarşının önündeki cadde 10 aydan bu yana olduğu gibi yine kazılıydı ve her taraf çamurdu. Yaşlı amcalardan biri isyan ediyordu bu duruma. "Kardeşim bu ne ciddiyetsizlik, bu ne organizasyonsuzluk?! Biz bu işkenceyi çekmek zorunda mıyız?" Hak verdi amcaya, şikayet etmeyecek gibi değildi. Çarşıya girip alışverişini yaptı. Fazla oyalanmadan tekrar yurda doğru yola koyuldu.
Vardığında hava kararmış, televizyonların haftasonu klasiği futbol programları başlamıştı. Spikerin takımın neden kötü oynadığı sorusunu "ortasahada iyi organize olamıyorlar Ercan'cığım" diye cevaplıyordu yorumcu ...
3 Eylül 2002 // 01:04