Namaz

Home
Ölçüler
Dualarımız
Site haritası
Güzel sözler
Çiçek bahçesi
Hadis-i şerifler
Sünnet-i seniye

sayfamıza mesaj

Giriş Sayfası Olarak Ayarla      Sık Kullanılanlara Ekle

"Namaz dinin direğidir"

Sayfayı yazdır
Namaz ile ilgili bilmeniz gerekenler.
Namazın şartları
Hadesten taharet
Necasetten taharet
Setr-i avret
İstikbal-i kıble
Vakit
Niyet
  Namazın rükünleri
İftitah tekbiri
Kıyam
Kıraat
Rükû
Sücûd
Ka'de-i ahire (Tahiyat)
  Namazla ilgili bilgiler
Namazda ta'dil-i Erkan
Namazda setre nedir?
Namazın Vacipleri 
Namazın sünnetleri
Namazın mekruhları
Namazı bozan şeyler
Sehiv secde

Namaz

Namazın farzları 12'dir. Bunlardan 6'sı daha namaza başlamadan bulunması gereken farzlardır ki, bunlara NAMAZIN ŞARTLARI denir. Diğer 6’sı namazıın içindedir bunlarada NAMAZIN RÜKÜNLERİ denir.

NAMAZIN ŞARTLARI

Hadesten Tahâret Nedir?

Namaz kılacak kimsenin hadesten temizlenmesi, yani, abdestsiz ise abdest alması, cünüp ise gusletmesi demektir.

Necâsetten Tahâret Nedir?

Namaz kılacak kimsenin bedeninde veya elbisesinde veyahut namaz kılacağı yerde şer'an necis (pis) sayılan bir madde varsa, o pisliğin temizlenmesi demektir

Başa dön

Setr-i Avret Nedir?

Namazda bakılması harâm olan yerlerini örtmeye setr-i avret denir.

 Avret Yerleri Neresidir?

Avret yerleri, erkek ve kadında örtülmesi farz olup başkalarına gösterilmesi harâm olan uzuvlardır. Erkeklerde avret yerleri, göbekten diz kapağının altına kadar olan kısımdır. Kadınlarda ise avret, yüz, el ve ayaklar dışında bütün vücuttur.

* 4 yaşına kadar olan çocuklar için avret yoktur, denmiştir. Daha yukarı çocuklar için avret söz konusudur.

Avret, galiz ve hafif diye 2'ye ayrılır. Galiz avret yalnızca ön ve arka mahallerdir. Diğer taraf, hafif avrettir. Bu ayırım namaz hakkında değil, nazar = bakmak hakkındadır.

* Setr-i avret, hem Hâlikın, hem de mahlûkun hakkıdır. Bu sebeble, kendinden başka kimsenin bulunmadığı yerde (halvette) de kişinin örtünmesi gerekir.

Başa dön

 İstikbâl-i Kıble Ne Demektir?

Namazı, kıble denilen Mekke'de bulunan Kâbe-i Muazzama'ya yönelmek suretiyle kılmak demektir.

* Kıble, sadece Mekke-i Mükerreme'deki taş binadan ibâret değildir. Şeriata göre kıble, Kâbe'nin üstünden ta Arş'a, altından ise Ferş'e kadar uzanan nuranî bir sütun ve direktir. Bu sebeple kişi ister uçağın içinde Kâbe'nin üstünde olsun, isterse yerin karnında Kâbe'nin altında bulunsun, bu nuranî sütuna yönelerek namazını kılar. İstikbâl-i kıble şartını böylece yerine getirmiş olur.

Kıble Yönünü Bilmeyen Kimse, Namazını Nasıl Kılmalıdır?

Kıblenin yönünü bilmeyen kimse, önce çevresinden kıblenin ne tarafta olduğunu sorup araştırmalıdır (taharrî). Başkasından öğrenme imkânı yoksa, kendi araştırma yapar ve kıble ciheti olduğuna kanâat getirdiği yöne doğru namazını kılar. Şayet kıldığı yönün kıble olmadığı namazdan sonra ortaya çıkarsa o namazı iade gerekmez. Ancak, imkânı olduğu halde, sorup araştırmadan yanlış istikamete doğru namaz kılmışsa, namazın iadesi gerekir.

Başa dön

* Kıble cihetinde şüphe eden kimse, araştırma yapmaksızın namaza başlayıp namaz esnasında kıbleye yönelmiş olduğunu anlasa, namazı iade etmesi lâzımdır. Çünkü yöneldiği istikametin kıble olduğuna tam bir kanaatle kılacağı namazlar, şüpheli olarak kıldığı rek'atlar üzerine bina edilemez. "Kuvvetli, zayıf üzerine bina edilemez" kaidesi bunu gerektirir. Fakat namazı bitirdikten sonra kıblede isabet ettiğini anlasa, namazı sahihtir. İade gerekmez. Ebu Yûsuf'a göre her iki halde de iade gerekmez.

* Kıble cihetinde ihtilâf edenler, namazları yalnız başlarına kılarlar. Cemaatle kıldıkları takdirde imamın yöneldiği istikametin kıble olduğuna kanaati olmayanın namazı sahih olmaz.

* Farz ve nâfile namazların Kâ'be içinde kılınması sahihtir. Dilenilen tarafa dönülebilir.

İmam Kâ'be içinde olup cemaat Kâ'be dışında ona uyacak olsalar, Kâbe'nin kapısı açık olmak şartı ile câizdir.

* Mevcut mihrap varken, kıbleyi taharrî câiz olmaz. Kadıhân'da ise, mihrapların vücudu ile beraber taharrînin câiz olduğu kayıtlıdır.

  Niçin Bütün Müslümanlar Kâ'be'ye Yöneliyoruz?

Müslümanların namaz kılarken yeryüzünde mabetlerin en eskisi ve en mukaddesi olan Kâ'be'ye yönelmeleri; aralarında birlik ruhunu canlı tutmak, gönülleri müşterek bir ibâdetin İlâhî neşvesi ve nuruyla aydınlatmak gibi hikmetlere dayanmaktadır. Aynı kıbleye yönelerek ibâdet etmek, aynı zamanda dil, renk, ırk farkını ortadan kaldırarak, tam bir sevgi ve cihanşümûl bir kardeşliğin te'sîsine de vesîledir.

Vakit Nedir?

Beş vakit namazı, kendi vakitleri içinde kılmak demektir. Vakit girmeden namaz kılmak câiz değildir. Vakit geçtikten sonra kılınan namaz da artık edâ değil, kazâ olmuş olur (Geniş bilgi için Namaz Vakitleri bahsine bak).

Başa dön

Niyet Ne Demektir?

Niyet, kalbin bir şeye karar vermesi, o işin ne için yapıldığını düşünmeksizin bilmesi demektir. Namaz hususunda niyet ise, sırf Allah rızası için namaz kılmayı dilemek ve kılınacak namazın hangi namaz olduğunu bilmek, içinden geçirmek demektir.

Niyet kalbe ait bir iştir. Bununla beraber dil ile de söylenmesi efdal görülmüştür.

 Namaza Niyette Vakit Tâyini Gerekir mi?

Nâfile namazlar için vakit tayin etmek gerekmez. "Allah rızası için namaz kılmaya niyet ettim demek" veya kalbinden geçirmek kâfidir.

Farz namazlarda ise, namazın hangi vakit namazı olduğunu tayin etmek şarttır. "Bugünkü öğle namazının farzını kılmaya niyet ettim" gibi...

Cuma, bayram, cenaze ve vitir namazlarında da farz namazlar gibi vakit tayini gerekir.

Kaza namazlarında, hangi vakit kaza edilecekse söylenmelidir. Bilinemiyorsa, "en son kazaya kalan öğle ve ikindi namazı..." tarzında bir niyet yapılabilir.

Başa dön

Niyetin iftitah tekbirine yakın olması efdaldır. Daha önce de niyet edilebilir. Yeter ki niyet ile tekbir arasında yemek - içmek, konuşmak gibi namaza yabancı bir iş yapılmasın. Tekbir aldıktan sonra yapılan niyetle namaz sahih olmaz. Muhtâr olan görüş budur. Diğer bir görüşe göre ise, tekbirden sonra Sübhâneke'den ve Eûzü'den evvel yapılacak niyet ile de namaz câiz olur.

İmam-ı Şâfiî'ye göre, niyetin tekbire yakın olması şarttır.

* Edâ niyeti ile kaza, kaza niyeti ile de edâ câizdir. Meselâ, bir kimse öğle vakti çıkmamıştır diye öğle namazını edâya niyet edip kılsa, sonradan vaktin çıktığı anlaşılsa, kıldığı namaz öğlenin kazası yerine geçer.

* Bir kimse bir vakit için iki farz namaza niyet etse, meselâ öğle vakti içinde öğle ile ikindi namazına niyette bulunsa, bu niyeti vakti girmiş namaz için muteber olur.

* Bir kimse bir vaktin farzına niyet ederek namaza başlasa da sonra nâfile kılıyormuş gibi bir zan ile namazı bitirse, bu namazı farz yerine geçer. Çünkü niyetin namazın sonuna kadar hatırlanması şart değildir.

* Cemaatle namaz halinde imama uyanın, namaza niyetle beraber, imama uymaya da niyet etmesi lâzımdır. Meselâ: "Bugünkü öğle namazının farzını kılmaya niyet ettim. Uydum şu imama" denir.

* Cemaatin imama uyma niyeti, imamın Allâhu Ekber diye namaza başlamasından sonra olmalıdır. Bu, İmameyn'e göredir. İmam-ı A'zam'a göre, cemaatın tekbirleri imamın tekbirine yakın olmalıdır. O halde, niyetin imamın tekbirinden önce yapılması lâzım gelir.

Bununla beraber imam daha Fâtiha-i şerîfeyi bitirmeden tekbir alıp imama uyan kimse, iftitah tekbirinin sevabına kavuşmuş olur.

Başa dön

NAMAZIN RÜKÛNLARI

İftitah Tekbîri Neye Denir?

Namaza tekbir ile, yani Allâhü Ekber denilerek başlanır. Bu sebeble bu tekbire iftitah (yani namaza başlama) tekbîri denir. Bu tekbire Tahrime de denir.

* Tahrime, bir şey'i haram kılmaya denir. Namaza Allâhü Ekber sözüyle başlandığı ve bundan sonra namazdan çıkana kadar yeme, içme, dünyevî konuşma ve çalışmalar haram olduğu için, iftitah tekbirine bu isim verilmiştir.

* Hanefîlerin çoğuna göre, iftitah tekbiri, namazın bir rüknü değil, bir şartıdır ve namazın dışındadır. Ancak namazın rükünlerine iyice bitişik olması sebebiyle, rükün kabul edilmesi daha uygun bulunmuştur.

Diğer üç mezheb imamları da iftitah tekbîrini rükün kabûl ederler.

Başa dön

Kıyâm Nedir?

Namazda ayakta durmak demektir. Farz ve vâcib namazlarda ayakta durmak farzdır.

* Özür olmaksızın yalnızca bir ayak üzerinde durmak mekruhtur. Fakat böyle kılınan bir namazı iade etmek de gerekmez.

* Bir özür olmadıkça, farz namazlar hayvan üstünde kılınmaz. Yürümekte olan bir araba da, yürümekte olan bir hayvan hükmündedir. Binaenaleyh zaruret bulunmadıkça, farz ve vâcib namazlar, hareket hâlindeki araba içinde kılınmazlar.

* Hareket hâlindeki bir gemi içinde, bütün namazlar oturarak kılınabilir. Fakat ayakta kılınması efdaldir.

* Uçuş hâlindeki bir yolcu uçağı da, hareket hâlindeki gemi mesâbesindedir.

* Ayakta durmaya mâni ciddî bir özür ve hastalığı olan kimse, namazı oturarak kılabilir. Bir müddet ayakta durmaya gücü yeten kimse, o miktar ayakta durmalı, sonra oturmalıdır. Hattâ sadece iftitah tekbîrini ayakta almaya iktidarı olan, tekbîri ayakta alır ve sonra oturur.

* Sünnet ve müstehab namazları, bir özür olsun olmasın oturarak kılmak câizdir. (Efdal olan ise ayakta kılmaktır). Bundan sadece sabahın sünneti müstesnadır. Teravih namazı da, sabahın sünneti gibi, bir özür olmaksızın oturarak kılınmaz.

* Bir kimse ayakta başladığı nâfile namazı oturarak; oturarak başladığı nâfileyi de sonradan kalkarak ayakta tamamlayabilir.

Başa dön

Kıraat Nedir?

Namazda, kıyam hâlinde, yani, ayakta iken Kur'an-ı Kerîm'den bir veya birden fazla âyet okumaktır.

Kıraat Nasıl Yapılmalıdır?

Okunan Kur'an, namaz kılanın kendisi işitecek derecede hafif bir sesle telâffuz edilerek okunmalıdır. Buna hafî kıraat denir. Tamamen kalbden geçirilerek yapılan bir okuma ise, kıraat sayılmaz. Böyle bir okuyuşla kılınan namaz sahih olmaz.

İmama uyan kimseden kıraat sâkıt olur. Yani o kimse Kur'an okumadan imamı dinler, imam gizli okuyorsa, sükût edip bekler.

* Şâfiîlerce imama uyan kimseden kırâet sâkıt olmaz. Onlar, imam namazı gerek cehrî, gerekse hafî kırâetle kıldırsın, Fâtiha'yı okurlar. Rek'atı kaçırma korkusu bundan istisnadır. Mâlikîler ve Hanbelîler ise, yalnız hafî namazlarda imama uyan kimsenin okumasını gerekli görürler.

* Kur'an'dan namaz câiz olacak kadarını ezberlemek, her müslümana farz-ı ayndır. Fâtiha ve bir sûre hıfzı vâcib, tüm Kur'an'ın ezberlenmesi ise, farz-ı kifâyedir.

* Farz namazların sadece ilk iki rek'atında kırâet farzdır. Üç ve dördüncü rek'atlarda kırâet farz değildir. Nâfileler ile vitrin ise, her rek'atında kırâet yapılır.

Rükû' Ne Demektir?

 Avuç içlerini diz kapaklarına yapıştıracak şekilde iki büklüm olmak demektir.

* Yapılışı Nasıldır?

Rükû'un en alt derecesi, elleri dizlere yapıştıracak şekilde eğilmektir. Sünnete uygun rükû' ise şöyle yapılır:

Vücudun yukarı kısmı, baş dik olarak yere paralel şekilde öne doğru eğilir. Ayaklar kırılmaksızın dik tutularak eller de dizlere konur ve parmaklarla kavranır. Bu arada baş ile arka düz halde bulunmalıdır.

Hanımların tam rükû'a varmaları gerekmez. Rükû'a yakın bir şekilde eğilmeleri kâfidir.

Başa dön

Sücûd Ne Demektir?

Burnu, alnı, elleri, dizleri ve ayakları yere koymak ve dokundurmak suretiyle secde etmek demektir. Secde, lügatte baş eğmek, tevazu' göstermek demektir. Her rek'atte iki kere secde etmek farzdır.

* Secde ve rükû' hâlinde durmanın en az miktarı, üçer kere tesbih okunacak miktardır. Ortası 5, ekmeli 7'şer tesbih okuyacak kadar durmaktır.

* Tek başına namaz kılan, daha fazla tesbihte bulunabilir. Fakat imam olan zat, cemaatın rızası bulunmadan 3'ten fazla tesbihte bulunamaz. Cemaati usandırmak câiz değildir.

Rükû'daki tesbih: Sübhâne Rabbiye'l-Azîm'dir.

Secdedeki tesbih de: Sübhâne Rabbiye'l-A'lâ'dır.

* Yapılışı Nasıldır?

Rükû'dan kalktıktan sonra secdeye giden kimse, alınla beraber burnunu da yere koyar. Özür olmaksızın sadece alnı yere koyup burnu koymamak câiz olmaz. Bu şekilde yapılan secde sahih değildir. Yanak ve çeneleri yere koymakla secde olmaz.

Secde hâlindeyken ayrıca eller ile dizler de yere konur. Bu sünnettir. İmam-ı Şâfiî, Ahmed bin Hanbel ve İmam-ı Züfer'e göre ise, farzdır.

İki ayağın veya bir ayağın parmakları yere konmadıkça secde câiz olmaz.

Nereye Secde Edilir?

Secde yer üzerine veya yere bitişik bir şey üzerine yapılır. Secdede alın, yerin veya yer hükmünde olan şey'in katılığını hissedecektir. Buna binaen, ot, saman, yün, pamuk, kar gibi yumuşak şeyler üzerine secde yapan kimse, yüzü bu maddeler içinde kaybolup da yerin sertliğini hissetmezse secdesi sahih olmaz.

Yerin sıcak oluşu veya temiz olmayışı gibi bir özürden dolayı avuç içlerine, elbisenin bir tarafına secde edilmesi sahihtir.

Secde edilen kısım, aynı zamanda ayak koyulan yerden bir karıştan fazla yüksekte olmamalıdır.

Ancak kalabalık veya başka bir özre binaen, kendi dizleri üstüne veya öndekinin sırtına da secde yapılabilir.

Başa dön

Secdenin Mânâ ve Ehemmiyeti Nedir?

Secde, namazın en mühim rüknüdür.

Secde, Allah Teâlâ'ya gösterilen ta'zimin en üst noktasıdır. Namazda kıyâm ve rükû' mertebelerinden geçerek gittikçe artan mahviyet ve hürmet, secde ile son dereceye varır.

Secde, her türlü yabancı duygulardan uzak, mutlak bir teslimiyet ve sâf bir kulluğun ifâdesidir.

İslâm ma'bedlerine secde edilecek yer demek olan mescid isminin verilmesi de secdenin önemini göstermektedir.

Secde kulun kulluğunu tam mânasıyla duyduğu ve bu duyguyu izhâr ettiği bir andır. Bu sebeble hadîs-i şerîf'te:

"Kulun Allah'a en yakın olduğu an, secdedeki hâlidir" buyurulmuştur.

Secde mü'minin Allah'a ilticâsının en güzel şeklidir. Benlikten kurtulup mâsivadan sıyrılıp Bâkî-i Hakikîye ulaşmanın sırrıdır.

Secdenin Ehemmiyetini Gösteren Bâzı Hadîs Meâlleri:

Hz. Peygamber'in (asm) âzadlısı Sevban Hazretleri, Resûl-i Ekrem Efendimize bir gün şu suâli sorarlar:

- Yâ Resûlâllah, bana öyle bir amelden haber ver ki onu işlediğimde Allah Teâlâ beni Cennetine koysun...

Resûlüllah Efendimiz ise, bu suâle cevaben şöyle buyururlar:

"Çok secde etmeye bak. Her secdeden dolayı, Allah bir dereceni yükseltir, bir hatânı afveder..."

Başa dön

Ka'de-i Âhire Nedir?

Namazın son rek'atında, secdelerden sonra oturmak demektir.

Namaz kılarken ikinci ve dördüncü rek'attan sonra oturmaya ka'de denir. Üç rek'atlı olan akşam ve vitir namazlarında ise, ikinci ve üçüncü rek'atlardan sonra oturulur. İkinci rek'attan sonraki oturuşa ka'de-i ûlâ (ilk oturuş), üçüncü veya dördüncü rek'attan sonraki oturuşa da ka'de-i âhire (son oturuş) denir.

İlk oturuş vâcib, son oturuş ise farzdır. İki rek'atlı namazlarda ise, ikinci rek'atın sonundaki oturma, son oturuştur. Bunlarda ilk oturuş yoktur.

Ne Miktar Oturulur?

Oturuşun farz olan miktarı, teşehhüd miktarı oturmaktır. Teşehhüd miktarından kasıd ise, namazın sonunda Tehıyyâtı okuyacak kadarki müddettir.

Oturuş Şekli Nasıldır?

İlk veya son oturuşlarda, sol ayak yan yatırılıp üstüne oturulur. Sağ ayak ise, parmakları üzerine dikilerek, parmaklar kıbleye doğru yöneltilir. Ellerin parmakları tabiî şekilde uyluklar üzerine konur. Dizler tutulmaz. Vücud dik tutularak kucağa doğru bakılır.

Kadınlar ise, her iki ayağını da sağa doğru yatırarak otururlar.

Tehıyyât Nedir?

Tehıyyât, mi'rac gecesinde, Cenâb-ı Hak ile, sevgili Habîbi, son Peygamberi Hz. Muhammed (asm) arasında geçen konuşmayı ifade eden; senâ, duâ, selâm ve şehâdet mânalarını içine alan bir cümledir.

Başa dön

NAMAZDA TA'DÎL-İ ERKÂ

Ta'dîl-i Erkân Nedir?

Ta'dîl-i Erkân, rükünleri doğru yapmak demektir. Namazda ta'dîl-i erkân ise, namazın kıyâm, rükû', sücûd gibi her bir rüknünün sükûnet, vekar ve itmi'nân içinde yerine getirilmesi, acelecilik ve çabukluk gösterilmemesi demektir. Meselâ rükû'dan kalktığında vücud dimdik hâle gelmeli, en az bir kere "sübhâne rabbiye'l-azîm" diyecek kadar ayakta durup ondan sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında da böyle bir tesbih miktarı durmalıdır. Yoksa rükû'dan tam doğrulmadan secdeye varmak, birinci secdeden sonra tam doğrulmadan ikinci secdeye gitmek ta'dîl-i erkân'a zıddır.

Ta'dîl-i Erkân'ın Hükmü Nedir?

Namazda ta'dîl-i erkâna dikkat etmek, Ebû Yûsuf'a göre, namazın bir rüknüdür. Bu sebeble farzdır. Riayet edilmemesi hâlinde namaz fâsid olur, yeniden kılınması gerekir.

İmam-ı A'zam ve İmam-ı Muhammed'e göre ise, vâcibdir. Buna göre, namazda ta'dîl-i erkâna riayet edilmemesi hâlinde sehiv secdesi gerekir. Fakat böyle bir namazı yeniden kılmak daha evlâdır, daha iyidir. Böylece ihtilâftan da kurtulunmuş olur.

Başa dön

NAMAZIN VÂCİBLERİ NELERDİR?

Namazın belli başlı vâcibleri şunlardır:

1 - Namazlarda Fâtiha-i şerîfe'yi okumak. Diğer üç mezhebde Fâtiha okumak farzdır.

2 - Farz olan iftitah tekbîrini Allâhü Ekber şeklinde tam olarak söylemek yalnız Allah demekle yetinmemek.

3 - Fâtiha'ya ilâveten kısa bir sûre veya buna denk üç kısa âyet yahut da uzun bir tek âyet okumak. Buna zamm-ı sûre denir. Zamm-ı sûre, farz namazların sadece ilk iki rek'atinde olur. Nâfile namazlarda ise, bütün rek'atlarda Fâtiha'ya ilâveten sûre okunur.

Diğer mezheblerde zamm-ı sûre sünnettir.

Başa dön

4 - Fâtiha'yı zamm-ı sûreden önce okumak.

5 - Namaz içindeki rükünlerden herhangi birini, meşrû miktarından fazla yapmamak. Meselâ 2 yerine 3 secde yapmamak. Yapılırsa vâcib terkedilmiş olur.

6 - Secdede alınla beraber burnu da yere koymak.

7 - Üç veya dört rek'atlı namazlarda ikinci rek'attan sonra ilk oturuşu yapmak.

8 - Üç veya dört rek'atlı namazlar ile vitir ve öğle namazının sünnetlerinde ikinci rek'attan sonra Tehıyyat'ı okur okumaz vakit geçirmeden üçüncü rek'ata kalkmak. Tehıyyattan sonra kalkılmayıp salâvat ve dualar da okunursa, vâcib terkedilmiş olur, dolayısıyla sehiv secdesi gerekir.

9 - Namazların ilk ve son oturuşlarında teşehhüdde bulunmak, yani Tehıyyât'ı okumak.

10 - Namazın vâciblerinden herbirini yerinde yapıp terk ve te'hire (gecikmeye) uğratmamak. Farzları da te'hir etmemek. Meselâ, kırâet bittikten sonra ayakta gecikmeden hemen rükû'a gitmek gibi...

Farzın te'hiri, yani, geciktirilmesi; vâcibin ise terk ve te'hîri, sehiv secdesini gerektirir. Farzın terkedilmesi ise, namazı bozar.

11 - Tek başına namaz kılan kimsenin öğle ve ikindi namazlarında hafî (kendi işitecek kadar) okuması vâcibdir. Gündüz kılınacak nâfile namazlarda da bu şekilde okunmalıdır. Sabah, akşam, yatsı namazları ile gece kılınan nâfile namazlarda

Başa dön

NAMAZIN SÜNNETLERİ NELERDİR?

Namazın belli başlı sünnetleri şunlardır:

1 - Beş vakit namaz ile Cuma namazı için ezan ve kamet getirilmesi.

Cemaatle kılınacak kaza namazları için de, ezan ve kamet okunması sünnettir.

Kendi evlerinde tek başına namaz kılan erkekler için, ezan ve kamet müstehabdır. Kadınların ise, ezan ve kamet getirmeleri gerekmez.

2 - İftitah tekbîrini alırken elleri yukarıya kaldırmak.

Erkekler, ellerini, başparmakları kulak yumuşaklarına değecek kadar, kadınlarsa ellerini parmak uçları omuzlarına kavuşacak şekilde göğüslerinin hizasına kadar kaldırıp o vaziyette Allâhu Ekber derler. Bu esnada parmakların normal şekilde açık bulunması ve avuç içlerinin de Kâbe’ye dönük bulunması gerekir.

* Ellerin kaldırılması hususunda, bâzı âlimler, tevhide işarettir demiştir. Bâzıları, dünya işlerini arkaya atıp bütün varlığıyla kıbleye ve namaza yönelmek içindir demiştir.

İbn-i Ömer (ra)'den rivayet edilir ki: "Namaza başlarken el kaldırmak, namazın ziynetidir (süsüdür). Her kaldırışta 10 sevap vardır. Her parmağa bir sevap düşer."

3 - İftitah tekbirini alır almaz el bağlamak.

Başa dön

Erkekler göbek altına, kadınlarsa göğüs üstüne el bağlarlar.

Erkekler sağ elin baş parmağı ile serçe parmağını halka şeklinde bulundurarak, bununla sol bileklerini üstten tutup diğer üç parmaklarını sol kol üzerine uzatırlar. Kadınlar ise, halka yapmaz, sağ ellerini tam sol elleri üzerine korlar.

4 - Eller bağlandıktan sonra birinci rek'atta Sübhâneke'yi okumak, sonra da Fâtiha'ya başlamadan evvel Eûzü-Besmele çekmek. Diğer rek'atların başında da Besmele çekmek sünnettir.

5 - Sübhâneke ve Eûzü-Besmele'yi sessizce okumak.

Zamm-ı sûreden evvel Besmele çekilmez. Yalnız İmam-ı Muhammed, hafî kırâetle kılınan namazlarda Fâtiha'dan sonra okunacak sûre başında Besmele çekilmesini caiz görür.

* Sabah ve öğle namazlarında uzun mufassal, ikindi ve yatsı namazında orta mufassal, akşam namazında kısa mufassal okumak da sünnettir. Mufassal, Kur'ân-ı Kerîm'in son 7 de 1 kısmıdır. Üçe ayrılır. Uzun mufassal, Hücürât sûresinden Bürûc sûresine kadar olan kısımdır. Orta mufassal, Bürûc sûresinden Beyyine sûresine kadar olan kısımdır. Kısa mufassal da, Beyyine sûresinden aşağı olan kısımdır.

Başa dön

NAMAZDA SÜTRE EDİNMEK

Sütre, önü açık bir yerde namaz kılan kimsenin gelip geçene siper olmak üzere ön tarafına koyduğu şeydir.

Sütre, en az bir arşın (70 cm. kadar) bir yükseklikte olmalıdır. Namaza durmuşsa, sütre kullanması sünnettir. Sütre edinilen şey bir sütun, bir ağaç veya yere dikilmiş bir değnek, sandalye v.s. gibi yüksekliği olan herhangi bir şey olabilir. Hadîs-i şerîf'te bir ok ile de olsa sütre yapılması emredilmiştir.

Yer sert olup değneği dikmek mümkün değilse, uzunluğuna bırakılır. Sütre olarak kullanacak hiçbir şey bulunamadığı takdirde ise, namaz kılan kimse, önüne, uzunlamasına bir çizgi çizer. Hilâl gibi kavisli de çizilebilir. Maksad onun arkasında olan şeylere bakıp da kalbini meşgul etmemektir.

Yere serilen seccade, yere çizilmiş olan çizgiden daha fazla önünden geçmeğe mâni olduğu için, sütre yerine de geçer. İbn-i Âbidîn, önüne elbise veya kitabını koymayı da kâfi görür. Sütreyi dikmek, yatık koymaktan; yatık koymak da çizgiden evlâdır.

Erkek kısmı önünden geçeni ikaz için okurken sesini yükseltebilir. Sadece Sübhânallah da diyebilir.

Namaz kılanın önünden geçilmesi, onun namazına zarar vermez. Ancak geçen kimse günahkâr olmuş olur.

Cemaatle kılınan namazlarda, yalnız imamın önünde sütrenin bulunması kâfidir.

Başa dön

 NAMAZIN MEKRUHLARI

Namazın vâciblerinden herhangi birini bilerek yapmamak, tahrîmen (harama yakın) bir mekruhtur. Sünnet veyahut âdâbından birini yapmamak mekruh ise de, harama yakın değildir.

Bu genel kaideden sonra, namazın belli başlı mekruhlarını görelim:

1 - Namazda bedeni ve elbisesiyle oynamak. Serinlemek maksadıyla eliyle yelpazelenmek.

Namazın kemâli, ruhen ve bedenen huşû' ve sükûnet bulmak ve dünyevî işlerden kalben alâkayı kesmek ile olduğundan bu gibi işler mekruh görülmüştür. Hadîs-i şerîf'te de: "Allah Teâlâ sizin namazda oynamanızı hoş görmez" buyurulmuştur.

2 - Abdesti sıkışık bir vaziyette veya iştah çekici bir yemek sofraya konmuş iken namaza durmak... Bunlar da, namazda kalb ve zihni meşgul ederek huzura engel olduklarından mekruh sayılmışlardır.

3 - Namazda parmak çıtlatmak veya parmakları birbirine geçirmek (teşbik).

İbn-i Âbidin'in beyanına göre, parmak çıtlatmak namazın haricinde de mekruhtur. Teşbik ise, ancak mafsallara masaj için yapılıyorsa mekruh olmaz.

4 - Namazda iken esnemek, gerinmek, eli böğrüne koymak.

5 - Göğsünü kıbleden çevirmeden boynunu döndürüp bir yere bakmak. Göğsü kıbleden döndürmek ise namazı bozar.

6 - Kollarını yere sermek. Kadınların sermesi mekruh değildir.

Başa dön

7 - İşâretle selâm almak.

8 - Secdeye varırken elbisesini önden veya arkadan eliyle tutup kaldırmak.

9 - Ceket ve paltosunu giymeyip omuzuna veya başına alarak namaz kılmak. Bu, kibir ve namaza önem vermemek gibi duygularla olursa, mekruhtur. Bir özürden dolayı olursa mekruh sayılmaz.

10 - Kılıksız bir halde, kirli iş elbisesi içinde veya başkasının yanına çıkamayacağı bir kıyafetle namaza durmak. Hz. Ömer (ra) kirden sakınılmayan hizmet elbisesi ile namaz kılmakta olan bir kimseyi görünce ona hitaben: "Seni bâzı kimselere göndersem bu elbise ile gider misin?" diye sormuş; o da, "Hayır" deyince: "Cenâb-ı Hak, kendisi için süslenilmeğe en lâyık olandır" buyurmuştur.

Namazda Müstehap olan mu'tad elbisedir. Yani başkasının yanına da giyilerek çıkılabilen elbisedir. Gecelik ve pijamalar, evde giyilen mu'tad elbiseler olduğuna göre, onunla namaz câiz olur. Fakat evlâ olan pijama ve geceliklerle namaz kılmamaktır. Çünkü temiz olmama ihtimali mevcuttur.

11 - Kısa kollu elbise ile namaza durmak. Kolları dirseklere kadar sıvalı, lâubali bir vaziyette namaza durmak da mekruhtur.

12 - Kıraati tam bitirmeden rükûa eğilmek.

13 - İkinci rek'atta, ilk rek'atta okuduğu sûre ve âyetin üstündeki

Başa dön

NAMAZI BOZAN ŞEYLER

Namazı bozan belli başlı hususlar şunlardır:

1 - Namazda konuşmak.

İster yanılarak olsun, ister unutarak, isterse uyuklayarak, az veya çok her türlü konuşma namazı bozar.

2 - Namazda bir şey yeyip içmek.

Namazda iken ağza hariçten susam tanesi kadar küçük bir şey bile alınıp yutulsa namaz bozulur. Dişler arasında kalmış nohut büyüklüğündeki bir yemek artığını yutmak da namazı bozar. Ayrıca (sakız gibi) ağza bir şey alıp yutmadan gevelemek ve çiğnemek de, namazı bozucu bir haldir. Namazdan önce yenen tatlının tadının boğazda hissedilmesinde ise bir beis yoktur.

3 - Kendi işiteceği kadar gülmek.

Yanındakiler işitecek kadar gülmek, namazla birlikte abdesti de bozar. Tebessümün ise, ne namaza, ne de abdeste bir zararı yoktur.

4 - Kıbleden göğsünü çevirmek.

5 - Namazda iken selâm vermek ve selâm almak. İsterse yanılarak yapılmış olsun...

6 - Namazda iken, dıştan bakana kesinlikle namazda olmadığı intibaını verecek şekilde bir işle meşgul olmak. Meselâ, tarakla saçını taramak gibi. Buna fıkıhta amel-i kesîr denir ki, mânası çok iş, namaza mâni olan iş demektir. Dıştan bakınca namaz kılıp kılmadığında şüphe uyandıran, insana kesin bir kanaat vermeyen hareketler ise, namazı bozmaz. Bu hareketlere de amel-i kalîl, yani az iş, namaza mâni olmayan iş denir.

Başa dön

7 - Dünyaya ait bir işi hatırlayarak sesli ağlamak veya ağrı veya sızıdan dolayı ve bezginlikle, ah of deyip inlemek. Ağlamak, cennet ve cehennemi hatırlamak sebebiyle meydana gelmişse huşû'dan ileri geldiği için namazı bozmaz. Hadîs-i şerîfte: "Cenâb-ı Hakk'a, ağlıyarak itâat eden, gülerek cennete dahil olur ve gülerek günah işleyen, ağlayarak cehenneme girer"  buyurulmuştur.

8 - Öksürüğü yok iken, zorla öksürmeğe çalışmak, boğazını hırıldatmak.

9 - Mum, lâmba gibi bir şey'i üflemek.

10 - Aksırana yerhamükellah demek.

11 - Birine bir cevap vermek maksadıyla bir âyet okumak.

12 - Kötü haber işittiğinde innâlillâh, iyi haberde ise elhamdülillâh demek.

Bütün bunlar, namazda mâsivadan ve dış âlemden alâkayı kesmeye zıt olan şeylerdir.

13 - Teyemmüm almış kimsenin namazda iken suyu görmesi.

14 - Sabah namazını kılarken güneşin doğması.

Bâzılarına göre güneş doğarken kılınan namaz bozulmaz, nâfile namaza döner. Sabah namazı ise kazaya kalmış olur.

Başa dön

 SEHİV SECDESİ NEDİR?

Sehiv secdesi, bir namazın kusurlu kılınması hâlinde, bu kusuru düzeltmek maksadı ile, namazın sonunda yapılan secdedir. Kusur genellikle namazda farzın te'hiri, vâciblerden birinin unutularak yapılmaması (terki), yahut sonraya bırakılması (te'hiri), yahut da vaktinden önce yapılması (takdimi) suretiyle ortaya çıkar.

Namaz içinde bu yanlışlıklar hatırlanırsa namaz sonunda sehiv secdesi yapılır. Sehiv secdeleri vâcibdir.

Sehiv Secdesinin Yapılışı Nasıldır?

Son oturuşta Tehıyyât okunduktan sonra, imam olan kimse sadece sağ tarafına, yalnız kılan ise iki tarafına da selâm verir ve hemen ardından Allahü Ekber diyerek 2 defa secdeye varır. İkinci secdeden sonra doğrulup oturur ve yeniden Tehıyyâtı, salâvat ve duaları okuyarak selâm

Sehiv Secdesinin Yapılışı Nasıldır?

Son oturuşta Tehıyyât okunduktan sonra, imam olan kimse sadece sağ tarafına, yalnız kılan ise iki tarafına da selâm verir ve hemen ardından Allahü Ekber diyerek 2 defa secdeye varır. İkinci secdeden sonra doğrulup oturur ve yeniden Tehıyyâtı, salâvat ve duaları okuyarak selâm

Sehiv Secdesini Gerektiren Haller:

Başa dön

Sehiv secdesini gerektirici hallerden bâzıları şunlardır:

1 - Fâtiha'dan sonra zamm-ı sûre okumadan rükûa gitmek.

Rükûda iken hatırlarsa, doğrulup sûreyi okur, sonra tekrar rükû'a gider. Namazın sonunda da sehiv secdesi yapar.

2 - Unutarak Fâtiha'yı iki kere okumak.

3 - Vitir namazlarının tekbir ve kunut duasını unutmak.

Rükûda iken hatırlasa, doğrulup kunut okumaz. Sonunda sehiv secdesini yapmakla yetinir.

4 - Dört rek'atlı namazlarda, iki rek'at kıldıktan sonra oturmayı unutarak üçüncü rek'ata kalkmak, yani, ilk oturuşu terk etmek.

Bu durumda bakılır:

Eğer namazı kılan kişi tamamen kalkmış veya kalkmaya daha yakın bir durumda ise, oturmaz; namazı bitirip sonunda sehiv secdesi yapar. Eğer oturmaya daha yakın bir halde ise, oturur; sonunda da sehiv secdesi yapmaz. Tam kalktıktan sonra oturmak ise, namazı bozar.

Başa dön

5 - Birinci oturuşta Tehıyyât'ı okuduktan sonra hemen kalkmayıp salâvatları ve duaları okumak yahut da bir rükün edâ edecek kadar gecikmek.

Bu durumda eğer salâvattan okunan kısım bir cümle teşkil eder ise (Allahümme salli alâ Muhammedin demek gibi) namazın sonunda sehiv secdesi yapılır. Fakat okunan kısım bir cümle teşkil etmemişse, sehiv secdesine gerek yoktur.

6 - Dört rek'atlı farz namazlarda, son rek'atta oturmaksızın beşinci rek'ata kalkılacak olsa, beşinci rek'atın kıyam, kıraat ve rükû'u tamamlanıp secdeye gidilmedikçe, dönüp tekrar oturulur. Tehıyyâtdan sonra selâm verilip sehiv secdesi yapılır. Çünkü bu durumda farz olan son oturuş te'hire uğramıştır.

Fakat beşinci rek'at için secde yapılmış olursa, bu namaz nâfileye döner. Artık buna bir rek'at daha ilâve ederek, 6 rek'atlık bir nâfile namazı kılınmış olur. Dolayısıyla sehiv secdesi de gerekmez.

7 - Dört rek'atlı bir farz namazın son ka'desinde teşehhüd miktarı oturduktan sonra kalkan kimse, hemen oturup selâm verir. Tekrar Tehıyyat okumasına gerek yoktur. Hâtta oturmadan ayakta bile selâm verebilir.

Başa dön