Hepatit AIDS'ten de beter
Altı türü de sarılık yapan hepatit
virüsü insanlığı tehdit ediyor. Uzmanlar, türün en tehlikelisi
hepatit B'yi AIDS'le karşılaştırıyor ve uyarıyor: Çok daha vahim bir
hastalık
Hatice YAŞAR
Başlarken
Hepatit hastalıklar, özellikle de hepatit B toplum sağlığını tehdit
ediyor. Bu yazı dizisinde hepatit B'nin ağırlıklı olarak ele alınma
nedeni, hastalığın yaygınlık, bulaşma kolaylığı ve tehlikenin
yeterince bilinmemesi. İstatistikler, doktor ve hastaların verdiği
bilgiler, tablonun bilinenden daha vahim olduğunu gösteriyor.
Kronikleşmeden belirti vermeyen, sinsice ilerleyen, siroza neden
olduktan sonra artık tedavi şansı kalmayan hastalığın, Güneydoğu
Anadolu Bölgesi'nde yüzde 8 oranında görülmesi tablonun bir diğer
çarpıcı tarafı.
Bulaşması bir kuaför veya dişçi koltuğu; önlenmesi ise bir aşı kadar
yakın... Ama uzak durmak veya başlangıç aşamasındayken anlayıp
tedavi olabilmek için bu sinsi hastalığı iyi tanımak gerekiyor. İşte
hepatit B dosyası...
Nasıl
bulaşıyor?
Hepatit A: Yiyecek ve su yoluyla bulaşıyor.
Hepatit B: Kanla, vücut sıvılarıyla bulaşıyor ve anneden
çocuğa geçiyor. Virüs vücuda girdikten sonra ortalama 17 haftada
ortaya çıkıyor.
Hepatit C: Kanla, vücut sıvılarıyla bulaşıyor ve anneden
çocuğa geçiyor. Aşısı bulunmuyor.
Hepatit D: Sadece hepatit B taşıyıcısı ve hastası olanlarda
görülüyor. Ortaya çıkma süresi 2-8 hafta. Kanla, virüslü kanın
bulaştığı enjektör, iğneler ve cinsel temasla geçiyor. Belirtileri
de hepatit B gibi.
Hepatit E: Dışkı ve ağız yoluyla bulaşıyor. Belirtileri
hepatit B gibi. Kronikleşmiyor, ama aşısı yok. Mikroplu sularla
yayılıyor.
Hepatit G: Kan yoluyla bulaşıyor.
Dünyada 2 milyar, Türkiye'de 20-30 milyon, yani her üç kişiden
birinin, yaşamının bir döneminde HBV (hepatit B virüsü) ile temas
ettiğini biliyor muydunuz?
Çeşitli nedenlere bağlı karaciğer iltihabı olan hepatit, toplumda
sarılık olarak da biliniyor. Ancak sarılık genellikle, vücudun
virüsü kaptıktan sonra bağışıklık sisteminin hastalıkla mücadale
etmesiyle, gözakının ve vücudun belirli bölümlerinin sararmasıyla
kendini gösteriyor. Hepatitin A, B, C, D, E ve G olmak üzere altı
çeşidi bulunuyor ve hepsi de sarılığa neden oluyor.
Hepatitin
aşamaları
Hepatitin 'akut' ve 'kronik' olmak üzere iki çeşidi var. Akut
hepatit, vücudun bağışıklık sisteminin, virüsü vücuttan altı ay
içinde
temizlediği kısa süreli hepatit olarak tanımlanıyor. Kronik hepatit
ise bağışıklık sistemi, virüsü vücuttan temizleyemediği için
enfeksiyonun altı aydan uzun süre direnç gösterdiği uzun süreli
hepatit olarak açıklanıyor.
Hepatit hastalıkları hiç ummadığınız kişilerden, yerlerden
alabilirsiniz. Özellikle kan yoluyla geçen hepatit türevlerinden B,
C, D ve G, steril olmayan ortamlarda çalışan bir kuaför, dişçi
koltuğu ya da dövme ve kulak deldirmek kadar yakın. Bu
hastalıklardan özellikle hepatit B toplumda yaygın görüldüğü için
kuaförde yaptığınız manikür-pedikürden, dişçide tedavi olurken,
dövme yaptırırken veya kulak deldirirken hijyenik olmayan aletlerden
virüsü alabilirsiniz.
İkinci
kanserojen
Kronik hepatit B taşıyıcılığı, karaciğer kanserinin en önemli nedeni
olarak biliniyor.
Kronik taşıyıcılarda karaciğer kanserinin görülme riski, taşıyıcı
olmayanlara kıyasla 200 kat fazla. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) hepatit B virüsünü, 'sigaradan sonra ikinci en önemli
kanserojen' olarak kabul ediyor. Yine WHO'ya göre, kronik hepatit B
taşıyıcısı biri yeterince uzun yaşarsa, karaciğer kanserine
yakalanması kaçınılmaz...
Hepatit B, dünyada ölüm nedenleri arasında dokuzuncu sırada.
Doktorlar Türkiye'de karaciğer sirozu olan hastaların yüzde
50'sinden, karaciğer kanseri olan hastaların ise yüzde 40'ından
hepatit B virüsünün sorumlu olduğunu belirtiyor. Kanser genellikle
(yüzde 90) sirozlu hastalarda gelişiyor. Akut karaciğer yetersizliği
(fulminan hepatit) gelişen hastaların yüzde 70'i ise kaybediliyor.
Çare, karaciğer nakli. Ancak nakil, hem organ bağışının az olması,
hem de pahalılığı (70-80 bin dolar) nedeniyle çok güç.
Hepatit A da 'tehlike tablosu'nda önemli bir yer tutuyor:
Dünyada 1.4 milyon hepatit A vakası olduğu belirtiliyor. Ancak
uzmanlar, gerçek sayının bunun 3-10 katı olduğu görüşünde. Dünyada
hepatit D virüsüyle enfekte olmuş kişi sayısı ise 15 milyon olarak
ifade ediliyor. hepatit D, sadece hepatit B virüsü enfeksiyonu olan
kişileri etkilediği için, hastalığı ağırlaştırıp, hızlandırıyor.
Hepatit D, hastalığın endemik (salgın) olduğu ülkelerde en sık siroz
nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Hastaların çoğunda beş yıldan önce
siroz gelişiyor. Hepatit D'nin Türkiye'de yaygın olduğunu vurgulayan
doktorlar, hepatit D'li hastaların yüzde 31-58'inde kronik karaciğer
hastalığı başgösterdiğini belirtiyor.
200 milyon
hepatit C'li
Bir diğer hepatit türü olan hepatit C ise tüm dünyada yaygın olarak
görülüyor. Genellikle kan yoluyla bulaşıyor. Dünyada 200 milyon
taşıyıcı var. Türkiye'ye bakıldığında ise toplumun yüzde 0.3-1.8'i,
yani ortalama yüzde 0.5'i hepatit C virüsü ile enfekte olarak
yaşıyor. Hastalık, yüzde 80 oranında kronikleşiyor, vakaların yüzde
20-30'unda siroz gelişiyor. Sirozlu hastaların her yıl yüzde 4'ünde
karaciğer kanseri gelişiyor. Gelişmiş ülkelerde siroz ve karaciğer
kanserinin en sık rastlanan nedeni olarak biliniyor.
Hepatit C'nin uyuşturucu kullanımıyla olan bağlantısı dikkat çekici.
Çünkü hastalık, eroin kullanımından dolayı enjektörlerden yaygın
olarak bulaşıyor. ABD'nin Los Angeles, New York ve San Francisco
kentlerinde yaygın görülen hepatit C'ye, toplu sünnetlerin yapıldığı
Mısır'da da sıklıkla rastlanıyor.
Hepatit E ise gelişmekte olan ülkelerde endemik. Sınırlı veya büyük
epidemiler yapıyor. (Hindistan, Çin, Meksika). Kronikleşmiyor ama
gebelerde yüzde 20
oranında ölümcül seyredebiliyor.
Hepatit hastalıklar içinde en tehlikelisi olarak hepatit B
gösteriliyor. Yaygınlığı, belirtilerin fark edilememesi,
bulaştırıcılığı, taşıyıcılık/kronik hepatite yol açması, ağır
tablolar oluşturması, ekonomik kayıplara yol açması ve tedavi
zorlukları nedeniyle doktorlar bu hastalığı,
'AIDS'ten daha kötü' diye tanımlıyor.
Güneydoğuda
yaygın
Hepatit B, Uzakdoğu ve Afrika ülkelerinde yaygın olarak görülüyor.
Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesi'nde hepatit B'nin görülme sıklığı bu
ülkelerle aynı.
Viral hepatitle Savaşım Derneği Genel Sekreteri Dr. İsmail Balık,
hepatit B'nin yoksul bölgeleri 'sevdiğini' belirtti. Gelişmekte olan
ülkelerde hastalığın yaygın olduğunu ifade eden Balık, Türkiye'nin
dünya sıralamasında ortalarda yer aldığını kaydetti. Batı'yla
karşılaştırıldığında Türkiye'de hastalığın çok yaygın olduğuna
dikkat çeken Balık, "Batıda taşıyıcılık yüzde 1'in altında. Çoğu
Batı ülkesinde ise binde 5'in altında" diye konuştu.
Dr. Balık, "Hastalık Türkiye'de artıyor mu, azalıyor mu?" sorusuna
ise "Aynı yaygınlıkla devam ediyor. Hastalığın Batı'da olduğu gibi
gerilemesi gerekirdi. Batı, hepatit B'de yüzde 100 gerileme
kaydetti. Bizde hepatit B taşıyıcılığında yüzde 20 gerileme var ki
bu da çok düşük" yanıtını verdi.
Geç fark
ediliyor
Hepatit B virüsü 'sinsi' özelliğiyle tanınıyor. Hastalık iyice
ilerlemeden belirti vermiyor. Hepatit B vakalarının yüzde 80'inde
taşıyıcılık var ama fark edilemiyor.
Belirtiler, ancak karaciğer fonksiyonlarını yitirmeye başladığında
kendini gösteriyor. Sinsi ilerlediği ve test yapılmadan hastalığa
teşhis konulmadığı için, özellikle risk grubundakilerin dikkatli
olmaları gerekiyor. Hepatit B hastalarının çoğuna ulaşılamadığından,
genellikle tedavide geç kalınıyor. Hastalık ilerlediğinde ise artık
müdahalede bulunulamıyor.
Yarın: Risk grupları ve belirtileri
|
DÜNYA |
TÜRKİYE |
Toplam nüfus |
5.5 milyar |
65 milyon |
Temas etmiş kişi |
2 milyar |
20-30 milyon |
Taşıyıcı kişi |
400 milyon |
5-6 milyon* |
Yeni vaka (yılda) |
50 milyon |
100-150 bin |
Karaciğere bağlı ölüm (yılda) |
1-2 milyon |
2 bin |
Hemşire:
Gençliğim gitti
Kan alırken hepatit B kapan Konukçuoğlu 18'inde,iki-üç metre bile
yürütmeyen halsizliğin esiri olmuş.
31 yaşındaki hemşire Filiz Konukçuoğlu hepatit B tecrübesini
yaşayanlardan. 1989'da İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hemşire
olarak çalışmaya başlayan Konukçuoğlu, eldiven dahi kullanmadıkları
günlerde, hastalardan yoğun biçimde kan aldıklarını anlatırken, "Her
kan alma sonucu ellerim kesikle dolu olurdu. HBV'yi bu şekilde
aldım. Ancak test yaptırana kadar, virüsle yaşadığımı bilmiyordum"
dedi.
Henüz 18-19 yaşındayken hastalık nedeniyle gençliğini yaşayamadığını
vurgulayan Konukçuoğlu, iki metre dahi yürüse yorulduğunu ve aktif
olamadığını söyledi. Hastalığın tipik belirtisi olan halsizliği
yaşadığını, en kısa mesafelere dahi taksiyle gittiğini anlatan
Konukçuoğlu, özellikle hastalığın 'alevlendiği' dönemlerde büyük
sıkıntılar yaşadığını, o dönemde tedavi olmadığı için karamsarlığa
kapıldığını belirtti.
Tedavilere olumlu yanıt verilmeyince depresyona girdiğini dile
getiren Konukçuoğlu, "2.5 yıl önce Ayurveda uzmanı doktor Ender
Saraç'a gittim. Bitkisel ilaçlara başladım. Bu arada diğer
ilaçlarımı da kullanıyordum. Bir süre sonra yapılan testler normal
çıktı. Karaciğerim, bağışıklık sistemim güçlendi. Ayurveda
felsefesini benimseyince, tamamen doğal olan şeylere yöneldim. Tüm
bunlar tedavimi çok destekledi. Şu anda sadece taşıyıcı
durumundayım" diye konuştu.
Artık spor bile yapıyor
Hastalığın zor dönemlerini anlatan Konukçuoğlu, daha önce yapamadığı
pek çok şeyi yapabiliyor.
Filiz hemşire, hepatit B hastası biri için hayal olan sporu ihmal
etmiyor. Haftanın üç günü spor salonuna giden Konukçuoğlu, hepatit B
hastası olan hemşire bir arkadaşının da Ayurveda sayesinde şimdi çok
iyi duruma geldiğini söyledi.