[Ana Sayfa] [1] [2] [3] [4] [5] [6]

Hepatit AIDS'ten de beter
Hepatit AIDS'ten de beter

Altı türü de sarılık yapan hepatit virüsü insanlığı tehdit ediyor. Uzmanlar, türün en tehlikelisi hepatit B'yi AIDS'le karşılaştırıyor ve uyarıyor: Çok daha vahim bir hastalık

Hatice YAŞAR

Başlarken
Hepatit hastalıklar, özellikle de hepatit B toplum sağlığını tehdit ediyor. Bu yazı dizisinde hepatit B'nin ağırlıklı olarak ele alınma nedeni, hastalığın yaygınlık, bulaşma kolaylığı ve tehlikenin yeterince bilinmemesi. İstatistikler, doktor ve hastaların verdiği bilgiler, tablonun bilinenden daha vahim olduğunu gösteriyor.
Kronikleşmeden belirti vermeyen, sinsice ilerleyen, siroza neden olduktan sonra artık tedavi şansı kalmayan hastalığın, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yüzde 8 oranında görülmesi tablonun bir diğer çarpıcı tarafı.
Bulaşması bir kuaför veya dişçi koltuğu; önlenmesi ise bir aşı kadar yakın... Ama uzak durmak veya başlangıç aşamasındayken anlayıp tedavi olabilmek için bu sinsi hastalığı iyi tanımak gerekiyor. İşte hepatit B dosyası...


Nasıl bulaşıyor?
Hepatit A: Yiyecek ve su yoluyla bulaşıyor.
Hepatit B: Kanla, vücut sıvılarıyla bulaşıyor ve anneden çocuğa geçiyor. Virüs vücuda girdikten sonra ortalama 17 haftada ortaya çıkıyor.
Hepatit C: Kanla, vücut sıvılarıyla bulaşıyor ve anneden çocuğa geçiyor. Aşısı bulunmuyor.
Hepatit D: Sadece hepatit B taşıyıcısı ve hastası olanlarda görülüyor. Ortaya çıkma süresi 2-8 hafta. Kanla, virüslü kanın bulaştığı enjektör, iğneler ve cinsel temasla geçiyor. Belirtileri de hepatit B gibi.
Hepatit E: Dışkı ve ağız yoluyla bulaşıyor. Belirtileri hepatit B gibi. Kronikleşmiyor, ama aşısı yok. Mikroplu sularla yayılıyor.
Hepatit G: Kan yoluyla bulaşıyor.



Dünyada 2 milyar, Türkiye'de 20-30 milyon, yani her üç kişiden birinin, yaşamının bir döneminde HBV (hepatit B virüsü) ile temas ettiğini biliyor muydunuz?
Çeşitli nedenlere bağlı karaciğer iltihabı olan hepatit, toplumda sarılık olarak da biliniyor. Ancak sarılık genellikle, vücudun virüsü kaptıktan sonra bağışıklık sisteminin hastalıkla mücadale etmesiyle, gözakının ve vücudun belirli bölümlerinin sararmasıyla kendini gösteriyor. Hepatitin A, B, C, D, E ve G olmak üzere altı çeşidi bulunuyor ve hepsi de sarılığa neden oluyor.

Hepatitin aşamaları
Hepatitin 'akut' ve 'kronik' olmak üzere iki çeşidi var. Akut hepatit, vücudun bağışıklık sisteminin, virüsü vücuttan altı ay içinde
temizlediği kısa süreli hepatit olarak tanımlanıyor. Kronik hepatit ise bağışıklık sistemi, virüsü vücuttan temizleyemediği için enfeksiyonun altı aydan uzun süre direnç gösterdiği uzun süreli hepatit olarak açıklanıyor.
Hepatit hastalıkları hiç ummadığınız kişilerden, yerlerden alabilirsiniz. Özellikle kan yoluyla geçen hepatit türevlerinden B, C, D ve G, steril olmayan ortamlarda çalışan bir kuaför, dişçi koltuğu ya da dövme ve kulak deldirmek kadar yakın. Bu hastalıklardan özellikle hepatit B toplumda yaygın görüldüğü için kuaförde yaptığınız manikür-pedikürden, dişçide tedavi olurken, dövme yaptırırken veya kulak deldirirken hijyenik olmayan aletlerden virüsü alabilirsiniz.

İkinci kanserojen
Kronik hepatit B taşıyıcılığı, karaciğer kanserinin en önemli nedeni olarak biliniyor.
Kronik taşıyıcılarda karaciğer kanserinin görülme riski, taşıyıcı olmayanlara kıyasla 200 kat fazla. Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) hepatit B virüsünü, 'sigaradan sonra ikinci en önemli kanserojen' olarak kabul ediyor. Yine WHO'ya göre, kronik hepatit B taşıyıcısı biri yeterince uzun yaşarsa, karaciğer kanserine yakalanması kaçınılmaz...
Hepatit B, dünyada ölüm nedenleri arasında dokuzuncu sırada. Doktorlar Türkiye'de karaciğer sirozu olan hastaların yüzde 50'sinden, karaciğer kanseri olan hastaların ise yüzde 40'ından hepatit B virüsünün sorumlu olduğunu belirtiyor. Kanser genellikle (yüzde 90) sirozlu hastalarda gelişiyor. Akut karaciğer yetersizliği (fulminan hepatit) gelişen hastaların yüzde 70'i ise kaybediliyor.
Çare, karaciğer nakli. Ancak nakil, hem organ bağışının az olması, hem de pahalılığı (70-80 bin dolar) nedeniyle çok güç.
Hepatit A da 'tehlike tablosu'nda önemli bir yer tutuyor:
Dünyada 1.4 milyon hepatit A vakası olduğu belirtiliyor. Ancak uzmanlar, gerçek sayının bunun 3-10 katı olduğu görüşünde. Dünyada hepatit D virüsüyle enfekte olmuş kişi sayısı ise 15 milyon olarak ifade ediliyor. hepatit D, sadece hepatit B virüsü enfeksiyonu olan kişileri etkilediği için, hastalığı ağırlaştırıp, hızlandırıyor. Hepatit D, hastalığın endemik (salgın) olduğu ülkelerde en sık siroz nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Hastaların çoğunda beş yıldan önce siroz gelişiyor. Hepatit D'nin Türkiye'de yaygın olduğunu vurgulayan doktorlar, hepatit D'li hastaların yüzde 31-58'inde kronik karaciğer hastalığı başgösterdiğini belirtiyor.

200 milyon hepatit C'li
Bir diğer hepatit türü olan hepatit C ise tüm dünyada yaygın olarak görülüyor. Genellikle kan yoluyla bulaşıyor. Dünyada 200 milyon taşıyıcı var. Türkiye'ye bakıldığında ise toplumun yüzde 0.3-1.8'i, yani ortalama yüzde 0.5'i hepatit C virüsü ile enfekte olarak yaşıyor. Hastalık, yüzde 80 oranında kronikleşiyor, vakaların yüzde 20-30'unda siroz gelişiyor. Sirozlu hastaların her yıl yüzde 4'ünde karaciğer kanseri gelişiyor. Gelişmiş ülkelerde siroz ve karaciğer kanserinin en sık rastlanan nedeni olarak biliniyor.
Hepatit C'nin uyuşturucu kullanımıyla olan bağlantısı dikkat çekici. Çünkü hastalık, eroin kullanımından dolayı enjektörlerden yaygın olarak bulaşıyor. ABD'nin Los Angeles, New York ve San Francisco kentlerinde yaygın görülen hepatit C'ye, toplu sünnetlerin yapıldığı Mısır'da da sıklıkla rastlanıyor.
Hepatit E ise gelişmekte olan ülkelerde endemik. Sınırlı veya büyük epidemiler yapıyor. (Hindistan, Çin, Meksika). Kronikleşmiyor ama gebelerde yüzde 20
oranında ölümcül seyredebiliyor.
Hepatit hastalıklar içinde en tehlikelisi olarak hepatit B gösteriliyor. Yaygınlığı, belirtilerin fark edilememesi, bulaştırıcılığı, taşıyıcılık/kronik hepatite yol açması, ağır tablolar oluşturması, ekonomik kayıplara yol açması ve tedavi zorlukları nedeniyle doktorlar bu hastalığı,
'AIDS'ten daha kötü' diye tanımlıyor.
 

Güneydoğuda yaygın
Hepatit B, Uzakdoğu ve Afrika ülkelerinde yaygın olarak görülüyor. Türkiye'nin Güneydoğu Bölgesi'nde hepatit B'nin görülme sıklığı bu ülkelerle aynı.
Viral hepatitle Savaşım Derneği Genel Sekreteri Dr. İsmail Balık, hepatit B'nin yoksul bölgeleri 'sevdiğini' belirtti. Gelişmekte olan ülkelerde hastalığın yaygın olduğunu ifade eden Balık, Türkiye'nin dünya sıralamasında ortalarda yer aldığını kaydetti. Batı'yla karşılaştırıldığında Türkiye'de hastalığın çok yaygın olduğuna dikkat çeken Balık, "Batıda taşıyıcılık yüzde 1'in altında. Çoğu Batı ülkesinde ise binde 5'in altında" diye konuştu.
Dr. Balık, "Hastalık Türkiye'de artıyor mu, azalıyor mu?" sorusuna ise "Aynı yaygınlıkla devam ediyor. Hastalığın Batı'da olduğu gibi gerilemesi gerekirdi. Batı, hepatit B'de yüzde 100 gerileme kaydetti. Bizde hepatit B taşıyıcılığında yüzde 20 gerileme var ki bu da çok düşük" yanıtını verdi.
 


Geç fark ediliyor
Hepatit B virüsü 'sinsi' özelliğiyle tanınıyor. Hastalık iyice ilerlemeden belirti vermiyor. Hepatit B vakalarının yüzde 80'inde taşıyıcılık var ama fark edilemiyor.
Belirtiler, ancak karaciğer fonksiyonlarını yitirmeye başladığında kendini gösteriyor. Sinsi ilerlediği ve test yapılmadan hastalığa
teşhis konulmadığı için, özellikle risk grubundakilerin dikkatli olmaları gerekiyor. Hepatit B hastalarının çoğuna ulaşılamadığından, genellikle tedavide geç kalınıyor. Hastalık ilerlediğinde ise artık müdahalede bulunulamıyor.
Yarın: Risk grupları ve belirtileri


  DÜNYA TÜRKİYE
Toplam nüfus 5.5 milyar 65 milyon
Temas etmiş kişi 2 milyar 20-30 milyon
Taşıyıcı kişi 400 milyon 5-6 milyon*
Yeni vaka (yılda) 50 milyon 100-150 bin
Karaciğere bağlı ölüm (yılda) 1-2 milyon 2 bin

Hemşire: Gençliğim gitti
Kan alırken hepatit B kapan Konukçuoğlu 18'inde,iki-üç metre bile yürütmeyen halsizliğin esiri olmuş.

31 yaşındaki hemşire Filiz Konukçuoğlu hepatit B tecrübesini yaşayanlardan. 1989'da İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde hemşire olarak çalışmaya başlayan Konukçuoğlu, eldiven dahi kullanmadıkları günlerde, hastalardan yoğun biçimde kan aldıklarını anlatırken, "Her kan alma sonucu ellerim kesikle dolu olurdu. HBV'yi bu şekilde aldım. Ancak test yaptırana kadar, virüsle yaşadığımı bilmiyordum" dedi.
Henüz 18-19 yaşındayken hastalık nedeniyle gençliğini yaşayamadığını vurgulayan Konukçuoğlu, iki metre dahi yürüse yorulduğunu ve aktif olamadığını söyledi. Hastalığın tipik belirtisi olan halsizliği yaşadığını, en kısa mesafelere dahi taksiyle gittiğini anlatan Konukçuoğlu, özellikle hastalığın 'alevlendiği' dönemlerde büyük sıkıntılar yaşadığını, o dönemde tedavi olmadığı için karamsarlığa kapıldığını belirtti.
Tedavilere olumlu yanıt verilmeyince depresyona girdiğini dile getiren Konukçuoğlu, "2.5 yıl önce Ayurveda uzmanı doktor Ender Saraç'a gittim. Bitkisel ilaçlara başladım. Bu arada diğer ilaçlarımı da kullanıyordum. Bir süre sonra yapılan testler normal çıktı. Karaciğerim, bağışıklık sistemim güçlendi. Ayurveda felsefesini benimseyince, tamamen doğal olan şeylere yöneldim. Tüm bunlar tedavimi çok destekledi. Şu anda sadece taşıyıcı durumundayım" diye konuştu.
Artık spor bile yapıyor
Hastalığın zor dönemlerini anlatan Konukçuoğlu, daha önce yapamadığı pek çok şeyi yapabiliyor.
Filiz hemşire, hepatit B hastası biri için hayal olan sporu ihmal etmiyor. Haftanın üç günü spor salonuna giden Konukçuoğlu, hepatit B hastası olan hemşire bir arkadaşının da Ayurveda sayesinde şimdi çok iyi duruma geldiğini söyledi.

 

Bu yazı 03/03/2002 tarihli Radikal gazetesinden alınmıştır.


tatbim.net