'Virüs'le bir ömür...
Bir yakınına kan vermeye giden emekli
öğretmen, hepatit B taşıdığını tesadüfen öğrenince sürekli
yorgunluğunun sırrını çözdü. Şimdi sorun, hastalığın nüksetmesi
Hatice YAŞAR
49 yaşındaki emekli öğretmen S.Ş, 1991'de bir yakını için hastanede
kan verirken tesadüfen hepatit B virüsü (HBV) taşıdığını öğrendi.
Taşıyıcı olduğu için yapacağı bir şey olmadığını öğrenen S.Ş, beş
yıl süresince
herhangi bir sorun yaşamadı. Ancak beş yılın sonunda soğuk algınlığı
nedeniyle hastaneye gittiğinde karaciğer enzimlerinin 250'ye
çıktığını söyledi doktorlar. Karaciğeri alarm veren S.Ş, o günleri
şöyle anlatıyor:
"Karaciğer biyopsisi yapıldı ve kronik hepatit B teşhisi kondu. Onun
öncesinde de sırtımda ağrı ve aşırı halsizlik hissediyordum.
Çevremdekiler bana kansız olduğumu söylüyordu. Oysa doktorlar
sorunun kansızlık olmadığını belirledi. O dönemde büyük bunalımlar
yaşadım. Çünkü hastalığı tehlikeli olarak görüyordum. Ama bu
hastalık stres ve yorgunluğa gelmiyor. O yüzden kendimi toparlamam
gerekti. Doktorlar bu konuda bana çok yardımcı oldu. Hastalığı
tanımak için çok sayıda kitap karıştırdım ve neyle karşı karşıya
olduğumu öğrendim."
Altı ay İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Interferon tedavisi
gören S.Ş, iki yıl boyunca 'rahat' olduğunu, ancak hastalığın iki
yıl sonra nüksettiğini vurguluyor. S.Ş, bunun üzerine tekrar
tedaviye başlamış. Hastanede tedavi sürerken bir yandan da
'destekleyici tedavi' görmüş. "Hastalığın ağırlaştığı dönemlerde
rengim kimi zaman sarı, kimi zaman mordu. Ev işlerini yardımcı
kadına yaptırıyordum" diyen S.Ş, Emekli Sandığı'na bağlı olduğu için
kendini şanslı hissediyor. Çünkü milyarları bulan tedavi emekli bir
öğretmen için oldukça pahalı.
Hastalık nedeniyle ailedekileri de kontrol ettirdiğini vurgulayan
S.Ş, şimdi nerede hepatit B'yle ilgili bir şey okusa, izlese paniğe
kapıldığını, ateşinin yükseldiğini, ürperti geldiğini söylüyor.
Diyet uygulayan S.Ş, şimdi taşıyıcı konumunda ve kendini iyi
hissediyor. Artık ev işlerini yardımcısı olmadan yapabiliyor.
43 yaşındaki M.Ö de hastalığını tesadüfen öğrenenlerden. 1998'de
ağzındaki kanama nedeniyle kanser şüphesiyle doktora gitmiş ancak
sonuç korktuğu gibi çıkmamış. Ardından cilt doktoruna giderek
tahliller yaptıran M.Ö, hepatologa başvurunca karaciğer biyopsisi
istenmiş. Böylece kronik hepatit B hastası olduğunu öğrenip 11 ay
Interferon tedavisi gören M.Ö, o günleri şöyle anlatıyor:
"Karaciğer enzimlerim çok yüksek çıkmıştı. Sanırım virüsü çok
küçükken kapmıştım. Uzun süre içinde kronikleşmiş, hatta siroza
yaklaşmışım. Hastalığı öğrenince ölüm korkusu hissettim. Çünkü
hastalığı tanımıyordum. Karaciğerimde lekeler vardı. Çok kötü
duygular yaşadım. Bunları yaşamayanlara anlatmak çok zor."
'Vals yapmayı
çok özledim'
Hepatit B hastalığında yoğun bir halsizlik olduğu ve dinlenmek
gerektiği için hastalar genellikle aktiviteyi özlüyor. Hastalığı
döneminde hep sağlık dileyen M.Ö'nün hayalleri ise hiç de
ulaşılamayacak cinsten değilmiş. Bir gün sağlığına kavuşacak olursa
vals yapmayı hayal eden M.Ö'nün çocuklarıyla güzel bir tatil hayali
gözünde tütmüş. Şimdi dilediklerini yapabilen M.Ö, "Herkesin ölüm
riski vardır. Ama hepatit B'de moral bence çok önemli. Hastalara
aileleri destek olmalı" diyor.
BİTTİ
Hepatit B'nin
adı bile yetti
Aşırı uyuma şikâyetiyle başvurduğu doktorda karaciğerinde
rahatsızlık olduğunu öğrenen ve teşhis konulana kadar geçen beş
günlük sürede hepatit B korkusu yaşayan bir gazeteci anlatıyor:
Evet her zaman uyumayı sevdim. Günde 8-10 saat uyku benim için
normaldi. Ama yaklaşık altı ay önce uyku saatim önce 10, sonra da
12-13 saate ulaştı. Ve bir gün kesintisiz 20 saat uyuyunca artık
doktora gitme zamanımın geldiğini düşündüm. Yüzüm gözüm şiş ve nefes
alamayacak durumda doktora ulaştım. Muayenenin ardından doktor kan
tahlili istedi. 45 dakika sonra çıkacak sonucu beklerken de o
uyuklamayı sürdürdüm.
Evet uykuyu seviyordum ama bu kadar da değil!
Karaciğer enzimlerim normalin altı katı çıkmıştı. Doktor "Daha
detaylı bir karaciğer taraması yapmamız gerekiyor" dedi. Bu, tabii
ki son kan verişim olmadı. Ondan sonraki haftalarda da birçok kez
kan verip tahlil yaptırmak zorunda kaldım.
'Enzim' durmadan yükseliyor
Doktorum "Yatmalısınız, hiç yorulmamanız lazım, ağrınız olsa bile
ilaç kullanamazsınız" diyordu. O kadar halsizdim ki 'yatın'
direktifine harfiyen uydum. Ama buna rağmen bir hafta sonra
karaciğer enzimlerim daha da yüksek çıktı. Bu beni kaygılandırmıştı.
Ancak doktorun suratını görünce onun daha kaygılı olduğunu fark
ettim.
"Yeni bir tahlil daha yapmamız gerekiyor" diyerek tahlil formunu
bana uzattı. Evet baştan beri korktuğum şey buydu. Kâğıtta hepatit
A, B ve C tahlili yazıyordu. Bu virüsün simgelerini çok iyi
biliyordum. Beş gün sonra çıkacak karaciğer sonuçlarımı beklerken,
hayatımda ilk kez kendimi ölüme bu kadar yakın hissettim. Hemen
aklıma hepatit B yüzünden kaybettiğim sevgili arkadaşım Nurcan
geldi. Son dönemlerinde hiç unutamadığım "Çok yorgunum" sözlerini bu
kez kendime adapte ettim. Evet çok yorgundum... Uyumak istiyordum...
Ama korktuğum olmadı ve beş gün sonra tahlilin temiz çıktığını
öğrendim. Hepatit değildim..Daha sonraki günlerde yapılan
tahlillerde hastalığımın boğaz ve karaciğere yerleşen bir virüsten
kaynaklandığı ortaya çıktı. Ve bu sayede 15 yıllık gazetecilik
hayatımda yaklaşık bir ay boyunca, 'yan gelip' değil ama sırtüstü
yatmak zorunda kaldım.