Uluslararası kartellerin entegrasyonu ülkemiz
ekonomisini yönlendirmektedir. Bunun sonucu sömürü
gitgide artmakta, ucuz işgücü ve asgari maliyet ön
plana çıkmaktadır. Rant değeri olan üretim alanları
seçilmekte, ileriye dönük yatırımlar tercih
edilmemektedir. Çünkü az ve orta düzey gelişmişlik
içinde olan ülkeler onlar için maksimum ürün
alabilmek, ürün veremez halde olduğunda nadasa bırakılan
tarlalar gibidir. İleriye dönük yatırımları
yapmaları onlara karlı gelmemekte veya kar grafikleri
için iyi bir yatırım sayılmamaktadır.
Teknoloji, insanların
yararından çok, bu emperyalist grubun yararına kullanıldığından,
insanların acil çıkarlarından çok, bu emperyalist
grubun çıkarlarını gözeten alanlara yönlendirilmiştir.
Bu kesim, kendi dengelerini sağlayacak kadar kalıcı
yatırımlar yapıp, diğerini menkul değerler ve kayıt
dışı dolaşımlarla oto kontrollü daha büyük
karlar getirecek ve de bir bakıma halka açık maske geçirilen
daha az tepki alan ancak daha büyük sömürüyü oluşturan
tezgahlara yönelmeyi sağlamışlardır. Fakat, zaman
zaman Kalıcı yatırım yapanlarla, karşılığı
olmayan geçiçi yatırım yapanlar arasında kıyasıya
çekişmelerin yaşandığı, bu çelişkilerin yaşandığı
dönemlerde geniş yığınların yararına sonuçların
zemininin oluştuğunu ve bu zemini zorlamanın
ekonomiyi rahatlatma umutları oluşturduğu görülür.
Ancak kalıcı olamayacağı gözlenir. Genellikle
enflasyon tatışmaları bu dönemlere rastlar.
Bu ekonomik yapıyı
insanlığın yararına dönüştürmek için:
*Kayıt dışı menkul
dolaşımı açığa çıkarmak
*İleri teknolojiyi ülkeye
her alanda sokmaya çalışmak.İleri teknolojiden halkın
en etkin biçimde yararlanmasını sağlamak.
*Geniş halk yığınlarının
ekonomiyi, daha etkin izleme ve denetim kurma yapılarını
oluşturma
*Sendikaları ve sendikasız
işçileri kendi haklarını savunması için daha etkin
platforma gelmelerini özendirme.
*Sivil toplum örgütlerini
anlamlı ilkelerle çoğalmalarını, denetim bağlarının
kurulmasını dolayısıyla meşruluğunu kabul
ettirmesini sağlamak.
|
Bütün bunları yaşama geçirmek için
nelere dikkat edilmesi gerekir:
1990-2000'li yılların
1960-1970 yıllardan köklü farklılıklar gösterdiği
ivedilikle gözönüne alınmalıdır. Çünkü 60-70'li
yıllarda devletin ekonomi politikasında ulusallık yönü
ağırlık taşıyordu. Devletin böyle davranması yığınların
çıkarı yanında palazlanmakta olan sermaye
kesimlerininde çıkarınaydı. Ancak, özellikle
90'lı yıllardan sonra bu durum sermayenin çıkarları
yönünde değişti. Artık devlet ulusallığını
geleneksel alışkanlığı dışında tümüyle
kaybetmiştir. Devlet ulusallıktan çok
emperyalistlerle entegre olmuş, halk ise hizmette
kullanılan araçlar haline gelmiştir. Bir zanaatkarın
işi için gerekli aracına verdiği önem kadar önemi
kalmıştır.Dolayısıyla işçi emekçi yığınlar bu
değişimi görmeli ve kendi çıkarına uygun düşen düzenlemeyi
yapmalı, alışkanlık haline gelmiş diye, eski
duruşunu devam ettirmemelidir.
Bu nedenledir
ki, işçi emekçiler için çalıştığı işletmenin
devlet veya özel olması, onlar için önemini kaybetmiş,
farkı kalmamıştır. Zaten işçi emekçi görevini
yapmak için vardır. O halde onlar için emeğinin
maksimum reellikte eline geçmesidir. Bu mücadelesini
kendi örgütüyle (sendika) yapmaktadır. yapılması
gereken örgütsel hakları genişletmek çıkarının
korunmasını kendisinin yönlendirmesidir.
Alt Başlıklarla Devam
Edecek
|