ALA DAĞLAR
Türk Irkı’nın beşiği olan bu Altay dağları hakkında en eski efsane ya da
destan, ‘Ergenekon Destanı’dır. Hem Türklerde, hem de Moğollarda
rastlanır. Dağlarda, kapalı bir havzada türeyip, çoğalan bir halk, bir
demircini dağda geçit olacak kadar bir yeri eritip açmasıyla çıkış yapar.
Türkler ve Moğollar, Altaylar’dan o kadar inmiş olmalılar ki, asırlar
boyunca Afrika’da, Avrupa’da, Çin’de, Hindistan’da dağılıp, yurt tutmuşlar
ve büyük bölümü bu ülkede asimile olmuş (erimiş). Biz gene Altaylara
dönelim. Bu Altay sözcüğünün kökenine ait tahminler bazı ipuçları
veriyor. Altay’ın aslında ‘Altağ’ olması ya da ‘Alatau’ olması ya da ‘Al
Tayga’ olması gibi... Al Tağ’da al renk, kırmızıya işarettir. Kızıl dağ
denince akla, demir oksit gelir ki, bu dağlarda görüntü gerçekten
kızılımsıdır. Bolca demir içeren dağlar genelde oksitlenme nedeniyle kızıl
görünür.
Türk aleminin yaşadığı coğrafyada On İki Aladağ var. Bu ala
dağlarda, mistik bir yan olsa gerek. Zaten on iki mistik bir rakamdır.
İnsan hayatında tarihte, edebiyatta, dinde, zamanda, matematikte ölçüde,
on iki bir sınır rakamıdır. On iki yaş çocukluğun bitimidir. On iki
Havari, On iki İsrail Sıptı (torun), Şiilerde On iki İmam, 24 Oğuz Boyu,
12 Dede Korkut Hikayesi, 12 Ezop Masalı, 24 Saat, 12 Ay vs..
uzatılabilir... Zaten 13 rakamının uğursuzluğu da, bu ölçü rakamından
sonra gelişinden olsa gerek. Ölçü kaçırma korkusu...
Türk alemi, Doğu Sibirya’da Yakut’larda. Aladağlar’da, Sibirya’da
başlıyor.
Aladağlar’a şöyle bir göz atacak olursak:
1-Altaylar’ın en kuzey silsilesi, Kuznetsk Aladağları’dır ki; kuzey
yamaçları Sibirya’dır. Kuznetsk; Rusça ‘demir’ demektir. Demir Aladağ.
Burada halen yaşamakta olan ve Türkçe konuşan halka, ‘Altay Kişi’
deniliyor, yani, Altaylı demek. Türk kavim adlarıyla söylenirse,
Demirci Tatarları, Akbakanlar, Teleütler yaşamakta. Görüldüğü gibi
Ergenekon Destanı’ndaki demir motifi, oradaki halklarda halen
yaşıyor. Bu dağlardaki halkın büyük bölümü Kamlar’a (Şamanlara) bağlıdır.
Bir kısmı Hıristiyan olup, Ruslaşmıştır. Spor yarışlarında görülen
Sibiryalı ve çekik gözlü Ruslar, bu Altaylı Tatarların ve kalmukların’ın
çocuklarıdır. Demek ki; Türk Irkı Coğrafyası’nda ilk dağ, Kuznetsk (demir)
Aladağı’dır. Bu dağ halkı, eski destanlardan kalma dile sahip olduğu için,
konuştukları dil, ‘Kuznetsky Alatau Dili’ diye geçer.

2- İkinci Aladağ, Çungarya Aladağı’dır. Batı Türkistan’la,
Doğu Türkistan arasındaki geçide hakim olan bu dağlar 4000 metreyi geçer
3- Hungay Aladağı: Issığ Gölün hemen kuzeyinde.
4- Terskay Aladağı:Issığ Gölün güneyinde. Bu
dağlar, Tanrı Dağları’nın eteğidir.
5- İli Aladağı: İli Irmağı güneyinde olan bu
dağların 5000 m yükseltisi vardır.
6- Alatau: Kazakistan’ın kuzeyinde, Karaganda Şehri
yakınında, Nura Suyu Batısındadır. Bu Aladağ ören yerleri ile ünlüdür.
7- Atrek Dağı: Bu aladağ, Türk Dünyası’nda, İran
Türkmenistan’ı yani, Atrek Nehri güneyindedir. Atrek, etrak olsa gerekir.
8- Arkurı Yatan Ala Tağ: Dede Korkut Kitabı’nda sık
sık, ‘Arkuri İnen Aladağ’ veya ‘Arkı Bili Aladağ’ ya da sadece ‘Aladağ’
diye geçen bu dağ, Ağrı Dağı’dır. Bilindiği gibi Dede Korkut
Hikayeleri, Kuzey Doğu Anadolu’daki komşu Rum, Gürcü belki de Ermenilerle
geçen savaşların, bir ölçüde de kendi iç sorunlarının hikayesidir.
Hikayelerde geçen isimler Akkoyunlu Devri’ne ait olmadığına göre, bu
hikayelerin aslına temel olan hadiselerin, Türkkistan’da geçmiş olamsı
muhtemeldir.

Fırat Nehri’nden Hazar Denizi’ne kadar olan saha, yoğun Oğuz yerleşmesine
sahne olduktan sonra, Yukarı iller diye anılmıştır.
“Gezdim urum ili ile şamı
Yukarı illeri kamu
Çok istedim bulamadım,
Şöyle garip bencileyin”
Yunus Emre’nin, Anadolu ve Suriye’yi gezdikten sonra gittiği Yukarı İller,
Dede Korkut Hikayeri’nde geçen yerlerdir. Yunus Emre bu illere Doğru
yollanmışken, birden bire önüne acayip bir dağ çıkar ve Yunus’un yolunu
keser.
“Harami gibi yoluma Arkuri inen karlı dağ,
Ben yarimden ayrı düştüm, sen yolumu bağlarmısın.”
Yunus Emre’nin önüne çıkan bu ‘Akuri İnen Karlı Dağ’ ,Dede Korkut
masallarındaki ‘Akuri Yatan Aladağ’dır.
Aladağ: genelde üzerinde her mevsimde kar olan dağlara denir. Bu
Aladağlar’ın hemen hepsi üzerinde bölük bölük kar bulundurmuştur.
“Ben de bu dağlara dağ mı derim
Üstün bölük bölük kar olmayınca
Ben de bu güzele mi derim
Aslı Türkmen, soylu Bey olmayınca”
Söz buraya gelmişken, Ağrı Dağı, hakkında biraz bilgi verelim:
Asur Kitabeleri’nde Urartu, ‘dağlık bölge’ demektir. İbrani’ce okunuşu
‘Ararat’ olup, Tevrat’a ‘Ararat Dağı’ olarak geçmiştir. Ağrı’ya, Ermeniler
‘Massis Dağı’ (aslan), İranlılar ‘Kuhi-Nuh’ (Nuh Dağı), Araplar
‘Cebeli Haris’ demişlerdir. Ağrı Dağı hakkında başka türlü söylentiler de
vardır. Arapça Aggar, parlak, gururlu demekmiş. Yakutça, Agr yani, yüce
demekmiş. Bunlar hep yakıştırma olsa gerektir. Ağrı Dağı. Dede Korkut
Oğuzları’nın dediği gibi, ‘Arkurı Yatan Aladağ’dır. 20. Haziran.1840’ta
bir deprem sonucunda, dağın Kuzeydoğu yamacından kopan kayalar, ‘Arguri
Köyü’ ile ‘Yakup Manastırı’nı yok etmiştir.
Burada, Arkuri ile Arguri arasındaki benzerliğe dikkat etmek
gerekir. Köye, hem Arguri hem de Ahuri denmesi. Ağrı sözünün kökenini
açıklamaktadır.
9- Aladağ: Bu Aladağ, Kağızman’la, Sarıkamış
arasındadır. Dağcılar için fazla özelliği olmadığı için pek konusu
geçmiyor.
10-Van Aladağı: Van Gölü’nün kuzeyinde, Murat
Suyu’nun çıktığı dağdır. Karakoyunlu Kara Yusuf ile Timur’un yaylağı
olduğu söylenir.
11- Aladağ: Bu Aladağ Konya’nın batısında,
Beyşehir Gölü kuzeyinde ve Aladağların en az yüksek olanıdır.
12- Son Aladağ bir Demirkazık’la bitiyor... Demirkazık
Aladağı.
Altay Dağıları’nın kuzey silsilesinden, Kuznetsk-Demir Aladağ’dan
başlayıp, Demirkazık Aladağ’da biten Türk Aladağları’nın içinde üç büyük
doruğu, Üç Ata kişiye uygun gördük.
Alman Harbin’de ölen bir Kırgız erinin, ailesine gönderdiği mektubun son
satırı şöyle:
“Ahhhhh. Alatoo (Aladağ), seni ne kadar çok severdim.”
Dedik ya, bu Aladağlar’ın mistik bir yönü var. O zamanlar din adamı olan
Şamanlar’ın, dağlara tıp Kızırderiler gibi animistik bir gözle baktıkları.
Yani, dağların ruhu var. Bu inanış Türkiye’ye de getirilmiş olmalı ki,
Niğde Aladağ’ları tekin yerler değildir. Bu dağların adı, sanı alkışla
(dua) söylenir. Alkışın anlamı, şimdi olduğu gibi el çırpma değildir. Bu
el çırpma bize Tanzimet’ta girmiştir. “Alkış verdi” deyimi, “hayır dua
okumak” demektir. Yani, Aladağlar’ın alkışlanması eski dillerden kalma bir
gelenek olsa gerek.

İşte biz de, tarihimizdeki misyonla geldiğine inandığımız üç büyük
Ata’yı, Türk Dünyasındaki üç Aladağlar özdeştirdik.
Tezkay Aladağları, Tanrı Dağları’ndadır. Hantanrı, Tanrı Dağları’nın en
yüce tepesidir. Tam Oğuzhan’a mekan olacak yerdir. Dede Korkut
masallarında; Ağrı Dağı, Arkuru Yatan Aladağ diye geçer. Bu sebeple Arkuru
Yatan Aladağ’da, Korkut Ata’ yakışır..
Toros Dağları’nın en yüksek doruğu, Aladağlar grubunda Demirkazık
zirvesi’dir. Demirkazık, bir görkemli dağdır. Oraya çıkmayan, dağcı
sayılmaz. Üstelik, Demirkazık Yıldızı gibi, yolunu yitirenlere yol
gösterir. Bu dağ da, Atatürk gibi ışık saçan bir yüce ruha
yakışır.
|