KORKUT ATA
Kitab-ı Dede Korkut, bazı yabancı yazarlarca, on üçüncü asır Türk
Edebiyetı şaheseri sayılıyor.
Türk Edebiyatı Tarihçisi Fuat Köprülü, şöyle yazmaktadır:
“-Terazinin bir kefesine bütün Türk Edebiyatı, diğer kefesine Dede Korkut
Kitabı konsa , Dede Korkut Kitabı ağır basar.”
Bu konunun uzmanı Prof. Fahrettin Kırzıoğlu, şöyle diyor:
“-Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okuduğum kitap.”
Peki bu kitapta ne va?
Bu konuda rahmetli Prof. Muharrem Ergin şunları yazmış.
“Eser bütünüyle milli. Tamamen halkın eseri. Tabiat insan ilişkileri,
kahramanlık hikayeleri içeren edebi bir şaheser. Coşku çok yüksek. Baş
döndürücü, hızlı bir hayat. Tarihi geçmişe ait, şaşılacak derece yeni
bilgiler. Coğrafya , özgün Türk isimleriyle yeniden adlandırılmış. Uzun ve
büyük manzum eser. Şiir dili çok etkileyici. Türkçe ‘nin en güzel dil
örneği.”
Türk Dili’nin büyük ustası ve alimi Ali Şir Nevayi şöyle diyor:
Bu kadar önemli kişinin tarihi kimliği acaba tam olarak belli mi? Kitabın
başında şöyle bir cümle var.
“Resul Aleyhüsselam zamanında, Oğuz’un Bayat Boyun’ dan, bir er koptu.”
Eğer bu bilgi bir yakıştırma değilse, en doğru açıklama olsa gerekir.
Dede Korkut’un adından bahsediliş şekilleri de değişiktir.
‘Kara Hoca oğlu Korkut ‘... ‘İmam Korktu’... ‘Karmış oğlu Dede
Korkut’...
Dede Korkut’un, iki yüz doksan beş yıl yaşadığı ve altı hükümdara
vezirlik ettiği rivayet edilmektedir. Ufa Başkurtları onu kendi ataları
sayıyor. Dede Korkut Kitabı’nın on altıncı asırda kaleme alındığı
sanılıyor. Aslında hikayeler çok eski. Ancak, yazıya geçmemiş. Kitapların
bulunuş hikayeleri şöyledir;
1-
On iki
hikayeli asıl Dede Korkut kitabı, on dokuzuncu asrın başında, Dresden Kral
Kitaplığı’nda bulundu.
2-
Altı
hikayelik Vatikan nüshası, yirminci yüzyıl başında bulundu.
3-
Bahr-ül
Ensab, Üçüncü Murat zamanı (1574-1594) Topkapı Sarayı.
Aslı kayıp olan bu son eserden, Baybrtlu Osman Efendi adlı bir tarihçi,
bir bölüm aktarmış. Buna
göre,
Gökhanoğlu Bayındır Han, Horasan, Ani, Kars Bölgesi’ne gelmiş, Tiflis ve
Demirkapı’da savaşmış. Bu duruma göre Dede Korkut kitabı, ‘Küçük
Arsaklılar Dönemi ‘ tarihi oluyor.
MÖ.150 yılından, MS.428 yılına kadar Diyarbakır, Tiflis, Teblis,
Erzincan’da Partların Arşakanı sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülale Türk
Destanları’nda Salır Kazan Boyu’ndan gösterilmektedir.
Gürcistan’da hakim Orbelyanlar İç Oğuz Beyleri’dir. Part Oymağı, bütün
Oğuznameler’de Bayındır Han Boyu olarak geçer. Hatta, Ermenilere
Hıristiyanlığı getiren Aziz Greguar (Ermeniler Kirkor diyor) bile,
Asyalı’dır.
Hatta daha ileri gidip, Aziz kirkor’la Dede Korkut’u aynı şahıs yapanlar
var. Dede Korkut’un, Karakuşu vaftiz ettiği söylenir. Yukarı İller’de
(Kuzeydoğu Anadolu) kimi yerde kartal ve koç başı figürlerine rastlanır...
Dede Korkut masalları her ne kadar Akkoyunlular’la komşu Rum ve
Gürcüler’in savaşıdır dense de, isimler çok eskiye aittir. Çünkü,
Akkoyunlu Devri’nde ne Bayındır Han vardır, ne Salur Kazan ne de
Dirsehanla, Basat vardır. Bu isimler çok eski zamanlara aittir.
Demek ki, Dede Korkut Masalları, ‘Yukarı İller’ denilen Fırat ve Aras
arasının yeni Türk Yurdu olmadığını, milattan öncelere kadar dayandığını
gösteriyor. Muaviye Çağı’nda, Muaviye bile, Türk sözü geçince sormuş;
“-Türk kimdir, Azerbaycan neresidir.”
Kendisine, Azerbaycan Toprağı’nın, eskiden Türkler’ le meşkun olduğu
söylenmiş. Bu rivayet, Kafkasya’daki Hazar hakimiyeti zamanına ait olsa
gerek.
4-
Bu
Oğuzname, İkinci Murat Dönemi’ne aittir. Yazıcıoğlu Ali’nin, İbnibibi
Tercümesi’dir. (1421-1451)
5-
Beşinci
Oğuzname, Buğduzaman Destanı’dır. Buğduzaman ile kızı Turuncu Hatunu
anlatıryor.
6-
Bu
Oğuzneme de, Buğduzaman Hanedanı üstünedir. Kürtlerin, Buğduzaman Kolu
ile, Sakaların Kıyan Ucun Kolu’ndan geldiklerine dairdir.
7-
Arasoğlu Basat Destanı.
8-
Ozan
Kopuz Salur Destanı.
9-
Şecere-i Terakime. –Türkmenler’in Soykütüğü.-
10-
Kelamat-ı
Oğuzhan. Karmışoğlu Dede Korkut (Tatarca)
11-
Tarih-i
Oğuzhan ve Tütkan. Ve Hikayet-i Cihangiri.
12-
Demirkapı
Dermendi.
13-
Dede
Korkut, Leningrat Oğuznamesi.
Görüldüğü gibi, On üç tane Oğuzname, Dede Korkutla ilgilidir. Dede Korkut
Kitapları ilk defa 1916’da basılmıştır. Yeni yazıyla basımı ise, ilk defa
1938’ dedir.
Akkoyunlular’da, Turali Bey’e kadar Müslüman ismine rastlanmamaktadır.
Hz. Ömer Devri’nde, İran seferini yapan Sadi Vakkas’ın Medein Şehri’ni
alıp, geri dönerken neler gördüğünü, tarihçi Enveri şöyle yazmış:
“Sadi vakkas idip ol fethi döner,
Yolda bir dağ var kenara konar,
Saad oldağı temaşaya çıkar,
Bir ulu sahra görüp çevre bakar,
Anda konmuştur oğuzlar biadet,
Obalar baştanbaşa yok ama had,
Bu mülkü Türkistan’da varidi meğer,
Bir ulu han cümle handan muteber.”
Bu şiir, bir amaçla uydurulmamışsa, daha Hz. Ömer zamanında tekmil
Azerbaycan. Türklerle meskun.
Azerbaycan’ın kuzeyinde, Derbent Şehri ağzında, bir İmam Korkut mezarı
var.
Dede Korkut Kitabı’nda Ağrı Dağı’nın adı, “Arkurı Yatan Aladağ” dır. Bu
Ağrı sözünden Arkurı’den bozma olduğuna dair oldukça inandırıcı bulgular
var.
Middle East’e göre Dede Korkut; Türk Dili’nin bir şaheseridir.
Dede Korkut, mükemmel bir şekilde İngilizce’ye çevrilmiştir. Almanca,
İtalyanca, Rusça çevirileri de vardır.
Sümerolog Krammer, Dede Korkut ile Sümer destanları Gılgamış arasında
bağ kumaktadır.
Dede korkut Kitabına, ‘Türklerin İlyadası’ diyerek, bir eski Yunanca
esere nisbet edenler var. Hatta Odissa Destanındaki ‘Poli Femaus’,
‘Tepegöz’ efsanesiyle bağlantılı gösterilmek istenmiştir.
Soyuna mensup olmakla övünç duyulan, adı duayla, alkışla anılan kişiler
Ata kişilerdir.
Dede Korkut Kitabı’nın tarihi önemi, henüz anlaşılamamıştır. Leningrad’da
1936 ‘da On Üçüncü Oğuzname yayınlanmış ve Azeriler sahip çıkmıştır. Diğer
Dede Korkut kitapları da bu vesileyle devreye girince, Sovyet Hükümeti
kuşkulanmış, ve Türkler’de kahramanlık bilinci yeniden uyanır korkusuyla,
kitabı yasaklamıştır (1951). Hem de bu işi Pravda, Azerbaycan Komünist
Partisi birinci sekreteri Bagırov’a yazı yazdırarak yapmışlardır. Bagırov,
emir kuludur ve ‘burjuva milliyetçiliğine övgüdür’ diye yasağı tebliğ
etmiştir.
Ancak bu kitapta bir kere bile ‘Türk’ sözü geçmemektedir. Ruslar, eski
Güney Rusya’daki Oğuzlara ‘Torok’ yani Türk dedikleri için, Oğuzla Türk’ü
eşanlamlı saymışlardır. Ruslar için Oğuzlar, Türk’ten de fazla Türk
sayılmıştır. Türk dünyasında, sadece Oğuzların kurduğu Osmanlı devleti
hakkında, ‘ Türsi’ yani Türk demeleri bu sebepledir. Osmanlı –Rus
savaşlarının adı hep Türk Savaşları diye geçer.
Kırgız ve Kazak Baksı (Şaman) ayinlerinden Dede Korkut la ilgili bir
dörtlük:
“Su ayağı er korkut, felaketti sen korkut,
Sizden medet tileymen, korkut ata evliya,
Su başında Süleyman, su aygırı er korkut,
Tiri desem tiri emes, Ata Korkut Evliya...”
KORKUT ATA’NIN MEZARI

Dede Korkut’un, her keramet ehli sayılan kişi gibi bir çok yerde mezarı
var. Ahlat’ta, Dağıstan kapısı Derbent’te mezarı olduğu söylenmektedir.
Korkut Ata’nın asıl mezarı, Kazakistan’dadır. Kazak Halkı içinde Dede
Korkut’u bilmeyen yok. Adı efsanelere karışmıştır. Hatta ihtiyar kazaklar
bir rivayet naklediyorlar:
“Korkut öldüğü zaman ırmak kenarına gömülmüş. Altından su akıyormuş ama
şimdiye kadar bir şey olmamış.”
Korkut Ata, Kazakistan’ın Kızılorda Vilayeti’ne Bağlı Kamaşkı kazası’na
gömülmüştür. Mezar, Korkut İstasyonu’na üç kilometre kadardır ve vadinin
içinde kayalar arsında bulunmaktadır. Sir Suyu’nun yalayarak aktığı mezar
1927 yılına kadar , ha yıkıldı, ha yıkılacak durumda ayakta kalmış. 1960
yılında gelen bir selle, mezar yıkılıp su içinde kalmış. Korkut
İstasyonu’nda çalışan bir yaşlı kazak ın gözlemleri böyle.
Hiç şüphesiz komünist Rusların’ın korkusundan bütün Türkler’in övüncü
olan bu ulu kişinin mezarı, sellere terk edilmiştir. Ataların mezarına
bile sahip olma hakkı olmayan bir halk olmak ne zor...
Dede Korktu Kitabı’nın Vatikan nüshası daha çok Kıpçak Dili ağırlıklıdır.
Bir Kazak ve Kırgız, kolayca anlayabilir. Asıl büyük kitap, yani on iki
hikayelik olanı, Oğuz Dil ağırlıklıdır.
|