TÜRK TARİHİNDE ÜÇ ATA

 

 

KORKUT ATA

KORKUT ATA'NIN MEZARI

Ana Sayfa                  

Sunuş                         

Türk Tarihi'nde Üç    Ata                             

Oğuz Ata                   

Korkut Ata                

Kemal Ata                 

Etrak-ı Biidrak          

Türk Coğrafyası'nda Yüce Dağlar              

Aladağlar                   

Atalar                         

Hakkımda                  

Düşünceleriniz           

 

        KORKUT ATA

 Kitab-ı Dede Korkut, bazı yabancı yazarlarca, on üçüncü asır Türk Edebiyetı şaheseri sayılıyor.

 Türk Edebiyatı Tarihçisi Fuat Köprülü, şöyle yazmaktadır:

 “-Terazinin bir kefesine bütün Türk Edebiyatı, diğer kefesine Dede Korkut Kitabı konsa , Dede Korkut Kitabı ağır basar.”

 Bu konunun uzmanı Prof. Fahrettin Kırzıoğlu, şöyle diyor:

 “-Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok okuduğum kitap.”

 Peki bu kitapta ne va?

 Bu konuda rahmetli Prof. Muharrem Ergin şunları yazmış.

 “Eser bütünüyle milli. Tamamen halkın eseri. Tabiat insan ilişkileri, kahramanlık hikayeleri içeren edebi bir şaheser. Coşku çok yüksek. Baş döndürücü, hızlı bir hayat. Tarihi geçmişe ait, şaşılacak derece yeni bilgiler. Coğrafya , özgün Türk isimleriyle yeniden adlandırılmış. Uzun ve büyük manzum eser. Şiir dili çok etkileyici. Türkçe ‘nin en güzel dil örneği.”

 Türk Dili’nin büyük ustası ve alimi Ali Şir Nevayi şöyle diyor:

 Bu kadar önemli kişinin tarihi kimliği acaba tam olarak belli mi? Kitabın başında şöyle bir cümle var.

 “Resul Aleyhüsselam zamanında, Oğuz’un Bayat Boyun’ dan, bir er koptu.”

 Eğer bu bilgi bir yakıştırma değilse, en doğru açıklama olsa gerekir. Dede Korkut’un adından bahsediliş şekilleri de değişiktir.

 ‘Kara Hoca  oğlu Korkut ‘... ‘İmam Korktu’... ‘Karmış oğlu Dede Korkut’...

 Dede Korkut’un, iki yüz doksan beş yıl yaşadığı ve altı hükümdara vezirlik ettiği rivayet edilmektedir. Ufa Başkurtları onu kendi ataları sayıyor. Dede Korkut Kitabı’nın on altıncı asırda kaleme alındığı sanılıyor. Aslında hikayeler çok eski. Ancak, yazıya geçmemiş. Kitapların bulunuş hikayeleri şöyledir;

 1-     On iki hikayeli asıl Dede Korkut kitabı, on dokuzuncu asrın başında, Dresden Kral Kitaplığı’nda bulundu.

2-     Altı hikayelik Vatikan nüshası, yirminci yüzyıl başında bulundu.

3-     Bahr-ül Ensab, Üçüncü Murat zamanı (1574-1594) Topkapı Sarayı.

Aslı kayıp olan bu son eserden, Baybrtlu Osman Efendi adlı bir tarihçi, bir bölüm aktarmış. Buna göre,                                                                              

Gökhanoğlu Bayındır Han, Horasan, Ani, Kars Bölgesi’ne gelmiş, Tiflis ve Demirkapı’da savaşmış. Bu duruma göre Dede Korkut kitabı, ‘Küçük Arsaklılar Dönemi ‘ tarihi oluyor.

 MÖ.150 yılından, MS.428 yılına kadar Diyarbakır, Tiflis, Teblis, Erzincan’da Partların Arşakanı sülalesi hüküm sürmüştür. Bu sülale Türk Destanları’nda Salır Kazan Boyu’ndan gösterilmektedir.

 Gürcistan’da hakim Orbelyanlar İç Oğuz Beyleri’dir. Part Oymağı, bütün Oğuznameler’de Bayındır Han Boyu olarak geçer. Hatta, Ermenilere Hıristiyanlığı getiren Aziz Greguar (Ermeniler Kirkor diyor) bile, Asyalı’dır.

 Hatta daha ileri gidip, Aziz kirkor’la Dede Korkut’u aynı şahıs yapanlar var. Dede Korkut’un, Karakuşu vaftiz ettiği söylenir. Yukarı İller’de (Kuzeydoğu Anadolu) kimi yerde kartal ve koç başı figürlerine rastlanır...

 Dede Korkut masalları her ne kadar Akkoyunlular’la komşu Rum ve Gürcüler’in savaşıdır dense de, isimler çok eskiye aittir. Çünkü, Akkoyunlu Devri’nde ne Bayındır Han vardır, ne Salur Kazan ne de Dirsehanla, Basat vardır. Bu isimler çok eski zamanlara aittir.

 Demek ki, Dede Korkut Masalları, ‘Yukarı İller’ denilen Fırat ve Aras arasının yeni Türk Yurdu olmadığını, milattan öncelere kadar dayandığını gösteriyor. Muaviye Çağı’nda, Muaviye bile, Türk sözü geçince sormuş;

 “-Türk kimdir, Azerbaycan neresidir.”

 Kendisine, Azerbaycan Toprağı’nın, eskiden Türkler’ le meşkun olduğu söylenmiş. Bu rivayet, Kafkasya’daki Hazar hakimiyeti zamanına ait olsa gerek.

4-     Bu Oğuzname, İkinci Murat Dönemi’ne aittir. Yazıcıoğlu Ali’nin, İbnibibi Tercümesi’dir. (1421-1451)

5-     Beşinci Oğuzname, Buğduzaman  Destanı’dır. Buğduzaman ile kızı Turuncu Hatunu anlatıryor.

6-     Bu Oğuzneme de, Buğduzaman Hanedanı üstünedir. Kürtlerin, Buğduzaman Kolu ile, Sakaların Kıyan Ucun Kolu’ndan geldiklerine dairdir.

7-     Arasoğlu Basat Destanı.

8-     Ozan Kopuz Salur Destanı.

9-     Şecere-i Terakime. –Türkmenler’in Soykütüğü.-

10- Kelamat-ı Oğuzhan. Karmışoğlu Dede Korkut (Tatarca)

11- Tarih-i Oğuzhan ve Tütkan. Ve Hikayet-i Cihangiri.

12- Demirkapı Dermendi.

13- Dede Korkut, Leningrat Oğuznamesi.

 Görüldüğü gibi, On üç tane Oğuzname, Dede Korkutla ilgilidir. Dede Korkut Kitapları ilk defa 1916’da basılmıştır. Yeni yazıyla basımı ise, ilk defa 1938’ dedir.

Akkoyunlular’da, Turali Bey’e kadar Müslüman ismine rastlanmamaktadır.

 

Hz. Ömer Devri’nde, İran seferini yapan Sadi Vakkas’ın Medein Şehri’ni alıp, geri dönerken neler gördüğünü, tarihçi Enveri şöyle yazmış:

 

“Sadi vakkas idip ol fethi döner,

Yolda bir dağ var kenara konar,

Saad oldağı temaşaya çıkar,

Bir ulu sahra görüp çevre bakar,

Anda konmuştur oğuzlar biadet,

Obalar baştanbaşa yok ama had,

Bu mülkü Türkistan’da varidi meğer,

Bir ulu han cümle handan muteber.”

 

Bu şiir, bir amaçla uydurulmamışsa, daha Hz. Ömer zamanında tekmil Azerbaycan. Türklerle meskun.

 Azerbaycan’ın kuzeyinde, Derbent Şehri ağzında, bir İmam Korkut mezarı var.

Dede Korkut Kitabı’nda Ağrı Dağı’nın adı,  “Arkurı Yatan Aladağ” dır. Bu Ağrı sözünden Arkurı’den bozma olduğuna dair oldukça inandırıcı bulgular var.

 Middle East’e göre Dede Korkut; Türk Dili’nin bir şaheseridir.

 Dede Korkut, mükemmel bir şekilde İngilizce’ye çevrilmiştir. Almanca, İtalyanca, Rusça çevirileri de vardır.

 Sümerolog Krammer, Dede Korkut  ile Sümer destanları Gılgamış arasında bağ kumaktadır.

 Dede korkut Kitabına,  ‘Türklerin İlyadası’ diyerek, bir eski Yunanca esere nisbet edenler var. Hatta Odissa Destanındaki ‘Poli Femaus’, ‘Tepegöz’ efsanesiyle bağlantılı gösterilmek istenmiştir.

 Soyuna mensup olmakla övünç duyulan, adı duayla, alkışla anılan kişiler Ata kişilerdir.

 Dede Korkut Kitabı’nın tarihi önemi, henüz anlaşılamamıştır. Leningrad’da 1936 ‘da On Üçüncü Oğuzname yayınlanmış ve Azeriler sahip çıkmıştır. Diğer Dede Korkut kitapları da bu vesileyle devreye girince, Sovyet Hükümeti kuşkulanmış, ve Türkler’de kahramanlık bilinci yeniden uyanır korkusuyla, kitabı yasaklamıştır (1951). Hem de bu işi Pravda, Azerbaycan Komünist Partisi birinci sekreteri Bagırov’a yazı yazdırarak yapmışlardır. Bagırov, emir kuludur ve ‘burjuva milliyetçiliğine övgüdür’ diye yasağı tebliğ etmiştir.

 Ancak bu kitapta bir kere bile ‘Türk’ sözü geçmemektedir. Ruslar, eski Güney Rusya’daki Oğuzlara ‘Torok’ yani Türk dedikleri için, Oğuzla Türk’ü eşanlamlı saymışlardır.  Ruslar için Oğuzlar, Türk’ten de fazla Türk sayılmıştır. Türk dünyasında, sadece Oğuzların kurduğu Osmanlı devleti hakkında, ‘ Türsi’ yani Türk demeleri bu sebepledir. Osmanlı –Rus  savaşlarının adı hep Türk Savaşları diye geçer.

 Kırgız ve Kazak Baksı (Şaman) ayinlerinden Dede Korkut la ilgili bir dörtlük:

 

“Su ayağı er korkut, felaketti sen korkut,

Sizden medet tileymen, korkut ata evliya,

Su başında Süleyman, su aygırı er korkut,

Tiri desem tiri emes, Ata Korkut Evliya...”

KORKUT ATA’NIN MEZARI                      

 

 

Dede Korkut’un, her keramet ehli sayılan kişi gibi bir çok yerde mezarı var. Ahlat’ta, Dağıstan kapısı Derbent’te mezarı olduğu söylenmektedir. Korkut Ata’nın asıl mezarı, Kazakistan’dadır. Kazak Halkı içinde Dede Korkut’u bilmeyen yok. Adı efsanelere karışmıştır. Hatta ihtiyar kazaklar bir rivayet naklediyorlar:

 “Korkut öldüğü zaman ırmak kenarına gömülmüş. Altından su akıyormuş ama şimdiye kadar bir şey olmamış.”

 Korkut Ata, Kazakistan’ın Kızılorda Vilayeti’ne Bağlı Kamaşkı kazası’na gömülmüştür. Mezar, Korkut İstasyonu’na üç kilometre kadardır ve vadinin içinde kayalar arsında bulunmaktadır. Sir Suyu’nun yalayarak aktığı mezar 1927 yılına kadar , ha yıkıldı, ha yıkılacak  durumda ayakta kalmış. 1960 yılında gelen bir selle,  mezar  yıkılıp su içinde kalmış. Korkut İstasyonu’nda çalışan bir yaşlı kazak ın gözlemleri böyle.

 Hiç şüphesiz komünist Rusların’ın korkusundan bütün Türkler’in övüncü olan bu ulu kişinin mezarı, sellere terk edilmiştir. Ataların mezarına bile sahip olma hakkı olmayan bir halk olmak ne zor...

 Dede Korktu Kitabı’nın Vatikan nüshası daha çok Kıpçak Dili ağırlıklıdır. Bir Kazak ve Kırgız, kolayca anlayabilir. Asıl büyük kitap, yani on iki hikayelik olanı, Oğuz Dil ağırlıklıdır.

 
 

KORKUT ATA

KORKUT ATA'NIN MEZARI