Kendi yazı ve öykülerim, yarı başarılı edebiyat serüvenim

*Müzik
*Eskrim
*Liberal Politik
*Bilgisayar köşesi
*Anti-dernekler
*Edebiyat Sayfaları
   *Kitap, kitaplar...
   *SerbestÇizgi
   *Seçme Yazılar
   *Fıkralar
   *Yazı ve Öykülerim

*O'na Dair...
*Bana Dair...
*Siteye Dair...
*Seyahatname

Özür

ANASAYFA

resmin orjinali

 

"Kes sızlanmayı" dedi çiftçi.

Sana kim "öküz ol" dedi ki?

Hür ve nobran uçan şu serçe gibi

Neden senin de kanadın yok sanki?"

Joan Baez-Donna Donna

 

Merhaba

     Çocukluğumda çok okurdum. Sonradan yazma merakı da başladı. Orta okuldaki edebiyat hocamın da destek olmasıyla bu işe daha fazla zaman ayırmaya başladım. O dönemler sadece hikaye ve fazla serbest bir tür deneme yazardım, arkadaşlarım da beğenirlerdi, veya adiler bana öyle söylüyorlardı.
     Lise dergilerinde de yazılar yazardım, fakat kendi dergimi çıkarmakta bir türlü başarılı olamadım. Tek başıma çıkardığım yirmi sayfa civarındaki "Alternatif" isimli derginin ilk ve tek sayısını bir nüshadan fazla basmayı başaramadım.

     Aşağıda o dönemde yazdığım üç hikaye var. Bunların bir tanesini ("Son yarım saat", ki benim favorimdir.) daha sonradan birazcık değişikliğe uğrattım, diğerleri ise orijinal hallerini koruyorlar.
     Sanıyorum sitemde bir çok farklı kişiye hitabeden materyal olmasına rağmen onu en çok edebiyatseverler geziyorlar, ilk öykü olduğu için İnek'i okuyor ve sonra gidiyorlar. Hikayelerim web için uzun olduğundan ötürü böyle edebiyatseverlerin fazla vaktini almamak için şunu itiraf etmeliyim ki, aslında buraya koyduğum hikayelerimin mutlak anlamda iyi olduklarını düşünmüyorum. Belki de bugünkü edebiyat anlayışımın geçmiştekinden farklı oluşu başka türlü düşünmeme engel teşkil ediyor, bilemiyorum. Ama geçmişte bunlardan daha iyi hikayeler yazabilmiş değilim, üzücü, ama gerçek bu. Gene de eğer okuyup bana yorumlarınızı iletirseniz dünyanın en mutlu insanı olurum. İnanın amatör bir sayfa sahibini hiç bir şey daha mutlu etmiyor, bir gün siteniz olursa bunu siz de anlarsınız.

1. İnek

2. Son Yarım Saat

3. Renkler

     İlerleyen yıllarla beraber hikaye yazmayı da bıraktım. İlgi alanlarım ben büyüdükçe değişti, onlar değiştikçe ben deneme türü yazılarımı da azalttım. Bir kaç yıl böyle geçti, ve sonra İnternet forumlarını keşfettiğimden beri (iki yıl kadar oluyor) artık en büyük ilgi alanım haline gelmiş bulunan siyaset üzerine yazılar yazmaya koyuldum. (Forumlara en uzun mailleri atan internet tartışmacılarından biri olduğum söylenebilir, bir keresinde 71 KB kadar bir mail yazdığımda bir çok arkadaşım şok geçirmişti mesela.) Ve ilginçtir, bunca yıldan sonra tam bu dönemlerde ortaokuldan beri gerçekleşmemiş hayalim olan dergi çıkarma işi bir fırsat olarak tekrar önüme çıktı. Bir vakıf, ben ve bazı arkadaşlarıma bir soft politik dergi çıkarmamız için finansman vaadetti, biz de tabii atladık hemen. Serbest Çizgi İstanbul ismini taşıyan bu derginin sayfa ve kapak tasarımını da ben üstlendim ve elimden gelenin en iyisini yaptım. Yazılarım için de uzun uzun uğraştım ve iyi bir amatör dergi (bunlara fotokopi fanzin deniyor.) ortaya çıktığını sanıyorum. Şimdilerde bu üç aylık derginin beşinci sayısı için çalışmalara başladık, ilk sayılardan çok iyi eleştiriler aldık, bu yüzden mutluyuz ve hırsla çalışmaya devam ediyoruz. Hepimiz bir gün bu derginin, içinde savunulanların ve onları savunanların çok parlak bir geleceği olduğuna yürekten inanıyoruz. İşte bu dergide çıkmış yazılarımdan beşi.

1. Sigara Düşmanlığı Üstüne

2. Yozlaşma Yozlaşma Dedikleri

3. İnternette gizlilik var mı?

4. KoalisyonTürkiyesi ve "Parti İçi Demokrasi" söylemi

5. Bir Değişim Teorisi: Kuhn ve Paradigmalar

6. Küreselleşme üzerine "Sıkça Sorulan Sorular"'a cevaplar

7.Önerge (siyasi hiciv)

     Her ne kadar artık daha çok siyaset üzerine yazıyorsam da ben aslında kendimi her zaman daha çok bir öykücü olarak gördüm, daha doğrusu öyle görmek istedim. Çünkü bir köşe yazısının iyi bir öykünün verebileceklerini verebileceğine asla inanmadım. Üstelik gereğinden fazla analitik düşündüğüm için siyasi bir yazı yazmaya kalkınca sanki matematiksel bir ispat yapıyormuşçasına rasyonel yazıyorum. Açık kapısı olmayan, defalarca tekrar tekrar okunmuş ve düzeltilmiş, spontane bir tarafı kalmamış kuru ve tatsız tuzsuz yazılar çıkıyor ortaya, içtenliksiz ve aşırı derecede net. Bir edebiyatsever olarak bazen kendi yazılarımdaki aşırı kapsamlı ve aynı zamanda da kendi içinde kapalı mantık zincirinden rahatsız oluyorum açıkçası. Daha rahat olacağım bir şeyler istiyorum. İçimdeki ses, belki biraz da bu yüzden bana sürekli aradığım büyüyü öyküde bulacağımı söylüyor. Ben de aklıma geldikçe yeni öykü konularını not ediyorum, bir gün tüm o notlarımı toparlayacak ve yeniden öykü yazmaya başlayacağım. Bir gün bunu mutlaka yapacağım.

     Şu aşağıdaki üç yazıyı ise sayfama yeni ekledim. İkisi yeni sayılır, 2200’lü olansa eskiden beri vardı, fakat düzenleyip sayfama koymayı her nedense daha önce akıl edememiştim. J

1. ABD karşıtlığı ve küresel tepkinin olası limitleri

 

2. FLAŞ FLAŞ FLAŞ - 2200 Türkiye’sinden bir gazete haberi (siyasi hiciv)

 

3. Yüzüklerin Efendisi – İki kule filminin kritiği

     Bazıları neden sayfama hiç şiir koymadığımı soruyor. Bunun sebebi basit; sadece bir şiir yazdım bugüne kadar. Şiir doğal bir yazı türü değil çünkü. Edebiyat dediğin spontane duyguların oldukları gibi ifade edilmelerini biraz da olsa gerektirir, ve bu yüzden siz "Bu satırı neyle bitireyim de okur bir tınıyla karşılaşsın?" diye sorup duruyorsanız, onun sizdeki "büyük mesajları bir-iki büyülü kelimeyle kolayca ifade ediverme gücünüze" hayran olması için dayanılmaz bir istek duyuyorsanız bu işte egosantrik bir terslik olsa gerek. Bu içinizden geleni yapmak değildir, içinizden gelmiyorsa da kimi kandırıyorsunuz? O yazdıklarınız gibi mısralarla mı düşündünüz sanki? İnsan bir yazının okurunu etkileyen bir algılama süreci başlatmasını istediğini daha yazının paragraflamasından belli eder mi hiç?
     Tamam, itiraf ediyorum tekrar; biraz önce söylediğim gibi ben de bir şiir yazdım, ama yalnız bir adet. Eğer o yazdığım tek şiiri merak ediyorsanız aşağıdaki linkte bulabilirsiniz. Ama neden, bir sorun bakalımm!! Çok sevdiğim bir kaç arkadaşımla okul civarında bir yerlerde bir kitabevinde dolaşıyorken, şiir bölümünde sosyetik bir ünlünün, ismi lazım değil, aşık olduğu kadına yazdığı bir kitaba rastladık. Yanımdaki arkadaşımla, ki bir kızdı bu, "birisi için şiir yazma olayı" konusunda konuşurken "Istersen bir şiir yazarım yıllıktaki sayfana..." deyiverdim. Ne yazacağımı hiç düşünmemiştim oysa, fakat o an gene de içimden bir maceraya atlamak geldi; gerçekten, içimden geldi. Zaten o da böyle bir jest bekliyor gibiydi, hatta aynı anda aynı öneriyi diğer bir arkadaşım da yaptı ve sonuçta kızın sayfasında iki adet şiir çıktı. Benden kulağınıza bir küpe şimdi: Eğer hafızanıza bir anı ekleme şansınız varsa ilkelerinizi boşverin.

Tek Şiirim

     Benim yazdığım şiir güzel miydi, hala anlamadım. Konusu itibariyle çocuk şiiri benzeri bir atmosferi tutturmaya çalıştım, pek beceremedim galiba, ama olsun. Önemli olan arkadaşım için herkese yapmadığım bir şey yapmaktı, o da oldu. Böyle şeyler kızları etkiliyor ;) (Sakın yanlış anlamayın.)

     Daha sonra bir roman yazmaya kalkıştım, bazılarınız diyebilir ki "Oha be, daha doğru dürüst öykün yok, neyine güvendin be çocuk." Ama öyle değil, boyumdan büyük bir işe girişmemişim; kitabın konu ve kurgusu zaten belliydi: Bir roman yazayım diye oturup sonra konu düşünmedim. Önce kafamda bir şeyleri birilerine anlatma isteği doğdu, sonra bunların bir roman olurlarsa yerlerini çok daha iyi bulacağını sezdim, sonra başladım ve bir maden bulduğumu anlamam fazla zaman almadı. Şimdi bütün ajandalarım, defter kağıtlarım romana dair yolda, otobüste aklıma gelen notlarla dolu. Yazma işinin de yarısındayım denebilir. Umarım sonbaharda bitmiş olur.

     Dixi*

*Söz bu kadar.