Haarlem Alevi Dernegi
Haarlem Alevieten Vereniging

Home | Turkce | Neerlands

   

Alevilik nedir?

Modern Alevilik

Aleviliğin kökleri

Alevi Felsefesi

Alevi İnançları

Dedelik

Cem

Egemen Dinler

Irk,Ulus

Siyasal Iktidar

E-Mail


Links
Dernekler

Genç Aleviler Hareketi

Pir Sultan sitesi

Alevi Kıyımları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 
ALEVİ-KIZILBAŞLAR,İÇ SAVAŞ,ORDU

Egemen sınıf ve güçler ,daha önceki makalelerimizde de incelediğimiz ve vurguladığımız üzere gerek Kürt ulusal mücadelesinin önünü tıkamak ve gerekse de sınıf mücadelesinin önünü kesmek ve boğmak üzere,iç savaş stratejisini yaşama geçirmek için düğmeye basmış gibi görünüyorlar.Şimdi ki,süreç daha önceleri de gündeme defalarca alındığı gibi laik-anti laik,laik-şeriatçı ikilemi ve Kürt-Türk ikilemi üzerinden yeniden denenecek.Burada kilit rol elbette ki,orduda olacak.
Ne yazık ki,Anadolu insanları ve ezilen emekçileri ve doğal olarak sınıf,ordu üzerine yeterince bir bilgi birikimine ve de neye - kime hizmet ettiği noktasında yeterli bir bilince sahip değildir.Öteden beridir devletçi geleneğe sahip bu toprak insanlarının elbette bu konuda olması gereken noktalara neden gelinemediği elbette tartışılır.Ama bu devletçi gelenek ve ordunun konumuna ve tartışılamayacağına ilişkin yaratılan ortamlar bunda belirleyici olmaktadır.Nasıl ve hangi koşullarda yapıldığı kuşkulu anket sonuçlarından en güvenilir kurum olarak çıkması 0rdunun bu noktada nerelerde görüldüğünü anlamak için yeter de artar bile.Son günlerde bu anketler ve ordu üzerinden bu tarzda tartışmaların yoğunlaşmış olması ve de ordunun en yetkinlerinin,tepesindekilerin de siyasal sürecin aktörlüğüne soyundurulmalarının özel bir anlamı olduğunu belirtmeliyiz.
Yaratılmaya çalışılan yapay çatışma ortamının tarafı ve aktörü ilan edilmiş olan ordu,burada kuşkusuz kilit rol oynayacaktır.Darbeci geleneğini Osmanlıdan bu yana aksamasız sürdüren bir gelenek var orduda.Doğal olarak bu gelenek,bir biçimde herkesçe bilindiğinin aksine siyasal arenada hep olagelmiştir.Hükümetler yıkmış,hükümetler kurmuş;siyasal sürecin ve devletin reorganizasyonunda fiilen bulunmuştur ordu.Bu Osmanlıdan bu yana , engellenemez yükselişini sürdürmenin yanında sınıf mücadelelerinin de elbette ki,kurum olarak görevleri gereği yerini almıştır.
Ordu,bir devletin ya da egemen sistemin korunmasının temel unsurudur.Egemenler orduları bunun için kurdurmuş ve beslemişlerdir ve hala da beslemektedirler.Egemen sınıfın ihtiyacından doğmuştur ordular ve devlet örgütlenmesi.Kapitalizm ile birlikte ulusal devletlerin yine en önemli silahlı vurucu gücüdür ordular.İster kapitalist burjuva demokrasisi olsun, isterse kapitalist faşist devlet olsun her halükarda ordu sistemin bekçiliğinde birincil konumdadır.Ordu bu anlamda sistemin gözbebeği gibi koruyup hiçbir biçimde yıpranmasına izin vermediği ender kurumlarındandır.Hele bir de bizim gibi ordu ile devlet geleneğinin güçlü olduğu ülkelerde , neredeyse dokunulmazdır ordu.Sistem bekçisi diğer bir kurum olan polis ile ordu arasında da bu anlamda yüklenen misyon gereği ,farklılıklar vardır.Sitem ve devlet ile bu anlamda en çok özdeşleştirilen kurum sürekli ordu olagelmiştir.Örneğin son yıllarda ciddi bir rekabet içinde olduğu gözlenen iki kurum arasında yine ordu daha dokunulamaz bir yerdedir ve öylece ne tutulmak istenmektedir.
Devlet sınıflar üstü bir konuma sahip değildir.Devlet egemen sınıfın iktidar etme gücünün ifadesidir.Devlet egemen sınıfın ihtiyaçlarına göre kendini pozisyonlamaktadır.Ama hangi iktidar etme biçimi olur ise olsun,egemenlerin temel devlet mekanizmalarından biridir ordu.Faşist iktidarlarında da,demokratik burjuva iktidarlarında da bu durum böyledir.Bu anlamıyla ,Türk ordusunun bu genel çerçeve dışında olduğunu iddia etmek,kesinlikle gerçekleri ters yüz etmektir.Türk ordusu da diğer tüm ülke orduları gibi,egemen sınıf olan işbirlikçi tekelci burjuvazinin ve onun uluslar arası bağlaşıklarının çıkarlarının savunucusudur ve bekçisidir.Bu temel gerçeğin altını çizmek gereklidir.Osmanlı döneminde de,TC nin ilk kuruluş yıllarında da,ve de Türkiye’nin yeniden emperyalizmin yeni sömürgesi durumuna geldiği yıllar ve sonrasında da bu temel gerçek ortadadır.NATO ve diğer emperyalist örgütler ile fiili temas sonrası süreçten itibaren bağımsız bir ülkeden bahsedilemeyeceği gibi,bağımsız bir ordu teşkilatından da söz etmek olanaklı değildir.Nitekim Natoya girdikten sonra Ordunun tüm önemli komuta kademelerine gelecek olanlar tespit edilip CIA ve Amerikan ordusunca eğitilmiş ve ülkeye yollanmıştır.Türkeş’ten şimdiki ordu yöneticilerine kadar bu durum açıkça ortadadır.Ki,Derin devlet mekanizmalarının da kurulduğu yıllardır bu yıllar.1950 li yıllar ve sonrası bu gerçeğin temel göstergelerini sunmaktadır.1960 darbesi aşağıdan gelen orta-alt düzey subaylarca örgütlenip harekete geçince (Ki ordunun Osmanlıdan başlamak üzere darbeci bir geleneğe sahip olduğunu,özellikle18.-19.yylarda sıkça bu darbelere rastlandığını görmekteyiz.)sürece müdahalede gecikmemiştir ordunun üst kademeleri.Ve nihayet kontrol altına alınmıştır süreç.Ve TC kurulduktan sonra darbelerin önü açılmıştır böylece.Bu yıllardan başlamak üzere ordu kendi konumunu daha bir sağlamlaştırmıştır.1970 li ve en nihayet 80 darbesi ile birlikte ordunun konumu artık tartışılamaz hale bile gelmiştir.En liberal pespaye yazarların sorgulamasına bile tahammülü olamayan bir geleneksel çizgi oluşturulmuştur.
Açık darbe girişimleri yerine artık ordu yasal hale getirilmiş ve anayasada varlığı kabul edilmiş bir kurum aracılığıyla ya da yer yer fiili post modern darbe girişimleriyle hep gündemde olmuştur.Bu kurumun adı,MGK dır.Sistemin temel yürütme organının MGK olduğu hemen herkes tarafından kabul görmektedir.Ordu ,böylece günlük siyasetin içinde de kendine yer bulmuştur 80 darbesi sonrası.
Hiçbir yerde kolay kolay rastlamayacağımız bir orijinallik daha var bu topraklarda.Ordu aynı zamanda büyük bir holding sahibidir.OYAK.Bu holding bir çok üretim alanında fabrikalara ve etkinliğe sahiptir.Doğal olarak sistemle bütünleşmesi için ikinci bir kanaldır ekonomik olarak durduğu yer.Doğal olarak sistemle çıkarları birebir özdeştir.Ordunun her açıdan ayrıcalığı bu ülkede tartışılmazdır.Sadece her bir il yada kasabaya bakmak bile yeter de artar bile.Ordu bu toprakların en güzel yerlerinde konumlanmakta,en lüks şartlarda barınmakta,tatilleri için en güzel yerler seçilmekte,her türlü maddi ve manevi olanak ile diğer toplumsal kesimlerden ayrı tutulmaktadır.
Şimdi böyle bir ordunun ezilen emekçi sınıfların ve de ezilen değişik toplumsal kesimlerin (ister etnik ister mezhebi) çıkarlarını savunmasını beklemek olanaklımıdır?Elbette ki hayır.Sıkıyönetimler döneminde fiili ordu egemenliğinde binlerce alevi-Kızılbaş katliamı olmadı mı?Darbe sonrası yine milyonlarca insan işkencelerden geçmedi mi?Öldürülmedi mi?O laikliğin savunucusu geçinen ordunun egemenliği yıllarında kendinden önceki dönemlerden iki-üç kat daha fazla imam hatip lisesi açılmadı mı?Alevi-Kızılbaş köylerine camiler yaptırılmadı mı?Yeşil kuşak projesinin en önemli inşa faaliyetleri 80 sonrası değil midir?Bu örnekler uzatılabilinir.Ama ordu amerikaya göbekten bağımlıdır aynen ülkenin olduğu gibi.Bu anlamda bu politikaların yürürlüklerinin bağımsız ordu politikası olduğunu söylemek yanlış ve eksik olur.
Şimdi kim laik kim değil tartışması yapmak yersizdir.Zira sitemin laik olmadığını daha önceki makalelerimizde açıklamıştık.Doğal olarak sistemin önemli ve özel bir parçası olan bir yapının da laik olduğunu iddia etmek gerçekten safdillik olur.
Sistemin iç savaş stratejisinin en önemli ayağını yine ordu oluşturmaktadır.Bunca anlatımımız bundan idi.Zira son günlerde tırmandırılan bir laik-anti laik kamplaşması var.Bu noktada orduya tabansal destek sağlamak için sistemin uşakları ve kalemşorları harekete geçmiş bulunmaktalar.Bunun için mitingler düzenlenip yaratılan öcüye karşı,yine bir başka öcüye sığınmaları istenmektedir.Ki bunun en önemli tabanını alevi-Kızılbaşların oluşturması hedeflenmektedir.Hedef kitle,kesinlikle bu kesimlerdir.Alevi-Kızılbaşlarında bu durum ve koşullarda bu temel gereceği kavradıklarını söylemek olanaklı değildir.Ne için kullanıldıklarını ve kullanılmak istendiklerinin farkındalık yok şu anda.Bu suni gerginlik ve kamplaşmanın sistemin işine geldiğinin kavranması gereklidir.Sınıf mücadelesi kavrayışının yıkılması ve arkasından sistemin her türden olumsuzluğuna rağmen sisteme yaslanmanın propaganda edilmesi ve harekete geçirilmesi ,böl-parçala-yönet ile sistemin tıkandığı noktalarda devrimci kalkışmaların önünün kesilmesi temel hedeflerdendir.
Özelde alevi-kızılbaşlar ve genelde sınıfın diğer bölükleri,çeşitli milliyetlerden ve mezheplerden kesimleri bu durumu görmek ve bu oyuna gelmemek için mücadele etmelidirler.Her türeden olumsuzluğun nedeni emperyalist kapitalizmdir.Emperyalist kapitalizm yeryüzünden bir daha geri gelmemecesine yok edilmeden bunlar yaşanacaktır.Tüm mücadele sisteme yöneltilmelidir.Mücadele egemenlere ve sisteme karşı verilmelidir.Bu iç savaş oyununun bir parçası olunmadığı gibi devrimci savaşım yükseltilmelidir.Sınıf mücadelesinin keskinleşmesinden korkan egemenlerin ,ezilen emekçi yığınları sistemin yedeği haline getirmesine izin verilmemelidir.Alevi-kızılbaşlar içinde gerçek dışı ordu hayranlığına karşı mücadele edilmelidir.Zira bu ordu ve öncüllerinin ne katliam ve kırımlara öncülük ettiği hafızalarda yeniden canlandırılmalıdır.